Başsavcılık makamında 20 yıla yakın görev süresiyle rekor kıran, birçok hükümet ve Meclis’le çalışan, yüzlerce davanın altında imzası bulunan Akın Sait, Savcı, Kıdemli Savcı, Başsavcı Yardımcısı ve Başsavcı olarak toplam 32 yıllık hizmet süresinin ardından emekliliğe hazırlanıyor.
“Verdiğim kararlarda pişmanlık duyduğum hiç olmadı, hep dürüst çalıştım ve yasaları uyguladım” diyen Akın Sait, “Başsavcı devletin memuru değil, hukuk danışmanıdır. Savcılar da tarafsız ve bağımsızdır. Gücümüzü Anayasa’dan alıyoruz” ifadelerini kullandı.
Yasalarla veya herhangi bir kararla ilgili Başsavcılığın görüş vermesi konusunda da, “Sözlü veya ayaküstü verilen görüşle tüm olgular incelendikten sonra verilen yazılı görüş arasında zaman zaman farklılık olabilir” diyen Sait, “Verdiğimiz görüşlere uyma zorunluluğu yok ama uymayan sorumluluğu alır” şeklinde konuştu.
Emekliliğine günler kala TAK muhabirinin sorularını yanıtlayan Başsavcı Akın Sait, suç oranları ve türlerinde önemli artış olduğunu, özellikle uyuşturucu suçlarının ürkütücü boyutlara ulaştığını da söyledi.
Anayasa’nın günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesinin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Başsavcı Sait, hukuk reformunun gerekliliğini de yineledi.
AVUKATLIK YAPMAMIZ ETİK DEĞİL
Başsavcılık olarak bilinen Hukuk Dairesi’nde 1 Ağustos 1975’te Savcı olarak göreve başlayan Akın Sait, 1980’de Kıdemli Savcı, 1981’de Başsavcı Yardımcısı ve 10 Haziran 1988’de de Başsavcı olarak atandı. Başsavcı Yardımcılığı da dâhil yaklaşık 26 yıl sorumlu makamda görev yapan Sait, toplam 32 fiili hizmet yılı ve 65 yaş haddinden emekliye ayrılıyor.
Yeni Başsavcı’nın Yüksek Savcılar Kurulu tarafından atanmasıyla kısa süre sonra izinlerini kullanmaya başlayacak Akın Sait, “Etik değil” diyerek emeklilik döneminde avukatlık yapmayacağını kesin dille ifade etti. “Aynı durum yargıçlar için de geçerli” diye de ekledi.
Bağları-bahçeleriyle ünlü Aynikola-Baf doğumlu Akın Sait, emeklilik dönemini Girne-Karaoğlanoğlu’ndaki evinde, zaman zaman İstanbul’da hukuk danışmanlığı yapan tek oğlu ve torunuyla birlikte, ama en fazla da Güzelyurt’taki narenciye bahçesiyle uğraşarak geçirmeyi planlıyor.
ANAYASAL BİR KURULUŞ… DEVLETİN MEMURU DEĞİL DANIŞMANI
Başsavcılıktaki makamında yaklaşık 2 saat süren röportajda özellikle 19 yıllık Başsavcılık dönemindeki deneyimlerini anlatan Akın Sait, Başsavcılık-Hukuk Dairesi’yle ilgili yanlış imajlara da açıklık getirdi.
Başsavcılığın anayasal bir kuruluş olarak bağımsız ve tarafsız bir kurum olduğuna, Savcı ve Başsavcı atamasının Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından değil Yüksek Savcılar Kurulu tarafından yapıldığına dikkat çeken Akın Sait, icraatları konusunda da bu Kurul’a karşı sorumlu olduklarını söyledi. “Savcılar, yargıçlar gibi anayasal güvenceye sahiptir. Tarafsız ve bağımsızdırlar” diyen Sait, Başsavcı’nın da devletin “avukatı veya memuru değil, hukuk danışmanı” olduğunu anlattı. Sait, “Anayasal kuruluş olarak bu bağımsız yapı bize, bu daireye güç verir” dedi.
PİŞMANLIK DUYDUĞUM HİÇ BİR ŞEY YOK… AMA BİR ÖRNEK
Savcılıktan Başsavcılığa kadar 32 yılık deneyimlerini özetlerken, “siyasi baskılar, talepler, vicdani muhasebeler” ile ilgili sorulara da kesin dille yanıt verdi Akın Sait:
“Her zaman yasalara bağlı ve dürüst çalıştım. Birçok kararda imzam var. Doğru gördüğümü vicdanımın sesini dinleyerek yaptım. Ben siyasi değil, hukuk adamıyım… Ve yargı öyle bir şey ki geri dönüşü zor veya bedeli ağır… Ben 32 yılımın muhasebesini yaptığımda pişmanlık duyduğum hiç bir şey yok. Hep görevimi yaptım ve gelmiş geçmiş o kadar hükümetle çalıştım, her zaman aynı ilkeyi uyguladım. Görevimi yasalara ve Anayasa’ya uygun yaptığım, siyasi baskı altında kararlar almadığım için çok huzurluyum. Zaten böyle olmasaydı 26 yıl sorumlu konumda burada çalışamazdım.”
Ancak yıllar önce yaşanmış meslek hayatındaki tek örnek, hala “vicdan azabı” yaşamasına neden olmuş… “İstinafa götürmem gerekiyordu, siyasilerin talebiyle götürmedim” diyerek anlattı bu vicdani rahatsızlığını, ama olayı, tarihi, hangi hükümet döneminde olduğunu söylemeden, sadece “eski hükümetler döneminde” diyerek…
AYAKÜSTÜ VERİLEN GÖRÜŞTE HATA YAPILABİLİR
Yasalar, kararlar veya diğer uygulamalar için hukuki görüş vermenin titiz çalışma gerektirdiğini de anlatan Sait, “Bazen bir tek konuda görüş vermek, 5-6 klasör belgenin okunarak incelenmesini gerektirir. Okumadan, incelemeden görüş verirseniz hata yapabilirsiniz veya bazı durumlarda da adalet değil, adaletsizlik olur. Örneğin suçlu serbest kalabilir, masum da suçlu ilan edilebilir. Bu ağır bir sorumluluk… O nedenle titiz çalışma şart” dedi.
Sözlü ve ayaküstü görüş verme durumu olduğunda hata yapılabileceğini, bunun örnekleri de olduğunu vurgulayan Sait, “Herhangi bir ortamda veya telefonda görüşünüz sorulur, yanıt vermek durumundasınız. Araştırma imkânınız da yok. Ama görüşü verdikten sonra hata yapmamak için araştırırız… Ve bazen verdiğimiz görüşün doğru olmadığını, hata yaptığımızı görürüz. Çünkü olayı araştırırsınız, tüm olgularıyla incelersiniz. Böyle örnekler var” diye konuştu.
ZORUNLU DEĞİL AMA EMNİYET SÜBABI
Başsavcılığın görüş verdiğine ve buna uyma zorunluluğu olmadığına da dikkat çekti Başsavcı Akın Sait…
“Ben mahkeme değilim, sadece hukuki görüş veririm. Bu benim işim, görevim. Benim verdiğim görüşe uyma zorunluluğu da yok. Ama uymayan sorumluluğu alır. Görüş dikkate alındığında sorumluluk Başsavcılıkta olur. Yani emniyet supabıdır Başsavcılık. Bizim güvencemiz de Anayasa… Çıkar, menfaat olmadığı sürece görüşümüzden dolayı kimse bizi yargılayamaz üstelik…”
Savcıyı Yüksek Savcılar Kurulu’nun, yargıcı da ancak Yüksek Adliye Kurulu’nun yargılayabileceğini anlatan Başsavcı Akın Sait, “Bu makamdaki kişi siyasi değil, hukuk adamıdır. Bu makamı bağlayan yasalar ve Anayasa’dır. Ben bu görevde doğru gördüğümü yaptım. Bazen beğenilmedi. Ama bu benim doğrudan vazgeçmeme neden olamaz, olmadı da hiç…” diye konuştu.
Akın Sait, istisnai de olsa aykırı görüş vermesine karşın yürürlüğe giren yasalar da olduğunu söyledi ve kısa süre önce onaylanan Ceza Değişiklik Yasası’nı örnek gösterdi.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la diyaloglarının gayet iyi olduğunu, gerekli her konuda görüşünün alındığını ve istisnai durumlar hariç verdiği görüşe uyulduğunu da ekledi…
SUÇLAR ARTTI VE ÇEŞİTLENDİ
Geçmişten bugüne kıyas yaparken, suçların küçümsenemeyecek oranda arttığına ve çeşitlendiğine de dikkat çeken Sait, soygun ve hırsızlıklar, katillik, saldırılar, devlet dairelerinde çıkar sağlama ve zimmete para geçirmeler yanında özellikle uyuşturucu kaçakçılığına vurgu yaptı. Uyuşturucu ticaretinin ürkütücü boyutta olduğunu söyleyen Sait, ülkeye giriş çıkışlarda önlem alınmasının önemine dikkat çekti.
Son yıllarda yapılan yasal değişikliklerle başta uyuşturucu zanlıları olmak üzere caydırıcı cezalar getirildiğine de işaret eden Sait, ancak sorunun yargı yoluyla değil suç işlenmeden önlenebileceğini söyledi.
BANKALARLA İLGİLİ DAVALAR BÜYÜK ORANDA SONUÇLANDI
Batık bankalarla ilgili davaların büyük oranda sonuçlandığını da anlatan Sait, geri kalanların da yakında tamamlanacağını söyledi.
Soruşturmanın polis teşkilatı tarafından yapıldığına dikkat çekerek, teşkilat bünyesinde mali polis olmamasının sıkıntılara ve gecikmelere yol açtığını belirten Sait, PEYAK’la ilgili davanın ne aşamada olduğunun sorulması üzerine ise, kooperatif statüsündeki bu batık bankayla ilgili davanın Kooperatif Şirketler Mukayyitliği’nin sorumluluğunda olduğunu kaydetti.
HUKUK REFORMU ŞART… YARGIÇ SAYISI ARTMALI
Suçların artması ve çeşitlenmesiyle yargıda da tıkanmalar olduğunu belirterek, hukuk sisteminde reformun gerekliliğini yineleyen Sait, anayasal değişiklikle de yüksek mahkeme yargıcı sayısının artırılması gerektiğini söyledi.
Ceza davalarında sorumluluk Başsavcılıkta olmasına karşın soruşturmanın polis teşkilatı tarafından yapılmasının zaman zaman sıkıntılara ve gecikmelere yol açtığını anlatan Sait, hukuk reformuyla birlikte daha pratik ve hızlı çalışma imkânı sağlayacak farklı bir düzenlemenin şart olduğunu söyledi.
Her olayla ilgili emarelerin Türkiye’ye gönderilmesinin gecikmelere yol açtığını belirterek, polis teşkilatı bünyesinde adli tıp laboratuarı kurulmasının ivedi olarak gündeme alınması gerektiğini de belirten Sait, yüksek mahkeme yargıçlarındaki sayı sınırlamasının kaldırılmasıyla da adalete hız kazandırılacağını anlattı. 8 yargıç sınırlamasının ancak anayasal değişiklikle kaldırılabileceğini söyleyen Sait, sorunun önemini vurgulamak için “Hiç dava dosyalanmasa var olan idari davaların sonuçlanması 5-6 yıl alır” ifadelerini kullandı.
Akın Sait, 1983 yılında yürürlüğe giren anayasanın birçok maddesiyle günün koşullarına uyarlanması gerektiğini de ekledi.
ESKİ KARARLARI ARIYORUZ
32 yıllık hukukçu deneyimine dayanarak mahkemeleri, avukatları, savcıları geçmişten bugüne kıyaslamasını da istedik Başsavcı’dan… Çoğunluğu mesai arkadaşları olan bu kesim için fazla yorum yapmadı. Ama “Eski mahkeme kararlarını aradığımız zamanlar olur. Ülfet Emin’in, Salih Dayıoğlu’nun dönemlerinde verilen kararları. Kararların gerekçelerine baktığınızda beklediğiniz, aradığınız her şeyi bulurdunuz ve bunlar emsal da olurdu. Şimdi eskiye göre fark var” diye eklemekten de kaçınmadı.
(TAK/Haziran 2007)