Toplumda mütevazılığı, alışılmışın aksine siyasette aktif lider eşi görüntüsü sergilemeyen hanımefendi duruşuyla tanındı hep… Bu yapısıyla siyasetten uzak bir görüntü sergilemesine karşın gerek eşinin liderlik döneminde gerek bugün, siyaseti sessiz ama yakından izledi… Ve doğal olarak bir döneme tanıklık etti… Şimdilerde hayatını anlattığı bir kitap yazmakla meşgul, hatta kitap baskı aşamasına gelmiş durumda… Hayatıyla birlikte doğal olarak eşini, mücadele yıllarını da farklı bir bakış açısıyla raflara taşımaya hazırlanıyor Kıbrıs Türkünün, hatta Kıbrıs’ın ilk “first lady”si Süheyla Küçük…
Basını, ekranları pek sevmeyen, fazla konuşmaktan hep kaçınan Süheyla Küçük’le 8 Mart Dünya Kadınlar günü dolayısıyla randevu talep ederken pek ümitli değildik açıkçası… Geçmişte röportaj taleplerimize olumlu yanıt vermeyen Süheyla Küçük, yaygın ifadeyle Süheyla Hanım, bu kez olumlu yanıt vererek evinde ağırladı bizi… Son 3 aydan beri düşmeden kaynaklanan ayak kırığının ardından mide kanamasıyla zincirleme sağlık sorunları yaşayan, bu nedenle evden fazla çıkamayan Süheyla Küçük’le çoğu kayıt dışı yaklaşık 3 saatlik bir sohbet yaptık… Lider eşi olma yanında, 40 yıldan beri Kıbrıs Türk Kadınlar Birliği başkanlığını yürüterek bir rekora imza atan Süheyla Küçük’le hayatını, eş ve lider Doktor Küçük’ü, toplumda kadını, lider eşi olmanın sırlarını konuştuk. Uzun sohbette “sessiz” görüntünün altında yoğun olarak yaşanmış bir hayat, siyaseti ve basını yakından izleyen bir eş, bir kadın gördük… Kayıt dışı konuşmaları bugünlerde piyasaya çıkacak kitabına bıraktığını düşünerek ısrarcı olmadık ama bunun sadece bazı bilgiler için geçerli olduğunu anladık röportaj sonunda… Bir kısmını kitabında bile yazmamada, hatta çocuklarına bile anlatmamada kararlı… “Bazı şeyler benle birlikte mezara gidecek” sözleriyle anlattı kararlılığını…
ORTA HALLİ BİR AİLEDEN KÖK LEFKOŞALI
Süheyla Küçük, orta halli bir ailenin biri erkek 4 çocuğundan biri… Kardeşlerinden biri hayatta, Gülsen Cemal… O da Londra’da yaşıyor… Ve hatta Londra’da Dr. Küçük’ü anma törenlerinde aileyi temsil ediyor, konuşmalar yapıyor.
Doğma büyüme, yaygın ifadeyle kök Lefkoşalı… Terzi bir babanın kızı, bu nedenle çok pahalı okullarda okuyamadı. İlkokulu Ayasofya’da okudu, ortaokula Necip Sagıp Bodamyalızade’ye ait İngilizce tedrisat uygulayan Shakespeare School’da başladı. Ancak 2. sınıfa kadar okuyabildi, çünkü okul kapandı. Kızlara eğitimin çok gerekli görülmediği yıllardı ve Süheyla Hanım bundan sonra eğitimine devam edemedi. Zaten mali imkânları da çok fazla yoktu… Ve okulun kapanmasının ardından ünü adaya yayılmış Süreyya Bedevi’nin metotlu terzilik derslerine gider, 2.5 yıllık eğitimin ardından terzilik diploması alır, iyi bir terzi olur.
DOKTOR EVE GELDİ VE BİR DAHA DA ÇIKMADI..!
Terzilik derslerine giderken ateşli hastalığa yakalanır Süheyla. Zaman, imkânsızlıklar zamanıdır. Ülkede 3-4 tane doktor var ve onlar da eve çağrılır genellikle. Süheyla’nın tedavisi için de ülkenin yeni doktorlarından, isim yapmaya başlayan Fazıl Küçük çağrılır. İlk muayenede “çağırmak için ölmesini mi beklediniz” diye tepki gösterir Doktor. Tedavi başlatır, kontrol için 3 defa eve gelir ve sonunda kalır! Çünkü Doktor, Süheyla’ya âşık olur, ailesinden ister. Doktor eve gide gele babayla da iyice ahbap olduğu için hemen onay alır, kimse itiraz etmez… Ve 1942 yılında nişan olurlar. Doktor 35 yaşında, Süheyla daha 16 yaşındadır. 1946’da da nikâh kıyarlar. Aynı yıl kızı Pembe, 2 yıl sonra da oğlu Mehmet dünyaya gelir.
DÜĞÜN YAPMADI, ÇÜNKÜ DOKTOR SEVMEZDİ
Süheyla ve Dr. Fazıl Küçük, düğün yapmazlar. Nedeni de Doktor’un imam nikâhına karşı olması. O günlerde Medeni Kanun’un geçmesi için uğraş veren Dr. Küçük, medeni nikâhla evlenmek ister. Ancak yasanın çıkması gecikince düğünün de anlamı kalmaz ve imam nikahı yapmaya mecbur kalırlar. Düğün yapmamalarının bir diğer nedeni de Süheyla Küçük’ün ifadesiyle Doktor’un düğünleri sevmemesi. Gelinle damadın podyumda oturmasına ve düğüne gelenlerin gelin ile damadı seyretmelerine “Ben maymun gibi oturamam” diyerek tepki gösterirmiş Doktor. “Aklına yatmayan her şeye karşı çıkardı” diyor Süheyla Küçük…
HEP YANINDA OLDU
Evlilikle birlikte çok yoğun bir hayatın içine girer Süheyla Küçük. Hem ülkenin 3-4 Türk doktorundan biri, hem de artık yazılarıyla toplumda tanınmaya başlayan bir isimdi eşi… Önceleri doktor, sonraları lider olarak köy köy, kasaba kasaba gezen bir eş… Mücadele yılları ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte Türkiye, dünya ziyaretleri… Mitingler, eylemler, siyasi çekişmeler…
Köy ve yurt dışı gezilerinin çoğuna eşiyle birlikte katılır Süheyla Küçük. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla ilk resmi ziyareti Ankara’ya yaparlar. Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından ağırlanırlar.
Sonradan idam edilen Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’yu da yakından tanımış Süheyla Küçük. Hatta bu günlerde o idamları anlatan yerli dizi Hatırla Sevgili’yi ağlayarak izlediğini anlatıyor, “Hiç hak etmediler” diyerek.
Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Muavini olarak Almanya Cumhurbaşkanı ve eşinin gösterdiği samimiyeti de dün gibi hatırlıyor, fotoğraflarla anılarda yaşatıyor. Aynı dönemde, yani 1960-63 döneminde Hindistan’da da cumhurbaşkanının resmi konuğu olarak ağırlanmışlar. Yeni cumhuriyetin yeni liderleri olarak, önce Cumhurbaşkanı Makarios’u, ardından Muavini Küçük’ü ağırlamaya başlamış dünya liderleri… Hindistan’da Taç Mahal’i, Haydarabat ziyaretini hala unutamıyor… Ve dünya ülkeleri bu ağırlama için sıradayken cumhuriyet daha 3. yılında yıkılır.
TEŞKİLAT EŞLERDEN DE GİZLİYDİ
Teşkilat günlerine, gizliliğin temel olduğu yeraltı çalışmalarının yapıldığı döneme de yakından tanıklık etti Süheyla Küçük. Çoğu ikili görüşme evinde yapıldı ama TMT’nin kuruluşundan eş olarak onun bile sonradan haberi oldu. Türkiye Genel Kurmayı’ndan gelen dönemin teşkilatçıları Rıza Vuruşkan ve diğerlerini o da herkes gibi “İş Bankası memuru” olarak tanıdı. Ta ki kimlikleri açığa çıkana kadar… “Bir faaliyet var ama nedir bilemezdik” diyor o günleri anlatırken… “Toplantılar evde yapılmazdı, kişiler gelirdi ama 2 kişi konuşurken ne konuştuklarını bilemezdik. Eşlerden de gizliydi her şey.”
KIZGINLIĞINDAN TKP’YE DESTEK VERDİ
Liderlerin partilerden yana tavır takınmalarının yanlışlığına da vurgu yaptı röportaj sırasında Süheyla Küçük…”Kendi partisinden olmayanları, kendilerine destek veren partilerin dışındakileri ‘tu kaka’ görenler var. Liderler de, lider eşleri de… Bu doğru değil. Biz bunu hiç yapmadık. Hiç rozete bakmadık. Doktor’un hiç bir partiyle bağlantısı yoktu. Sadece bir ara TKP’ye destek verdi, o da kızgınlığındandı…”
“Kızgınlığın” nedenlerini ve “TKP’ye destek” ile ilgili soruları da yanıtsız bıraktı Süheyla Küçük. Belki kitabına bırakarak, belki mezara kadar götüreceği bilgilerden olmasından dolayı…
DENKTAŞ’LA İLİŞKİLER… YAZILAR DIŞINDA TARTIŞMA OLMADI
Dr. Küçük’ün gerek teşkilat günlerinde, gerek 1974 sonrasındaki siyasi çatışmalarıyla, çeşitli olayların aktörleriyle ilgili sorulara ise “yüzeysel” yanıtlar verdi Süheyla Küçük. Hatta çoğunu yanıtsız bıraktı. “Bazı şeyleri söyleyemem” diyerek…
Peki, Küçük-Denktaş kavgasının nedeni neydi…
“Karşılıklı yazılar dışında Rauf’la kavgaları olmadı. Rauf çok şey söyledi ama ben kesinlikle polemiğe girmek istemem. Bazı ayrıntılar kitapta olacak ama söylenmemesi gereken şeyler var. Bunları çocuklarıma bile söylemedim ve söylemeyecem. Kimseyle tartışamam. Biri bir şey söylese bile cevap vermem…”
Ama Rauf Denktaş’la ilgili güzel anıları da çok… Birlikte çok renkli günler geçirmişler. Hatta ilk adlarıyla hitap ediyorlar hala birbirlerine. Özellikle 1950’li yıllarda Aydın-Rauf Denktaş’ın çocuklarıyla birlikte Doktor’un Girne Caddesi’ndeki evinde kalmalarından geliyormuş samimiyet. “Yediğimiz-içtiğimiz ayrı gitmezdi, hep beraberdik o günlerde” diyor Süheyla Hanım…
50 YAŞIMDA BİLE GENÇ KIZ GİBİ GÖRDÜ
Lider Dr. Küçük yanında eş, baba Dr. Küçük’ü de sorduk Süheyla Küçük’e…
“Çok güzel bir hayatım oldu ama kocam kapıyı açıp gelecek, evde vakit geçirecek gibi bir hayatım olamadı. Hep çok yoğundu, halkla birlikteydi, hep mücadele içindeydi. Çok mütevazı bir insandı, içi dışı birdi… Hiç bir konuda titizliği yoktu, ne bulsa yerdi. Çok rahatına düşkün değildi, çok az uyurdu. Sevgili, saygılı bir ilişkimiz vardı” diyor memnuniyetini ifade ederken…
Hatta eşinin kendisine gösterdiği özeni, itinayı, sevgiyi vurgularken “Beni 50’imde bile genç kız gibi gördü. Bana çok düşkündü” diyor… “Ama sevgisini sokakta sergilemekten hoşlanmazdı. Ben de yapmacık bulurum. Evde kavga edip sokakta el ele dolaşanları çok yapmacık bulurum hep” diye eklemekten de kaçınmadı, bugüne göndermeler yaparak…
İLK FIRST LADY
Süheyla Küçük aslında sadece Kıbrıs Türkünün değil, Kıbrıs’ın ilk “first lady”si unvanını taşıyor. Çünkü Kıbrıslının kendi kendini yönetim sürecinin başladığı 1960’da ilk Cumhurbaşkanı Muavini’nin eşi… İlk Cumhurbaşkanı Makarios ise bir piskopos, yani evli değil…
Evinin girişinde duvarda asılı kocaman portresi de first lady’lik günlerinin kanıtı niteliğinde… Kocaman çerçevesiyle eve hükmeden canlı performans Süheyla Küçük portresi, Fikri Direkoğlu’nun fırçasıyla 1960’lı yılların tanıklığını yapıyor…
“EŞ RAKİP OLMAZ…”
Mütevazı, sessiz görüntüsünün, karakteri olduğunu da söylüyor Süheyla Küçük…
“Çok konuşmayı, çok ortaya çıkmayı sevmem. Bu benim yapım, mütevazılık benim hayat biçimim.
Lider eşi olarak kocamın yanında da sessiz durdum ama hep yanında oldum. Bunu bilinçli yaptım, doğru olan bu çünkü… Lider eşi, eşinin önüne geçmez, ona rakip gibi durmaz. Benim anlayışım bu… Konuşmadım ama her şeyi gözlemledim. Hırslı olmadım hiç ama hep iyi gözlem yaptım. Hiç bir mevki kalıcı değil, krallık değil. O mevkiinin hakkını vermek gerekir ama o mevkiinin sizi yutmaması da lazım. Bir gün oradan ayrılacağını bilmelisin. Benim arkaya bakıp hasret çekeceğim hiç bir şey yok. Utanacağım, vicdan azabı duyacağım bir şey de yok… Bu bana yeter…”
“Bugünün lider eşlerine tavsiyesi var mı” sorusu da, “Her şey halkın gözü önünde” diyerek yine yanıtsız bıraktığı sorulardan biri oldu Süheyla Küçük’ün.
MÜZE HALA TAMAMLANMADI, ANIT DÜZENLENMEDİ
Eşini 78 yaşında kaybeder, 1984 yılında. Süheyla Küçük daha 58 yaşındadır eşi öldüğünde. Eşinin ölümünden sonra uzun bir süre tamamen kabuğuna çekilir. Sadece izler. Ve gereken vefanın gösterilmediğini açıkça dile getirir…
“Başlangıçta, ölümünden sonra 5 yıl süreyle hiç bir vefa olmadı. 5 yıl toprakta yattı, anıt ondan sonra yapıldı. Anıt yapıldığında projeye göre bütün vadi istimlâk edilecekti, yapılmadı. Şimdi evler, apartmanlar oraya kadar dayandı. Alan çok daraldı.
Cumhuriyet yıllarında kullandığı ‘Austin Princess’ marka makam aracıyla kendi arabamız ‘Chervolet’ de müzeye konmak için Yakın Doğu Üniversitesi’nde muhafaza ediliyor. Arabalar anıta yapılacak özel bölüme konacak.
Girne Caddesi’nde hayatımızın geçtiği evimizi de istimlâk ettiler müze yapmak için. Ama küçük bir bölümü müze yaptılar. Oranın da içini tamir etmedikleri için oraya konacak eşyaları evimde koruyorum.”
Kıbrıs Türk toplumunun bugünkü halini de, “Devir çok değişti, anlayışlar, hepsinden önemlisi halk değişti. Maddiyat ön plana çıktı. Milli hisler azaldı. İyiye doğru bir gidiş yok” sözleriyle değerlendirdi Süheyla Küçük…
TİRYAKİSİ OLDUĞU YAZARLAR VAR
Süheyla Küçük hayatını 1970’li yılların sonunda inşa ettikleri Köşklüçiftlik’teki evinde sürdürüyor. Yan evde kalan kızı Pembe ve damat eski büyükelçilerden Peker Turgut en büyük desteği. Oğlu Mehmet Küçük de yakında… 2 evlat, 4 torun ve 2 torun çocuğuyla mütevazı hayatını sürdüren Süheyla küçük, ailesinden, hayatından memnun.
Türkiye gazeteleri dâhil günlük gazeteleri, televizyon programlarını, gazetecileri, siyasetçileri, örgüt başkanlarını, kısacası toplumsal yaşamı, siyaseti yakından izliyor. Sehpanın üzerinde dizili günlük tüm gazeteler eve girer girmez insanın dikkatini çekiyor. “Köşe yazarlarını yakından izliyorum, okuyorum, bazan beğeniyorum, bazan kızıyorum. Tiryakisi olduklarım da var” diyerek… Eşinden kalma, aileye ait bir gazete sahibi olmanın da etkisiyle basını o kadar ayrıntılı bir şekilde izliyor ki, okuyucunun çoğunluğunun, hatta bazı siyasetçilerin bile farkında olmadığı kadar gazeteler ile radyo ve televizyonlardaki mahreçsiz haberlerin çoğunluğunun TAK ajansı çıkışlı olduğunun bile farkında…
KİTAP YAKINDA
Tesadüfen sorulan bir sorudan Süheyla Küçük’ün Halkın Sesi gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Akay Cemal’le birlikte kendi hayatını yazdığını, yazdırdığını da öğreniyoruz. Halkın Sesi gazetesinin arşivinden de yararlanarak iki yıllık bir çalışma sonucu kendi hayatını kalıcılaştıran Süheyla Küçük, önümüzdeki günlerde baskıdan çıkması beklenen kitabını heyecanla bekliyor. Röportaj sırasında adı, içeriğiyle ilgili detaya girmeden anlattı kitabı… Birçok soruya da “kitaba kalsın” diyerek yanıt vermedi… Ama daha da önemlisi, birçok soruya “Kitapta bile yazmadım, çocuklarıma anlatmadım, sana nasıl anlatayım… Benle birlikte mezara gidecek” yanıtını vermesi…
Doktor Küçük’ün “Yazarsam her şeyi yazmak zorunda kalırım” diyerek anılarını yazmadığını, ancak geride birçok anı yanında belge de bıraktığını anlatan Süheyla Küçük, önümüzdeki aylarda O’nun tuttuğu tutanaklardan, belgelerden oluşan bir başka kitap daha çıkarmayı da planlıyor.
KADIN HAREKETİ…40 YILLIK BAŞKAN
Süheyla Küçük, 1953 yılında kurulan Kadınlar Birliği’nin yaklaşık 40 yıllık başkanı olarak da bir rekora sahip. Kadınların, hatta herkesin ilgili örgütlerde çalışmasından yana. “Kadınlar çocuklarına, evlerine de baksınlar ama sosyal ve siyasi yaşamla ilgilensinler, okusunlar, gelişmeleri takip etsinler” diyor bugünün kadınına…
Ve son söz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadına dair…
“Eskiden fazla eğitim, fazla imkân yoktu. Kadın peçe altındaydı, evindeydi. Şimdi kadın eğitimli, imkânlar daha fazla. Kadın ekonomik yaşamın içinde, sosyalleşmiş durumda. Bu imkânı iyi değerlendirmek gerek. Şimdi kadın her meslekte, her yerde var ama siyasetteki, yönetimdeki yeri yeterli değil. Kadın örgütlerinin buna yoğunlaşması gerek…”
(TAK/ Mart 2007)