“Parti gazetesi”, Cumhuriyetçi Türk Partisi yayın organı olarak 35 yıllık bir geçmişi var Yenidüzen’in ama bunun ötesinde profesyonellerin elinde şekillenme süreci 10 yıl gibi uzun sayılmayacak bir geçmiş. Parti yönetiminin kararıyla 2001’de parti görevlilerinden gazetecilere “teslim edilmesiyle” hem kendi kaderini, hem de ülkedeki “parti gazeteciliği” kavramını zorlayan sürecin başlangıcı aynı zamanda bu…Ve bu sürecin odağında yer alan, gazetenin bir numaralı ismi Cenk Mutluyakalı’nın ifadesiyle “kurumsallaşmanın” da ilk adımı…
Cenk Mutluyakalı, bugün gelinen noktada sadece Yenidüzen’den değil, medyanın geneli konusunda da meslek adına son derece umutlu. Bir yandan siyasi partilerin, özellikle köklü partilerin “parti gazetelerine” değil de “medya stratejisine” odaklanmaları gerektiğine dikkat çekerken; diğer yandan gazetelerin çoğunluğunun artık profesyoneller tarafından yönetilmesinin önemine vurgu yaptı. Bu durumu da “geleneksellikten modernliğe geçiş” olarak tanımladı. Biraz sancılı ama geri döndürülemez bir dönüşüm süreci.
Gazetenin kuruluş yıldönümünde yeni Yenidüzen’in mimarı, dostum Cenk Mutluyakalı ile “konuk gazeteci” olarak röportaj yapmak pek kolay olmadı aslında. Meslektaş olarak “tereciye tere satmanın” zorluğuyla tereddütlü bir süreç… Ama sadece Yenidüzen’e, sadece Cenk Mutluyakalı’ya değil; medyaya not, notlar düşmenin mesleğe zenginlik katacağı inancıyla bu kez yan yana değil, karşı karşıya oturduk…
HAYATIMIN EN DOĞRU KARARLARINDAN BİRİ
Yenidüzen’e 2001 yılında, dönemin en prestijli, kurumsallaşmış, teknik donanıma sahip tek gazetesi konumundaki KIBRIS’tan transfer oldu Cenk Mutluyakalı. Dünya ölçeğinde çalışan, ülkenin en iyi imkanlarına sahip bir kurumdan, 3-4 kişilik kadroyla çalışan bir parti gazetesine geçiş… Risk değil miydi..?
“Hayır” diyor Cenk; “Risk almadım, keşke bugün de bu kadar cesur kararlar alabilseydim….Üstelik dörtte bir maaşla ve bir günde karar vererek geçtim Yenidüzen’e. Çok da iyi etmişim…Mesleğin tekniğini Kıbrıs’ta öğrendim, orada yetiştim ama; gazeteci olduysam eğer Yenidüzen’de oldum…”
KENDİNİ İFADE ETMEK, RUHUNU KATMAK
Bu geçiş cesurluk muydu, bıkkınlık mı, parti tutkusu mu?
“Hiç biri değil. Bana o dönemin parti/gazete yöneticilerinden Öntaç Düzgün, Metin Karasalih ve Hüseyin Gürşan, Yenidüzen’in başına geçmemi önerdi. Parti başkanı Mehmet Ali Talat’ın bu projede önemli rolü vardı; tabii ki Ferdi S. Soyer’in de… Kadromu kendim oluşturacaktım, bana her tür destek verilecek ama müdahale edilmeyecekti, barış-eşitlik gibi temel prensiplerin korunması kaydıyla gazeteyi yeniden yapılandıracaktık….Bir günde evet dedim. Ben CTP’li olmakla hep gurur duydum ama partide üyeliğim veya herhangi bir organında çalışmam hiç olmadı. YENİDÜZEN’e ‘gazeteci’ olarak geldim, ‘partili’ olarak değil…Bu görevi kabul etmemdeki en temel neden, kendi gazetemizi yapabilme, kendi yaratıcılığımızı ortaya koyabilme imkanı. Kıbrıs gazetesinde bu imkan yoktu. Belirlenen siyaseti uygulamakla yaratıcılık katmanız arasında çok fark var. Bir şeyler katarsanız sizin olduğunu hissedersiniz ancak ve ruhunuza hitap eder…”
SIKINTILAR OLDU AMA BİR TEK GÜN MANŞETE MÜDAHALE OLMADI
CTP’nin gazeteyi gazetecilere devretmesinin parti açısından önemli bir karar olduğunu belirten Mutluyakalı, “müdahaleler, talepler, şunu yaz-bunu yaz veya şunu neden yazdın diyen olmadı mı” diye sorulunca da, “Sıkıntılar, sancılı dönemler çok oldu. Çünkü bu ciddi bir dönüşümdü, yeniden yapılanmaydı ve insanların dönüşümlere alışması zaman gerektirir. Ama 10 yılda tek bir gün bile ‘şu manşeti at’ demediler. Dönem dönem yaşanan rahatsızlıklara, tabandan gelen taleplere rağmen…” diye ekledi.
Yenidüzen’in 3 muhabir ve bir sayfa operatöründen oluşan parti gazetesinden; geniş kurumsal kadrosuyla raflarda ve internette aranan, referans gösterilen, uluslararası ilişkileri gelişmiş, kendi kendini finanse eden çağdaş bir “gazete” haline gelmesinden de son derece gururla bahsediyor Cenk Mutluyakalı…Ancak bu gazetenin bugün ulaştığı noktanın sadece adıyla anılmasının da ekibine haksızlık olduğu inancında…
“Biz ekip olarak çalışıyoruz ve iyi bir ekip kurduk. Ruhumuzu kattık, aile olduk. Bu anlamda bugün örnek kuruluşlardan olduğumuza inanıyorum. Bugün ben olmasam da aynı şekilde yayınını sürdürecek bir gazete var… Çünkü gazetenin sadece içeriği değil, kendi ayakları üzerinde durabilen mali yönetimi, organizasyonu, altyapısında da çok ciddi gelişmeler yaşadık, önemli bir noktaya geldik.”
ÖZERK YAPI ÖRNEK… PARTİ GAZETELERİNE DEĞİL, STRATEJİLERE İHTİYAÇ VAR
Geleneksel olarak sahibi bir parti olmasına karşın gazeteciler tarafından çıkarılan tek gazete olduklarına dikkat çekerken, bu özerk yapının TAK ve BRT gibi medya kuruluşları ile Kıb-Tek gibi kurumlarda da örnek alınabileceği inancında…
“CTP’nin sahibi olduğu gazeteyi profesyonellere devri, bir anlayışın, demokrasi zenginliğinin, gelişme arayışının ürünüydü. Zaten CTP gibi bir partinin parti gazetesine değil, genel medya stratejisine ihtiyacı var. Bu kadar büyük aşamalar kaydeden bir parti niye küçük düşünsün…Aynı şey diğer partiler, devlet, ilgili bakanlıklar veya köklü kurumlar için de geçerli olmalı. Vizyonlar, misyonlar esas olmalı artık…”
TARAFIZ, TARAFSIZ GÖRÜNÜP TARAFTAR OLANLARDAN DEĞİL
Yenidüzen için “Parti gazetesi, CTP yayın organı” nitelemelerinin devam ettiği anımsatılınca ise şunları söyledi Cenk…
“Geleneksel olarak elbette bir partinin gazetesi, CTP’ye ait. Doğru… Ama bu gazete gazetecilik yapıyor. Siyaset yapmak, kategorize etmek ve sorguladığımız haberlerden, içerikten kaçmak isteyenler, hemen ‘parti’ kavramına sarılıyor. YENİDÜZEN siyasi hareketin elinde doğdu, o günün şartlarında bu gerekliydi, doğru; ama gazete oldu. Bu ayrıca özellikli bir şey. İnsanların bu tanımlamayı doğru yapması gerekir. Biz elbette taraf bir gazeteyiz, rengimiz var, kokumuz var, duruşumuz var. Renksiz, kokusuz bir şekilde her şeye taraf olanlardan değiliz. Tarafsız görünüp taraftar olanlardan da değiliz. ‘Tarafsızlık’ üzerinden rant peşinde de koşmuyoruz. Ama raflarda en çok tercih edilenler listesindeyiz, uluslararası ajanslar tarafından en çok referans gösterilen, uluslararası ilişkileri gelişmiş, basında çalışmak isteyenlerin en çok tercih ettiği, yabancı büyükelçilerin en çok ziyaret ettiği gazeteyiz… Biz iyi bir gazeteyiz yani…”
GELENEKSELLİKTEN MODERNLİĞE GEÇİŞ DÖNEMİ… BİR DÖNEM KAPANIYOR
Yenidüzen yanında, medyanın genelinden de umutla bahseden basının ender isimlerinden Cenk Mutluyakalı…
“Medya dönüşüm döneminde. Geleneksellikten modernliğe geçiş süreci yaşanıyor. Siyasi gazetecilikten toplumsal gazeteciliğe geçiş. Eskiden parti yöneticileriydi gazetelerin başında. Yazanlar da parti kadrolarıydı, öğretmenlerdi… Gazetelerin arşivlerine ayrı ayrı baktığınızda ülke tarihini görme imkanınız pek yok. Geçmişten gelen isimlere baktığınızda, hayatı boyunca gazetecilik yapan, işi bu olan bir elin parmak sayısını geçmez. Bu konumdaki isimler Akay Cemal, Bilbay Eminoğlu, Özer Hatay…Aklıma gelen başka pek isim yok. Varsa daha, bir kaç isimdir. Ama bugün, hayatını bu işten kazanan 200-300 insan var. Üstelik gazetelerin genelde sahipleri gazeteciler. Şener Levent, Rasıh Reşat, Başaran Düzgün, Doğan Harman, Erten Kasımoğlu hepsi gazeteci ve gazete sahibi…Bunu çok az ülkede görürsünüz. Ve üstelik artık gazeteci olmayanların medya yöneticiliği yapması zor. Gazeteler kurumsallaşıyor, kendi kendini finanse ediyor, kendi ekonomisini yaratıyor. Ayda bir milyona yakın gazete satılıyor bu ülkede. İnternetten izlenme oranı da çok yüksek…Gazeteler, medya gelişiyor, değişiyor. Bir dönem kapanıyor ve dönüşümün sancıları yaşanıyor…Geride kalan ise devlettir. Devlet hala kriterler koyamıyor, meseleye siyasi bakıyor, gazeteleri kategorize ediyor, siyasi amaçları için
kullanıyor.”
UNITED MEDYA
“United Medya Grubu” projesini de “Artık tek başına gazete yayınlamak yetmiyor” diyerek gururla anlattı, heyecanla…
“Bu yolu çok zor yürüdük. Ama vardığımız sonuç bir bütün olarak, tüm gazeteciler, teknik personel, bize inanan ve destek veren siyasi hareketin; tüm dostların eseridir. Hedefimiz, yeni medya düzeni içerisinde, farklı bir kanaldan herkese ulaşmaktı. Bugün United Medya projesi bu hedefin bir sonucudur. YENİDÜZEN gazetesi, yeniduzen.com internet gazetemiz, 4303 Yenidüzen mobil haber paketi, Kanal Sim, Radyo Sim, yani iletişimin her alanında varız ve en yaygın bir şekilde topluma ulaşıyoruz.”
MESLEĞİN ALAYLILARINDAN VE “İYİ Kİ” DİYENLERDEN
Gazetecilik mesleğine 18 yaşında bir tesadüf sonucu başlayan Cenk Mutluyakalı, mesleğin “alaylı” grubundan. Gazetecilerin bitmek bilmez “alaylı/mektepli” tartışmasında hep ilk grupta yer almakla övünenlerden, hatta savunanlardan…”İyi ki üniversite okumadım, okusaydım mesleğin her aşamasında çalışma imkanı bulmazdım” diyenlerden…Hayatında önemli yer tutan müzik eğitimi için 1989’da konservatuara gitmesine karşın bir ayda bırakıp geri dönmesini de “hayatımın en doğru kararlarından” diye niteleyenlerden…
Döner dönmez, aynı mahallede oturan Omaç Başat’ın önerisiyle İşadamı Asil Nadir tarafından yeni kurulan KIBRIS gazetesinde foto muhabiri/fotoğrafçı olarak işe başladı. Ve bu gazetede dizgiden baskıya, sayfa düzeninden karanlık odaya, fotoğraftan spora, magazinden siyasi habere kadar mesleğin her aşamasında çalışma imkanı buldu. Bu anlamda Serhat İncirli, Eren Noyan gibi ender bir kaç isimden oldu. Ve bunun hep avantajına olduğuna inandı…
“Hangi pozisyonda olursanız olun, ama özellikle yöneticilik gibi bir sorumluluk taşıyorsanız teknikten, dizgiden, sayfa düzeninden, fotoğraftan anlamanız size büyük avantaj sağlar… Bugün artık pek imkan yok, branşlaşmalar var; ama biz bir kaç kişi bu anlamda şanslıyız…”
KIBRIS OKUL OLDU
KIBRIS gazetesinde kısa sürede sayfa sorumluluğundan başlayarak yetkili görevler üstlenen, daha 28 yaşındayken Yazı İşleri Müdür Yardımcılığı’na atanan Cenk Mutluyakalı, hala “hocam” diye andığı merhum Mehmet Ali Akpınar yanında, birlikte çalıştığı diğer isimlerden de çok şey öğrendiği inancında…
Kıbrıs gazetesinin ilk kadrosu Kemal Ankaç, Dilek Çetereisi, Artun Çağa, Neşe Ergüçlü meslekteki ilk çalışma arkadaşları. Ve Süleyman Ergüçlü, Hüseyin Yüksel, Erdal Gökhan, Bekir Azgın gibi mesleki geçmişi olan deneyimli isimler…Cemalettin Ünlü, Fikret Demirağ, Ersin Öztürk gibi bugün hayatta olmayan isimler de Türkçe’yi iyi kullanmada örnek oluşturan gece editörleri…
EN İYİ OKUL HAYAT, SOSYAL YAŞAM
Neden gazetecilik? Doğuştan mı, tercih mi?
“Hiç biri değil, sadece tesadüf” diyor ama aslında yaşamı, ilgi alanları da meslek seçimine işaret ediyor…
“Kötü bir öğrenciydim, ders çalışmayı sevmezdim. Hiç çantam olmadı, tek bir defterim vardı ve her şeyi oraya yazardım. Ama çok sosyaldim. Futbol ve basketbol oynar, bandoda çalardım. Halk oyunlarıyla uğraşırdım. Bu vesileyle dünyayı gezdim, farklı kültürler tanıdım. Doğan Türk Birliği bizim için okul gibiydi, sosyalleşme yeriydi. Bu nedenle sivil toplum örgütlerinin okuldan daha iyi eğitim yeri olduğuna inandım hep. Ve orta halli ama çok okuyan bir ailem vardı. Çok okurdum. Aziz Nesin’in tüm kitaplarını çocuk yaşlarda bitirdim mesela… Gazete de çok okurdum. Hatta künyeleri okurdum, hala hatırlarım bazılarını. Afişleri keser saklardım..!”
AŞK ADAMI MI…
Siyasetten fazla aşk yazılarıyla, duygusal stiliyle tanınmasından da memnun Cenk…
“En çok sevdiğim onlar da o yüzden. Çünkü o yazılar, her koşulda ve konumda, her insanın ‘kendi özgürlüğünü’ anlatıyor… Siyaseti, siyasi yazıları hiç sevmedim mesela. Ama artık pek yazamıyorum sevdiğim stilde… Sorumluluk üstlenmek uzaklaştırıyor insanı. Oysa hep serbest yazılar yazmayı, içimden geçeni aktarmayı, kendi özgürlüğümü yaşamayı, röportaj yapmayı, en çok da sayfa tasarımı yapmayı sevdim…”
(Yenidüzen Özel Sayı /Aralık 2010)