Ziraat okumak hep hayaliydi ama olmadı. İşletme okudu, hukuk bürosunda çalıştı, buna rağmen kalbinin sesini dinledi ve meslek olarak toprağı seçti. Botanik uzmanı oldu, 30 yıl İngiltere’de çalıştı. Adaya dönüşünün ardından 1999’da Lapta’da balta girmemiş 10 dönümlük bir arazi satın aldı. Düzeltti, ekti, 600 farklı bitkinin yer aldığı bir cennet yarattı. 2003’de Babil Bahçeleri adıyla hizmete girdi botanik bahçesi. Evini de aynı araziye yaptı… Toprağın ruhunu keşfetmenin hazzıyla “imkansızı yaratabilirim, mucizeler zaman alır” diyor. Zaman alacak mucizesi, yeni hedefi, deniz ortasında bahçe…
Baba da iyi çiftçiydi
Köfünye/Geçitkale kökenli Çelen Kamburoğlu. 1951 doğumlu. Kalabalık bir aileden, 10 kardeşin en küçüğü. Anne Ayşe Kamburoğlu doğal olarak ev hanımı. Luricina kökenli, Anglisia doğumlu baba Süleyman Kamburoğlu çiftçi. “Çok iyi bir çiftçiydi, bugün hala anlatılır” diyor babası için.
İlkokulu Köfünye’de, orta ve liseyi Lefkoşa’da yatılı okumuş. Bayraktar Ortaokulu ve Ticaret Lisesi’nde. Belki babanın etkisiyle ta o yıllarda ziraat okumayı hayal etmiş hep. Ancak Türkiye’de öğrenci olaylarının tavan yaptığı bu dönemde aile tedirgin olunca onu İngiltere’ye göndermeye karar vermişler. Kardeşlerinin çoğu da İngiltere’de zaten. Biri gitmiş, peşi sıra diğerleri. 5 ağabey, 3 abla orada. Tatil için gelen abiyle birlikte Çelen de İngiltere’ye gönderilmiş, lise 2’de okurken. Orada abisiyle kalacak ve okuyacaktı…
İşletme okudu, hukuk bürosunda çalıştı ama…
İngiltere’nin başkenti Londra’daki hayatı böylece 1969’da başlar. Abisinin yanında kalarak koleje gider. Ziraat okumak ister, ancak bu eğitim için Londra dışındaki üniversitelere gitmesi gerekiyordu. Abisi izin vermeyince işletme eğitimi almaya başlar. İşletme okurken hukuk dersi de alır, müfredatın parçası olarak. Hukukta çok başarılı olur, son sınıfta hocasının önerisiyle bir hukuk bürosunda çalışmaya başlar. Mülakatla girer. Mahkemelere gidip gelmeye başlar, hukuk camiasını tanır. Ancak ısınamaz bu işe. “Sevmedim, prensiplerime aykırı bir işti. Bana hitap etmedi” diyerek bu işten ayrıldığını anlatır. Okuldan da ayrılır ve ziraat okuyarak hayalini gerçekleştirmek için çalışarak para kazanmaya karar verir.
Cafe’nin ardından hayali gerçek olur
Borç alarak bir cafe açar, abisinin yanından da ayrılır. “Özgürlüğüme düşkünüm, kurala, yasaklamalara çok gelemem” diyor… Cafe işi tutar, para kazanmaya başlar. 2 tane daha açar. Ancak yine aklı toprakla uğraşmadadır, cafeleri kiralar ve hayalindeki işe yönelir.
Botanik kursuna gider, çizim dersi alır ve birikim yapmanın da rahatlığıyla eski evler alıp restore ederek satmaya başlar. Satın aldığı evlerde botanik, peyzaj uygulamaları yapar. Böylece ziraat okuma hayali gerçekleşemese de hayatın içinde öğrenir, hayalini adım adım gerçekleştirmeye başlar. Botaniği meslek edinir.
30 yıl sonra annenin ısrarıyla döner, bir ay sonra kaybeder
Yaklaşık 30 yıl, 1997’ye kadar İngiltere’de çalışır, birikim sağlar. Özellikle babanın 1981’de hayatını kaybetmesinin ardından sürekli onu ziyaret eden annenin “hade dön artık” ısrarlarıyla 1997 ağustosunda adaya döner. Hiç evlenmeyen Çelen Kamburoğlu, Londra’da oturduğu evi satar, eşyaları kargoya yükler ve kesin dönüş yapar. Geçitkale’deki annesinin yanına yerleşir, artık ona bakacak. Eşyalar geldi, geliyor derken bir ay sonra 87 yaşındaki annesini kaybeder.
Kapıya kilidi vurur, geri gider
Adaya dönüş nedeni annesinin ölümüyle büyük travma yaşayan Çelen Kamburoğlu, kapıya kilidi vurur ve geri döner, İngiltere’ye. Evi satmasına rağmen, dairesi kuruluydu, orada kalır. Gider, gelir; iki yıl öyle devam eder.
Bu gidiş gelişler sırasında piyasayı da inceler, kendi mesleği açısından. Çünkü bir uğraş bulması gerekiyordu. Çiçekçileri gezer, etrafı inceler ve bu konudaki eksiklikler dikkatini çekince iş kurmaya karar verir.
Balta girmemiş arazi 4 yılda hazırlanır
Geçitkale’de su yok, malı olmasına rağmen o bölgede yatırım yapamayacağını anlar, araştırmaya başlar. Ve Lapta bölgesinde, yoğun inşaat olmayan, bakir, anayola yakın, su-elektrik sorunu olmayan bir arazi bulur. 1999’da 10 dönümlük bu alanı satın alır.
Balta girmemiş bu araziyi bir yıl süreyle temizler. 2001’de düzenlemeye ve ardından ekmeye başlar. Kendi tasarımı, 600 farklı bitkinin bulunduğu bu arazi Babil Bahçeleri adıyla 2003’de dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş tarafından hizmete açılır. Artık KKTC’nin de botanik bahçesi vardır.
Bir süre sonra aynı araziye kendi tasarımı taş bir ev de yapar ve orada yaşamaya başlar.
Kahvaltı, yemek, çiçek satışı eklenir
Kurulduğu günden itibaren 12 yılda sürekli gelişip zenginleşen, havuzları, yeşil bitki örtüsü, doğaya uygun dizaynı ile “doğadan gelen her şey doğaya” felsefesi üzerine kurulu Babil Bahçeleri, toprağın ve bitkinin ruhuyla ilgili laboratuar niteliğini alır. Halka açık. Çelen Kamburoğlu da ziyaretçilerine bıkmadan usanmadan doğanın ruhunu, bitki yetiştirmenin sırlarını anlatmaya devam eder.
Ziyaretçiler için kahvaltı ve yemek servisi yanında çiçek bölümü de açan Çelen Kamburoğlu, şimdilerde otellere, işyerlerine, evlere botanik, peyzaj, bakım hizmeti veriyor. Projeden uygulama ve bakıma, her aşamada hizmet. “Doğadan gelen her şey doğaya dönmeli” felsefesinden taviz vermeden, “doğaya ihanet” dediği kimyasal kullanımına kesinlikle karşı çıkarak.
Hizmet verdiği bahçelere talep olsun olmasın sebze bölümü oluşturmayı da ihmal etmiyor.
Ortamı yarat, her bitki yetişir
Bilinçsizlik nedeniyle toprağın çoğu zaman yanlış kullanıldığını, bitki ekim ve bakımında hatalar yapıldığını anlatan Çelen Kamburoğlu, “yerel bitki mi seçmek gerek” diye sorunca, “yerel bitki diye bir şey yok” diye yanıt verdi…
“Kıbrıs’ın ikliminde her şey barındırılabilir. Sibirya’dan bitki getirip yetiştirebilirsiniz. Örneğin at kestanesi bu iklime uygun değil, ama ben yetiştirdim. Mühim olan o bitkinin yaşayabileceği ortamı yaratmak. Mikro iklim oluşturmak. Ortamı yarattıktan sonra her bitkiyi yaşatmak mümkün…”
“Her toprakta farklı mineraller var” diyerek “kötü toprak” tanımını kabul etmeyen Çelen Kamburoğlu, “Her toprağı istediğiniz kıvama getirmek mümkün. Doğru yöntem, doğru bitki seçimi ve yerleştirmesi, sulama tesisatı ve bakımla her yerde bahçe kurulabilir. Yeter ki toprağın sesine kulak ver, o sana yol gösterir” diyor.
Atatürk Orman Çiftliği’nin, uzmanların “bu toprakta olmaz” itirazlarına rağmen Atatürk’ün “işleyerek oldurabilirsiniz” ısrarıyla kurulmasını da örnek gösterdi.
Toprağı ottan mahrum bırakmayın
BRT’de 4 yıl program yapan, her vesileyle doğanın ruhu konusunda ipuçları veren Çelen Kamburoğlu’nun bu konudaki paylaşımları sınırsız… Özellikle Kıbrıslıların yaptıkları yaygın hatalarla ilgili…
Birkaç örnek…
-Her taraf zeytin, narenciye, limon ağaçlarıyla dolu. Çoğu plansız, çünkü büyüme payı, su ihtiyacı, kökler binaya zarar verecek mi diye hesaplanmadan ekilmiş
-Aynı su hattına hem incir, hem muz ekilmez. Çünkü su ihtiyacı çok farklı
-Su olmaması bitki yetiştirilmemesine gerekçe değil. Çünkü çok az suyla barınabilecek bitkiler olduğu gibi, birinci yıldan sonra tamamen susuz yaşayan veya bulaşık suyuyla barındırılabilecek bitkiler var.
-Meyve verecek dalları budarsan erik ağacı meyve veremez. Budama önemli
-Kahve telvesinden çay ve sebze atıklarına kadar her şeyi kompost, gübre olarak kullanın; çöpe atmayın
-Yere dökülen her yaprak altından değerli. Toplayıp atmayın veya çürütüp yine toprağa karıştırın
-Otu söküp attıkça toprak zayıflar. Otu kesin ama bir köşeye bırakıp çürütün. Toprağı ottan mahrum bırakmayın
-Budadığınız, kestiğiniz dalları atmayın; öğütüp toprağa kullanın
-İnsanlar gibi bitkiler arasında da uyum/uyumsuzluk var. Kardeş bitkiler var. Örneğin… Limon ve guafa, domates ve ayrelli iyi anlaşır. Çünkü domatesin köküne musallat olan kurt, ayrellinin salgıladığı kimyasalla barınamaz. Ayrelli domatesi korur… Lahana, karnıbahar, turp, gulumra salyangozu davet eder; lavanta kovar… Lavantayı budayınca atma, çiçek/sebze yataklarına ser mesela ve salyangozun zararından koru
-Kıbrıs’ın iklimi uygun ama orijinal toprağı narenciyeye uygun değil, çünkü ph (asit) yüksek. Yaprak karıştırarak ph’ı düşürmek mümkün
-Orijinal toprak patates için çok uygun, bu nedenle patates çok özellikli
-Solucan toprak için çok önemli
Kafeste hayvan olmaz
Yaklaşık 10 çalışanı bulunan Çelen Kamburoğlu’na Babil Bahçeleri’nde kedi dışında hayvan olmamasının nedenlerini de sorduk…
“Ben kendi özgürlüğüme çok düşkün bir insanım ve hayvanların da özgür olması gerektiğine inanıyorum. Burada hayvan yok ve olmayacak. Kafeste hayvana karşıyım…”
Deniz ortasında bahçe
“Toprakla ilgili imkansızı yaratabilirim, mucizeler zaman alır” diyen Çelen Kamburoğlu’nun şimdiki hayali deniz ortasında bahçe. “Mümkün mü” diye sorunca, fazla detaya girmeden “mucize ama mümkün” diyor. Dünyada örneği olmayan bu bahçeyi kuracağı alanı saptamış, şimdilerde bütçe arayışında.
Ve botanikle ilgili kitabı da yolda…
(Girişimci Kadınların Başarı Öyküleri adlı kitap/ Mart 2015)