“Herkes gider Mersin’e, biz tersine” misali sezon dışı tatilleri, seyahatleri sevdim hep. Bölgesine göre nisan/mayıs veya eylül/ekim ayları. Hem ulaşım, hem gidilecek yerin keyfini çıkarmada önemli çünkü. Tüm deneyimler de, bu tür seyahatlerin daha tadımlık olduğunu gösterdi.
Son seyahatte de tercihimiz aynı oldu. Mayıs ayının son haftası, bayram tatilinin hemen öncesi. Bu kez rota Bodrum. Hani herkesin kalabalığı, gürültülü eğlenceleri, ünlülerle andığı Bodrum. Sezon dışında gidince bu genel kanaatin dışında bir başka Bodrum’un mümkün olduğunu gözleme imkânı bulduk. Veya bir başka değil de ruhunu, özünü, gerçek Bodrum’u yaşama imkânı. Koyları, daracık sokakları, cemile çiçekleri (begonvil), huzuru, eğlencesi, medeniyeti, güvenli sokaklarıyla ve hatta kalabalık içinde kaybolmadan insan dokusunu tanıma olanağı.
Havaalanı olmasına karşın Ercan’dan uçuş olmadığı için İzmir bağlantılı gittik Bodrum’a. Bir saat civarı Ercan-İzmir. Ama esası ondan sonra. Çünkü İzmir’den Bodrum’a da otobüsle yolculuk yaptık. Yaklaşık 3.5 saat. Yolda “obilet.com” üzerinden on-line bilet almanın avantajıyla zaman kaybetmeden otobüse bindik. İşin ilginç yanı, otobüs hizmetindeki kalite. İnsana uçak yolculuğunu aratmayan konfor, doğrusu hayret etmemize neden oldu. “1.5 dakika sonra hareket ediyoruz” diyen görevliyi inandırıcı bulmamıştım açıkçası, “ancak Londra’da böyle dakiklik olur, Türkiye’de nerdeee” gibisinden kendi kendime de söylenmedim değil! Ama haksız çıktım, gerçekten 1.5 dakika sonra hareket ettik. Sürücünün yol ve trafik kurallarını harfiyen gözetmesi, otobüsteki servis, film izleme/müzik dinleme olanağı, duraklardaki dakiklik Türkiye’de hızla artan hizmet kalitesi konusunda inancımı artırdı açıkçası. Ve o coğrafyada hizmette sınır olmadığını hatırlattı yeniden.
Yaklaşık 3.5 saatte ulaştık Bodrum’a. Kalacağımız yere gitmeden oto garda bir nefes için aldığımız Türk kahvesiyle birlikte verilen “fal” ikramı Bodrum’un ilk güzelliği oldu. Zarif notçuk şeklindeki fal kağıtçıkları, doğrusu hızla artan cafe’lerimize esin kaynağı olabilecek bir ayrıntı. Hayatın sırrı ayrıntı zaten…
Bodrum’da, “airbnb” üzerinden kiraladığımız bir evde kaldık. Bodrum’un ilk sitelerinden birinde. Ayrılırken, Sezen Aksu gibi ünlülerin de yazlıklarının olduğu site olduğunu öğrendik. Sezon dışı olduğu için yerleşik sakinlerinin kaldığı, Egeli kadınların tatlı kahkahalarıyla çınlayan bir site. Gürültüden uzak, kent merkezine 10 dakika yürüyüş mesafesinde. Bölgesine, yerine, konumuna, büyüklüğüne göre birçok seçenek arasında bu evi tercihimizin en önemli nedeni de, merkeze yakınlığı yanında, insan dokusunu da barındırmasıydı zaten.
İnişli çıkışlı daracık sokakları, sahilleri/plajları/limanları, medeni insan yapısı, farklı kültürlerin izleri, el işleri, Ege kentlerinde yaygın olan kadın esnafı, Halikarnas’ı ile ünlü Bodrum’u gezmek için 1.5 gün yeterliydi. Kale, dünya harikası olarak listelenen mozole, antik tiyatro ve renkli gece hayatıyla sınırladık Bodrum turunu. Deniz müzesi, Zeki Müren Sanat Galerisi de eklenebilirdi ama 3.5 günlük tatilde maksimum çeşitliliği tercih ettik.
Yakın köy veya beldelerden hangisini tercih edelim derken, ev sahibimizin önerisiyle tercihimizi Gümüşlük’ten yana kullandık. İyi ki dedirten bir tercih. Doğa harikası, bakir, henüz betonlaşmanın ulaşmadığı, denize sıfır Gümüşlük. Kum üzerinde, deniz içindeki masa-sandalyelerde oturarak güneşin batışının izlenebileceği bir cennet. Ünlü Kardak kayalıklarına neredeyse yüzme mesafesinde, bohem hayatın hâkim olduğu, ruhu olan bir diyar. Bir dahaki sefere burada konaklamak için gerekli araştırmaları da yaparak ayrıldık Gümüşlük’ten.
Geçtiğimiz yıl Çeşme tatilinden edindiğimiz deneyimle, bir de Yunan adalarına ulaşım imkânlarına bakalım dedik. Nasılsa bir gün daha var. Kısa bir araştırmayla, buradan günübirlik birçok Yunan adasına ulaşım imkânı olduğunu öğrenmek zor olmadı. En yakın olan KOS’u tercih ettik. Feribotla yaklaşık 45 dakika. Kişi başı 20 Euro. Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportumuz nedeniyle vize sorunu da yok.
Minik bir ada KOS, belki bizim Mağusa gibi. Plajları, denizi, yeşiliyle ünlü. Çok yoğun turist ağırlıyor. Turistlerin bisiklet veya motosikletle gezebileceği kadar küçük bir adacık. Anakara/Yunanistan’dan fazla Türkiye/Bodrum’la irtibatlı gibi. Hatta ağır hastalar anakara yerine, ambulans gemilerle Bodrum’a taşınıyormuş mesela buradan.
Biz KOS’ta araba kiralamayı tercih ettik. Çünkü adanın dağ köylerinden TİGAKİ ve ZIA’ya gıtmekti amacımız. Tigaki’yi turladık, esas durağımız Zia oldu. Yolları taş, turistik, şirin dağ köyü Zia, manzarası, doğası, restoranları ile ünlü. Tipik bir Akdeniz köyü. Yemeğimizi, hasır sandalyelerde kahvemizi alarak, adayı turlayarak tamamladık bu unutulmaz seyahati.
Ukraynalı ve Rus turistlerin çoğunlukta olduğu, aralarında Türklerin de bulunduğu Bodrum-KOS seyahati sırasında bir “detay”, Bodrum gümrüğündeki bir not ise bize konumumuzu hatırlattı. Birey olarak dünyalı gibi dünyayı gezerken, toplumsal konumumuzu. “Pasaportunda KKTC giriş damgası olan Türk vatandaşları Yunanistan’a seyahat edemezler. Tespiti halinde Yunan makamlarınca ceza uygulanmaktadır” yazıyordu notta!