LOIS CEMAL: “DÜNYA VATANDAŞIYIM…”

Misyoner anne-babayla dünyayı gezdi, bir çok kültür tanıdı. Babadan Rus, anneden İngiliz kökenli. Çocukluğu Hindistan’da, Kanada’da, ABD’de geçti. İş hayatı Avustralya’da. O bir dünya vatandaşı… Ve aşık olunca yolu Kıbrıs’a düştü. Yaklaşık 30 yıldan beri Büyükkonuk’ta yaşıyor, eşiyle birlikte köyün simgelerinden. Farklı imkanları olmasına rağmen doğal yaşamı tercih etti, hayata hep artı değer kattı. Hellimden tarhanaya, macundan sele sepete Kıbrıslının unuttuğu değerleri öğrenerek yaşattı.  Kıbrıslının tanımadığı ‘ayrelli’yi, ‘isbaca’yı, ‘şinya’yı tanıdı; tanıttı. Büyükkonuk’un kaderini değiştiren eko-köy sürecinin öncülerinden oldu.  Köyle birlikte adanın da gönüllü elçisi, genlerinde olduğu gibi bir misyoner Lois Cemal…

Hayatla erken tanıştı

Misyoner, kendini insanlığa adayan bir aileden.  Rus kökenli dede de misyoner, baba da, anne de… Baba Hindistan’da doğdu, annesiyle dünyayı gezerken bir gemide tanıştı. Nereli olduğu sorulunca yanıt vermekte güçlük çekiyor Lois; çünkü 1952’de ABD’de doğdu, bir yaşında Hindistan’a gitti, Kanada’da yaşadı… Çalışmak için Avustralya’ya gitti. “18 yaşına kadar dünyayı iki kez turladım, üstelik gemiyle” diyor.

Sürekli gezen anne baba nedeniyle zaman zaman yatılı da okudu. “Aileden uzak kalınca hayatı daha iyi tanırsınız, zorlukları da daha kolay aşarsınız” diyor. Zaten hangi ülkede yaşamışlarsa, o ülkenin yerel özellikleriyle yaşamış aile, bilinçli olarak. 3 kardeşinin yaşam akışı da hemen hemen aynı.

BÜYÜKKONUK 1

Dünya vatandaşıyım

Bu yaşam şeklinden son derece mutlu. “Dünya vatandaşı oldum, nereye gitsem mutlu olurum” diyor. Ailesinden aldığı “doğal hayat” kültürünü de hayatın her alanında uyguluyor. Sade, gösterişsiz yaşam; hayata artı değer bilinçli tercihi. “Kıbrıs’ta öylesi yoksulluk yok ama dünyanın başka yerlerinde çok var. Yerden pirinç pilavı toplayıp çocuğuna yediren anneler gördüm yaşadığım yerlerde. Bu hayatları gördükten sonra elimdeki her şeyin değerini bilirim, hiçbir şey atmam” diyor…

Yolu Kıbrıs’a düştü

Kanada’da hemşirelik eğitiminin ardından Avustralya’da mesleğini yaparken 1976’da tanıştı Baf kökenli marangoz İsmail Cemal ile. 1978’de orada evlendiler. Uzak diyarlar olduğu için iki taraftan da ailelerin katılamadığı bir düğün yaptılar. Oğlu Zekan 1981’de, kızı Tanyel bir yıl sonra orada doğdu.

Çocuklar da olunca 1984’te önce Kanada’ya, ardından Kıbrıs’a geldiler ailelerle tanışmak için. Ve geliş o geliş… Adadaki yaşam, hele de ailenin 1974’ten sonra yerleştiği Büyükkonuk doğal dokusuyla ilgisini çekti, yerleşmeye karar verdiler.

Evlerini elleriyle yaptılar, sıfırdan hayat kurdular

Aileyle birlikte kalmak istemediler, önce küçük bir ev kiraladılar Büyükkonuk’ta. İki odalı, tuvaleti dışarda bir ev. 1989’da oğlu Eron da doğdu ve 3 çocukla bu evde yaşadı uzun süre. Ardından arazi satın alıp bugün neredeyse müze haline gelen taştan evi yaptılar. Kendi elleriyle, çocuklarıyla birlikte yaptıkları bu evi 8 yılda tamamladılar. Ev yapmak için arsa bulmakta güçlük çekmişler, insanlar “İngiliz kadın buralarda yaşamaz, kaçar” diyerek satmak istememişler önceleri.

Dil bilmeyen Lois yaklaşık 6 ay cebinde sözlükle dolaştı. Ardından evinde İngilizce ders vermeye başladı, ders verirken o da Türkçeyi geliştirdi. Hemşirelik de yaptı köyde gönüllü olarak; tansiyon ölçtü, iğne saldı. “Para almazdım ama yine de insanlar karşılık vermek isterdi. Patates, üzüm getirirlerdi” diyor…

Dünyalı olmanın avantajıyla köylüyle, aileyle ilişki kurmada zorluk çekmedi. Her şeyi öğrendi ama alışkanlıklarını da sürdürdü. “Bisiklete bindim, köyde araba süren ilk kadın oldum, tek başıma yürüyüş yaptım” diyor ve daha sonra bu farklılıkların diğer kadınlara örnek olmasının keyfini yaşadı.

BÜYÜKKONUK 11

Evin tüm odalarını ısıtırsanız…

Evini yaparken de yaşam anlayışına göre dizayn etti. Tipik Kıbrıs evlerindeki koridorlu ev yaptı. Mutfak-oturma odası bir arada. “Annemden aldığımız kültür o, aile hep bir arada olmalı. Evde ortak zaman geçirmenin şartı bu. Evin tüm odalarını ısıtırsanız, aileyi bir araya getiremezsiniz” diyor.

Doğal, basit hayatı her aşamada tercih ettiğini anlattı. Hatta çocukların eğitiminde de. “Yabancı okullar için imkanım vardı ama burada, bu yörede okumalarını, bu kültürü almalarını istedim” diyor. Bugün 3’ü de yurt dışında olan çocukları ilkokulu Büyükkonuk’ta, ortaokulu Mehmetçik’te, liseyi Mağusa Namık Kemal’de okudular.

El emeğine zaten alışkındı

Büyükkonuk’ta ekmeğini kendi yapmaya başladı, köy olmasına rağmen yumurta bulamayınca tavuk besledi, süt ihtiyacı için keçi-koyun aldı. “Hindistan’da öğrendim çok şeyi, tereyağ yapmayı bile öğrendim orda. Çünkü oralar yokluk yerleri” diye anlattı hayretimize yanıt verirken.

Ve her şeye el attı. Hellimden tarhanaya, macundan sele sepete… Dokuma makinesi buldu, dokuma öğrendi. Eski kıyafetlerden halı yaptı. Koyun kırptı, sabun yapmayı öğrendi… El dokuma perde, yastıklar… Köyde bir yabancı olarak sazdan talari yapan tek kadın olmanın gururunu yaşıyor halâ… Eşi İsmail de, sandalye masadan, çerçeveye kadar her tür ahşap işi üretmeye başladı.

Öncü olur, köyün kaderi değişir

Böylece karı-koca köyde, köylü hayata öncülük etmeye başladılar. Bir süre sonra yaptıkları ihtiyaçlarını aştı, satmaya başladılar. Hatta Lefkoşa’da da satış yaptılar Büyük Han açılana kadar.  İlgi arttıkça pansiyon açtılar, köyün ilk sesleri çıkmaya başladı. Destek fonlarından yararlandılar, işlerini geliştirdiler, örnek oldular. Bugün marka haline gelen festivaller için ilk kıvılcımı yaktılar böylece…

Yabancı dil ve internet kullanımının da etkisiyle yurt dışı bağlantılarla köye turist gelişine de öncülük etti Lois… Dağ bayır gezerek akasya’yı, ayrelli’yi, şinya’yı, nergis’i, böğürtlen’i tanıdı… Seminerlere katıldı, 2004’de kayıtlı rehber oldu. Dağı, taşı, ekolojisiyle yöreyi tanıtmaya başladı. Her hafta  onlarca yerli-yabancı konuğa bölgede rehberlik yapıyor hala.

BÜYÜKKONUK 21

Bir gün usanmadım

Sadece yörenin, köyün değil; adanın tanıdığı simalardan Lois, “Bu hayatı seviyorum. 30 yıldır bu köydeyim, sıkıldığım bir tek gün olmadı” diyor.

İnsan zengini, kahve tutkunu Lois, “ocakta her zaman tencere olmalı” kültürünü de yaşatanlardan. “Kıbrıs’ta değil sadece, ailemde de öyle gördüm. İnsan hep paylaşmalı, hep kalabalık olmalı” diyor. Röportaj için gittiğimiz gün de yoğun insan trafiğine rağmen kelle-bakla menüsü için hazırlık yapmışlar karı-koca. “Lois bugün meşgul, yemek bana ait” dedi İsmail Cemal. Bulaşık, salata için olsun yardım kabul etmedi. “Etrafı toparlayalım” diye ısrarcı olunca da, yanıt Lois’den geldi, tüm kadınlar için…

“Siz Kıbrıslı kadınlar fazla titizsiniz. Oysa fazla düzen boş hayat demektir…”

Bir gün gider mi…

“Geri dönmeyi hiç düşünmedim. Burayı seviyorum ve kendimi Kıbrıslı hissediyorum. Ama İsmail ölürse herhalde evlatlarımın yanına giderim… Ben nereye gitsem mutlu olurum. Çünkü hayatımı ben yönetirim, istediğim gibi yaşarım…”

(Girişimci Kadınların Başarı Öyküleri kitabından / Mart 2015)

 

 

 

Bir Cevap Yazın