ABDULLAH ÖZTOPRAK: “KIBRISLI KADIN GÜZEL AMA TARZI OLAN AZ”

“Şıklık pahada değil, kalitede…”

MODACI ABDULLAH ÖZTOPRAK 1

Türkiye’de moda dünyasında tasarımlarıyla saygın bir yer edinen, podyumlarda farklı stil ve senaryolarla dikkat çeken Modacı Abdullah Öztoprak, Gaziveren kökenli bir Kıbrıslı Türk. Moda dünyasında 4 yıl gibi kısa bir geçmişi olmasına karşın adından söz ettiren Öztoprak, Türkiye’nin ünlü mankenleriyle KKTC’de defile düzenlemeyi planlıyor.

Toprakla, narenciyeyle haşır neşir, Gaziveren’in köklü ailelerinden Öztoprak’ların bir bireyi Abdullah Öztoprak…Üniversiteye kadar hayatı KKTC’de geçer, üniversiteye giderken de ailenin uğraş alanıyla ilgili bir bölüm seçer. “Narenciyenin sanayisini yapmaktır” hedefi ve bu nedenle Kimya okur. Narenciyeyle ilgili konsanstre tesisi kurmaya karar verir. Eğitimini tamamlar ama, bir dizi etkenle, belki “içindeki sese” kulak vererek farklı bir alana yönelir ve modacı olur…Kısa sürede de bu alanda kariyer yapar, ünlü olur…

KİMYAGER, AKADEMİSYEN, TURİZMCİ…. VE MODACI

Türk Maarif Koleji’nden mezuniyetinin ardından Kimya okumak için Ankara ODTÜ’ye gider Abdullah Öztoprak. Mezun olmasının ardından da 3-4 yıl süreyle üniversitede öğretim üyeliği yapar. Ama “memurluğu” sevmez. Bu arada master tezini hazırlarken tarım ilaçlarının sağlığa etkisini araştırır. KKTC’de tarım işçileriyle konuşarak hazırlar tezini ama tüm girişimlerine rağmen çalışması KKTC’de ilgi bulmaz.

Yine mesleğiyle ilgili işyeri açmaya niyetlenir fakat ekonomik krizlerin etkisiyle vazgeçer. Bu arada turizm işine de girer ve ailesiyle birlikte Alsancak’ta bir tatil köyü satın alır…

Bu kadar farklı alanlarla uğraşırken, doktora aşamasında her şeyi bırakır ve tamamen bir tesadüf sonucu modacı olur… Kendi ifadesiyle “içindeki büyük tutku ve heyecanla bir bilinmez denize açılır…”

“Bir gün bir yakınımın tuvalet provası vardı, ben de gittim. Modaevi sahibi yorumlarımı beğenir ve ‘gel birlikte çalışalım’ der…Böyle başlar. Tamamen tesadüf. Ama sanırım hep içimde vardı. Kıyafete, estetiğe, dekorasyona hep ilgili oldum…”

Kısa süre içinde kendi işyerini, atölyesini kurar. Tarzlar, stiller yaratır. Ekranlardan tanınan Şenay Akay, Ece Gürsel, Tulin Şahin gibi ünlü mankenlerle ses getiren defileler düzenler.

Artık Ankara sürekli çalışma yeri olur, ama Kıbrıs’la bağını hiç koparmaz. Çünkü ailesinin hemen hemen tamamı adada, Girne’da tatil köyü aktif olarak çalışır ve en önemlisi kendi deyimiyle “tam bir Kıbrıs tutkunu…”

MODACI ABDULLAH ÖZTOPRAK 2

AMAÇ RUHU GİYDİRMEK

Moda anlayışını, “aslolan tarzdır, şıklık pahada değil kalitede…” sözleriyle özetleyen,  defilelerini de “ben satın alınacak elbiseler değil, sahnede felsefe yaparım ve sınır sevmem” diyerek tanımlayan Öztoprak, “sınırsız” duruşunu şu sözlerle özetler…

“İnsan bedeni kumaşla yapılan sanata bir zemin. Amaç her zaman için bedeni kullanarak ruhu giydirmek. O nedenle kimin, neyi, nerede, ne koşullarda ve hangi konumda giyeceği çok önemli. Bu yüzden giydireceğiniz bedeni tanımanız gerek.

Sezgiler insanı yaratıcılığa götürür ve herkes kendine göre yorumlar. Bir konsept üzerinde çalışmak heyecan yaratır. İnsanı daha üretken kılar. Yaratıcılığın sınırı yok. Sınırları kendiniz koyarsınız. Bol bol hayal kurmak, sık sık özeleştiri yapmak, algı kalitesini hep yüksek tutmak gerek. Renkler hayallerinizi tanımlamalı. Kumaşlar ne kadar hissettiğinizi vurgulamalı. Kesimler ellerinizle o konsepti ne kadar yoğurduğunuzu göstermeli…”
MODA MAFYA İŞİ

Güzelliği “genel anlamda onaylanan doğru”, estetiği “çekim, ruh güzelliği” diye tanımlayan Öztoprak, bayanlarda güzellik ve şıklığın 3 şartını “yüksek topuklu ayakkabı, dik duruş ve korse..” olarak sıralar.

“Moda ne” diye sorulunca ise, modacıları kızdıracak bir yanıt verir Öztoprak…

“Moda aslında mafya işi…Kırmızı çizme ‘moda’ olur, her taraf kırmızı çizme dolar, bu sefer siyahlar elde kalır ve hemen siyah ‘moda’ olur…Organize bişey bu..Tüketmek de insanları mutlu ettiği, rahatlattığı için bu çark böyle döner…”

Şıklığın “pahada” değil “kalitede” olduğunu da anlatan Öztoprak, taklitçiliğin de giyimde tarz oluşturmanın aksine “itici” olduğunu vurguladı.

KIBRISLI KADIN GÜZEL AMA TARZI YOK, FEMİNEN DEĞİL

Kısa süreli bir ziyaret için geldiği Lefkoşa’da röportajı yaparken, kıyafete, tarz ve duruşa ilgisini her tavrında okumak mümkün aslında ünlü modacının. Konuşurken, oturarak veya ayakta el hareketleriyle anlatırken bile karşıdakinin, etraftakilerin ayakkabıdan çantaya, saçtan takıya kadar tarzını ayrıntılarıyla “kaydediyor…”

“Karşılaştığımız andan beri ayakkabıma, çantama, takılarıma hiç bakmadınız…Nasıl görüp de yorum yapabiliyorsunuz” diye sorulunca da, yanıt profesyonelce…“Marifet göz temasını kaybetmeden görebilmektir. Bu benim için değil, herkes için geçerli. Aksi halde karşıdakini huzursuz, tedirgin edersiniz..Oysa amaç bu değil, amaç o insanı tanımak…”

Modacı olarak Kıbrıslı Türkleri, kadınları nasıl buluyor… Yanıtı pek de iç açıcı olmuyor bu soruya…

“İnsanlar burada ev, araba için çok para harcıyorlar. Oysa yaşam bir arabayla, evle ölçülmüyor. Hayat estetiktir, tarzdır… BMW arabadan kültürsüz bir ayakkabı, çantayla inerseniz hiç manası yok…Evlere, arabalara harcanan paralar sosyalleşmeye harcansa daha estetik bir yaşam için taban oluşturulacak…Kıbrıslı kadın güzel ama şık değil, en önemlisi tarzı olan kadın sayısı az..Feminen duruş da zayıf….”

Ortama göre giyinmenin kişinin kendine ve karşıdakine saygının gereği olduğunu söyleyen Öztoprak, KKTC’de ekranlardaki spiker ve sunucuları da “abartılı takı” kullanmak, ekrana uymayan renk ve modeller kullanmakla eleştirdi.

MODACI ABDULLAH ÖZTOPRAK 4

CUMHURBAŞKANI VE EŞİNİ GİYDİRMEK İSTERİM

Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve eşi Oya Talat’ı giydirmek istediğini de söyledi, satır arasında Öztoprak…

Neden peki…

“Klasik yerine, Kıbrıs kimliğiyle tarz sahibi olmaları gerekir. Çünkü makamlardaki kişiler kendilerini değil, toplumlarını, halkı temsil ederler. Simgedirler…Daha fazla sorumlulukları var…”

Cumhurbaşkanı Talat’la ilgili, “biraz daha kilo almalı, gözlükleri değişmeli veya çıkarmalı” diyen Öztoprak, önerilerini şöyle sıralar…

“Umut vaat eden renkler giymeli. Örneğin gömlek olarak beyaz ve mavi kullanmalı. Ceket lacivert, siyah, gri…Ama kahve rengi kesinlikle kullanmamalı, çünkü bu renk kasveti çağrıştırır…”

Peki First Lady…

“Daha ince görünmek için daha koyu giyinmeli… Günlük davetlerde de çok şık olmalı… Yürüyüş ve duruşu daha yumuşak olmalı…”

İnsanlarla ilgili kanaat ve imajların bilinçaltı oluştuğunu belirterek, kıyafet yanında el ve kol hareketlerinin önemini vurgularken de, “evrensel olan vücut dilidir, kıyafet de onun parçası” diye konuştu Öztoprak. Türkiye ve dünyada birçok sanatçı ve siyasi liderin ekranda, sahnede, toplantıda nasıl duracağı veya elini nasıl kullanacağı konusunda eğitimden geçtiğine de vurgu yapmaktan kaçınmadı.

(TAK/ Mart 2008)

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın