“SEÇİMLER EVLERDE KAZANILIR”

DUDU SOYER 2

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün günümüzdeki gibi sağcısı-solcusu tüm kesimler tarafından benimsenmediği, 8 Mart’ın adının bile tabu olduğu günlerde kadın hareketinin ülkeye taşınmasında öncü rol oynadı, 8 Mart’ı ilk kutlayan kadın örgütü Yurtsever Kadınlar Birliği’ne kuruluşundan itibaren yaklaşık 20 yıl başkanlık yaptı. Bugün de farklı şart ve konumlarda olsa da kadın mücadelesinde yerini koruyor Dudu Soyer.

Farklı şart ve konumlarda, çünkü Başbakan Ferdi Sabit Soyer’in eşi… “Eşlerin ikisinin birlikte siyasette aktif rol alması toplum içinde de parti içinde de genelde çok tasvip edilmiyor” diyerek bir adım geride yürüyenlerden ama kadın kollarında aktif çalışmaya devam ediyor. “Seçimler evlerde kazanılır” diyerek kadının siyasetteki etkisine, gücüne de vurgu yaparak…

“Eşit işe eşit ücret”, “kreş hakkı” gibi sloganlarla geçmişte yapılan tencere-tavalı kitlesel eylemlere dikkat çekerek, günümüzde kadın hareketinin kitlesel olmadığını, dağınıklıklar yaşandığını vurgulayan Dudu Soyer’le 8 Mart’ı, kadını, kadın hareketinin nereden nereye geldiğini, hayatını konuştuk…

ÇİFTÇİ AİLENİN KIZI

Dudu Soyer, 1954 Larnaka-Civisil doğumlu. Çiftçi bir anne-babanın 7 çocuğundan biri. Kardeşlerinden biri de veteriner hekim, bir dönem UBP milletvekilliği yapan Derviş Çobanoğlu…

İlkokulu Civisil’de, ortaokulu Larnaka Bekirpaşa Ticaret Lisesi’nde, düz lise okumak istediği için liseyi Mağusa Namık Kemal’de yatılı olarak okur. 1971-72 öğretim yılında Edebiyat Bölümü’nden mezun olur.

DUDU SOYER 3

ÜNİVERSİTE YILLARINDA POLİTİKAYLA VE FERDİ SABİT’LE TANIŞIR

Liseyi bitirmesiyle 1972 yılında İstanbul’a gider hemşirelik eğitimi için. 4 yıllık Florance Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulu’na girer.

O yıllarda gelişen sol hareketle de İstanbul’da tanışır. Okulun derneğinde çalışmaya başlar. Kısa sürede derneğin başkanlığına seçilir ve arkadaşlarının da etkisiyle sol görüşü benimser. O dönem okuldaki 4 Kıbrıslı öğrenciden biridir.

İlk eylemleri, Sağlık Bakanlığı’na bağlı Florance Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulu’nun tıp fakültesine bağlanması talebiyle boykottur. Aylar süren boykottan sonuç alamayınca çadır kurup açlık grevi yaparlar. 16-17 gün sürer açlık grevi ve başarırlar, tabii çoğu hastanelik olur… Ve Florance Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulu, bu kararlı mücadele sonucunda Çapa Tıp Fakültesi’ne bağlanarak bugünkü statüsüne kavuşur. Bundan sonra ancak bu okuldan mezun olanlar akademik kariyer yapma, doçent veya profesör olma imkânı bulur. Artık okul uluslararası statüdedir.

“BİZİ BURJUVAZİ OLARAK GÖRDÜLER”

Aynı okulda eğitim alan diğer 3 bayan Kıbrıslı arkadaşıyla birlikte burs sorunu nedeniyle elçiliğe gider. Elçiliktekiler “derneğiniz var, oraya gidin” deyince derneğin kapısını çalarlar. Derneğin kapısından girdiklerinde biraz garip karşılanırlar, çünkü çok süslü, bakımlıydılar… “Bizi burjuvazi olarak gördüler” diyor espri yaparak Dudu Soyer… İKÖK (İstanbul Kıbrıslı Öğrenciler Kültür Derneği) binasında tanıdıkları ilk kişiler de Ferdi Sabit Soyer, Salih Miroğlu, Öntaç Düzgün, Kıvanç Diren… Kıvanç Diren’di o dönemler başkan, sonradan Ferdi Sabit devralır başkanlığı…

Artık Kıbrıslı öğrencilerin örgütlü bulunduğu bu dernekte çalışmaya başlarlar. Halk oyunları, koro, tiyatro gibi yoğun faaliyetlere katılır, örgütlenme faaliyetleri çerçevesinde. Hatta tek bayan oyuncusunun hastalanması üzerine bir günde çalışarak sahneye çıktığı “403. Kilometre” adlı oyunu hala unutamıyor.

Tıp Fakültesi öğrencisi Ferdi Sabit Soyer’le o yıllarda aynı arkadaş grubundaydılar, aynı dernekte. Eylemlerde, sosyal faaliyetlerde, her yerde birlikte… Bir gün arkadaşlık teklif eder Ferdi Sabit, Dudu reddeder. Ama bir yıl sonra yine deneyince bu kez kabul eder…

Dudu Soyer, 1976’da mezun olup adaya döner. Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde hemşire olarak işe başlar. O yaz nişan olurlar, Ferdi Sabit tıp fakültesine devam eder. Ancak hem nişanlı, hem İstanbul’da olaylı günler, huzursuz ortamın da etkisiyle okulu yarım bırakıp adaya döner Ferdi Sabit Soyer.

1978’de de evlenirler ve Mağusa’ya yerleşirler. Çünkü Ferdi Sabit Soyer, Dev-İş’te profesyonel sendikacı olarak Mağusa sorumlusu olur. Dudu Soyer de Mağusa Hastanesi’ne tayin olur ve hayatlarını bu tarihten sonra Mağusalı olarak sürdürürler.

Oğlu İlke 1979’da, kızı İlgi 1984’te doğar.

_DSC0114

İŞ HAYATI VE İLK KADIN HAREKETİ

Adaya döndüğü yıl Lefkoşa Hastanesi’nde hemşire olarak çalışmaya başlayan Dudu Soyer, aynı yıl dönemin etkili sendikalarından Amme Memurları Sendikası KTAMS’da aktif olarak görev alır. Grevlerin, etkili eylemlerin yapıldığı günlerdi. Büyük, etkili eylemlerde yer alır. Kamu görevlilerinin birçok hakkı elde ettiği günlerdi. “Tarihe geçen eylemler yaptık. Eylemleri yapan CTP’lilerdi çoğunlukla. Çok baskılar gördük ama işten atılma pahasına hiç çekinmedik” diyor o günleri anlatırken.

Hemşireler Birliği’nin de kurucuları arasında yer alır ve uzun süre başkanlığını yapar. 1997’de “baskılara dayanamaz” ve emekli olur.

YKB’NİN KURULUŞU… İLK 8 MART 1978’DE

Türkiye’deki ilerici hareketin de etkisiyle kadın sorunu yanında toplumsal sorunlarla da ilgilenecek, sol kökenlilerden oluşan bir örgüt kurmaya girişirler. 40 kurucu kadın öncülüğünde YKB (Yurtsever Kadınlar Birliği) kurulur… Ve birçok tabuyu yıkmak için keskin bir mücadele verilir…

“Çok zordu o günler. Kreş istemek bile tabuydu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü telaffuz etmek neredeyse yasaktı.  ‘Eşit işe eşit ücret’, ‘kreş hakkı’, ‘kadın-erkek eşitliği’ gibi toplumun yabancı olduğu, hainlik sayılan sloganlarla yola çıktık ve çok kazanımlar elde ettik…”

Dudu Soyer, o günlerde Halkın Sesi gazetesinde çalışan Gazeteci Erten Kasımoğlu’nun kadın hareketine verdiği desteğe özellikle vurgu yaptı, “Hiç unutamam” diyerek.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, 1978 yılında ilk kez YKB tarafından kutlanır. Nazım Hikmet şiirleri, oyunlar, eşit işe eşit ücret talep eden kadınlarla tanışır Kıbrıs Türk toplumu. 1979’da bu kez süt fiyatlarının artmasına karşı, pahalılığa karşı etkili bir eylem yapılır tencereler, tavalarla…

KADIN KOLLARI’NIN KURULMASI DA KOLAY OLMADI

Dudu Soyer, aralıksız yaklaşık 20 yıl başkanlığını yapar YKB’nin.

Bu arada 1992’de de partinin ilk kadın kolunu Mağusa’da kurarlar. Partide genellikle kadın kollarına karşı bir duruş vardır. Kadın kollarının kurulmasına “ayrımcılık olur” diye karşı çıkanlar olur. Ancak Mağusa’daki kadın kolunun yararları görülünce, özellikle 1993 seçimlerinde her eve girerek büyük başarı gösterince örnek olur… Ve bu başarının etkisiyle 1996’da CTP Kadın Kolları kurulur.

Dudu Soyer, Mağusa kadın kollarının başkanlığını sürdürüyor hala. Köylerden kadınların da katılımıyla etkin çalışma yaptıklarına inanıyor.

_DSC0023

SEÇİMLER EVLERDE KAZANILIR

Her eve girebilen, erkeklerle de sohbet edebilen kadınların siyasette, seçimlerde önemli güç olduğunu belirten Soyer, “Seçimlerin evlerde kazanıldığının” altını çiziyor.

Partilerde erkek egemenliği olduğunu, ancak kadınların da çok talepkar olmadığını anlatan Dudu Soyer, kadınlar arasındaki çekememezliğe, kadınların birbirlerini desteklememesine de vurgu yapmaktan kaçınmadı.

“Kadının sırf kadın olduğu için desteklenmesi de doğru değil, birikim şart” diyen Dudu Soyer, kendini yetiştirmiş kadınların genellikle aktif politikada kariyer edinen erkeklerin eşleri olduğuna da işaret etti. Bu şartlardaki kadınların bir adım geride kalma durumu olduğunu anlatan Dudu Soyer, karı kocanın birlikte aktif politikada yer almasının gerek toplumda, gerek partilerde sıkıntılar yaratabileceğini de belirtti.

Milletvekilliğine bugüne kadar hiç aday olmadığını anlatırken de, “Hep Ferdi vardı, ‘bu sefer sen olma ben aday olayım’ hiç demedim. Ben onun yerini dolduramam. Partiye, ülkeye faydalı olabilecek bir birikimi var” ifadelerini kullandı.

GÜNÜMÜZDE KADIN HAREKETİ KİTLESEL DEĞİL

Kadınların günümüzde nitelik olarak çok geliştiğini, olanakların da arttığını vurgulayan Soyer, siyasette, çeşitli makamlarda etkin olabilecek birçok nitelikli kadın bulunduğuna dikkat çekti.

Kadın örgütlerinin durumunu değerlendirirken de Dudu Soyer, “Bugün kopukluk, dağınıklık var. Kitlesel bir hareket yok. Geçmişteki olanaklarla, baskılarla, yurt dışı ziyaretlerinde bile çıkan engellerle kıyaslandığında bugünkü imkânlar fazla. O nedenle daha kitlesel, katılımcı hareketlerle bu imkânlar daha iyi değerlendirilebilir” şeklinde konuştu.

Kitlesel hareket için sokaktaki, evindeki, köyündeki kadına ulaşmak gerektiğini anlatan Dudu Soyer, kadın örgütlerinin birlikte hareketiyle bu konuda adımlar atılabileceğine işaret etti.

YAŞAM ŞEKİLLERİNİ DEĞİŞTİRMEMEDE KARARLI BİR AİLE

Gazimağusa’da başbakanlık döneminde de hiç değiştirmeden yaşamlarını sürdürdükleri kendi evlerinde, kızı İlgi ile birlikte ağırladı bizi Dudu Soyer. Geçtiğimiz yaz evlenen, evi bitene kadar eşiyle birlikte ana-baba evinde hayatını sürdüren İlgi, bir özel bankada çalışıyor. Babasına düşkünlüğüyle bilinen İlgi, “Onunla daha fazla zaman geçirmek isterdim” diyor… Babanın başbakanlığıyla birlikte vatandaşın sorunlarına daha çok tanık olmaya başlamış. “Bu kadar işsizlik olduğunu bilmezdim. Bazan dinlerken ağlarım. Dertlere çare olamamak üzücü” diyor.

Dudu-Ferdi Sabit Soyer çiftinin oğlu, bu yaz evlilik için hazırlanan İlke ise Mağusa Belediyesi’nde Veteriner. Gecenin sonunda kısa bir süre o da katıldı sohbete, ama alçak gönüllülüğünden fotoğraf karesine girmede bile tereddüt etti. Hatta o kadar mütevazı ki, baba ilk makam arabasına bindiğinde, makam arabasının evin kapısında durmasına karşı çıkmış…

PROTOKOLÜ SEVMİYOR

Evin önünde başbakanlık dönemiyle birlikte tek değişen şey, nöbet tutan polis… O da zorunluluktan herhalde. Çünkü eve girmek için herhangi bir işleme gerek yok… Zaten çat kapı herkese açık bir ev. Tanıdık tanımadık ziyarete gelenler, iş isteyenler, köylüler-kentliler hiç çekinmeden kapılarını çalıyor… “Hiç kimseye kapımı kapatamam, ben buyum, Ferdi de öyledir. Evimiz her gün, pazar da dâhil dolup taşıyor, kimseye kapımı kapayamam. Bazan insanları dinlemek bile yeterli olabilir…” diyor Dudu Soyer.

İmajını doğrularcasına protokolü çok sevmediğini, ancak gerektiği zaman ve gerektiği yerlerde eşinin yanında yer aldığını da anlattı. “Yanında olmam gereken yerler var, oluyorum. Ama onun dışında her zaman her yerde olmam gerekmiyor. Köy ziyaretlerini, halkla iç içe olmayı severim. Ayrıca benim de faaliyetlerim, çok yoğun bir hayatım var. Halkla, vatandaşla iç içeyim ve bunu seviyorum. Hayatım hep böyle oldu, bundan da şikâyetim yok…”

FERDİ UYUMLU… EVDE ÇOK KONUŞMAZ

Eş Ferdi Sabit Soyer nasıl bir eş, nasıl bir baba…

“Görüşlerimiz aynı, aynı mücadeleden geldik. Zorlu, baskılarla dolu bir hayatımız oldu. Aynı mücadeleden gelmek ve yaşam zorlukları ilişkileri sağlamlaştırır. Yoğunluğu, zaman ayırmaması konusunda da çok şikâyetim yok, çünkü her zaman öyleydi. Başbakanlığı öncesinde de öyleydi ve ben de yoğunum, hep ona tabi bir hayatım yok… Ve şimdi topluma karşı bir görevi var, önemli bir görevi var. Ben de ailemle birlikte destek olmaya çalışıyorum…”

Evde de çok konuşur mu peki… “Her zaman çok konuşur. İstanbul’da ilk tanıdığımda da çok konuşurdu ve biz de ağzımız açık bakardık… Ama eve genellikle geç saatte ve yorgun geliyor. O nedenle çoğunlukla ben konuşurum, o da dinler! Görüşümü söylerim. Sokağa yansıyanları biz takip ederiz, onları aktarırım. Eleştirileri iletirim…”

HİÇ TATİL YAPMADIK

En büyük özlemi ise eşiyle birlikte tatil yapmak Dudu Soyer’in. Evlilik hayatları boyunca, yani neredeyse 30 yılda hiç tatil yapamadıklarını söyleyen Dudu Soyer, “Ferdi bir gün politikayı bırakırsa ancak o zaman hayatımızı yaşarız, gezeriz, tatil yaparız” diye ekledi.

(TAK/ Mart 2007)

Bir Cevap Yazın