ÖĞRETMENLİK TAKMA ADI OLDU, “HOCANIM”  ONU ÇAĞRIŞTIRDI…

“Toplumu düzeltmek için annelerden başlamak gerekiyor”

NERİMAN CAHİT RÖPORTAJ 4

Adını söylemeden “Hocanım” demek onu anmak için yeterli. Öğretmenin “misyoner” gibi çalıştığı yıllarda adanın değişik bölgelerinde yüzlerce, belki binlerce çocuğun yetişmesine emek verdi. Bununla yetinmedi, şiirden denemeye kadar edebiyatın birçok alanıyla ilgilendi, kadın hakları için mücadele verdi ve hep yazdı… Edebiyat uğraşı yanında, takma adla başladığı gazetecilik mesleğini tutkuyla sürdürüyor. Günlük yazılarına ek olarak, 13 yayınlanmış kitabına yenilerini eklemek için de bıkmadan, usanmadan çalışıyor.

Sürekli gülen yüzü, hayatı ve insanı kucaklayan yapısıyla bilinen, ama diğer yandan hayatı sorgulayıcı bilinçli tavrıyla, isyanlarıyla ünlü Neriman Cahit’le yaşamını, kavgalarını, sevgilerini/nefretlerini konuştuk… Öğretmenlik hayatını, gazeteciliği, edebiyatı ve özelini… Bir kısmı yazılmış/anlatılmış olduğu için, birçoğu başkalarını incitmemek adına kayıt dışı kalmak kaydıyla yaşam serüvenini 4 saatlik röportaja sığdırmaya çalıştık… Röportajı, kalemi güçlü, duyarlı bir gazeteciyle yaptığımızı da dikkate alarak tabii…

KÖYDEN ŞEHER’E

Şeher’e (Lefkoşa) tutkusuyla bilinen Neriman Cahit aslında sanıldığı gibi bu kentte değil, Kırnı (Pınarbaşı) köyünde doğmuş 1937 yılında. 3 kız kardeşin en büyüğü. Anne Ulviye Hanım ile baba Hüseyin Cahit, çocuklarına daha iyi bir gelecek için, daha iyi eğitim olanakları için taşınmışlar Lefkoşa’ya. Üstelik maddi zorluklara karşın… Böylece İlkokul 3’ten itibaren, 8-9 yaşlarındayken tanışır Şeher’le.  O güne kadar babasının arada bir getirdiği beyaz ekmek ve helvayla tanıdığı Şeher’e “öteki” olarak gelir ama o günden sonra hayatının önemli parçası olur.

Lefkoşa’da Atatürk İlkokulu’na devam eder. Şeherli çocuklar arasında kendini çok yabancı hisseden Neriman Cahit, onlara kendini kabul ettirmek için epey uğraşır. Kendi ifadesiyle kendini “öteki” hisseder. Altına mesosola (yama-kösele) yapılan ayakkabılar giydiği için Şeherliler tarafından alay edilir, ama “Biz gene de iyiydik, ayakkabısına yama yapamayan çocuklar da vardı” diyor.

Kırmızı kıyafetlere tutkusu da o günlere dayanır. Kırmızı elbise/kırmızı ayakkabı giymek isterdi ama imkân yoktu, çoğunlukla alacalı olurdu kıyafetleri. Bugün sık sık kırmızı giymesinin bir nedeni de bu belki.

DUYGULARINI YAZARAK ANLATTI  HEP

“Öteki” psikolojisiyle hissettiklerini yazıya dökmeye başlar, İlkokul 5’ten itibaren yazar. Hatta okulda arkadaşlarının sözlüklerini kullanabilmek için, onların kompozisyonlarını da kaleme alır. “Belki o günden bilmiyorum ama hayatımda hep yazan biri oldum, konuşan değil… Halâ kalabalık ortamlara girince gerilirim” diyor.

İlköğretimin ardından ortaöğretim için Victoria Kız Lisesi’ne devam eder. Edebiyata düşkün bir öğrencidir zaten. Felsefe hocasının da etkisiyle klasikleri daha o yıllarda okur. Daha bilinçli yazılar yazmaya başlar. Üstelik tüm ailenin mutfak dâhil tek odalı bir evde yaşadığı koşullarda, 4 numaralı “fanoz” (petrol lambası) ile çalışır, bazan da elektrik direğinin altında.

Ve ardından Öğretmen Koleji. 2 yıllık Öğretmen Koleji, bugünkünden daha da fazla revaçtadır o yıllarda. Koleje giremeyenlerin üniversiteye gittiği yıllardır. Ve kolejden mezun olan öğretmenlerin

“misyonerlik” yaptığı yıllar. Okulun İngiliz Müdürü de “misyoner olacak olanlar kalsın bu okulda” dermiş zaten.

NERİMAN CAHİT RÖPORTAJ 5

SÖMÜRGE YÖNETİMİNE İSYAN

Öğrencilik yanında, toplumsal mücadelenin de içinde bulur kendini Neriman Cahit, diğer gençler gibi. Üstelik asi, isyankâr yapısı nedeniyle sessiz kalamaz… Üniformasının ceplerinde taşlarla dolaşır Kolej’de. “Yaşa Kraliçem” marşına “Yaşa Kemalim” diyerek İngiliz müstemlekesine tepki gösterir. Disiplin kuruluna verilir ve Hoca Akıle Işın’ın desteğiyle okuldan atılmaktan kurtulur.

Toplumsal çatışmaların başlamasıyla 1957’de karma okudukları bu okuldan ayrılarak Türk tarafında açılan Kolej’e geçerler.

Öğretmen Koleji’nden okul birincisi olarak mezun olur ve ödül olarak geleneksel İngiltere gezisine götürülür. 2.5 ay İngiltere’yi gezer, ailelerin yanında kalır diğer sömürgelerden gelen öğrenci ve gençlerle birlikte… İlk yurt dışı, ilk dünyayla tanışma…“Bu gezi dünyamı değiştirdi. Dünyanın başka bir şey olduğunu, bu dünyaya dâhil olmak istediğimi anladım” diyor.

Koleji bitirmesiyle birlikte 1958’de meslektaşı Ahmet Gürsel’le evlenir. 1960’ta oğlu İbrahim, 1964’te de kızı Alev doğar. Evliliği yaklaşık 22 yıl sürer Neriman Cahit’in ve 1980 yılında boşanır.

ÖĞRETMENİN VELİ-NİMET OLDUĞU YILLAR

Klavya (Alaniçi), öğretmen olarak ilk görev yeri olur. Ardından Bodamya’da görev yapar. 1963 olaylarında buradadır. Çatışmalar, göçler nedeniyle evini, eşyasını yitirir. En önemlisi de çocukluk fotoğraflarını… Birçok öğretmen gibi öğretmen eşi de TMT’de görev yaptığı için sürekli tehlikeler atlatırlar.

Bodamya’dan sonra Luricina’ya becayiş (tayin) olur. Kızını burada doğurur, tek başına.  “Ebe doğumun sonuna yetişti. Doğumu biraz bilirdim. Kadın öğretmenlere ilk yardım dersleri de verilirdi. Hatta Dr. Necdet Ünel beni doğuma bile sokmuştu. Ama kendi kendine doğum başka bir şey. Yaşamayan bilemez…”

O yüzden kızına “Alev” adını koyar. Babanın da ancak 40 gün sonra haberi olur kızının doğduğundan…

Ada genelinde gezdiği köylere Fota, Erenköy, Göçmenköy ve diğerleri eklenir. Her köyde 4-5 yıl görev yaptıktan sonra 1994’te Şehit Ertuğrul İlkokulu’ndan emekliye çıkar. Böylece toplam 33 yıllık öğretmenliğin 20 yılını köylerde geçirir. “Muhalif olduğumuz için sürgüne gönderilir gibiydik hep” diyor becayişlerin (tayinlerin) nedenlerini anlatırken.

Ama geri dönüp baktığında şikâyetçi değil adayı dolaşmaktan… Hatta kazandığı değerleri o günlere borçlu olduğuna inanır.

“Köylerde insanımızı tanıdım, katıksız insanımızı. İnsan olmanın güzelliğini, imece usulü yaşamayı, öğretmene verilen değeri. Belki o yüzden şimdi çok şeye tahammül edemiyorum. Karnımız doymazdı, ama sevgiye, saygıya tam doyardık. Herkes evinde pişenden, önce komşuya verirdi, yoldan geçenlerin yemesi için bahçe kenarına meyve ekerdi. Öğretmen köyde her şeydi. Ebe, nikâh memuru, gelin onarıcı! Gerekirse saç da keserdi, doğum da yaptırırdı… Ama köyün de el üstünde tutulanıydı. Düğünde gelinin yanına öğretmen otururdu. Ne çıkarsa mahsul ilk o yerdi. Köyün velinimetiydi öğretmen.”

KADINA DAİR KAVGA… YASAKLARA BAŞKALDIRIR

Köy köy dolaşırken Kıbrıs Türk kadınının yaşamına da tanıklık eder. Kadın hakları konusunda o yıllarda başlayan ve hala devam eden duyarlılığı da kendi yaşanmışlıkları yanında, tanıklık ettiklerinden kaynaklanır… Yazılarıyla, eylemleriyle, şiirleriyle kadınların içinde bulunduğu durumu dile getirmeye çalışır hep. Kadının ve kendinin yaşam savaşını bazen dizelere, bazen yazılara döker. Yasaklara baş kaldırır.

KTÖS OKUL

Yaşamının her döneminde mücadele içinde yer alan Neriman Cahit, köylerde geçirdiği dönem yanında Öğretmenler Sendikası (KTÖS)’ü kendi ve nesli için “üniversite” olarak niteliyor hala… “Ne kadar katkıda bulunduysak, o kadar da katkı aldık… O efsanevi mücadeleden çok şey kazandık” diyerek.

Öğretmenliği sırasında KTÖS’ün en heyecanlı üyeleri arasında yer alan Neriman Cahit, yönetiminde de uzun yıllar görev yapar…

“KTÖS’ü KTÖS yapan bizim nesildir. Matbaanın kurulmasında, gazetenin çıkmasında, onurlu isminde bu neslin çok emeği var. Bizim nesil toplumsal mücadeleyi amaç bildi. Sendikacılığı görev gibi yaptık, inançla. Sendikada çalışırken hiçbirimiz hiç bir terfiye müracaat etmedi. Hiç çıkar beklentimiz olmadı. 29 gün maaş almadan grev yaptığımız oldu ve kimse itiraz etmedi, geri adım atmadı. KTÖS hep canlıydı, lokal hep ayaktaydı. Ülkenin gündemini KTÖS belirlerdi. Tam bir kitle örgütüydü. Bugün insana ‘efsane’ gibi geliyor.”

Peki, bugünkü KTÖS?

“KTÖS efsanesi 1990’ların başına kadar devam etti. Ondan sonra artık her şey değişti. Ve bugün bizim hak olarak aldıklarımız gasp olarak kullanılıyor” diyor, ama daha fazla ayrıntıya girmekten de kaçınıyor emekli öğretmen Neriman Cahit.

NERİMAN CAHİT RÖPORTAJ 2

ÖZEL DERS ÖĞRETMENİN AHLAKINI BOZDU

“Özel dersin öğretmenlerin ahlakını bozduğunu” söyleyen Neriman Cahit, günümüzde hala varlığını sürdüren “idealist” öğretmenleri tenzih etmeyi de ihmal etmedi.

Özel okullar yaygınlaşırken devlet okullarının yarım gün eğitim vermesinin büyük kayıp olduğunu da vurguladı. “Artık eğitim değil öğretim yapılıyor. Oysa insanı hayata hazırlayan eğitimdir. Biz matematiği bile mizansenle öğretirdik. Şimdi, çocuklar ayakkabısını dahi bağlayamıyor…”

BASIN KENDİNİ BİRİNCİ GÜÇ SANIYOR

Gazeteciliği de, öğretmenlikle at başı mesleklerinden sayar Neriman Cahit. Lise çağlarından okul dergisinde yazmaya başlar çünkü. “Konuşma imkânım yoktu, ben de yazardım” diyor yazıya ilgi nedenini anlatırken…

İlgisi gelişerek artar ve 1959’dan itibaren Halkın Sesi’nde takma isimle yazmaya başlar. “Hasan E. Esen” takma adını kullanır, çünkü aksi halde işinden olurdu. Ancak gazetecilik açısından hayatının dönüm noktası, KTÖS’ün yayın organı “SÖZ” gazetesi olur. Burada yılın 365 günü yazıları yayınlanır.

“Bozkurt” gazetesinde de kısa bir süre yazı yazar ama ardından dönemin Toplumcu Kurtuluş Partisi’nin yayın organı “Ortam”da uzun süre çalışır. Adı bu gazeteyle özdeşleşir. “Ortam’ı da TKP gibi öğretmenler kurdu. Ortam’ın hayatımda çok önemli yeri var. Kendi evim, malım gibi çalıştım” diyor.

Sonra “Kıbrıs” gazetesi gelir ve son durak “Yenidüzen” olur. Son 2 yıldır kültür, sanat, deneme ve röportaj ağırlıklı yazıları bu gazetede düzenli yayınlanan Neriman Cahit, hayatından son derece memnun… “Yenidüzen’de kendimi çok rahat hissediyorum, en rahat gazetecilik dönemim” diyor memnuniyetini anlatmak için.

ADNAN MENDERES’TEN GAZETECİLERE… “GÖREVİNİZİ YAPSAYDINIZ…”

Ama medyanın genel durumunu pek de iç açıcı bulmuyor. Öğretmenler gibi gazetecilere de sözü var… Adnan Menderes’in idam istemiyle yargılanırken basına “Sizler zamanında görevinizi yapmış olsaydınız bu noktalara gelinmeyecekti” yönündeki sözünü hatırlatarak, gazetecilere anlamlı mesajlar gönderdi Neriman Cahit…

“Basının baştan aşağıya kendini düzenlemeye ihtiyacı var. Her gün daha geriye gitmede basının rolü büyük… Haberler yetersiz. Araştırma, sorgulama, soru yok. O kadar çok yazıyoruz ki okuyacak vaktimiz yok! Türkçe’nin hali yürekler acısı. Basın bu ülkede görevini yapmıyor ve kendini ‘birinci Ggç’ yerine koyuyor… Tepeden tırnağa düzenlemeye ihtiyaç var. Çünkü çürük tohumdan sağlam meyve olmaz.”

LEFKOŞA HEM CENNET, HEM CEHENNEM

Çocukluğundan bu yana yaşamının büyük bölümünü geçirdiği Lefkoşa, kendi ifadesiyle Şeher, Neriman Cahit için bir tutku. Kentin bölünmüşlüğünün acı verdiğini söyleyen Neriman Cahit, Şeher’in yıllardır soluk alamadığını, bunun da insanları mutsuz ettiğini anlatıyor. Kıbrıs kültürünün mutlaka yaşatılması gerektiğine inananlardan… “Kıbrıslılar gökkuşağının tüm renklerini ruhlarında taşıyorlar, bu kültür dünyayı büyüleyebilir…” diyecek kadar kente, adaya, Kıbrıslıya tutkun.

Ancak tutkuyla bağlı olduğu Şeher’i terk etmeye başladı artık. Vasilya’daki evinde geçiriyor çoğu zamanını. Sevimli süs köpeği “Boby”, çocukları ve 3 torunuyla birlikte. Lefkoşa Öğretmenler Sitesi’ndeki evi ve Vasilya arasında mekik dokuyor.

“Şeher hem cennet, hem cehennem. Nerde eski Şeher, eski sokaklar! Nerde Bandabuliya, nerde gece yürüyüşlerimiz! Sokakta yürüyemiyoruz. Bazı şeylere dayanamıyorum…” diyor, kaçış nedenlerini anlatırken.

Peki politika…

Gerek öğretmen kimliği, gerek uzun süre Ortam gazetesiyle özdeşleşen kimliği nedeniyle  “TKP”li diye bilindi hep Neriman Cahit… “İmajıma rağmen TKP’ye hiç üye olmadım… Hiçbir politikacının arkasından da gitmedim…” sözleriyle ifade etti politikaya ve politikacıya mesafeli duruşunu.

KİTAPLARI, ÖDÜLLERİ… HALA YAZIYOR, ÜSTELİK KALEMLE

Neriman Cahit, 40 yılı aşkın bir süredir içinde bulunduğu edebiyat dünyasına 13 eser kazandırdı. 4 kitap da yolda. Yayınlanmış olanlar arasında 3’ü şiir, gerisi düz yazı, gezi yazısı, röportajlar. KTÖS’ün mücadele tarihiyle ilgili araştırma da bunlar arasında.

Hümanist Enternasyonal ve Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi’nin “Ömür Boyu Başarı Ödülü” de dâhil ulusal ve uluslararası birçok ödül kazanan Neriman Cahit, bıkmadan, usanmadan okuyor ve yazıyor.

Üstelik kalemle, kalemini ısrarla bırakmıyor. Bilgisayarı ise sadece internet için kullanıyor. Trentlere (akımlara) inat kart, mektup yazmaya da devam ediyor. Bayramlarda, yeni yıllarda herkesin standart mail ve mesajlar göndermesine tepki göstererek.

DANS EDECEK VAKTİMİZ OLMADI

Bugüne dair söylemleri, mesajları ise herkese, hepimize ders niteliğinde Neriman Cahit’in…

“Bizim nesiller çok zorluklarla yaşadı. Hem çocukluğumuzu, hem gençliğimizi, hem mesleğimizi hep mücadele, hep imkânsızlıklar içinde yaşadık. Hayatı görev gibi yaşadık, dans edecek vaktimiz bile olmadı. Çok da bedel ödedik. Ama daha mutluyduk, daha insandık. Dönüp baktığımda pişmanlığım yok, verdiğimiz mücadelelere değdi diyorum…

Bugüne bakıyorum, insanlar çok kazanıyor ama insan malzemesi çok zayıfladı. İnsanlar cepleri dolmasına karşın fakirleşiyor. Yapımız bozuldu, kimliğimizi kaybediyoruz. Ne sevgi, ne saygı, ne fedakârlık, ne vefa, ne inanç… Çok değerlerimizi yitirdik ve yitirmeye de devam ediyoruz. Bu idarecinin değil, hepimizin sorunu. İdareciler de aynı malzemeden. Toplumu düzeltmek için önce annelerden başlamak gerek.”

(TAK/ Şubat 2008)

Bir Cevap Yazın