“TÜCCAR ZİHNİYETİNİ HİÇ SEVMEDİK”

“AİLEMİN TEK BİR KARE TOPLU FOTOĞRAFI OLMASINI ÇOK İSTERDİM”

IŞIN RAMADAN CEMİL 4

Köklü gelenekleriyle, iş ahlakı ve disipliniyle ünlü, Kıbrıslı Türkler kadar Rumlar arasında da prestij sahibi bir aile şirketinin sahibi… “İsmimiz paradan daha değerli” diyerek ailenin geleneklerini yaşatmada, çocuklarına da devretmede kararlı. Çünkü o “tüccar” zihniyetine karşı çıkan bir entelektüel. Seçici, tarzı olan, estetik ve kaliteyi prensip edinen bir kadın.

Ramadan Cemil İşletmeleri (RAM)’ın sahibi Işın Ramadan Cemil’le 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla konuştuk. Şirketten, işten fazla özelini, mesafeli duruşunun ardında kabına sığmaz kadını, hobilerini, fobilerini… “Daha fazlası olur mu” dedirten acılarını, kaybettiği sevdiklerini, sağlık sorunlarını… Ve tabii ki kadını, toplumu, Kıbrıs sorununu…

GÜNDEMDE OLMAKTAN DA, KAMERALARDAN DA HOŞLANMIYOR

“Gündemde olmaktan, tekrarlanmaktan hoşlanmam” diyerek yaklaşık bir yıl erteledi röportajı Işın Ramadan Cemil. Nitekim değil kameradan, fotoğraf çekilmesinden dahi hoşlanmıyor… Kendinden bahsetmekten de öyle…  Ama “yaşam felsefesi”, “kaliteli yaşam”, “estetik” konuları açıldığında soru sormaya bile gerek kalmıyor… Çünkü “kalite” her konuda, her alanda temel belgisi… Dekorasyon, koleksiyon, otantik objeler tutkusu… Hayatın sırrını estetikte görenlerden…

IŞIN RAMADAN CEMİL 7

DOĞUŞTAN VARLIKLI… RAMADAN CEMİL’İN KIZI, HASAN KÂHYA’NIN TORUNU

Işın Ramadan Cemil, Piskobu-Limasol kökenli ünlü Hasan Kâhya’nın torunu, Ramadan Cemil’in kızı, 3 kardeşten ortancası. Parayı sonradan görenlerden değil, doğuştan varlıklı. Yoksulluğun hüküm sürdüğü, Kıbrıs Türkü’nün tecrit altında yaşadığı, çoğunluğun standart 10 KL maaş aldığı yıllarda şirket sahibi olan bir ailenin bireyi. Daha 1950’li, 1960’lı yıllarda belediye başkanlığı, meclis üyeliği, milletvekilliği yapmış bir babanın kızı.

“Çiftlikte yaşardık, birçok şeyi ilk tattık. Özel okullar, arabalar, sanat eğitimi… Ama hep toplumla iç içe olduk. Hiç toplumdan, çevreden, insanlardan kopuk olmadık ailece. Evimiz, soframız her zaman kalabalık oldu… Ne sınıf, ne renk ayrımı yaptık. İzole bir hayat yaşamadık. Biz her zaman varlıklıydık, ama sosyetik olmadık hiç.”

ÖZEL DERSLER, BALE… VE MÜLKİYE

Limasol’da dönemin en iyi eğitimini alır. Kıbrıs’ın ilk anaokullarından Macide Hanım Anaokulu’nda okur. İlköğretimini Sedat Simavi İlkokulu’nda sürdürürken özel piyano dersi için Rum kesimine gidip gelir. Fransız Okulu’nda piyano dersi yanında kız çocukları için çok özel olan bale dersleri başlatılır küçük Işın için. Hocası Viyana’dan Madam Huri’dir.

Orta eğitimini İstanbul Robert Kolej’de tamamlar. 1969’da Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olur. 1973-74 yıllarında lisansüstü eğitim için Fransa-Sorbon’da eğitimine devam eder.

IŞIN RAMADAN CEMİL 6

SAVAŞLA HERŞEY SIFIRDAN… LOİZİDU’NUN BABASI EVİNİ ELİYLE TESLİM EDER

1974 savaşında aile Ankara’dadır. Anne-baba Ankara’da okuyan oğulları Hasan’ı ziyaret eder, Işın Ramadan da Fransa’dan gelip onlara katılır. Böylece 15 Temmuz 1974 öncesi bir yolculuk için ayrıldıkları evlerini, mallarını bir daha göremez Ramadan Cemil ve ailesi.

Kıbrıs’a dönünce önce bir İngiliz’den ev kiralarlar, ardından aile dostları Ali Dana’nın evinde kalırlar bir süre. Sonra bir tesadüf sonucu, Güney’e göç etmek zorunda kalan bir Rum’un kendi eliyle teslim ettiği evine yerleşirler. Bu kişi son yıllarda AİHM davalarıyla ünlenen Loizidu’nun babasıdır.

“Güney’e geçmek istemeyenlerdendi. Dome Otel’de kalıyorlardı. Bir gün babamı görür, kim olduğunu sorar, görüşmek ister, tanışırlar ve anahtarları verip evini kullanmasını ister…” diye özetler Işın Ramadan Cemil evin hikâyesini. Girne’nin merkez caddelerinden Mete Adanır üzerinde bugün Işın Ramadan Cemil’in annesi ve çocuklarıyla birlikte oturduğu eve böyle yerleşirler. Ama baba bu evde sadece 5 ay yaşayabilir. 1976 başında hayatını kaybeder.

Bu arada Limasol’da bıraktıkları şirketi sıfırdan başlayarak Girne’de, kentin girişinde kurarlar.

İLK MESLEK MEMURU

Savaşın hemen ardından 1974’te Dışişleri Bakanlığı’nda işe başlar. İlk meslek memuru olarak Dışişleri ve Savunma Bakanı Osman Örek’le çalışır. “Hasan Kâhya’nın torunu, Ramadan Cemil’in kızı devlet dairesinde memur mu oldu” diyenler çıkar ama o işi hala sevgiyle anar… “Çok büyük deneyim oldu. Çok tecrübeli, beyefendi bir insanla çalıştım. Çok şeyler öğrendim, devleti tanıdım ve bu bana iş hayatımda da çok katkı sağladı.”

Bakanlıkta 3 yıl çalışır, 1977’de kardeşi Hasan’a yardımcı olmak amacıyla işinden ayrılır. Bu arada ilk evliliğini yapar ve Ramadan Cemil İşletmeleri’ndeki çalışma dönemi 1978’de kızı Ayşen, bir yıl sonra da oğlu Ramadan’ın doğumuyla uzun bir kesintiye uğrar.

IŞIN RAMADAN CEMİL 5

ACILAR, KAYIPLAR… AİLENİN TEK KARE FOTOĞRAFI YOK

“Her şeyi doruklarda yaşadım, en iyiyi de en büyük acıları da” sözleriyle anlatır kayıplarını. Çünkü 5 kişilik çekirdek ailenin 3’ünü kaybeder, babayı ve 2 kardeşini. Bugün 84 yaşındaki annesine ve çocuklarına daha çok sarılır.

Önce abla Ayşen’i kaybeder. Daha 13 yaşındadır. İstanbul Robert Kolej’de yatılı okuyan, piyano eğitimi alan Ayşen, 1961 Aralık’ta uçak kazasında hayatını kaybeder. Ayşen’in Limasol’daki cenazesini dün gibi hatırlar… “Rum-Türk herkes oradaydı, tabut önünde hoca da vardı, papaz da, inanılmazdı…” diyerek teselli bulur.

Hayatında çok önemli yer tutan baba Ramadan Cemil’i de daha 58 yaşındayken 1976’da kaybeder. Savaşın hemen ardından, daha ev-iş yerleşik düzen tam olarak kurulamadan aileye yeni bir ateş düşer.

Ama bununla da bitmez…“Kardeşten öte dostum, arkadaşım, hayatımda en iyi anlaştığım insan” dediği kardeşi Hasan’ı da daha 47 yaşındayken 1999’da kaybeder, akciğer yetmezliğinden…

“En mutlu hayatımı, henüz ölümlerin başlamadığı 13 yaşıma kadar yaşadım… Ailemin, tüm bireyleriyle tek kare fotoğrafı yok” sözüyle özetler acısını.

HASAN’LA AYNI GÜNLERDE TEDAVİ… ARABA PLAKASI HEP 002

Kardeşi, dostu, babanın ölümünden sonra aile şirketinin yöneticisi Hasan’ın ölümü, ikinci evliliğinin sona erdiği bir dönemde ve ağır hastalık koşullarında yakalar Işın Ramadan Cemil’i.

İkinci evliliğinin sona ermesiyle Fransa’dan adaya döner, kısa süre sonra da Hasan’ın rahatsızlığı ortaya çıkar. Bu arada ağır bir hastalık geçiren Işın Ramadan, İngiltere’de kemoterapi almaktadır. Hatta İngiltere’de aynı günlerde, iki ayrı hastanede tedavi görür iki kardeş. Ve bu ağır hastalıkla boğuşurken kardeşini kaybeder…

“Her yarışta olduğu gibi ölüm yarışında da geçti beni. Zafiyetim ve sevgimden dolayı birinciliği hep ona verdim. Bu yüzden araba plakalarım hep 002. Orda da birinci oldu…” diye konuşur ironik bir şekilde.

Her ölümün acısı yıllar sürer, ev biraz daha kapanır, hüzünlenir. Annenin saçları biraz daha beyazlanır. O da her seferinde ölenin boşluğunu doldurmaya çalışır, biraz daha ağırlık yüklenerek.

ARTIK TEK SORUMLUDUR

Kardeşinin ölümüyle birlikte şirket sarsıntı geçirir ve hastalığına, yeni boşanmanın yarattığı sıkıntılara rağmen şirketin başına geçmek zorunda kalır…

“Çok zorluklar oldu, Hasan’ın ölümüyle şirket zora girdi. Hemen ardından ekonomik kriz geldi. Ağır bir yük. Bazen iyimser oldum, bazen paniğe kapıldım. Kimse de yok… Ne baba, ne kardeş… Ama hayatımın her zor anında olduğu gibi bu konuda da dostlarımın çok katkısını gördüm.”

Yurt dışında en iyi okullarda eğitim alan oğlu Ramadan ve kızı Ayşen de döner kısa süre sonra. Onlar da şirkette çalışmaya başlar. Ramadan, dayısı Hasan’ın yerini almaya aday. Hatta Işın Ramadan 3-5 yıl sonra şirketin yönetimini tamamen oğluna devretme hedefinde.

KADIN OLMANIN SIKINTISINI ÇEKMEDİM

Yaklaşık 10 yıldan beri köklü bir şirketin yöneticiliğini yapıyor. Zorluk çekti mi kadın olarak diye soruyoruz Işın Ramadan Cemil’e…

“Ailemizde hiç beyinsel olarak kısıtlanmadık. Görüşlerimi her zaman dile getirdik. Babamla da ilişkimiz böyleydi. O yüzden özgür düşünceli oldum hep. İnandığım doğru için ne gerekirse yaparım, tek başıma yürürüm. Bu nedenle karar almada zorlanmadım. Ayrıca şirkete yabancı değildim, tepeden inme gelmedim. Her zaman babamız bizi işe kattı, ayrı tutmadı. İnisiyatif kurmada, yönetmede hiç sıkıntı olmadı. ‘Kadın otoritesini kabul etmem’ tarzını yaşamadım. Kabul etmem de zaten böyle bir yaklaşım… Ama tek sorun ne… İş bağlantısı kurarken, iş görüşmesi yaparken bir erkek yönetici gibi içki masasında yapamıyorum.”

MESAFELİ DURUŞ, İŞ DİSİPLİNİ… “LAUBALİLİKTEN HOŞLANMAM”

Oğlu ve kızı şirkette sorumluluk üstlenen işlerde bulunmalarına karşın hala işin tek sorumlusu Işın Ramadan. Hiç aksatmadan daireye gider gibi mesaiye gidiyor. Bayilerle birlikte 300 civarında personelin yönetimi, iş akışı, bağlantılar, her şeyle yakından ilgileniyor. Disiplin ve kalite şirkette de önceliği.

“Tüm enerjimizi, standardı yükseltmeye verdik. Genişlemek, açılmak yerine kaliteyi, ismimizi koruyalım diye gayret ettik hep” diyerek anlatır şirket politikasını.

İşyerindeki disiplin kuralları da devlet kurumları dâhil KKTC’deki pek çok işyerine örnek olacak nitelikte…

”Çalışanlarıma adab-ı muaşeret dersleri veririm. Aklımın aldığı kurallarım var. Saygı, selam vermek, güler yüz şart. Şirket arabasının temiz tutulması da. Benim işyerime çalışanım ağzında çiklet, ayağında terlikle gelemez. Bu kurallara uymayanlar uyarılır. Ben de istediğim kıyafetle gidemem işyerine, çalışanım da.”

“Mesafeli” gibi görünen duruşunun da, iş disiplininden kaynaklanan yanılsama olduğu inancında… “Laubalilikten hoşlanmam. Bu ‘mesafe’ değil. Saygılı davranmak tüm ilişkiler için geçerli.  Ben ailemde de böyle gördüm. Ev içinde bile kimse kimseye ‘be’ diye hitap etmedi hiç.”

IŞIN RAMADAN CEMİL

KURALLAR YORMUYOR MU…

Bu kurallar ruhunu yormuyor mu peki…

“Bazen yorar ama öyle gerekiyorsa yapmak gerek. Her şeyin bir bedeli, gereği var… Şirketin adı, gelenekleri olduysa böyle oldu. Savaşta her şeyimizi yitirdik ama dürüst, temiz ismimiz kaldı. En büyük kredimiz ismimiz. Ben de, çocuklarım da bu ismi yaşatacak. Dürüst, temiz insanlar olarak anılmak isteriz. Para sonra gelir.”

ZEVKLERİ, HOBİLER VE FOBİLER

Ramadan Cemil ailesinin tüm bireyleri sanatla ilgili oldu hep. Baba müzik tutkunu. Çocuklarını müzikle yetiştirmiş. Çocuk yaşta kaybettiği abla, piyano çalıyordu. Kerdeşi Hasan, sanatın her alanıyla, sporla ilgili. Ve Işın Ramadan da piyano çalıyor ama en fazla baleyle ilgilenmiş. Sinemaya ve okumaya da tutkun. Hatta kitap kulüpleri var. Aralarında yabancıların da bulunduğu 16 kişilik kitap kulübü, yıllardan beri her ay bir İngilizce kitap okuyup tartışıyor.

Dekorasyon da önemli ilgi alanlarından. Dost evlerini, işyerlerini dekore etmekten, evinde değişiklik yapmaktan büyük zevk alıyor. Antikalar, el işleri gibi koleksiyonları da var.

Dostlarıyla zaman geçirmek ve sivil toplum örgütlerine katkı da hayatında önemli yer tutuyor Işın Ramadan’ın.

En büyük fobisi ise yalnız kalmak…

“Evde birilerini hissetmem gerek. Herhalde yaşlılığımda otelde kalırım, çünkü yalnız kalamam. İnsanlarla birlikte yaşamak isterim hep. Kent gürültüsünü severim. Dağ başında şatoda yaşamaktansa havaalanında çalışmayı tercih ederim” diyecek kadar yalnızlıktan nefret ediyor.

Statükodan, durağanlıktan, statik yaşamdan hoşlanmadığını da “Hep hareketli olmam lazım, uzun süre oturamam, boş kalamam” diyerek anlatıyor…

GEÇMİŞE ÇİZGİ ÇEKME

Bu kadar acı, sağlık sorunları, iş sorumluluğu… Yorulmadı mı hayattan…

“Çok yorulduğumu hissettiğim zamanlar oldu. Ama duramam, boş kalamam. Birkaç yıl daha çalışıp sakin bir hayat yaşamak istiyorum. Geçtiğimiz yıl kızımı evlendirdik, ondan sonra yeni bir şey yakaladım. Tüm geçmişe bir çizgi çekip ileriye bakmak ve hayatın kalan kısmını yaşamak gerek… Daha huzurlu, daha nötr.”

Sanılanın aksine, tüm mal varlığını yitirse hiç etkilenmeden hayatına devam edebileceğini söyleyecek kadar da ayakları yere basıyor… “Seçiciyim, estetik ve kalite ararım ama lüks aramam. Sadeliği severim. Kürk giymem, hayatımda tek taş yüzük olmadı. Sevmem de zaten.”

Ağlar mı…

“Ender. Ama ağladım mı tam ağlarım. Üstelik saçma sapan şeylere hüngür hüngür ağlarım. Türk filmi izlerken ağlarım mesela…”

HERKES ÇALIŞIRSA ANNELİĞİ KİM YAPACAK!

8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadını, Kıbrıs Türk kadınını da konuştuk. Bir kadın, iş kadını, entelektüel olarak…

“Beyinsel olarak kadın-erkek ayrımı olmaz” diyerek “iş kadını” gibi tanımlamalara karşı çıkıyor, kadının “feminen” duruşunun önemine de vurgu yapıyor…

Ülkede kadının durumunun kötü olmadığına inananlardan… “Mağdur insanlar, mağdur kadınlar var. İstisnalar var. Ama genel olarak başka ülkelerle kıyaslandığında Kıbrıs Türk kadını kötü bir yerde değil. Çalışmak isteyip de çalışamayan, araba kullanmak isteyip de kullanamayan kadın yok bizde… İş bulamıyorsa aynı sorun erkek için de geçerli. Dernek kuracak kadar iş kadını var. Meclis Başkanı kadın ve onu erkekler seçiyor. Cumhurbaşkanı’nın eşi en az cumhurbaşkanı kadar faal.”

Kadın konusunun sadece “çalışan kadın” endeksli ele alınmasını da doğru bulmuyor…

“Kimi çalışarak faydalı olur, kimi annelik yaparak. Kimi de estetiğiyle. ‘İlle de çalışmalı’ diye bir durum yok. Herkes çalışırsa anneliği kim yapacak! Annelere de ihtiyaç var. Annelik, evde olmak niye küçümseniyor ki… Benim annem 84 yaşında, hala evin, ailenin toparlayıcısı, direği o… Önemli olan topluma yararlı bir şeyler yapmak. Niye hep çalışan kadın açısından irdelensin ki olay! Güzellik, estetik, moda, feminen duruş da gerekli. Aksi halde âşık olunacak kadın kalmaz!”

Kadın örgütlerinin de mağdur kadınlara yönelik uğraş vermesi gerektiğini anlatan Işın Ramadan Cemil, kadının kendi rolünü beyniyle ve feminen duruşuyla belirlemesi gerektiğine inanıyor…

“Erkekler memleket meseleleriyle ilgili sohbet ederken kendini izole edip ‘kadınsı’ muhabbetler yapan kadınlar var. ‘Kadınca işlerle uğraşma’ misyonu biçiyor kendi kendine. Erkek mi biçti o rolü! Hayır, tercih ediyor. Yani ille de hep mağdur değiliz.”

TOPLUM İFLAS EDER

Toplumda köklü değerlerin, kültürün ciddi sarsıntı geçirmesinde belirsizliğin büyük etken olduğuna da inanıyor Işın Ramadan Cemil…

“İnsan bünyesi en büyük acıya, en büyük sevince dayanır ama belirsizliğe dayanamaz. Toplum iflas eder. Bir yerden yeni bir sayfa açmak gerek. Anlaşma mı olur, idari sistem tümden, sıfırdan elden mi geçirilir; hangisi yapılacaksa yapılmalı ama toplumdaki belirsizlik devam etmemeli…”

(TAK/ Mart 2008)

Bir Cevap Yazın