Alarm seviyesinde

“Göçmen devleti olduk” dedi Mete Hatay dünkü röportajımızda.

Ne demek göçmen devleti?

Nüfusun, ülkede yaşayanların çoğunluğu yabancı demek.

Verilere göre bu oran yaklaşık üçte iki. Çalışmak için gelenler, onların aileleri, öğrenciler, askerler, buralarda yaşayan yabancılar…

Yeni bir gerçeklik mi bu? Evet yeni; üstelik 3-5 senelik. Asker, işçi, öğrenci yılların gerçeği ancak son yıllardaki artış alarm seviyesinde. Çünkü yabancı girişi kontrolsüz.  Çünkü öğrenci sayısı çok kısa sürede ve hiçbir planlama olmadan 5 binden 10 bine çıktı. Üniversite sayısı 6’dan 16’ya. Hatta 16’sı da sırada.

Öğrenci sayısındaki artışla birlikte ulaşımdan iş alanlarına, gece hayatından sağlık ve eğitime; her alanda yeni ve farklı unsurlarla karşılaşır olduk. En fazla görünür olan Afrikalı öğrenciler, nerdeyse yaşamın her alanında. Bir yandan üniversitelerin en başarılıları, diğer yandan piyasanın ucuz iş gücü. Mahalle aralarının, apartmanların baş aktörleri…

Yabancı sayısındaki artışı gözlemlemek için sadece trafikteki kiralık araçlara ve emlak fiyatlarının tavan yapmasına odaklanmak bile tek başına yeterli.

Ve her milletten yabancı işçiler hemen her alanda. Evlerde bakım hizmetlerinde, marketlerde, çocuk bakımında, bahçe işlerinde, inşaatlarda, turizmde… Kırgız’dan Bangladeşliye, Pakistanlıdan Vietnamlıya her milletten. Ve çoğunlukla ucuz iş gücü…

Yaşam şeklinin, alışkanlıkların takip edilemez hızda değişmesine neden olan bu yeni durumda, plansızlık/programsızlık yanında, tüm şikâyetlere rağmen ülkedeki refah seviyesinin ve değişen beklentilerin payı da büyük. Orta sınıfta hemen her evde temizlikçi, çocuk bakıcısı, yatılı yaşlı bakıcısı gibi yaygınlaşan yeni alışkanlıklar yabancı işçi akışını besleyen unsurlar.

Emlak piyasasında da durum farklı değil. Hızlı talep artışı nedeniyle tavan yapan fiyatlar yanında, bölge bölge yabancı gettolar oluşması da an meselesi.

Sonuçta “göçmen ülkesi” nitelemesi belki ilk ve çok yerinde bir tespit. Ciddi uyarılar içeriyor.

Tüm sektörleri, günlük yaşam alanlarını bire bir etkileyen bu durumu görmek, tedbir almak kaçınılmaz. Görüp de görmüyor gibi davranmak, Mete Hatay’ın dediği gibi “zırh” takıp daha da içe kapanmak, Kıbrıs Türkü’nün ayağına kurşun sıkmasından başka bir sonuç doğurmayacaktır.

Nüfusunun yaklaşık yarısı yabancılardan oluşan Avrupa ülkelerinde yükselen yabancı düşmanlığının, ırkçılığın yarattığı Trump gibi travmatik sonuçlar da dikkate alınarak sarı alarmı doğru okumak şart.

Çok kültürlülük Kıbrıs Türkü’nün dokusuna, tarihi ve kültürel geçmişine uygun bir durum. Bünyesine uygun. Ama bugün gelinen noktayı, çok kültürlülükle açıklamak biraz zor.

Toplumun küçük ve etkiye açık yapısı da dikkate alınarak, iş işten geçmeden adım atma zamanı.

(Havadis/3 Temmuz 2018)

 

Bir Cevap Yazın