Aklımızı alıp götürüyor…

Sürekli e-posta yazmanın ve mesajlaşmanın, IQ’da ortalama 10 puanlık düşüşe neden olduğu saptanmış University of London tarafından yapılan araştırmada. Sürekli mesajlaşmanın bilişsel kapasiteyi esrar içmekten 3 kat daha fazla gerilettiği de ortaya çıkmış aynı bilimsel araştırmada.

Azap halini alan Lefkoşa trafiğinde çift şeridi üçleyen kadın sürücü, çoğunluğu oluşturan gergin sürücülerin kornalarına, sinirleri bir miktar alınmış olanların manalı bakışlarına rağmen kayıtsızlığını sürdürünce sağlık sorunu olabileceğini düşündüm bu sabah. Arka koltukta büyük ciddiyetle oturan çocuğu da farkedince araçla koruma sağlama ihtiyacı hissettim. Ancak o da ne; genç anne kucağında akıllı telefonla işlem yaptığı/mesaj yazdığı için terör estiriyor trafikte, kornalardan ve tacizlerden de bihaber…

Münferiti aşan, yaşam biçimi haline gelen bu vaka üzerine internetten, sosyal medyadan kısa bir tarama yaptım. Aslında bizim değil, dünyanın sorunu. Reklamlara, filmlere konu olmuş zaten telefonla mesajlaşırken elindeki çocuğu kaybeden anneler…

Şirketlere inovasyon proje yönetimi ve eğitimi konusunda danışmanlık yapan M. Durmuşoğlu, “Çok cihazlı, çok ekranlı günümüz dünyası aklımızı yavaş yavaş alıp götürüyor. Beynin bilgiyi depolama şekli, zihninizde düzenli bir kütüphane imgesi yaratıyorsa yanılıyorsunuz. Gerçekte içerisi daha çok ‘çöp ev’ havasında. Lazım olduğu zaman beyin -artık her nasılsa– çorabın tekini koltuğun altından, diğer tekini televizyonun üstünden çıkarıp eşleştiriyor” diyor bu çağdaş vaka için.  “Araba kullanırken telefona gelen bir mesaj, karar alma sürenizi 1/2 saniye geciktiriyor” diye de ekliyor.

Yeni dünyaya dair tespitler, her şeye sahipken mutsuz insanın sırrının da keşfi gibi…

“Hayat sürekli bir akıştı eskiden. Artık kesik kesik… Organizasyonların da, bireylerin de durumu aynı. Her iki ölçekte de giderek daha fazla şey becerdiğimizi zannediyoruz. Oysa giderek daha kırık dökük, bölük pörçük yaşıyoruz. Dikkatsiz, tatminsiz, lezzetsiz hale geliyor her şey… ”

Brüksel’de tanıştığım, Paris yakınlarındaki babasının çiftliğinde sığır beslemeyi özleyen daha 32 yaşındaki  borsa uzmanı gencin, “Akıllı telefonları atın, sadece iletişim için basit telefon kullanın” deyişini anımsadım bir an. Ve komşumun, “İmkanım olsa facebook’u yok ederim. Face ve diziler arasında yaşayan eşimle konuşma imkanım kalmadı” deyişini…

(Gazete360/Haziran 2015)

 

 

 

Bir Cevap Yazın