Gumbaro’luk zamanı… 

Bu topraklarda hayat kurmaya çalıştığımız yıllardı, 1980’li yılların sonu. Daha henüz anne/babaların ev-eş-iş tümü bir yerde her tür imkanı hazır sunmadığı yıllar. Belki göçmenlik koşullarının devam etmesinden, belki “kendi ayaklarımız üzerinde durma” kültürümüzden ve üniversite yıllarında edindiğimiz mücadele azminden; neslimiz gibi kendi yağımızla kavrulmaya çalıştığımız yıllar.

Üniversite sonrası karnımda bebekle bir yandan iş, bir yandan ev arayışı. Elde avuçta yok, iş aslanın ağzında. “Devletin varlığı için sakıncalılar” olarak ekmek kapıları yüzümüze kapanırken, ailenin girişimiyle hak kazandığımız sosyal konut büyük nimet. Ancak onun için de paraya ihtiyaç var,  özellikle 500 TL peşinat. Asgari ücretin 80 TL civarında olduğu yıllar.

Peşinatı yatırmak için son günlere gelinmesine karşın parayı bulamadık. İki odalı evde kirada oturuyoruz, tek geçim kaynağımız Mehmet Salih’in asker maaşı. Birlikte kara kara düşünerek yürürken O’nunla karşılaştık. Bugün gibi hatırlıyorum, Kardeş Ocağı’nın önünde.

“Ne bu haliniz gençler, Karadeniz’de gemileriniz mi battı” dedi neşeli sesiyle. Tanımadığım, o güne kadar hiç görmediğim biriydi ama belli ki Mehmet Salih’le bir geçmişleri vardı. Sonradan öğrendim, portakal bahçelerinde birlikte çalışmışlar.

Kısa bir muhabbetin ardından derdimizi söyledik. 500 TL’lik peşinatın büyük kısmını tamamlayamadığımızı, sürenin de sonuna geldiğimizi anlattık. Lafı hiç uzatmadan “bu genç yaşta böyle dert çekmeyin” dedi, elini cebine attı, cüzdanı çıkardı ve ihtiyacımız olan tüm parayı verdi. “Alın, peşinatınızı yatırın, eliniz değdiğinde ödersiniz” dedi ve kısa bir teşekkürün ardından yoluna devam etti.

Gidince öğrendim O’nun herkesin “gumbaro”su Ahmet Gumbaro (Luricinalı) olduğunu. Gumbaro’yu hep soyadı sandım, Luricinalı olduğunu geçtiğimiz günlerde öğrendim daha. Ve biz o parayı ancak yıllar sonra verebildik, faizini teklif edince de bilindik gülümsemesi ve rahat tavırlarıyla gülüp geçti bize.

Biricik oğlu Hüseyin bugünlerde yaşam savaşı veriyor Gumbaro’nun. İnsanların sevgi seli, ilgisi karşısında da her gün hayret belirtiyor her zamanki dost, babacan haliyle. Hayatı boyunca bitmek bilmez enerjisi, sevgisi, kocaman yüreğiyle herkesin gumbaro’su (iyi dostu) olmuş meğerse ve farkında değil.

Eşi Ceşen, kızı Özge’yle birlikte Hüseyin’i hayata döndürmek için inanılmaz bir yaşam mücadelesi veriyor Gumbaro. Aylardan beri gece gündüz oğlunun başında. Sabır ve metanetle…

Ve şimdi gumbaro’luk sırası bizde…

(Gazete360/Mart 2015)

Bir Cevap Yazın