“Yaşamdan yakınmamızın nedeni, karşılaştığımız zorlukların büyüklüğü değil, gücümüzün azlığıdır” der Fransız oyun yazarı Pierre Corneille.
Yüzyıllar önce söylenmiş ama dünü de, bugünü de özetleyen; bize de denk düşen veciz sözlerden.
Geçtiğimiz hafta rutin Büyükhan ziyaretimde yaşadığım bir diyalog yeniden hatırlattı bu sözü. Hem biz için; hem sohbetin öznesi, adaya yerleşmeye karar veren Türkiyeli aile için…
Kavurucu sıcak nedeniyle Büyükhan’ın boş olduğu öğle saatleriydi. Sıcak havadan etkilenmeyen ben gibi birkaç müdavim dışında, sadece turist gruplarının dolandığı saatler.
Kapıdan girişte tüm müdavimlere “Durumlar?” diye yüksek sesle genel bir hatır sormanın ardından masama oturdum. Esnaf dahil 5-6 kişilik küçük bir masa. Doğal olarak memleket meseleleri, döviz muhabbetleri derken; ayrı bir masada oturan çocuklu bir aile izin isteyerek yanımıza oturdu.
İstanbul’daki işyerlerini kapatarak yaklaşık bir yıl önce Girne bölgesine yerleşmeye karar veren genç çift, “durumlarrr?” diye soran Kıbrıslı aradıkları için Büyükhan’a gelmişler! Benim kapıdan girerken yüksek perdeden hatır sormam da motivasyonları olmuş…
“Bir yıldır adadayız. Ama ne komşumuz, ne marketimiz, ne çocuğumuzun servis şoförü, ne öğretmeni Kıbrıslı. Biz Kıbrıslı arıyoruz. Sorduk, soruşturduk, burayı (Büyükhan) önerdiler. Sabahtan beri bekliyoruz, gelen/giden yok. Şu masalarda oturanlar da yüksek sesle konuşmadıkları için anlayamadık. Sizi duyunca tanışmak istedik…”
Açıkçası ne diyeceğimi bilemedim. Bir yıldan beri nasıl Kıbrıslı bir vatandaşla karşılaşmazlar diye soracak oldum; yadırgadılar.
Bandabuliya’dan Arasta’daki dükkânlara, Suriçi’ndeki cafelerden Arabahmet bölgesine kadar isimleriyle bir dizi yer tarif ederek ziyaret etmelerini önerdim. Sanırım, Kıbrıslıların Büyükhan’da getto oluşturduklarına dair verilen imajı yıkma gayretiyle didindim. Kendi araçlarıyla, elde haritayla 5-6 saati Lefkoşa’ya ayıracaklarını belirterek, bir de sulu muhallebi yiyerek ayrıldılar Büyükhan’dan.
Tarif ettiğimiz, önerdiğimiz yerleri ziyaret ettiler mi; Girne’de bir yılda oluşan imaj, Lefkoşa ziyaretiyle birlikte değişti mi bilinmez. Ama hem “getto” algısı, hem de yaşam alanları daraldığı gerekçesiyle Türkiye’den adaya kaçan insanların varlığı tokat gibi yüzümüze çarptı bir kez daha.
(Havadis/7 Ağustos 2018)