“BİSİKLETİMİZ OLSA SEVİNİRDİK, ŞİMDİ MERSEDES DE MUTLU ETMİYOR…”

IMG_7193

Ada’nın değişik bölgelerinde, üstelik ender bir şekilde ilkokuldan üniversiteye kadar her kademede öğretmenlik, müdürlük, müfettişlik yaptı… Eğitimin tam gün olduğu, tüm dersleri tek öğretmenin verdiği, sınıfların 60 kişiden oluştuğu günlerde çalıştı… 31 yıllık hizmetin ardından 1970’li yıllarda emekliye ayrıldı, ama öğretme-öğrenme tutkusu devam etti… Altı yabancı dil bilmenin avantajıyla bir çok öğrenci yetiştirdi… 71 yaşında master yaptı… Bugün 84 yaşında, “ikinci aşkım” diyecek kadar mesleğine halâ tutkun…

Öğretmenler Günü’nde emekli bir eğitimci, eğitimin duayenlerinden Kemal Yücel’le konuştuk. Eğitim ve öğretmen nerden nereye geldi, hangi şartlarda öğretmenlik yaptı, eğitimde başarının sırrı, günümüzde eğitimde yaşanan sorunları ele aldık.

23 YAŞINDA ÖĞRETMEN

Kemal Yücel, 1923 Nergisli doğumlu. Anne-babası Sütlüceli. Babası dönemin Medrese mezunlarından, öğretmen, kadı, imam. Mesarya bölgesinde saygın bir isim. Ve Kemal Yücel de babasıyla birlikte dolaşmanın, farklı yerlerde görev yapmanın etkisiyle bölgeyi iyi tanıma imkânı bulur.

İlkokulu doğduğu köyde okur. Ortaokula girişte sorun yaşar, çünkü tüm dersleri çok iyi olmasına karşın Hesap (Matematik) 5 olduğu için ortaokula geçemez, çünkü 6 gerekirdi. 2 yıl aileye çiftçilik işlerinde yardımcı olur ve bir tesadüf eseri Kıbrıs İslam Lisesi’nde (LTL) orta eğitime başlar. 1’inci Dünya Savaşı nedeniyle Lapta’ya taşınmıştır okul, orada yatılı okur. İslam Lisesi’nin ardından bir yıl yardımcı öğretmen olarak çalışır ve ardından o dönem Güzelyurt’ta Türk ve Rumların karışık okuduğu 2 yıllık Öğretmen Koleji’ne sınavla girer. Türkler için haftada 3 ders Türk, Rumlar için de 3 ders Yunan Edebiyatı hariç, eğitim İngilizcedir.

Kemal Yücel 1946’da Kolej’den mezun olur ve 23 yaşında öğretmen olur. İlk görev yeri Karpaz Kilitkaya… 58 öğrenciye tek öğretmendir. 2 yıl sonra öğrenci sayısı 60’ı aşınca, 2. öğretmen gelir. “Oysa bugün 60 öğrenciye, 3-4 öğretmen verilir” diyor kıyaslama için.

Kilitkaya’da 1951’e kadar 5 yıl görev yaptıktan sonra Sinde (İnönü)’ye atanır. Orda da 125 öğrenci ve 2 öğretmen… “120 sınırını aştığımız için 3. öğretmen istedik. İncelemeye geldiler, geldikleri gün birkaç öğrenci okula gelmediği için toplam sayıyı 119 buldular ve bize 3. öğretmeni göndermediler” örneğiyle anlattı o günün sıkı kurallarını.

IMG_7202

ORTAOKULLARDA DA ÇALIŞIR

İlkokul öğretmeni olmasına karşın Gönendere Ortaokulu’na İngilizce öğretmeni olarak atanır. Ünlü hoca İsmail Savalaş da dönemin başöğretmeni. İngilizce yanında coğrafya ve yurttaşlık dersleri de verir. Ardından 3 yıl Galatya Ortaokulu’na müdür olur. Kaleburnu İlkokulu’nda başöğretmenlik, Larnaka İlkokulu’nda başöğretmenlik, Köşklüçiftlik İlkokulu’nda (Şehit Tuncer) müdürlük izler bu görevleri. Ve 1962’de ilköğretim müfettişi olur, 14 yıl bu görevi yaptıktan sonra 1976’da emekli olur.

TMT KARARGÂHINDA DA ÇALIŞIR

Müfettişlik günlerinde toplumsal çatışmaların başlamasıyla birlikte mücahit olarak görev yapar. Sivil olarak Karargâh’ta görev alır, dönemin karargah komutanı Kenan Coygun’u yakından tanıma imkanı bulur. Çoğu gizli raporları daktiloda yazmaktı görevi burda Kemal Yücel’in… “Bugün çoğu TMT’yi kötü olarak anar, ama oralarda neler yaşandığını, ne zorluklar aşılarak toplumun bugünlere geldiğini ancak o günleri yaşayan bilir” diye eklemeden de geçmedi.

Meslek hayatının farklı dönemlerinde Öğretmen Koleji’nde de 6 yıl pedagoji dersleri verir, bir yıl İngiltere’de kurs alır, Almanya’ya burslu olarak 3-4 kez gider. Bu ülkelerdeki eğitim kurumlarını inceleme fırsatı bulur.

KEMAL YUCEL 3

LİBYA… HEM ARAPÇA, HEM RUSÇA, HEM DE PARA-

Kemal Yücel, 1976’da başmüfettişlikten emekliye ayrılır ve Libya’ya gider. Dönemin ünlü işadamı Efruz Müdüroğlu’nun Libya’da aldığı büyük ihale kapsamında, 500 civarında Kıbrıslı Türk gibi o da Libya’da çalışır…

“Amacım para kazanmak ve Arapça öğrenmekti. Emekliye çıktığımda 2 bin KL borcum vardı ve para kazanmam gerekiyordu. Savaş koşullarından, herkesin 30 lira maaş aldığı koşullardan çıkmıştık. ‘Moral hocası’ olarak gittim Libya’ya, ilk başlarda sıkıntı çektik, 8 ay kimse ödenmedi, fakat sonradan iyi para kazandık… 31 yıllık hizmetim karşılığında emekliye ayrılırken 2 bin KL borcum vardı, Libya’da 20 ayda 8 bin sterlin biriktirdim.”

Peki Arapça… “Arapça öğretecek öğretmen bulamadım. Ama yılmadım, her gece en az 2 saat çalıştım, ordaki memurlarla Arapça konuştum ve öğrendim… Ordaki bir Bulgar bayandan da Rusça ders aldım.”

Libya’da ailesiyle birlikte 20 ay kalır. Hem para kazanır,  hem de Arapça ve Rusça öğrenir.

ÖĞRETİM ÜYELİĞİ DE YAPTI

Libya dönüşünde 1978’de Palm Beach’te çalışır 3 yıl. Yabancı dil avantajıyla turistlerle ilgilenir.

Kemal Yücel, 1994 yılında da dönemim Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Mehmet Ali Talat’ın önerisiyle Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Vakıf Yönetim Kurulu (VYK) üyeliği yapar. Aynı dönem üniversitede turizm bölümüne Almanca, Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne de pedagoji dersleri verir.

6 YABANCI DİL…71 YAŞINDA MASTER

Toplumda yakından tanınan Göz Doktoru/Yazar-Şair Hakkı Yücel, Mimar Hasan Yücel ve Sezin Demirciler’in babası Kemal Yücel, öğretmenliğe başlarken, 24 yaşında evlendiği 60 yıllık eşini birkaç ay önce kaybeder. Lefkoşa’daki evinde yardımcısıyla birlikte yalnız yaşayan, hala düzenli spor yapan, ruhen ve bedenen dinç yapısıyla dikkat çeken Kemal Yücel, ana dili Türkçe’ye ek olarak İngilizce, Almanca, Fransızca, Yunanca, Arapça ve Rusça  dillerine hakim. İngilizce’yi okulda, Almanca’yı öğretmenlik yıllarında Kıbrıs’ta ve Almanya’da gittiği kurslarda, Arapça’yı ve Rusça’yı Libya’da, Fransızcayı gece kurslarında, Yunanca’yı okuyarak öğrenmiş.

Nasıl oldu diye sorulunca da, “Bir dil bir insan… Öğretmenin ve öğrenmenin metodolojisini öğrenince zor olmuyor. Merak ve yetenek de önemli tabi” diyor.

KKTC’de lisan eğitiminde yapılan yanlışlara dikkat çekerken de, “Gramere ağırlık vererek lisan öğretemezsiniz. Bugün okullarda haftada 6-7 saat lisan dersi var ama öğrenmiyorlar, nedeni budur… Önemli olan lisanı kullanmak, kullandırmak ve hata yapılabileceğini de bilmek” ifadelerini kullandı.

Yabancı dile ve öğretme kadar öğrenmeye de tutkusuyla, 71 yaşında master yaptı Kemal Yücel. DAÜ’den İngiliz Dil Öğretimi üzerine yaptığı master sonucunda aldığı diploma, fotoğrafları evinin baş köşesini süslüyor.

EĞİTİMDE ESAS UNSUR ÖĞRETMEN

Zor günlerde, bugünle kıyaslandığında bir çok imkansızlık içinde öğretmenlik yapmalarına karşın her zaman mutlu olduklarını, şikayet etmediklerini anlatırken de Kemal Yücel, bugüne göndermeler yaparak özetle şunları anlattı:

“İster ilkokul, ister lise hocası, ister profesör olun, yüreğinizi ortaya koymazsanız ve konunuza hakim olmazsanız başarılı olamazsınız. Her meslekte başarının sırrı yüreğinizi ortaya koymak. Yoksa en iyi masalar-sandalyeler-binalar-alt yapılar da olsa sonuç alamazsınız. Eğitimde esas, asıl unsur öğretmendir.”

İngiliz idaresinin sıkı kuralları altında öğretmenlik yaptıklarını anlatırken de, 60 kişilik sınıflarla tam gün eğitim verdiklerini anımsatan Kemal Yücel, “Tam gün eğitim vardı. Sınıflar kalabalıktı. Tüm sınıflara tüm dersleri aynı öğretmen verirdi. Yağmur yağdığında çocuğun dersi kaynamasın diye camiye girer, orda bile yapardık beden eğitimi dersini… Ne hademe, ne sekreter… Müdürlük yaptım, ne muavinim, ne yardımcım vardı. Ve ders da verirdi müdürler haftada 8 saat. Şimdi bir müdüre 4 muavin, sekreterler, hademeler. Spor, müzik, resim hocaları ayrı. 20 kişilik sınıflar.. Ama gene de biz daha mutluyduk” diye konuştu.

MERSEDES ALSANIZ GENE MUTSUZ

Geçmişten bugüne göndermeler yaparken, nesillerle, toplumla birlikte öğretmenin, velinin, çocukların değiştiğine dikkat çeken Kemal Yücel’in son sözleri herkese mesaj niteliğinde…

“Her nesil bir yeni nesli eleştirir. Daha hoşgörülü olmak gerek. Ama şimdi her tarafta laçkalık var, bu sadece benim neslimin değil herkesin gözlemi. Düzen, disiplin, saygı yok. Analar, babalar da çocuklarına her şeyi alarak iyi yetiştirdiklerini zannediyor. Biz bisikletimiz olsa sevinirdik, şimdi mersedes alsanız çocuğa gene mutsuz. Saygısızlık, disiplinsizlik çok. Gençler, çocuklar ana-babalara, öğretmene, sokaktaki insana saygılı değil. Öğretmen de sınıfta saygı istiyorsa, öğrencisine saygı göstermeli. Öğretmenin görevi sadece ders vermek değil, davranışlarıyla da örnek olmalı… Kolej’de okurken, portakal yeyip kabuklarını yere attık arkadaşlarla. Hocamız Dr. Johnson geldi, bize birşey söylemeden o kabukları yerden alıp çöpe attı. 46 yıldır o gün için utanırım ve o günden sonra yere tek bir şey atmadım. Eğitim budur… Ve her insanın hedefi, vizyonu olmalı, vizyon sahibi evlatlar, öğrenciler yetiştirmeliyiz…”

(TAK/ Kasım 2007)

Bir Cevap Yazın