KKTC’deki görev süresini tamamlayarak yarın Ankara’ya dönmeye hazırlanan Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Hayati Güven, son derece memnun ayrılıyor. Tarihte ender rastlanan ekonomik ve siyasi dönüşümlere, son derece agresif bir döneme tanıklık eden Güven, “başka hiçbir ülkede yaşayamayacağım şeyler yaşadım, çok şeyler öğrendim” diyerek vurguladı bu dönemin özelliklerini. Diplomat kimliğiyle ayrıntıya girmeden tabii…
Kıbrıs sorunuyla büyükelçilik görevinden yıllar önce tanışan, müzakere süreçlerine katılan Büyükelçi Güven, 4 yıl gibi kısa sayılabilecek sürede KKTC’de 2 Meclis, 3 Meclis başkanı, 2 başbakan, 3 hükümetle çalıştı. Tarihe geçecek bir genel seçim ve yerel seçimleri yaşadı. Kıbrıs Türk siyasi tarihindeki ilk referanduma, referandum öncesi yapılan zirvelere, Annan Planı’yla ilgili tartışma sürecine, Güney Kıbrıs’la kapıların açılmasına tanıklık etti. Bu dönemi değerlendirirken “Hiçbir makamla sorunum yok, olmadı, çok memnun ayrılıyorum” diyen Büyükelçi Güven, zaman zaman dozu artan Türkiye’ye yönelik eleştirilerden nasıl etkilendiğini anlatırken, “Bazan rahatsızlıklar olsa da olgunlukla hareket etmemiz gerekir. Biz profesyoneliz” ifadelerini kullanmayı tercih etti.
Diplomat kimliği yanında spora ve çevreye ilgisiyle de bilinen, Lefkoşalı’nın sık sık yürüyüş yaparken gördüğü, bu yürüyüşler nedeniyle Lefkoşa’yı “Avcumun içi gibi biliyorum” diyecek kadar iyi tanıyan Büyükelçi Hayati Güven, KKTC’deki ilk ve belki de son özel ropörtajını görev süresinin tamamlanması dolayısıyla TAK muhabiriyle yaptı.
İLK GÖREV
Türkiye hariciyesinde 25 yıl çeşitli kademelerde görev yaptıktan sonra 2000 yılında büyükelçilik görevine atanan ve kendi talebiyle ilk görevini Lefkoşa’da yapan Büyükelçi Güven, büyükelçilik görevinden önce birçok diplomat gibi değişik merkezlerde görev yaptı. 1975 yılında Dışişleri’nde göreve başlayan Hayati Güven, Köln, Sofya, Madrid ve New-York’ta BM Daimi Temsilciliği’nde çeşitli görevlerde bulundu. Kıbrıs sorunuyla da BM Daimi Temsilciliği’nde görevliyken 1992 yılında tanıştı. İlk kez Kıbrıs dosyası diğer dosyalarla birlikte bu tarihte eline geldi ve bu tarihten sonra müzakere süreçlerine katılarak, bakanların Kıbrıs’a ziyaretlerine eşlik ederek Kıbrıs sorunuyla yakından ilgilendi. Kıbrıs tarihini araştırdı. 2000 yılında bu kez KKTC’ye büyükelçi olarak geldi ve 4 yılda tarihi olaylara tanıklık etti.
EŞİ BERNA GÜVEN DE AKTİFTİ
1948 doğumlu, 56 yaşındaki Hayati Güven’in eşi Berna Güven de KKTC’de bulunduğu sürede boş durmadı, son derece aktif görevler üstlendi. Atatürk Kız Meslek Lisesi’nde bir yıl süreyle gönüllü öğretmenlik yaptı. Özel ilgi alanını oluşturan ahşap boyama, eskitme konularında kurslar verdi. Çevre konusuna duyarlılığıyla da bilinen Sefire Güven, Çevre Koruma Vakfı (ÇEKOVA)’nın kurulmasında ve çalışmalarında aktif görev üstlendi, ülkedeki çevre sorunlarına dikkat çekilmesinde rol oynadı.
Büyükelçi Güven’in 27 yaşındaki tek oğlu Tolga ise sadece tatillerde KKTC’ye gelme olanağı buldu.
EKONOMİK SORUNLARI ÖNÜNDE BULDU
KKTC’ye geldiği ilk günlerde bankalar krizini, ekonomik sorunları önünde bulan Hayati Güven, hareketli, sürekli eylemlerin yaşandığı, sorunlu bir dönemde göreve başladı. Kimi zaman izleyici, ama çoğu zaman aktör olarak görev üstlendi, çünkü bu süreçte Türkiye ile ilişkilerin daha da önem kazandığı, ancak Türkiye’nin ekonomik katkılarıyla aşılabilecek sorunlar yaşanıyordu.
“Ekonomik açıdan büyük sıkıntıların olduğu, bankacılık krizinin yaşandığı bir dönemde geldim. Bankalar batmış, 90 bine yakın mudi vardı. Ağır bir kriz yaşanıyordu. Bankacılık sistemine olan güven zayıflamış ve banka mevduatları sürekli olarak düşme eğilimindeydi. Para kaçışı vardı. Bütçe açıklarının kapatılması konusunda hükümetin sıkıntıları vardı. Böyle bir tabloyla göreve başladım…”
Mudi ödemelerinde ve bankacılık sistemindeki sorunların aşılmasında Türkiye’nin katkılarda bulunduğunu anımsatan, bunların planlanmasında büyükelçiliğin önemli misyon üstlendiğini vurgulayan Güven, iki ülkenin işbirliğiyle alınan önlemlerle bugün bankacılık sektörüne güven geldiğini, bankalardaki mevduatların 2 milyar dolara ulaştığını, mudilerin tamamının bu yıl 5 Kasım’da yapılan son ödemeyle ödendiğini anlattı.
PORTAKALIN ÇEKİNİ BÜYÜKELÇİLİK KESSİN!
O dönemin sıkıntılarına, aynı zamanda elçiliğin karşılaştığı taleplere de örnek niteliğindeki ilk anısını da gülerek anlattı Büyükelçi…
“İlk geldiğim aylardı. ‘Portakal üreticilerinin şikayetleri var, sizinle görüşmek istiyorlar’ dediler. Üreticilerle görüşmek üzere Güzelyurt’ta bir kahveye gittik. Gayet hareketli bir ortam vardı kahvede. O dönemde de gerçekten portakal üreticisinin büyük sıkıntıları vardı, mallarını satamıyorlardı. Kahvede herkes bir ağızdan konuşuyor, bağırıyor, çağırıyor, şikayet ediyor falan…. Sonunda birisi elini kaldırdı, ‘size bir önerim var’ dedi. Ben de ‘dinliyorum, not alıyorum, nedir öneri’ dedim. ‘Biz ürettiğimiz portakalı satamıyoruz. Sattığımızın da parasını alamıyoruz. Portakalı büyükelçiliğe getireceğiz, size teslim edeceğiz, siz de bize çeki keseceksiniz’ dedi. ‘Kaç ton getiriyorsunuz’ dedim, ‘80 bin ton’ dedi. ‘Peki ben ne yapacağım bu portakalı’ dedim, ‘valla o sizin bileceğiniz iş, ne yaparsanız yaparsınız’ dedi…”
Ancak bu traji-komik olayı anlattıktan sonra narenciyenin o günlerden bugüne geldiği düzeyi kıyaslayan Güven, alınan önlemlerle bugün portakalın üreticinin elinde kalmadığını, Türkiye’nin finansmanıyla narenciye alanlarında damlama sulamaya geçildiğini anımsattı.
ÇİFTÇİLER EYLEM YAPAMIYOR ARTIK!
Yine anımsadığı diğer bir olay da, çiftçilerin ünlü araçlı, dozerli eylemleri…
“KKTC’ye büyükelçi olarak atanmadan Cumhurbaşkanı Sezer’in heyetiyle gelmiştim. Ziyaret için Cumhurbaşkanlığı’na gidiyoruz. Baktık yollar kapalı, yollarda konbaylar, biçer döverler… Şaşırdık, ‘Nedir bu durum’ dedik, ‘Çiftçiler Birliği eylem yapıyor. Paralarını alamadılar’ dendi… Zamanla çiftçilere yönelik çok ciddi destekler verildi, destek projelerinin oluşmasına katkımız oldu. Çifçiler Birliği ziyaretime geldi ve teşekkür etti. Bundan bir hafta önce de ‘bize eylem yaptırmadınız 4 sene boyunca’ dediler!”
KREDİ VE HİBELER
Türkiye’nin hibe ve kredi olmak üzere her yıl KKTC’ye global bir rakam tahsis ettiğini anlatan Hayati Güven, bu rakamların nereye kullanılacağının kalem kalem belli olduğunu kaydetti.
Türkiye’den gelen mali katkının amaç dışında kullanıldığına ilişkin zaman zaman KKTC kamuoyunda çıkan spekülatif haberlerin gerçekçi olmadığını da vurgulayan Güven, özetle şunları kaydetti:
“Tahsis edilen paraların nerelere harcandığı Sayıştay denetiminde. Tüm harcamaların nerelere yapılacağı önceden belli. Eğer şu kaleme değil de bu kaleme yapılması öngörülüyorsa muhakkak yine görüşülür, tartışılır, ona göre yapılır.”
BAFRA KEMER BENZERİ TURİSTİK BÖLGE
İki ülke arasındaki protokollerle öngörülen tüm taahhütlerin başarılı bir şekilde uygulandığını ve ekonomik sıkıntıların aşılmasında önemli katkılar sağlandığını söyleyen Büyükelçi Güven, yine Türkiye’nin katkısıyla uygulamaya giren teşvik sisteminin de başarılı bir şekilde uygulandığını söyledi.
Yeni sistemin yatırımcılardan büyük ilgi gördüğünü ve bunun uygulamada da gözlemlenebileceğini anlatan Güven, “Bafra bölgesine giderseniz orada gayet ciddi firmaların geniş kapsamlı turizm projeleri başlattıklarını görürsünüz. Bölgenin alt yapısı da hızla yapılmaktadır. Yolu, elektriği, telefonu hatta çok yakında denizden su arıtılması için de ihaleye çıkılacak. Yani orası Türkiye’deki Kemer benzeri bir turizm bölgesi haline gelecek” dedi.
MAKAMLARA SAYGI GÖSTERDİM, SAYGI GÖRDÜM
Büyükelçi Hayati Güven, ekonomik sorunlarla yoğrulmuş bu hareketli dönem yanında, tümü de birbirini aratmayan sıcaklıkta bir genel seçim, bir yerel seçim ve Kıbrıs Türk halkının tarihinde bir ilki oluşturan referandum sürecini yaşadı. KKTC’nin “hızlı” politik yaşamı nedeniyle 4 yılda 3 Meclis başkanı, 2 Meclis, 2 başbakan, 3 hükümetle ve tabi ki Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’la çalıştı.
Annan Planı, toplum içindeki gergin dönem, mitingler, belli makamlar arasındaki gerilimler ve dönem dönem Türkiye ile yaşanan gel-gitler yine O’nun döneminde yaşanan tarihi olaylardı. Bu dönemi nasıl yaşadığına, ne gibi sorunlarla karşılaştığına, Türkiye ile çatışan makamlarla sorun yaşayıp yaşamadığına ilişkin soruları diplomat kimliğiyle yanıtladı… Yanıtlarını tarih sayfalarına bırakarak…
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti demokratik hayatını kökleştirmiş bir devlet. Doğal olarak makamlar var. Ama ben KKTC nezdindeki Türkiye Büyükelçisi olarak tüm makamlarla iyi ilişkiler içerisinde oldum. Başka türlü olmasına da imkan yoktu zaten. Tüm makamlara saygı gösterdim, hem de o makamlardan Türkiye Cumhuriyeti elçisi olarak saygı gördüm. Bu açıdan çok ciddi sıkıntılı dönemlerim olmadı.”
KAMUOYUNA YANLIŞ YANSIYOR
Büyükelçi Güven, dönem dönem yaşanan makamlar arasındaki gerginliğin yanılsama olduğunu da ekledi…
“Enteresan bir gözlemim var… Çatışma var, sorun var falan gibi basında haberler çıkıyor, ancak benim gördüğüm böyle değil ve bundan çok memnunum. Burdaki tüm makamların biraraya geldikleri zaman gayet iyi ilişkiler içerisinde, gayet iyi bir diyalog içerisinde olduklarını gördüm. Kamuoyuna yanlış yansıdığı kanısındayım. Tüm makamlar birbirleriyle büyük bir anlayış içerisinde, gayet medeni diyaloglar içerisinde görüşerek, konuşarak sorunlarını çözdüklerini gördüm.”
TÜRKİYE’YE TEPKİLER…”PROFESYONELİZ”
Büyükelçi Hayati Güven’e, gerek sivil toplum örgütlerinin ve basının, gerek siyasi partilerin zaman zaman artan dozda Türkiye’ye yönelik eleştirilerinden, tepkilerden nasıl etkilendiğini de sorduk…
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yaygın olarak uygulanabilen bir demokratik yapıya sahip. Her ülkede olduğu gibi değişik görüşler olur, değişik tepkiler olur, farklı tepkileri görülür. Bunlar hakedilir mi, hakedilmez mi ayrı birşey, ama bu tepkiler olan şeylerdir. Yapabileceğimiz fazla birşey de yok. Rahatsızlık duysanız dahi böyle tepkilerin olabileceğini kabul etmek, olgunlukla karşılamak gerekir. Ama yanlış birşey varsa, söylenen, yazılan yanlış bir bilgiye dayanıyorsa onların doğrusunu söyleriz. Belli makamlara söyleriz, belli makamlardan zaten böyle birşey gelmez. Hiçbir zaman da olmadı. Ama gazetelerde, televizyonlarda olduğu dönemlerde oldu. Bunlara da telefonla verilen bilginin yanlış olduğunu aktarmaya çalıştım. Ama herşeyi izah etmek, tek tek herkesi arayıp düzeltme yapmak mümkün değil. Yani sonuç olarak rahatsızlıklar olabilir, insanız ama hepsinden öte profesyoneliz…”
MUHALEFETE DAHA MESAFELİ DEĞİL
Büyükelçi Hayati Güven, muhalefete, sivil toplum örgütlerine karşı “mesafeli” gibi görünen duruşunu yorumlarken de şunları kaydetti:
“Öyle bir şey yok, öyle bir görüntü varsa yoğunluktandır. Doğal olarak Cumhurbaşkanı ile veya Başbakan’la günlük olarak temaslarım oldu. Görevin gereği olarak temaslarım oldu. Ama muhalefetle aynı yoğunlukta temas imkanınız olmaz. Ama buna karşın muhalefette olan partilerle her zaman temasta oldum. Şimdi UBP veya ilk dönemlerde CTP muhalefetti. Hiçbir zaman temastan kaçınmadım, her zaman görüşlerini aldım. Zaten görevim de budur.”
YATIRIMLARI YERİNDE KONTROL ETTİ
Büyükelçi Hayati Güven’in diplomat kimliği yanında bilinen en önemli özelliği Lefkoşa’yı ve hatta adayı çok gezmesi…Özellikle Türkiye yardımları ve hibeleriyle yapılan tüm yatırımları bizzat inceleyerek, yerinde gözlemleyerek takip etmiş…
“Her yeri çok gezdim. Bu bir yerde görevimiz de zaten. Bütün projeleri, yatırımları yakından takip ediyoruz. Projenin finansmanı Türkiye’nin finansmanıyla sağlanıyorsa buradaki Büyükelçi’nin de bu projenin yürüyüp yürümediğine, herhangi bir aksaklık yaşanıp yaşanmadığına ilişkin yerinde bir inceleme yapması gayet normaldir.”
LEFKOŞA’YI ADIM ADIM
Hayati Güven’i Lefkoşalılar aynı zamanda takım elbiselerden çıkmış, spor kıyafetleriyle, eşortmanlarıyla da tanıyor… Lefkoşa Tenis Kulubü’nün üyesi, cumartesi günleri burada düzenli olarak tenis oynamaya gayret etmiş. Okullar yolundaki sahada ve Lefkoşa sokaklarında düzenli olarak yürüyüşleriyle biliniyor…
“Hem spor yapmak, hem de kenti ve insanı tanımak amacıyla haftada bir mutlaka yürüyüş yaptım Lefkoşa’da. Bu çok yararlı. Bu yürüyüşler sayesinde Lefkoşa’nın her tarafını dolaştım. Avcumun içi gibi biliyorum. İnsanları tanıdım, birçok sorunu yakından gözlemleme ve ilgilileri uyarma imkanı buldum. Herkes, özellikle makam sahipleri bunu yapmalı, arabalardan arada bir inmeliyiz…”
ÇETİNKAYA İLK DURAKTI
Hatta Lefkoşa’daki yürüyüşleri sırasında hiç unutamadığı bir anısı da var…O’na sonradan kalıcı dostluklar kazandıran, daha adaya geldiği ilk günlerde henüz daha tanınmadığı günlerde yaşanmış bir anı…
“Lefkoşa’da yürüyüşe çıktım. Bir yere geldim, ‘Burası neresi’ diye sordum, ‘Çetinkaya Spor Kulübü’ dediler…’A çok iyi, bir girip ziyaret edeyim’ dedim. Çünkü ben Çetinkaya Spor Kulübü’nün adını 1950’li yıllarda Güvenlik Konseyi’nde yapılan konuşmalardan, yazılardan biliyordum. Kulübe girdim, tabi beni kimse tanımıyor. Bir grup bahçede oturuyor, ‘Ben Türk büyükelçisiyim’ deyince çok şaşırdılar. İlk önce ‘acaba mı’ diye tereddüt oldu, sonra çok iyi bir sohbet yaptık. Ve burada kurduğumuz bu bağ hiç kopmadı.”
BEŞİKTAŞ FANATİĞİ
Büyükelçi Hayati Güven aynı zamanda koyu bir Beşiktaş taraftarı, futbol tutkunlarından. Maçlarını aksatmadan izliyor. Fanatik futbol tutkunlarından eski başbakanlardan UBP Genel Başkanı Eroğlu ve Dışişleri eski bakanlarından Tahsin Ertuğruloğlu ile sürekli furbol muhabettleri de yapmışlar…
PİROHU VE KADAYIFI SEVDİ
Kıbrıs yemekleriyle de arası fena değil…”Molehiyayı yedim ama çok sevdiğimi söyleyemem. En çok pirohu ve ekmek kadayıfını sevdim. Kıbrıs yemekleriyle genelde sıkıntımız olmadı” diyor bu konudaki sorulara karşılık.
Basınla ilişkilerine gelince…”Burada basın çok aktif. Çok canlı bir basın hayatı var. Her gün yeni katılanlar var, genç insanlar var. İlişkilerim gayet iyi oldu. Basından bana yönelik bilgi taleplerini, soruları hiç geri çevirmedim. Kötü ilişkim var diyebileceğim bir kuruluş veya kişi yok.”
ÇOK ŞEY YAŞADIM, BAŞKA ÜLKELERDE YAŞANAMAYACAK ŞEYLER
Büyükelçi Hayati Güven, gerek ekonomik, gerek siyasi açıdan son derece hareketli 4 yılın genel değerlendirmesini yaparken hem mesleki deneyim, hem de insani ilişkiler açısından memnuniyetini ifade etti…
“Bu ülkede başka yerlerde yaşayamayacağım çok şey yaşadım, çok şey öğrendim. Bir büyükelçinin hiçbir ülkede öğrenemeyeceği kadar çok şey öğrendim. Deneyim açısından inanılmaz yararlı oldu. Kalıcı dostlar edindim. Havasını ve insanını çok sevdim. Gayet memnun ve mutlu ayrılıyorum. Her fırsatta adayı ziyaret etmeyi planlıyorum ve her zaman Kıbrıs Türkü’nün daha mutlu olması için elimden geleni yapacağım. Ve umarım Kıbrıs’ta anlaşma olur, bundan çok mutlu olurum. Ama anlaşma için iki tarafın da istemesi şart…”
SEVAL ESENÇAY… 30 YILLIK REKOR GÖREV
Büyükelçi Hayati Güven’le röportajı tamamlayarak makam odasından çıkarken, her zamanki güler yüzüyle, ülkenin yetiştirdiği ender profesyonel sekreterlerden Seval Esençay’ı yine görev başında buluyoruz. Makam odasının girişindeki koridorda büyükelçilikteki görev değişimi nedeniyle fotoğraflarda düzenleme yapıyor. Ayaküstü kısa bir sohbetle Kıbrıslı Seval Esençay’ın 1970’den beri kesintisiz olarak bu görevde olduğunu, bugüne kadar 10 büyükelçiyle çalıştığını öğreniyoruz…
AYDAN KARAHAN DÖNEMİ BAŞLIYOR
Yerini Aydan Karahan’a devrederek Ankara’da merkezde göreve hazırlanan Büyükelçi Hayati Güven, bugüne kadar KKTC’de görev yapan 10’uncu TC büyükelçisi.
1959’lu yıllardan itibaren Vecdi Türel ile başlayan ve Emin Dirvana, Faruk Şahinbaş, Mazhar Özkol, Özdemir Benler, Ercüment Yavuzalp, Asaf İnhan, Candemir Onhon, İnal Batu, Bedrettin Tunabaş, Ertuğrul Kumcuoğlu, Cahit Bayar, Aydan Karahan ve Ertuğrul Apakan’la devam eden yaklaşık 45 yıllık kesintisiz bir süreç. Apakan’ın ardından son 4 yıldan beri KKTC’de görev yapan Hayati Güven’in görevini devralmaya hazırlanan Aydan Karahan, 1995-96 yıllarında yaklaşık 1.5 yıl süreyle KKTC’de görev yapmış, adaya yabancı olmayan bir diplomat.
(TAK/ Kasım 2004)