“MECLİS ERKEK EGEMEN. KADIN BİRLİKTE YOLA ÇIKTIĞI ERKEĞİN 10-15 YIL GERİSİNDEN GİDİYOR”

Yaklaşık 30 yıldan beri kadın hakları için uğraş veren, 1980’li yıllardan itibaren Cumhuriyetçi Türk Partisi’nde aktif politika yapan Oya Talat, sosyal açıdan yaşanan gelişmelere karşın, kadının politik yaşamdaki temsiliyeti bakımından gelinen noktadan memnun değil. 50 kişilik Meclis’te hâlâ 3 kadın bulunmasının kabul edilir bir durum olmadığını söyleyen Oya Talat, “Politika sadece erkeklerin işi değil, Meclis’teki erkek egemen yapı yıkılmalı” diyerek kadın örgütlerinin yeniden yapılanması gerektiğini vurguladı.

Politikada kadınlara yönelik ayrımcılığı kendi deneyimleriyle örnekleyen  Oya  Talat, 1985 yerel seçimlerinde “bakan eşi” olduğu gerekçesiyle  Girne belediye başkanlığına adaylığının CTP tarafından kabul edilmediğini anımsattı. Oya Talat, “Artık daha da zor. Belki birleşik Kıbrıs’ta iki ayrı Meclis’te” diye espri yapmaktan da kaçınmadı.

OYA TALAT KONUŞTU, MEHMET ALİ TALAT İZLEDİ

8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadın hakları savunucusu olarak bilinen, bu kimliği nedeniyle kendisini “feminist” olarak niteleyen Oya Talat’la konuştuk.

Yurtsever Kadınlar Birliği Başkanı, Girne’deki özel laboratuvarında kimyager olarak çalışan, CTP Parti Meclisi üyesi, bir özel televizyon kanalında haftalık programlar yapan Oya Talat’la günlük yoğun mesaisinin ardından Girne’deki evinde buluştuk. Yaklaşık 5 saat süren röportajın bir kısmına  Oya Talat’ın eşi CTP Genel Başkanı Başbakan Mehmet Ali Talat da “dinleyici” olarak katıldı.

ANGOLEMLİ EN FAZLA İZ BIRAKAN ÖĞRETMEN

Oya Necmi (Talat), 1952 Limasol doğumlu. 4 çocuklu bir ailenin tek kızı ve en büyüğü. Baba polis olduğu için sürekli dolaşmış, “insanları sevmemde, sosyalleşmemde, ülkeyi tanımamda çok faydası oldu” diyor o göçebe günleri anlatırken.

Aile o kadar gezmiş ki ilkokula Piskobu’da başlamasına karşın 5. okuldan mezun olur.  Evdim, Malya ve Peristorona’da ilkokula devam eder, Cihangir’de tamamlar. İlkokulun ardından İngiliz Okulu’nda okumak ister ama 1963 olaylarının başlamasıyla birlikte Konetra/Gönendere okuluna gitmek zorunda kalır. Liseyi de Mağusa Namık Kemal Lisesi’nde okur. Okul yıllarında koro, tiyatro, spor derken son derece aktif bir öğrencilik hayatı geçirir, hatta atletizmde birinciliği bile var.

Öğrencilik döneminden iz bırakan öğretmenlerini de saygıyla anar. Bugünün politikacısı, TKP Genel Başkanı Hüseyin Angolemli, dönemin matematik öğretmeni olarak en fazla iz bırakanlardan. Dönemin Edebiyat Öğretmeni, Şair-Yazar Fikret Demirağ’ı da saygıyla anıyor Oya Talat, ismini vermediği diğerleriyle birlikte.

Ailesi zamanın koşullarında modern bir aile. Annesinin 1960’lı yıllarda, daha birçok eve arabanın bile girmediği koşullarda ehliyet almasını, babasının annesine sürücülük dersi vermesini gururla anlatır.

ODTÜ YILLARI VE TALAT

Namık Kemal Lisesi’nde mezuniyetinin ardından ODTÜ’de kimya okur. 1970 yılında Ankara’ya giden Oya Talat, dönemin öğrenci hareketleri, boykotlar nedeniyle birkaç yıl gecikmeyle eğitimini tamamlayarak 1977 yılında adaya döner. Aslında lisans eğitiminin ardından master yapmak için Almanya’ya gider ama üniversite yıllarında tanıştığı, evlenmeye karar verdiği Mehmet Ali Talat gitmediği için birkaç ay kalır Almanya’da ve master yapmadan adaya döner.

Ankara’daki öğrencilik yıllarında politik faaliyetlerle tanışır, Kıbrıslıların örgütlü oldukları derneklerde görev alır. 

Adaya dönüşünün ardından bir süre Sanayi Holding’te çalışır. Kimyagerlik mesleğini yapmak için hastanelerde, sağlık merkezlerinde çalışmak ister ama gönüllü çalışması bile “sakıncalı” bulunur. Ve sonuçta eşinin doğum yeri Girne’de 1985 yılında özel laboratuvarını açar.

Oya ile  Mehmet Ali Talat 29 Ekim 1978’de evlenirler. Kızı Ayşenur 1980, oğlu Ongun 1983 yılında doğar. Ayşenur İngiltere’deki üniversite eğitiminin ardından master için Almanya’da. Ongun ise DAÜ Hukuk mezunu. Ongun, Grup Bozulan Sessizlik’te solist olarak müzikle yakından ilgili.

YKB TABULARI YIKTI

Oya Talat’la yaklaşık 5 saatlik röportajın büyük bölümünde 8 Mart’ı, kadın mücadelesini, kadın örgütlerini konuştuk.

Bugün başkanlığını yaptığı Yurtsever Kadınlar Birliği’nin 1977 yılında Dudu Soyer öncülüğünde 70 civarında kadınla kurulduğunu anlatan Oya Talat, üniversite eğitiminin ardından adaya döner dönmez bu örgütte görev aldığını, Soyer’in 20 yıllık görev süresinin ardından 1996 yılında dernek başkanlığını devraldığını söyledi.

Yurtsever Kadınlar Birliği’nin CTP ile ideolojik bağı olduğunu, hiçbir zaman organik bağı olmadığını kaydeden Oya Talat, kadın sorununu sosyal boyut yanında siyasi açıdan da irdeleyen ilk kadın örgütünün Yurtsever Kadınlar Birliği olduğuna vurgu yaptı.

Birçok şeyin tabu olduğu o günkü koşullarda kadın ve yaşama dair mücadele verdiklerini söyleyen Oya Talat, “çocuğa anne bakar” anlayışının hâkim olduğu 1970’li yıllarda kreş hakkını gündeme taşıdıklarını, çevre düzenlemesi ve parklar açılması için mücadele verdiklerini, çocuklara yönelik etkinlikler ve toplu sünnetler yaptıklarını, süt ve doğum izni için mücadele verdiklerini hatırlattı.

İLK 8 MART… NERDEN NEREYE

Kuzey Kıbrıs’ta 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün ilk kez 1970’li yıllarda YKB tarafından kutlandığını ve yaklaşık 10 yıl süreyle 8 Mart’ın anlamını anlatmaya çalıştıklarını vurgulayan Oya Talat, “Kadın sorununa inanan bir toplum yoktu. 8 Mart’ın ne olduğu bilinmiyordu. Kadınlar kendi haklarının farkında değildi, talep etmiyordu. Yani o günlerden bugünlere çok büyük değişiklikler oldu” diye konuştu.

1990’lı yıllarda öğretmen ve memur sendikalarının kadın kollarıyla başlatılan işbirliğiyle örgütlerin yönetiminde  kadınların temsiliyetini teşvik ettiklerini ve kısmen başarıya ulaştıklarını söyleyen Talat, bunun ardından siyasi görüş ayrımı yapmadan tüm kadın örgütlerinin bir araya gelmesinin tarihi bir adımı oluşturduğunu hatırlattı. Farklı kesimlerden kadın örgütlerinin bir araya  gelmesiyle oluşturulan Kadın Platformu’nun organizasyonuyla 8 Mart’ın ortak etkinliklerle kutlanmaya başlandığını söyleyen Oya Talat, “Ülkede ilk koalisyonu kadınlar yaptı” dedi, ancak bu koalisyonun uzun ömürlü olamadığını da anımsattı.

YENİDEN YAPILANMA… YOL HARİTASI

Kadın hareketinin ülke ve dünyadaki konjonktürle yakından bağlantılı geliştiğini, son yıllardaki durağanlaşmanın şartlardan kaynaklandığını söyleyen Oya Talat, önümüzdeki süreçte yeniden yapılanmanın gündemde olduğunu kaydetti. Talat, “Bu yoğun sürecin ardından kadının geldiği noktayı, sosyal varoluşunu, politikadaki yerini analiz etme, yeni bir vizyonla yeniden yapılanma gündemde.  Yeni bir yol haritası şart” dedi.

FEMİNİSTİM… YÜZDE 30 AYRIMCILIK İÇİN YASA

Kadınlara karşı her tür ayrımcılığın kaldırılması için kota olarak da nitelenen “pozitif ayrımcılığın” gerekli olduğunu söyleyen Talat, geçici de olsa kadınları teşvik etmek için zorunlu kurallar  gerektiğini söyledi. Tüm kademelerde kadına yüzde 30 temsiliyet hakkının yasal zorunluluk haline gelmesi için çalışma yaptıklarını söyleyen Talat, yeni dönemde bilimsel  çalışmalara ve AB kriterlerinde düzenlemelere ağırlık vereceklerini kaydetti.

Oya Talat, feminist olduğunu ve klasik tanımın ötesinde kadının insan haklarının uygulanması için çalışma yapan herkesi feminist olarak niteledi.

ERKEĞİN 10-15 YIL GERİSİNDEN

Sosyal alandaki başarılara karşın kadınların politik yaşamda başarılı olamamalarının nedenlerini yorumlarken, kendi deneyimlerinden örnekler veren Oya Talat, “Kadın özveride bulunur, her tür etkinliğe katılır ama birlikte yola çıktığı erkeklerden 10-15 yıl geriden gider. Analık iç güdüleri, eş olarak görevleri nedeniyle kadın geri çekilir. Çocuklar büyüyünce tekrar aktif politikaya döner ama 10 yıl geride kalmıştır. Bu bireysel değil kadına yönelik geleneksel bir ayrımcılık” diye konuştu.

CTP’DE İLK HAYAL KIRIKLIĞI

Son 10 yıllık aktif politik yaşamın ardından son bir yıldan beri de başbakanlık yapan Mehmet Ali Talat’la birlikte, hatta ondan önce aktif politikayla tanışan Oya Talat, 1982’de CTP parti meclisine seçilen ilk kadın üye.  1982’de üye bulamadıkları için girer parti meclisine. Ancak sık sık iki doğumla birlikte parti faaliyetlerine ara verir.

İki çocuğunun doğumunun ardından 1986’daki parti kurultayında parti meclisine tekrar aday olur, ama onunla birlikte aday kadınlardan hiçbiri seçilemez. Bunun üzerine mektup yazarak parti yönetiminden önlem isterler ve 1988’de yüzde 10 kota uygulanmaya başlar. “Bugün listelerde kadınlar varsa bundandır” diyor ama bu kotanın da adaylıktan öte geçemediğine, sonuçta seçimleri kazanan kadınların sayısının yok denecek kadar az olduğuna dikkat çekerek.

Hiçbir dönemde milletvekilliğine talip olmayan, liste doldurmak için zorunlu adaylık dışında adaylığa sempatiyle bakmayan Mehmet Ali Talat, 1993 seçimlerinde, “Ben aday olmak istemiyorum, sen aday ol” der eşine ve Oya Talat CTP’den milletvekili aday adayı olur. Ama parti içi yarışı aşamaz ve aday olamaz. İlk hayal kırıklığıdır bu…

BU KEZ BAKAN EŞİ OLARAK ADAY OLAMAZ

Mehmet Ali Talat milletvekili olmamasına karşın 1994 yılında bakan olarak ilk kez kabineye atanır. Bu kez Oya Talat, Mehmet Ali Talat’ı destekler, “kabul et” der. Ve artık bakan, ardından parti başkanı ve başbakan eşi olur, kadınlığa bir de eş olma engeli eklenir. Böylece Oya Talat aktif politikaya ilgisine karşın hiçbir seçime milletvekili adayı olarak katılamaz.

Kendi ifadesiyle en acı deneyimi 1995 yerel seçimlerinde yaşar. Bu kez CTP’den Girne belediye başkan adaylığına talip olur. Aday adayı da olur. Ama Girne ilçe yönetimi “bakan eşi” olduğu gerekçesiyle adaylığına karşı çıkar. Parti içinde gruplaşma olur, adaylığına karşı anti-propaganda başlar ve ilçe yönetiminin “aday olursa istifa ederiz, seçimlerde çalışmayız” baskısıyla adaylıktan çekilir. “Eşim destekledi, ben çok istekliydim. Benim Mehmet Ali Talat’ın eşi olarak değil, Oya Talat olarak politik kimliğim var. Ama partinin çıkarları daha önemli, parçalanma olabilirdi. Bunu dikkate alarak adaylıktan çekildim” diye anlatır o günleri. “Bu olay bende çok derin iz bıraktı” diye de eklemekten kaçınmadı.

Oya Talat geçtiğimiz yıl yapılan kurultayda yeniden parti meclisine seçildi.

BİRLEŞİK KIBRIS’TA BELKİ

Politikaya ilgisi devam ediyor mu?

Oya Talat’ın buna yanıtı evet. Ama bakan eşi olarak politika yapamadığına dikkat çekerek, “Başbakan eşi olarak bundan sonra daha da zor” diyor.

Eş sıfatı nedeniyle YKB başkanlığından da ayrılmayı düşündüğünü söyleyen Oya Talat, “Çift meclisli federal Kıbrıs’ın bir meclisinde ben, bir meclisinde Mehmet Ali… Belki o zaman” diye espri yapmaktan kaçınmadı.

Eşinden dolayı veya kadın olarak aktif politikaya katılamamaktan mutsuz olmadığını da vurguladı.

“Politika ille de Meclis’te, belediye başkanlığında yapılmaz. Ben hiçbir zaman politikadan uzak kalmadım ve kalmam. Ama ülkemizdeki anlayış yanlış, yurt dışında böyle değil. Politika sadece erkeklerin işi değil, bu işi kadınlar da yapar, hatta daha iyi yapabilir. Erkek işi olmaktan çıkması, Meclis’in erkek egemen görüntüden kurtulması için uğraş vermeye devam etmek gerekir.”

BİREYSEL ÖZGÜRLÜĞÜM KISITLANDI

Başbakan eşi olarak yaşadıklarını da konuştuk Oya Talat’la. Hayatında neler değişti, protokolle arası nasıl diye…

“Başbakanlık onur verici bir makam. Eşimin böyle bir makamda olması, ona yardımcı olmak beni mutlu ediyor. Ama kişisel yaşama engel, yalnız kalamazsınız, düzenli aile hayatı olmuyor. Bireysel özgürlüğüm kısıtlandı. Dışarıya yemeğe, denize gidemiyoruz mesela. Kamusal alana çıktığınızda toplum sorunlarıyla ilgilenmek durumundasınız. Tek rahat ettiğimiz yer evimiz, evde birlikte geçirebileceğimiz zaman da çok az.”

Kıbrıslı Türklerin geleneksel mütevaziliğiyle konuklarını evinde kendi ağırlayan, sürekli yardımcısı olmayan Oya Talat, çok kalabalık misafir grupları, resmi konuklar olduğunda arkadaşlarından yardım alıyor. Evinin üst katını konuklar için düzenleyen Oya Talat, birçok diplomatı, yerli ve yabancı konuğu, askeri ve sivil yetkilileri burada ağırlamaktan son derece memnun.

PROTOKOLDEN SIKILMAM. HERKESLE KONUŞABİLİRİM

“Protokolle arası nasıl” sorusuna ise beklenmedik bir yanıt verdi Oya Talat…

“Hiç sıkılmam. Yanımda kim olursa olsun ilişki kurarım, herkesle konuşurum. Protokol görevlerini sıkıcı olmaktan çıkarırım. Bu konuda hiçbir önyargım, sıkıntım da yok.”

SIRLARI SÖYLEMEZ, BEN DE SORMAM

Eşinin işlerine ne kadar hâkim… Geleneksel Kıbrıslı kadın yaklaşımıyla aday saptamalarda, bakan veya bürokrat atamalarında söz sahibi mi mesela…

“Bu tür şeylere karışmam, ihtiyacım da yok. Ben partiyi ve eşimi iyi tanıyorum, bu tür kararların verildiği parti meclisinin de üyesiyim. Paylaşabileceğimiz ve paylaşamayacağımız şeyleri ayıracak kadar siyasi bilince sahibim. Sır olan şeyi bana söylemez, ben de sormam zaten. Bizim örgütçülük geleneğimiz var.”

MÜGE VE SERDAR DENKTAŞ’LA AİLECE DİYALOG

Oya Talat’a lider eşleriyle, örneğin Başbakan Talat’ın yakın diyaloğu bulunan Serdar Denktaş’ın eşi Müge Denktaş’la ve diğerleriyle ilişkilerini de sorduk…

“Müge ile yakın arkadaşlığımız var, ailece görüşürüz. Daha dün gece telefonlaştık. Çok severim Müge’yi.”

Diğerleri… ”Aydın Hanım’la da yakınız ama daha mesafeli. Meral Eroğlu’nu Mağusa’da yaşadığım günlerden tanırım, yakın ilişkilerim var.”

İngilizce bilen Oya Talat, yabancı diplomat eşleriyle de yakın ilişkiler içinde olduğunu ekledi.

ÇOK GÜVENİLİR, ÇOK DUYGUSAL VE SAF

Ve son olarak eşi Mehmet Ali Talat’la ilgili görüşleri…

“Çok güvenilir, ailesine bağlı ve çok duygusal. Övülmekten hoşlanmaz, biri övünce gözleri dolar. Sebatlı, istediğini mutlaka yapar, başladığı işi yarım bırakmaz, ertelemez.

Erken sinirlenir, bazen sesini yükseltir ama pişman olur. Küs kalamaz, küsülmesinden hoşlanmaz. Hatta bazen ben küserim,  o izin vermez. Affedicidir, önyargılı değil.”

Olumsuz yanları yok mu?

“Saftır. Bir tek bu noktada müdahale ederim, karışırım Mehmet Ali’ye. Kadın önsezimle uyarırım. Bazen inanmak istemez ama çoğu zaman haklı çıkarım.”

(TAK/7 Mart 2005)

Bir Cevap Yazın