Yunanistan’da mültecileri ziyaret etti, Portekiz’de 2 yıl yaşadı, Bolivya’ya uzandı
Hakan Çoban, 25 yaşında bir genç. Mağusa doğumlu. Doğduğu kentin de, ülkenin de sınırlarını zorlayanlardan. Sınırlara sığmayan yeni nesil gençlerden. Yaşından fazla yaşanmışlığı olanlardan. Gezgin ruhlu. Üniversitede Suriyeli gençlerle tanışınca, mültecileri ziyaret etmek için sırtına çantayı vurup Yunanistan’a gitmiş mesela. Ardından, Kıbrıslı Türk gençlerin yeni kolonilerinden Portekiz. 2 yıl yaşamış Portekiz’de, çobanlık bile yapmış. Sonra Bolivya. Burada kaza geçirince mola vermiş gezgin hayata. Şimdilerde, Avrupa Parlamentosu seçimlerine hazırlanan Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek’in asistanı.
“Gencecik yaşında çok şey yaşamışsın” diyorum; “Tam aksi, gezdikçe daha hiç yaşamadığımı fark ediyorum” diyor. “Gezdikçe küçüldüm, okyanusta balık bile olmadığımı fark ettim.”
Neden Portekiz?
Röportaj için buluştuğumuz Zephyr Cafe’ye çiğ badem ve su termosuyla geldi Hakan. Çünkü aynı zamanda bir vejeteryan. “Sağlıklı beslenmek zorundayız” diyor. Voleybol ve tenis oynuyor, dans ediyor, tiyatro ve halk dansları geçmişi de var.
Tanışmamamıza rağmen, röportaj için neden ilgimi çektiğini izah ettim önce. Belki benim de gezgin ruhum nedeniyle, belki gencecik yaşında yaşadığı tecrübelerin birçok gencin ortak duruşunu ifade etmesinden, ama en fazla da Portekiz’de yaşama artan ilginin nedenlerini merakımdan.
İngiltere’yi, Almanya’yı, Amsterdam’ı, Barcelona’yı biliyoruz da, Portekiz Kıbrıslı Türkler için yeni bir destinasyon. Hatta burada Kıbrıslı Türklerden koloni oluştuğu bile söyleniyor. Neden?
“Çok sayıda Kıbrıslı Türk’ün, gençlerin, hatta ailelerin Portekiz’e yerleşmeye başladığı doğrudur. Kültürel benzerlik yanında birçok neden var. En önemlisi Türkçe bilen insanlara ihtiyaç var ve iyi maaşla kendi dilinde çalışma imkânı buluyor gidenler. Vergilerin düşük olması da etken. Türkçe bilen ararken Türkiyeliler yerine Kıbrıslı Türkleri tercih ediyorlar, çünkü AB vatandaşlığı var. Çalışmak için İngilizce bilmeye de gerek yok. Birçok işte Kıbrıslı Türkleri görebilirsiniz artık oralarda. Sayıyı bilmiyorum ama çok. Yönetici olarak çalışanlar da var. Facebook’un bu ülkedeki yöneticilerinden biri Kıbrıslı Türk örneğin.”
Çobanlık da yaptı
Senin gidişin nasıl oldu?
“Ben hep gezgin ruhlu oldum. Sürekli keşfetmek isterim. Üniversitede Suriyeli arkadaşım olunca, mültecileri görmek için Yunanistan’a gittim. Sonra Portekiz-İspanya turu yaptım bir ay. Portekiz’de Kıbrıslı arkadaşlarla tanıştım. Oraya yerleşmeye karar verdim. Gittim, 2 yıl kaldım. Kıbrıslı arkadaşların yanında kaldım önce, 3 ay şişme yatakta yattım. Sonra bir programa katıldım, kalacak yer ve yemek karşılığında günde 5 saat çalışma zorunluluğu vardı. Ben çobanlığı tercih ettim. Porto yakınlarındaki kırsal bölgede keçi baktım. Sonra turizm sektöründe, call-center merkezinde Türkçe dilde hizmet verdim. Çok insan tanıdım, anne/kardeş dediğim dostlarım, arkadaşlarım, tanıdıklarım oldu. Muhteşem bir tecrübe oldu.”
Bitlendim, kenelendim, yılmadım
Niye ayrıldın Portekiz’den?
“Gezgin ruhum nedeniyle. ‘Sırada ne var’ dedim, Bolivya ilgimi çekti. Tek yön bilet aldım. Burada iş karşılığı bir hostel’de kaldım. Bir antropologla bir ay gezdim, fotoğraf çektim, insanlarla konuştum. Bitlendim, kenelendim ama pes etmedim. Dünyanın en tehlikeli yolu olarak nitelenen, dağ içinde, şelaleler arasından geçen La Paz-Amazon yolunda bisiklet grubuna katıldım. Ölüm yolu diye nitelenen bir bölge. İnanılmaz bir tecrübeydi. Ama yolun bitimine 5 dakika kala kaza geçirdim. 4-5 yerden vücudumu kırdım. Ve bu kaza nedeniyle geçtiğimiz yılın sonunda eve döndüm. Gezginliğe ara vermek zorunda kaldım.”
Asistanlık da gezginlik
Sırada ne var?
“Yaralarımın, kırıkların iyileşmesiyle yeni planlar yaparken, Niyazi Kızılyürek’in asistanlığı için teklif aldım. Bu nedenle kaldım, ara verdim. Şimdi 26 Mayıs’taki Avrupa Parlamentosu seçimlerine hazırlanan Niyazi Kızılyürek’le adım adım Kuzey ve Güney Kıbrıs’ı geziyoruz, basın ve diğer organizasyonlarıyla ilgileniyorum. Bu kampanya benim için muhteşem bir tecrübe. Bu da bir keşif benim için. Kendimi, ülkeyi, siyaseti tanıma bakımından. Çok keyif alıyorum ve çok şey öğreniyorum.”
Gezdikçe küçüldüm
“Genç yaşta çok şey yaşamışsın, yaşından fazla yaşanmışlığın var” diyecek oldum, “Tam aksi” dedi Hakan. “Gezdikçe küçüldüm, aslında hiçbir şey görmediğimi, okyanusta balık bile olmadığımı fark ettim. Öte yandan dünyanın merkezi olmadığımı, ama dünyanın benim merkezim olabileceğini fark ettim. Vizyonum gelişti. Farklıya, farklılıklara saygılı olmayı öğrendim. Kendimizi abartmanın, dünyanın merkezi sanmanın da; her sorunu sadece Kıbrıs’ta yaşanıyormuş sanıp abartmanın da dar görüşlülük olduğunu fark ettim. Irkçılığın da, homofobik hallerin de sadece bizim değil, global sorunlar olduğunu gördüm. Ve gezdikçe kendimi bir kaplumbağa gibi hissettim. Kaplumbağa büyüyünce açık denizlere açılmazsa ölür. Ama doğduğu sahile doğurur. Ben de hep gezgin, hep keşfetme arzusunda ama sığındığım liman hep ülkem, ailem…”
Hayallerim önüne set koymadılar
Kıbrıslı aileler çocuk delisi, korumacı. Ailesi bu kadar çılgınlığa ne diyor?
“Hiç karşı çıkmadılar, yapamazsın demediler, hep teşvik ettiler. Aile konusunda çok şanslıyım. Maddi sorunlarımız var, paramız yok dediler ama hayallerimin önünde set kurmadılar. Hiç yargılamadılar. Hep sığınağım benim onlar. Hâlâ öyle. Bolivya’da, Portekiz’de yaşarken gözlemlerimi en fazla annem-babamla paylaştım. Makaleler yazıp gönderdim. Son kaza yaptığımda babamla paylaştım, ‘gel iyileş, yine gidersin’ dedi. Annem buraya gelince öğrendi, tek söylediği ‘canın çok acıdı mı’. Nasıl gidersin, nasıl yaparsın demedi. Hem ailem, hem arkadaşım onlar. Böyle olduğu için de her şeyimi paylaşıyorum. Annem efsane benim için, şarj kaynağım.”
Üniversitenin ilk yılında başarısızlığına rağmen pes etmemesinde de ailenin rolü olduğuna inanıyor…
“Namık Kemal Lisesi’nde okurken çok aktiftim. İki toplumlu çalışmalar, kamplar, tiyatro, folklor… Mezun olunca DAÜ Uluslararası İlişkiler bölümüne girdim. Tek kelime İngilizce bilmiyorum. Sosyal aktivitem de çok. Hazırlıkta 5 dersin 4’ünü geçemedim, kaldım. Bölüm değiştirmek istedim, maddi açıdan sorun olur diye ailem karşı çıktı ama ‘yoğunlaş, çalış, yaparsın’ diye teşvik ettiler. Ben de öyle yaptım. Bütün faaliyetlerimi dondurdum, derslere yoğunlaştım ve 4 üzerinden 3.62 ile mezun oldum.”
Bedelli de olsa hayır
Gezgin ruh yanında Portekiz veya diğer ülkelere ilgide askerliğin, çözümsüzlüğün etkisi yok mu?
“Çok. Portekiz’de yaşayan erkek arkadaşların hemen hemen tümünün ana sorunu askerlik. Kıbrıs’a dönün ve bir yılınızı bize verin diyor politikacılar. Veya paranızın bir kısmını. Ben ne bir yılımı, ne de paramı vermek isterim. Gençliğimin en verimli, üretken dönemini askerlik yaparak geçirmek istemiyorum.
Kıbrıs sorunuyla da bağlantılı bu durum. Ben ve benim neslimden birçok genç için mental sınır yok. Ben Kıbrıs’ı sınırsız yaşarım. 14 yaşımdan beri iki toplumlu, çok toplumlu etkinliklere katılırım. Rum, Maronit, Ermeni, her kökenden arkadaşım var. Mental sınırlarımız yok. Dilerim en yakın zamanda fiziksel sınırlar da kalkar.”
(Havadis/29 Nisan 2019)