Alışılmışın aksine 2 yıllık büyükelçilik döneminde toplumun, basının gündeminde fazla yer almadı. Gerek görev süresinin kısa olması, gerek ekonomik-siyasi krizler bakımından kısmen istikrarlı dönem, gerekse kişilik özellikleri nedeniyle fazla gündem olmadı. Davet edildiği her etkinlikte, protokolde hep gülen yüzü, sempatik tavırlarıyla karelere yansıdı. “Kırıldım, incindim” dediği olaylar yaşamasına karşın 2 yılda kamuoyuna açık herhangi bir söylemine, demecine rastlanmadı. Ama ayrılırken çarpıcı açıklamalar yaptı Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Türkekul Kurttekin.
Ocak başından itibaren 65 yaş haddinden emekliye çıkmaya, önümüzdeki günlerde de KKTC’den ayrılmaya hazırlanan Büyükelçi Kurttekin, Lefkoşa’daki 2 yıllık görev süresini bir bayram gününde değerlendirdi.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1960 yılından beri Türkiye Cumhuriyeti’ne ait büyükelçilik-elçilik ikametgahı olarak kullanılan Çatalköy yakınlarındaki Villa Fırtına’da 3 saatten fazla süren röportajda Kurttekin, Kıbrıs konusundan ekonomik duruma, iki ülke ilişkilerinden zaman zaman elçiliğe yönelik eleştiri-ithamlara kadar her konuda sorulara samimi yanıtlar verdi, mütevazı ve sempatik tavırlarıyla dikkat çekti. Röportajdaki bazı ifadelerine, özellikle sendikalarla ilgili sözlerine tepki geleceğini ifade ederken “…zaten konuşmadan da ‘vali’ diyorlar!” diye espriler yapmaktan kaçınmayan Kurttekin, her konuda, hemen hemen her cümlenin sonunda “Biz destek olacağız, teşvik edeceğiz ama her konuda çare sizsiniz, çözüm sizin elinizde” diyerek vurgu yaptı.
40 YILLIK DENEYİM
Eşinin Türkiye’nin Cenevre Başkonsolosu, tek kızının da üniversite eğitimini İngiltere’de sürdürmesi nedeniyle tatil dönemleri hariç KKTC’deki 2 yıllık görev süresini yalnız geçiren Kurttekin, son 15 yılı büyükelçilik olmak üzere 41 yıldan beri Türkiye hariciyesinde görev yapıyor. Londra, Malezya, Roma, Viyana, Suudi Arabistan, Cenevre gibi merkezlerin ardından 2006 sonunda Lefkoşa’ya atanan Kurttekin, “Tüm görev yerleri önemli ama Kıbrıs’ın yeri başka. Burada görev yapmak her Türk diplomatı için onurdur, ayrıcalıktır” diye konuştu.
TANIMAK, TANIŞMAK İÇİN ZAMAN YETMEDİ
Her Türk diplomatı gibi Kıbrıs konusunu yakından izlediğini, farklı merkezlerde görev yaparken Kıbrıs konusuyla yakından ilgilendiğini, ancak Lefkoşa’da Büyükelçilik öncesinde çalışmadığını anlatan Kurttekin, özetle şunları söyledi:
“Benden önceki arkadaşlar, örneğin Ertuğrul Apakan, Aydan Karahan büyükelçilik öncesinde de farklı görevlerle burada çalıştıkları için daha yakından tanıma, tanışma imkanı buldular. Benim zamanım yetmedi çok fazla haşır neşir olmaya. Zamanım zorunlu olarak masa başında geçti. Gece 9’lara kadar çalıştım. Kapım herkese hep açık oldu. Birçok yeri dolaşmaya çalıştım ama yeterli olmadı.”
YA DERT YANMAK, YA TALEP İÇİN GELİNİYOR
Devlet ve hükümet temsilcileri ile siyasiler ve anayasal kurumlar yanında toplumun diğer kesimleriyle de samimi ilişkiler kurmaya özen gösterdiğini, hayvancıdan çiftçiye, narenciyeciden diğer kesimlere kadar sektörel sorunları dinlediğini anlatan Kurttekin, Büyükelçi Hayati Güven’in KKTC’den ayrılırken “portakalımı al ve sat diye talep edenler oldu” şeklindeki açıklamasına atıf yaparak, şunları anlattı:
“Bana ‘portakalımı al ve sat’ diyen olmadı ama sorunlar bitmedi, belki şekli değişti. Gelenler ya dert yanmaya, ya da talepte bulunmaya geliyor zaten. Her biri kendi alanındaki sorunları aktarıyor. Benim genel yaklaşımım da ‘yapabileceğimiz katkıyı yaparız ama siz çözüm üretip ilgili merkezlerinize iletin’ oluyor. Yani çözümde en önemli katkıyı siz koyacaksınız, çözümü ben değil siz bulacaksınız ve bu kapasiteniz var…”
ÇÖZÜM YOK ÇÜNKÜ SİYASİ YAKLAŞILIYOR
Kıbrıs Türkü’nün her konuda çözüm üretme kapasitesine sahip olduğunu bir çok örnekle gözlemlediğini, birçok insan ve kurum tanıdığını anlatan Kurttekin, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nin Dünya Bankası raporundan hareketle düzenlediği geniş katılımlı tartışma platformlarını örnek gösterdi. “O kadar iyi bir platform oluşmuştu, haftalarca tartışma sürdü. Ortak akılla çözüm, reçete üretileceğine ve bunların yaşam bulacağına inanmıştım, olmadı…” diyen Kurttekin, “Sanırım bunun nedeni sorunların yeterince tartışılmaması. Sorun var, herkes görüyor ama sağlıklı tartışma yapılmıyor. Herkes aynı soruna kendi siyasi perspektifinden yaklaşıyor. Böyle olunca da ortak akıl üretilemiyor…” ifadelerini kullandı.
HER ŞEY TÜRKİYE’DEN OLMAZ
Temel sorunlarla ilgili görüşlerini dile getirirken, kurumsallaşma ve sistem oluşturma ile kaynakların etkin kullanımında ciddi sorunlar olduğunu anlatan Büyükelçi Kurttekin, “sorunların çözümlenememesinde Türkiye’nin desteğinden kaynaklanan rahatlığın payı da var” şeklindeki yaklaşımın hatırlatılması üzerine ise, şunları söyledi:
“Olabilir ama artık 1974 koşulları yok. Türkiye elbette destek oldu, teşvik etti ve etmeye de devam edecek, işbirliği hep sürecek. Ama her şeyi Türkiye’den beklemek yanlış artık. Her şeyi günün şartlarında değerlendirmek gerekir. ‘1974’ten sonraki yapılanmada Türkiye’nin de payı var’ deniyor. Doğrudur. Ama o durum o günün şartlarıydı. Bugün şartlar farklı, dünya da, Türkiye de değişiyor. Devlet kurdunuz 1983’te, 25 yaşına gelmiş bir devletiniz var. Bu devletin daha etkin ve daha işler hale gelmesi bizim de hedefimiz, ama bu esas olarak Kıbrıs Türkü’nün çabasına bağlı. Bu çaba olmadan sadece destekle olmaz, başarı sağlanamaz.”
KAYNAKLAR DOĞRU VE YERİNDE KULLANILMALI
Sağlıklı ve istikrarlı ekonomik gelişme için kaynakların doğru kullanımının önemini de vurgulayan Büyükelçi Kurttekin, “2006’da KKTC’ye 3 yıllık dönem için 1 milyar 875 milyon YTL kaynak aktarılmasını öngören protokol imzalandı. Bu kaynağın rasyonel olarak nasıl kullanılacağı konusunda da mutabakat imzalandı. Yerel yönetim reformu, sosyal güvenlik reformu, kamu reformu, devlet giderlerini azaltıcı ve gelirleri artırıcı düzenlemeler yapılması, KİT’lerin ıslahı gibi konular burada yer aldı. Ama mutabakatın yerine getirilmesinde yeterli mesafe alınamadı” diye konuştu.
Bunun nedenlerini, “Hantal bir kamu sektörü var. Bütçenin yaklaşık yüzde 40’ı ağırlıkla maaşlar olmak üzere üretken olmayan harcamalara gidiyor” diye özetleyen Kurttekin, özel sektörün kamu ile rekabet edememe durumunun da dünyadaki gelişmelere ters KKTC’ye özgü bir durum olduğuna işaret etti.
EK MESAİ HAK MI…
Geçmişte 10 yılda emeklilik gibi uygulamaların da sadece KKTC’ye özgü durumlar olduğunu söyleyen Büyükelçi, bütçeyle ilgili eleştirilerini sıralarken, “Ek mesailere yılın başında sınırlama getirildi, bütçeye ona göre ödenek kondu ama bu ödenek daha yılın ortasında bitti. Bu durumda bir yerde yanlışlık var. Bunun nerden kaynaklandığını bu halkın sorması gerek” dedi.
Ek mesai konusunda, “Biz ek mesai almayız. Türkiye’de fazla çalışma verilir, ek mesai değil. Ben günde 12 saat çalışırım, hayatım boyunca tek kuruş fazla mesai almadım. Ek mesai burada ‘hak’ olarak algılanıyor. Bunun da tartışılması, doğru mu değil mi diye analiz edilmesi gerekir” ifadelerini kullanan Kurttekin, kaynakların etkin kullanımı için ivedi önlemlerin şart olduğunu kaydetti.
Büyükelçi Kurttekin, yatırımcıların karşılaştıkları güçlüklerin aşılması, bürokrasideki engellerin giderilmesi, işe gitmeden ödenen kamu görevlisi sorununun ortadan kaldırılması gibi bir dizi soruna da vurgu yaparak, “Kurumsallaşma ve sistem oluşturmada yapılacak çok şey var” dedi.
EĞİTİMDE YETKİ KİMDE!
Başta eğitim olmak üzere devlet yönetiminde yaşanan sorunlara ve adını koymadan sendikaların hakimiyetine de vurgu yapan Büyükelçi, özetle şu görüşleri dile getirdi:
“Devlette yetkileri kimin kullanacağına, okullarda hangi çocukların eğitim göreceğine bakanlık karar vermeli. Öğretmen tayinlerini bakanlık yapmalı. Bakanlık yapmıyorsa, bu yetkileri başkaları kullanıyorsa Kıbrıs Türkü bunu tartışmalı… Sınava giren öğrencinin önünden sınav kağıdının alındığını bir tek burada gördüm. Üstelik televizyonda gördüm… Kıbrıs Türkü eğitime çok önem veriyor, çocuklarının eğitimi için her şeyi yapıyor. Sistemde bu ana hedefi kaybettiren yanlışlar varsa Kıbrıs Türkü bunu sorgulamalı, tartışmalı…”
Büyükelçi Kurttekin, “Sendikalar vazgeçilmez ama tüm kurumların görev tanımı iyi yapılmalı… Kişi ve sınıf çıkarları toplum ve devletin önünde olursa ilerleme olmaz… Popülizm ve siyasi endişeler ağır basarsa, doğruları yapmak zorlaşır” ifadelerini de kullandı.
BAZAN İNCİNDİM, BAZAN ‘ABESLE İŞTİGAL’ DEDİM
Türkiye Büyükelçiliği’ne yönelik çeşitli çevrelerin eleştiri veya ithamlarını, basında zaman zaman yer alan haberleri yorumlarken de özetle, “Benden önceki arkadaşlar neler yaşadı bilmiyorum ama ben zaman zaman ‘bu kadarı da olmaz’ dedirtecek olaylar yaşadım. Bazılarına yanıt verdim, bazıları için ‘abesle iştigal’ dedim… Ama bazılarından da temsil ettiğim devlet adına incindim” diye konuştu.
ARPALARI BEN Mİ YEDİRDİM…
Etkilendiği olaylardan örnekler istenince de, kısa bir özet yaptı Büyükelçi…
“…Bir grup genç duvarlara Türkiye karşıtı yazılar yazdı. Bir gazete ‘TC Büyükelçiliği gençlerin tutuklanması için polise talimat verdi’ diye yazdı. Bunun üzerine Başbakanlık’a yazı gönderdim, böyle bir olay var mı diye… Çünkü ben burada bir devletin temsilcisiyim. Araştırma istedim. Başbakanlık böyle bir durum olmadığını bana yazıyla bildirdi…”
“…Tarım Bakanlığı’nın tohumluk için aldığı arpa hayvanlara yedirilmiş. Bazı gazetelere göre bunun sorumlusu gene TC Elçiliği… Neden? Arpaları ben mi yedirdim hayvanlara!”
“Yaş haddinden emekliye ayrılıyorum. Bunu da her yerde, her vesileyle söyledim. Gene de ayrılışımla ilgili dedikodular yapıldı, yazıldı… Ama o yazan insanlar arayıp sormadı…”
YAPSAK SUÇ, YAPMASAK SUÇ!
“Geçtiğimiz yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde Türkiye’den gelen 100 civarında öğretmene resepsiyon verdik. ‘Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımı yapıyor’ diye yazdılar… Bu yıl napalım diye baktık, tümünü davet edecek yerimiz de yok. O öğretmenlere ek olarak Lefkoşa’daki okul müdürlerini de davet ettik. Bu sefer de ‘büyükelçi okul müdürleriyle yemek yiyor’ diye yazdılar…Yani yapsak suç, yapmasak suç…Abesle iştigal!”
“…Devlet Bakanı Cemil Çiçek geldi 15 Kasım kutlamaları için. Ekonomik örgütlerle sohbet etti, dostça önerilerde bulundu… Bir gazeteci bu görüşmeyi aktarırken ‘fırça çekti’ diye yorum yaptı… ‘Bizi Kars’taki yaşam düzeyine layık görüyorlar’ yönünde ifadeler kullandı… Bu beni incitti.”
SİVRİSİNEKLERE ÇARE BULUNDU, AMA…
Örneklemeleri anlatırken 1800’lü yıllarda Mağusa’da zindanda yatan Namık Kemal’e atıf yapan Büyükelçi, “Kızına mektubunda iki şeyden şikayet etmiş. Sivrisinekler ve dedikodu. Sivrisineklere çare bulundu…” diye ironi yapmaktan da kaçınmadı.
VALİ DİYORLAR… KIBRIS TÜRKÜ’NE HAKSIZLIK–
“Kötü ne varsa elçilikten çıkıyor”, “vali gibi davranıyor”, “elçilik hükümete talimat veriyor” gibi söylemlerin Türkiye Cumhuriyeti devletinden önce Kıbrıs Türkü’ne haksızlık olduğunu belirten Kurttekin, özetle şunları söyledi:
“Tüm konularda görüşümü açıkça ilgililere dile getirdim. Çok samimi diyaloglarım, ilişkilerim oldu. Benim bu görüşlerimi dile getirmem içişlerine müdahale olarak algılanmamalı. Her konuda, her sorunda görüşüm varsa söyledim, yapabileceğim varsa benim ve devletimin yaparız, ama her zaman her konuda çözüm sizsiniz, Kıbrıs Türkü’dür. Daha deneyimliyiz, yanlışları yaparak öğrendik ve en önemlisi bu devletin kurumsallaşmasını, Kıbrıs Türk halkının gelişmesini istiyoruz. Bu nedenle katkımız olacak, olmalı, ama Kıbrıs Türkü kendi iç dinamikleriyle çözüm üretmeli…”
(TAK/ Aralık 2008)