Mağusalılara hep “gargacı” dendi. “Garga” neredeyse kentin resmi amblemi haline geldi. Yıllardır, hatta belki yüz yıldır kullanılan bu lakabın nedenini Mağusa Öyküleri’nde bulduk:
“Mağusalılar geçmiş yüzyıldan beridir ‘gargacılar’ olarak bilinir.
Eskiden adada pek çok insanımız ve birçok kentimiz lakapları ile anılırlardı. Mağusalılar ise geçmiş yüzyıldan beridir gargacılar olarak bilinir. Birçok kentlimiz bunun nereden geldiğini bilmese de bunu kabullenmiş durumda. Geçmişteki gibi buna tepki koymak yerine artık kentimizin garga ile anılması bizi üzmüyor, bilakis mutlu ediyor. Kentin sarı yeşilli spor kulübü Mağusa Türk Gücü gargayı görsellerinde kullanırken, taraftar grubu kendisini Ultra Crows olarak adlandırıyor. Mağusa Belediyesi kimi yerlerde garga amblemini kullanmaya başlamıştır. Fakat bu gargacılık nereden geliyor Mağusa’ya dediğimizde geçmiş yüzyıldan kalanlar buna kendilerince izahat getiriyorlar.
Geçmiş yüzyılın ortaları, özellikle II. Dünya Savaşı yılları sadece kentimizde değil adada da büyük bir kıtlığın ve fakirliğin yaşandığı dönemdi. Her şeye rağmen Mağusa’da liman ekonomik çarkın döndüğü yerdi. Buraya gelen gemilerdeki tayfalar, misafirler ve liman işçileri sıklıkla meyhanelere uğrarlardı. Meyhane kültürü, kentin önemli geleneklerindendi. Kentin girişindeki Akkule kapısından Desdomana Parkı’na kadar olan yolların üstünde sağlı sollu meyhaneler vardı. Tatlı kırmızı (sweet) ve beyaz stergo (dry) şarabın yanında onların karşımından elde edilen gokkineli (kırmızımtırak) şarap ve Hacı Pavlu’nun (Haggipavlu) tek yıldızlı (monastero) beyaza çalar renkli konyağı en çok içilen içkilerdi. Meydana yakın olan Sinan Paşa Yolu’nun içinde bulunan Aşçı Hasan’ın ve Foki’nin meyhanelerinde güvercin palazı yerine meze olarak akşamcılara garga verildiği halen dilden dile söylenmektedir. Kentte yenilen gargalar daha çok hisarlarda ve hendekte bulunan, yeşillik yiyen küçük simsiyah gargalardı!
İşte o günlerden günümüze gargalar ve gargacılık da bizlere yadigâr kalmıştır.”
Geçtiğimiz ay yayımlanan, bugün de Lefkoşa’da tanıtılan Okan Dağlı/Dervişe G. Kutlu/Selma Gürani imzalı kitapta sadece garga’nın hikayesi değil, Namık Kemal’den Othello ve St Nikolas’a, Kornaro’dan Desdemona’ya Mağusa’nın gizemli tarihi, notlar, öyküler ve çizimlerle anlatılmış.