Efsanevi lider, sembolleşmiş isimlerden Nelson Mandela, günlerce devam eden ve dünya liderlerini biraraya getiren törenlerin ardından pazar günü toprağa verildi. Adına yaraşır, dünyanın farklı köşelerinden ilgiyle izlenen bu törenlerde en fazla ilgi çeken; Güney Afrika halkının ağlayarak ağıt yakmaktan fazla liderlerini şarkılarla, dans ederek uğurlamaları oldu.
Afrikalı Tarihçi Motshekga, BBC’ye demecinde, “Dans huzur verir… Ölüm, aynı zamanda bir başka yaşama yolculuktur. Yas tutarken bir yandan da yaşamı kutsamak gerek” sözleriyle izah etti bu durumu.
BBC de buna, “Acıların espri ve eğlenceyle hafiflediği” yorumunu kattı.
Özgürlük sembolü Mandela yanında, Afrikalılara nedeni belirsiz ilgimle odaklandım cenaze törenine. Ama, son zamanlarda adada öğrenci ve/veya işçi olarak yoğunlaşan Afrika kökenliler de besledi galiba bu ilgiyi. Marazi, her şeyi dert edinen, sanılanın aksine eğlenmeyi bilmeyen biz adalıların, gizli gizli sempati duysak da mesafeli durduğumuz yeni konuklar…
Hep kaygı halinde ve “derin” düşünceli Kıbrıslı gülümsemekten imtina ederken; tek başlarına sokaklarda dans ederek yürüyen, dolu su sebilini yolda yuvarlayarak eğlence haline getiren, ölüsünü bile dansla ve şarkılarla uğurlayan Afrikalı acaba daha mı refah içinde! Yoksa refah veya yoksulluk değil mi belirleyici..!
Kendini dünyanın merkezi sanan, “büyük” işlerle uğraşırken hayatı kaçıran, sanılanın aksine asosyal, sıcaktan da yağmurdan da ürken adalıların, ölüm halinden bile yaşam kaynağı bulan Afrikalılardan alacağı dersler var…
Akıl tutulmasının ötesinde ruhunu tüketen siyasetin her gün daha da dibe vuran kalitesizliğinden korunmanın en iyi yolu da galiba mahalledeki Afrikalıların izinden gitmek…
Türkiye ziyaretiyle birlikte bu günlerde yeniden gündemde olan ünlü Filozof Slavoy Zizek’in de tavsiyesi bu yönde… “Çok bilmiş, aptal, ukala entellektüel olmaktan daha iyidir dalga geçmek…”
(Gazete360/ Aralık 2013)