(Aydın Kalfaoğlu anısına)
Meslek örgütümüz Gazeteciler Birliği’nin sosyal/kültürel etkinlikler başlattığı dönemdi. Yıl 2007 bahar ayları. Üye yanında geniş kesime hitap eden etkinlikler düzenlemek için görev üstlenmiştik komite olarak.
Etkili, ses getiren, kaliteli bir etkinlikle başlamak istedik. Aile bağı yanında duygusal yakınlıktan cesaret alarak Erdinç Gündüz’ü ziyaret ettim, düşüncemizi aktardım. Raif’in (Denktaş) ölümünden beri, yaklaşık 20 yıldır sahneye çıkmayan efsane grup, şarkıları yarım asırdır dillerden düşmeyen SILA 4’le başlamak istediğimizi söyledim. “Hade biz bize bir konser” dedim…
Kıbrıs TV’nin müdürlüğünü yaptığı dönemdi Erdinç abimin. Doğal olarak “olmaz, yapamayız” dedi. Yıllardır sahnelerden uzaktılar; kişisel dostluklarını, grup ruhunu hep korumalarına rağmen müzik hayatlarını noktalamışlardı. Erdinç Gündüz medyada, Aydın Kalfaoğlu avukat, Ferahzat Gürsoy kendi işinde… Herkes yaşam mücadelesinde.
Titizliğiyle, mükemmeliyetçiliğiyle bilinen Erdinç abim, ”ses sistemi ister, çalışma ister, zor” demesine karşın “bir deneme” sözüyle ayrıldım yanından.
Avukat Aydın Kalfaoğlu’nu da bir deneyim dedim, “Erdinç tamam derse olur” dedi ve böylece baskının yönü belli oldu.
Erdinç Gündüz, Aydın Kalfaoğlu ile Ferahzat Gürsoy Mayıs 2007’de Lefkoşa Nostalji Bar’da sahneye çıktılar. Bizim birlik üyeleri ve SILA 4 tutkunları yanında çocukları, eşleri, torunları eşlik etti onlara o gece. SILA 4’ün 4’ünü tamamlamak için de Denktaş ailesinden Rauf çıktı sahneye.
Uyuyan devin uyanması muhteşem olmuştu. Gecenin sonunda aileleriyle birlikte grup üyelerinin coşkusu görülmeye değerdi doğrusu.
Kanatları kırıktı, 20 yıldan fazla sahneye çıkmamışlardı ama şarkıları zamana hiç yenilmemişti, milli marş gibi nesilden nesile taşınmıştı.
Ve arkası geldi… Özel geceler, konserler devam etti; daha da önemlisi genç müzisyenlerin de katılımıyla yeni CD piyasaya çıktı. SILA 4 uluslararası Mağusa Festivali’ne konuk oldu…
SILA 4’ün yeni CD’si yok sattı, yılların efsanesi 2000’lerde geri döndü.
Ta ki Aydın Kalfaoğlu’nun sağlık sorunlarına, kanser illetinin kapısına dayanmasına kadar…
Çocukluk/gençlik yıllarımızda spor arabaları, ellerinde gitarlar hipi tipleriyle rüyalarımızı süslediler… “Köprü”, “garanfil”, “gelmedin”, “ayrılık” ve daha niceleriyle hep ruhumuzu beslediler… Çocukluğumuzun ve çocuklarımızın sesi, nefesi, değeri oldular…
Şimdi bir kanadı daha kırıldı SILA 4’ün ve şarkılar bir kez daha öksüz kaldı…
Güle güle Aydın Kalfaoğlu… Rahat uyu… Şarkılar seni hep anımsatacak…
(Gazete360/Mart 2015)