“Üniversitelerimizde hukuk eğitimi yetersiz”

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Yaklaşık 60 yıllık hukukçu… Sömürge yıllarından başlayarak avukat, başsavcı, hâkim olarak görev yaptı… Toplumsal mücadele yıllarında yeminli TMT’liler arasında yer aldı… KKTC’nin kuruluşuyla Kurucu Meclis’te bulundu, İçişleri ve Sağlık Bakanlığı yaptı… Ama “hiç sevmem, başımıza ne geldiyse ondan geldi” dediği siyasete bulaşmadı… Ve bugün 85 yaşında hala görev başında Oktay Feridun

Kıbrıs Türkü’nün, hatta adanın saygın hukukçularından. Sömürge yıllarında zor koşullarda İngiltere’de eğitim almış, dönemin birkaç hukukçusundan biri. Avukat, savcı ve hâkimlerin “eli kalem tutan” aydınlar olarak topluma öncülük yaptığı bu yıllarda Türkler kadar Rumlardan da saygı gören birkaç isimden biri Oktay Feridun. Ve saygın, köklü Kıbrıs ailelerinden.  Babası dönemin birkaç eczacısından biri Ahmet Hüsnü Feridun, kayınpederi Hâkim Zekâ Bey, bacanağı İşadamı Şemsi Kazım.

Oktay Feridun 1923 Poli doğumlu. Poli yanında Baf’ta da varlığı olan bir aile. Hatta Baf’taki Afrodit hamamları da aileye ait.

İlkokulu köyünde tamamladıktan sonra dönemin tek lisesi Lefkoşa’daki Türk Lisesi’ne orta eğitim için gelir 1935’te. Bu yıllarda lisenin İslam Lisesi’ne dönüşme sürecine de tanıklık eder.

Lise eğitiminin ardından Öğretmen Koleji’ni kazanır ve dönemin şartları gereği kolej eğitimi için bir yıl öğretmen muavinliği yapar Gemikonağı ve Lefke’de. Böylece 85 yıllık hayatına kısa bir süre de olsa öğretmenliği de sığdırır. Ama sonra öğretmen olmaktan vazgeçer, hükümet memurluğu yapar 4 yıl ve 1945’te hukuk eğitimi için İngiltere’ye gider. İkinci Dünya Savaşı yılları, şartlar zor. Mısır üzerinden maceralı bir gemi yolculuğuyla İngiltere’ye gider. Londra Lincoln’s Inn of Court’da avukatlık eğitiminin ardından 1948’de adaya döner.

Aslında hayali tıp okumaktı, ama babası “arkadan gelen kardeşlerin var, eğitim süresi daha kısa bir okul seç” der ve böylece hukuk okumaya karar verir.

Adaya dönüşünün hemen ardından avukatlığa başlar. Dönemin birkaç avukatından biridir. Meslekteki 5. yılında da hâkimlik teklif ederler. Hem başarılı olması, hem de bu alanda çok ihtiyaç olması nedeniyle… Önce tereddüt eder; çünkü toplumun en onurlu işlerinden hâkimlik kolay değildir. Kaza Mahkemesi Başkanı Zekâ Bey’in de teşvikiyle kabul eder ve 1952-1960 arasında hâkimlik yapar. 1960 ortaklık cumhuriyetinde ise Başsavcı Yardımcısı olur. Ortaklık cumhuriyetinin ilk Türk başsavcısı. Ortaklık cumhuriyetinin dağılmasının ardından da bu görevi 1977’de emekliye çıkana kadar sürdürür.

Hâkim Zekâ Bey’in kızı Gülten Feridun ile 1950’de evlenen Oktay Feridun, aynı yıl Lefkoşa’da ev yapar. Ve o günden bugüne aynı evde oturmaya devam eder.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

TÜRK İŞLERİ KOMİSYONU… TMT ÜYELİĞİ… KURUCU MECLİS VE BAKANLIK

Oktay Feridun, 1948’de kurulan ve yaklaşık bir yıl süre görev yapan Türk İşleri Komisyonu’nun da  sekreterliğini yapar. Komisyon’un başkanı Hâkim Zekâ Bey’dir. İngiliz sömürge yönetimine sunduğu kapsamlı raporla bağımsız mahkemelerin kurulmasından kadının seçme hakkına, evlenme yaşının yükseltilmesinden nikâh öncesinde 15 günlük duyuru süresine kadar Kıbrıs Türk hukuk tarihinde önemli yer tutan kararların alınmasında tarihi rol üstlenen komisyonun bugün Rauf Denktaş’la birlikte hayatta olan 2 üyesinden biri olarak tarihe tanıklık eder.

TMT’de de yeminli üyelerden biri olarak mücadeleye hizmet verir Oktay Feridun. Dr. Küçük’ün dairesindeki bir “nüve”de görev yapar, yazışmalara yardımcı olur. “Arazide görev yapmadım, silah kullanmadım, hep masa başında” diyor, ama evinin altında, eşinden habersiz silah sakladığını da ekleyerek…

Ortaklık cumhuriyetinin dağılmasının ardından Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) dönemi de dâhil başsavcılık görevini sürdüren Oktay Feridun, 1977’de emekli olur. Ve avukatlık yapmaya başlar.

KKTC’nin kuruluşuyla 1983’te kurucu meclis üyeliği yapar, dönemin Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ın kontenjanından. Aynı yıl kurulan Nejat Konuk hükümetinde İçişleri ve Sağlık Bakanı olarak görev alır ama kısa sürede istifa eder. Yaklaşık 2 yıl devam eden Meclis üyeliği süresince 5 ay da meclis başkan yardımcılığı (1985 Şubat-Temmuz) yapar. 

SAĞLIK YASASI BENİM KADAR ESKİ…

“Siyaseti hiç sevmedim, hiç bir partiye katılmadım…” diyerek 1983 yılında bakanlıktan kısa sürede istifasıyla ilgili detaylara girmekten kaçınan Oktay Feridun, aradan 25 yıl geçmesine karşın hala gündemde olan, hala tartışılan hekimlerle ilgili “tam gün” yasasının bakanlık döneminde hazırlandığını da anımsattı. “Kötü yönetimler ve particilik” nedeniyle ülkede icraat yapılamadığını anlatan Feridun, “Bakan oldum, baktım iş yapamıyorum. İşimi, görevimi yapamadıktan sonra o koltukta ne işim var! Hizmet veremeyeceğimi anlayınca istifa ettim” diyerek düne, bugüne göndermeler yaptı.     

Bilge ve mütevazı Kıbrıslı tavrıyla Sömürge yıllarından bugüne irdelemeler yapmaktan da kaçınmadı.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

BAŞIMIZA NE GELDİYSE SİYASETTEN

“Bizler çok zor şartlarda yaşadık, çok zor şartlarda eğitim aldık, çocuk büyüttük, çalıştık. Kıbrıs Türkü’nün neler yaşadığını, 30 KL maaşla yaşamanın ne demek olduğunu, imkânsızlıkları o günleri yaşamayanlar bilemez. Ama buna rağmen bu halk dönemin en ileri halklarından, toplumlarından biriydi. Modern, eğitimli, aydın, saygın bir toplumduk. En iyi, en saygın hâkimler de Türklerdendi. Şimdi ne oldu da Rumlar ilerledi, biz olduğumuz yerde kaldık, hatta geriledik. Daha çok imkân ama gerileme! Bence başımıza ne geldiyse particilikten geldi. Erken başladık particiliğe, hazırlıklı olmadan ve çok zarar verdi bize.”

MECLİS GÖREVİNİ YAPMIYOR

“Hukukun kaynağı” dediği Meclis’in görevini yapmadığı inancını da dile getirdi Oktay Feridun…

“Hukukun kaynağı meclistir. Ama bugünkü meclise baktığımızda başta muhalefet olmak üzere görevini yapmayan bir meclis var. Muhalefet görevi verilen milletvekilleri meclis çalışmalarını boykot ediyor. Geri kalan gereken özeni göstermiyor. Oysa kanun yapmak ciddi iştir. Bir bakıyorsunuz hiç tartışılmadan, bir sürü hatalarla, toplumun yapısı dikkate alınmadan kanun yapılıyor. Çok zayıf Meclis.”

Tüm mesleklerde olduğu gibi hukukta da ülke yapısının ve kültürünün önemine dikkat çeken Feridun, ülke gerçeklerine uymayan yasaların uygulamada yaşama şansı olmadığını, tıkanmalara yol açtığını anlattı. Aile Yasası’nı örnek gösteren Feridun, “Bu yasada ülke gerçeklerine uymayan mülkiyetle ilgili düzenlemeler nedeniyle tıkanmalar, sorunlar yaşanıyor” dedi.

Türk İşleri Komisyonu’nda çalıştıkları dönemde köy köy, sokak sokak gezerek halkın sorunlarıyla ihtiyaçlarını belirlediklerini ve ona göre hukuki düzenlemeler yaptıklarını veya önerdiklerini de anımsattı. Bugünün hukukçuları ve milletvekillerine, sömürge koşullarında çalışan Türk İşleri Komisyonu’nun çalışmalarını araştırmalarını önerdi.

Geçmişin aksine hukukçuların günümüzde en az etkili meslek grupları arasında yer almasının da meclisin yapısında etkili olduğu inancında…

“Hukukçular, avukatlar, hâkim ve savcılar her zaman toplumların en saygın meslek gruplarıdır. Geçmişte bizde de öyleydi. Hukukçular her zaman toplumsal olaylarda ön planda yer alırlardı. Hatta öncülük yaparlardı. Biz böyle gördük ve böyle de olmalı. Ama günümüzde hukuk çevreleri toplumsal konularda yeterli ağırlığı koyamıyor. Meclis’teki milletvekilleri arasında tek bir hukukçu yok, sadece bir hukukçu bakan var.”

HUKUK FAKÜLTELERİ NEDEN KENDİ TARİHİNİ ÖĞRETMİYOR

Genç hukukçulara daha iyi formasyonla yetişmeleri, memleket ve dünya meselelerine ilgi göstermeleri, dil öğrenmeleri ve ülkenin tarihini iyi bilmeleri önerisinde bulunan Oktay Feridun, ülkedeki hukuk fakültelerinin Kıbrıs Türk hukuk tarihini okutmamalarının büyük eksiklik olduğunu da anlattı…

“İngiltere’de okursunuz İngiliz hukukunu, Almanya’ya gidersiniz Alman hukukunu öğrenirsiniz. Bizde o kadar üniversite, o kadar fakülte, niye kendi hukuk tarihimizi okutmazlar hala anlayamadım. Türk Cemaat Meclisi’ni, Türk İşleri Komisyonu’nu, buralarda alınan kararları, resmi gazeteleri bilmeden nasıl hukukçu olursunuz! Çok söyledim, çok yazdım, kimseye anlatamadım.”

HALA MESAİ YAPIYOR

Oktay Feridun bugün 85 yaşında. “Artık yaşlandım, mahkemelere çıkamam. Hâkimler çocuğum, hatta torunum yaşında” diyor ama “mesai” saatlerini de hiç aksatmıyor. Her gün düzenli olarak kendi adını taşıyan büroda mesai yapıyor. İşin başında damadı Avukat Serhan Çınar. O da damadı ve bürodaki diğer avukatlara bilgisi, birikimiyle yardımcı oluyor, yol gösteriyor.

3 kızı, 6 torunu, hep gülen Kıbrıslı yüzüyle yeni nesillere inat hayatından da memnun…

“Yaklaşık 60 yıllık hukukçuyum. ‘Avukatlar yalan yapar’ derler. Avukatlık, hâkimlik, savcılık, bakanlık yaptım. Hiç haksızlık yapmadım. Yalan söylemedim, doğru bildiğim yolda yürüdüm. Geriye dönüp baktığımda, vicdanım çok rahat…”

(TAK/27 Temmuz 2008)

Bir Cevap Yazın