İlk kez köyümde, Esentepe’de yaşadım o hissi yıllar önce. Geleneksel Zerdali Festivali’nde. Köydeki, bölgedeki insanları aynı mekânda buluşturan festivallerden çünkü. Güney’den göç eden veya başka bölgelerden gelen köylülerim, tanıdıklar yanında; enternasyonal bir ortamda bulunduğumu fark ettim. Köyümle gururlandım doğrusu. Bir yanda artık iç içe, beraber yaşadığımız, Kuzey Kıbrıs’taki topraklarda en az benim kadar geçmişi olan çoğu Karadeniz kökenli Kuzey (Türkiye) göçmenleri, diğer yanda onlar kadar olmasa da azımsanmayacak oranda Bulgaristan kökenliler. Ve tümü bölgede yaşayan İngilizler, Fransızlar, İsrailliler, en fazla da Ruslar… Neredeyse her masa ayrı bir ülkeden, farklı bir kültürden…
DOKUNDUĞU KADAR İLGİLENDİK
Sonraları tanışıklık yavaş yavaş arttı. Özellikle son 10 yıldan beri tanıştık “yabancı” kökenlilerle. Dünyanın farklı yerlerinde olduğu gibi, her milletten insanla birlikte yaşamaya başladık. Genetiğimiz ve kültürümüz nedeniyle benimsememiz çok da zor olmadı açıkçası. Türkiye’den toplu olarak getirilen nüfusa karşı “azınlığa düşeceğiz, yok olacağız” fobisiyle dönem dönem artan kaygılı haller dışında, toplumda “yabancı” ayrımcılığı oluşmadı. Ama galiba farkındalığımız da bize dokunduğu kadarla kaldı. Bilinçli veya bilinçsiz, adada hızla artan yabancı nüfusla ilgili bilgimiz, ilgimiz hep sınırlı durdu. Devlet kurumları kadar, bizler de, bize dokunduğu kadarla ilgilendik.
GÖRMEDEN ÖTE FARKETMEK
Türkmenistan, Bangladeş, Özbekistan kökenlilerle çoğunlukla yaşlı bakımı ve ev hizmetleri nedeniyle tanıştık. Filipinlilerle çocuk bakımı gündeme gelince muhatap olduk. Pakistanlıları bahçe işlerinde, inşaatlarda gördük. Son birkaç yılda da Afrika kökenlilerle tanıştık. “Öğrenci” olarak adaya gelmelerine karşın büyük kentlerde hemen hemen her dükkânda, restoranlarda, benzin istasyonlarında işgücü olarak karşımıza çıktılar. Öyle “fark ettik”. Veya “gördük” demek daha doğru aslında…
RUSLAR ARTIK TOPLUM İÇİNDE TOPLUM
Genellikle işgücü olarak çalışma izniyle adada bulunan, emek/hizmet sektöründe çalışan bu “yabancılar” yanında, çoğu aynı şartlarda olsa da toplum içinde “toplum” haline gelen Ruslar son zamanların en dikkat çekeni. Geleneksel İngiliz toplumunu da geçen Ruslar. Okulu, kilisesi, derneği, sineması, gazetesi, marketleri, siteleriyle KKTC’de toplum haline gelen Ruslar.
Kimilerine göre KKTC’deki Rusların sayısı 15 bin civarında. Ama resmi istatistik yok. Muhaceret verilerine göre 182’si vatandaş, 234’ü çalışma izinli, 396’sı ikamet izinli, 70’i de öğrenci olmak üzere toplam sayıları 882. Ancak bu rakama, 90 gün sürelerle kalma hakkına sahip “turistler” dâhil değil. Zaten çoğunluk da bu kapsamda.
“RAHATLIK VAR, DENİZ VAR, EĞİTİM OLANAĞI VAR…”
Peki neden geliyorlar, tanınmamış bu ülkeyi niye tercih ediyorlar?
“Burada hayat rahat, deniz var, insanlar iyi, eğitim olanağı iyi. Çocuklarımız 3-4 dil öğreniyor” diyor Marina Kocadal. Sağlıktan bürokrasiye bir dizi sorunu da dile getiriyor tabii ki…
Kuzey Kıbrıs Rus Dili Konuşanlar Dayanışma Derneği Başkanı Maria. Eşi bir Kıbrıslı, Salih Kocadal. Yaklaşık 10 yıldan beri adada, eşten dolayı vatandaş. O yüzden çok sorun yaşamıyor. Benzer konumdakiler gibi hayatı daha rahat, Türkçe de biliyor. Farklı yerlerde çalışmış, aynı zamanda rehber. Adanın güneyine de geçebiliyor, hatta turlar düzenliyor.
“Sadece Rusya vatandaşlarına değil, Rusça konuşan herkese yardımcı olmak için dernek kurduk. Ticaret hayatında, okulda, sağlıkta, poliste, mahkemelerde, dairelerde yaşanan sorunlara aracılık ediyoruz, yardımcı olmaya çalışıyoruz” diyor.
Facebook üzerinden örgütleniyorlar; piknikler, geziler, ayinler düzenliyorlar.
GENELLİKLE EMLAK SEKTÖRÜNE YATIRIM YAPIYORLAR
Derneğin elindeki bilgilere göre Kuzey Kıbrıs’ta 5 bin kişilik toplum olduklarını, ancak bu rakamın 15 bin olduğunu tahmin ettiklerini anlattı Maria. “Kolaylık sağlansa, problemler çözülse bu rakam çok artar” diyor.
“Ruslar genellikle emlak sektörüne yatırım yapıyor, ev alıyorlar. Kimi burada yaşamak için, kimi yatırım amaçlı. Yaklaşık yüzde 30’u mülkiyet sahibi, burada evi veya evleri var. Paralı geliyorlar, pazarlık yapmadan alıyorlar. Ama aldatılanlar da var ve sıkıntılar yaşanıyor. Şu an davası devam eden arkadaşlarımız var mesela, ticari olarak sahtekarlığa uğramış. Yüzde yüz haklı ama mahkemelerde sorunlar yaşanıyor. Dil sorunu da var. Avukat da bulamıyoruz Rusça bilen…”
OMBUDSMAN’A BAŞVURACAK
Sağlıkta da sigorta olmaması nedeniyle sıkıntılar yaşadıklarını, diş tedavisi için ülkesine gidenler olduğunu anlattı Maria Kocadal ve bu günlerde Ombudsman’ın kapısını çalmaya hazırlanıyor dernek olarak.
“Ombudsman çok iyi diye duyduk. Bizimle ilgilenir mi, görüşür mü bilmem ama başvurmak istiyoruz. Ne hakkımız var, ne yok bilmemiz lazım. Bize yol gösterecek, yardımcı olacak yer arıyoruz. Bir kapıdan bir kapıya gidip geliyoruz, sorunlar çözülmüyor…”
Girne yanında İskele bölgesinde yoğunlaşan Ruslar için ofis kurmayı da düşünüyor Maria Kocadal, Türkçe bilen diğer Ruslarla birlikte. Adadaki vatandaşlarına yardımcı olacak, devletle ilişkilerini kolaylaştıracak bir ofis. Şu sıralar bunun araştırmasını yapıyor.
RUS KONSOLOS
Güney Kıbrıs’taki Rusya Büyükelçiliği ile sürekli temas halinde olduklarını, Türkçeyi de çok iyi bilen konsolosla ara bölgede buluştuklarını anlattı. “KKTC tanınmadığı için temasta sorunlar var. Biz bu konuda avantaj yaratıyoruz. Tanıtıyoruz” diyor.
Güney Kıbrıs’ta yaşayan 100 bin civarında Rus’un, propaganda nedeniyle Kuzey Kıbrıs’la ilgili doğru bilgilere sahip olmadıklarını da eklemekten kaçınmadı.
ÇOĞUNLUK CASINO SEKTÖRÜNDE… VE KOZMETİKTE
Peki neler yapıyor Ruslar KKTC’de, nerelerde çalışıyorlar…
“Çoğunluk casinolarda kurpiyer. KKTC’deki kurpiyerlerin yaklaşık yüzde 80’i Rus” diyor Maria.
Bir diğer ağırlıklı olarak çalıştıkları sektör de kozmetik.
Yatırım yapanların ise özellikle emlak sektöründe olduğunu anlattı. “Ev alıyorlar, sürekli alıyorlar; kimi yaşamak, kimi arada gelip tatil yapmak için, bazıları da kiralayıp gelir elde etmek için”.
“Parası olan çok, daha fazla yatırım olabilir ama burası riskli olduğu için cesaret etmiyorlar” diye de ekledi.
EĞİTİM, DİN…
Ruslar tarafından açılan, Rusça eğitim veren bir de okulları olduğunu ancak çocuklarını genellikle İngilizce eğitim veren özel ve devlet okullarına göndermeyi tercih ettiklerini de anlattı. “Rusçaya ek Türkçe, İnglizce, Fransızca öğreniyorlar. Bu da çok avantaj” diyor.
Dini amaçlı toplantılar için de Arapköy’de kendilerini tahsis edilen kiliseyi kullanıyorlar… “Papaz Aleksi ayin düzenler, burada toplanırız. Kapıdan geçebilenler Güney Kıbrıs’ta da ayine gidiyor.”
AYRIMCILIK YOK AMA…
Ayrımcılık, dışlanma gibi sorunlar yaşayıp yaşamadıklarını da sorduk…
“Hayır, hiç kötü davranış yok burada. İnsanlar çok iyi, çok hoşgörülü. Hristiyan veya yabancı ya da kadın diye dışlama yoktur. Ama ticari işlerde bize, yabancılara iyi davranmıyorlar, dolandırıyorlar…”
“MOLEHİYA NEREDE YİYEBİLİRİM”
Kıbrıs kültürünü, alışkanlıklarını, yemeklerini biliyorlar mı diye sorunca da yanıtı ilginç oldu… “Bilmiyoruz, çünkü genellikle kendi aramızda toplanıyoruz. Yemeklerin de çoğunu bilmiyoruz. Mesela molehiya hiç yemedim…”
“Pişiren yer yok” diye de ekledi, muhtemelen Girne’yi kastederek.
(Lefkoşa’da) Onlarcası olduğunu söyleyince, adres istedi…
(Poli Dergisi/Ocak 2018)