“Kör noktalarımı bulup temizledim, maskelerin yükünden kurtuldum… Asla vazgeçmeyin”
Sağlık sorunlarıyla, özellikle kanserle ilgili röportajlar en zor olanlardır. Neyi, nasıl sorarsınız, kırar mısınız, yanlış yapar mısınız kaygıları ön plâna çıkar çünkü. Yine aynı ruh haliyle gittim röportaja. Tanıyorum ama uzaktan, yakınlığım yok. Soru sormadan, sadece dinlemeye hazırlandım. Öyle de oldu, yaklaşık 2 saat dinledim. Ama zaten sormaya gerek yokmuş. Kanserini, kemoterapinin 20 yıl geçmesine rağmen hâlâ süren etkilerini anlattı, 30 yıldır taşıdığı protezini sormadan gösterdi, ‘fotoğrafını çek’ dedi hatta. Bu noktadan sonra kaygılarımı aşınca, ‘maske mi yoksa gerçekten bu kadar rahat mı’ diye sordum cesaretle. “Yıllarca maske taktım, iyiymiş gibi yaptım ama artık gerçekten iyiyim. Kör noktalarımı bulup temizledim, maskelerin yükünden kurtuldum” dedi. İnsanın mücadele azminin, yaşam enerjisinin simgesi sanki…
Bilinen, tanınan bir sima veya isim İlgen Bağcıer. 13 yaşında kanserle tanıştı, bacağını kaybetti, kanser 5 defa da akciğerini ziyaret etti. Yani 6 yılda 6 ameliyat oldu. Protez bacakla yaşamaya alıştı. Tüm bunlar lise eğitimi alması gereken yıllarda, genç kızlık döneminde yaşandı. Buna rağmen liseyi tamamladı, pes etmedi üniversiteye gitti. DAÜ İletişim’den dereceyle mezun oldu. Yeni hayatına alışmaya çalışırken bu sefer de babasını kaybetti.
“Geriye dönüp baktığımda nasıl altından kalktım diye kendime sorduğum çok olur. Pes ettiğim, pes etme noktasına geldiğim çok oldu. Ama sanırım ailem, çevrem, arkadaşlarım, el uzatan insanlar çok güç verdi. Ben pes ettim, onlar etmedi. Şimdi geri dönüp baktığımda iyi ki pes etmemişim. O yüzden insanlara asla vazgeçmeyin diyorum hep. Doktorların karamsar olduğu, umut vermediği noktada bile vazgeçmeyin.”
Erdener Market aile azminin örneği
Evdim kökenli bir ailenin kızı İlgen. Evdimlilerin yerleştiği Çatalköy’de 1976’da doğmuş. Baba Nihat Bağcıer, uzun yıllar Personel Dairesi müdürlüğü yaptı. Anne Nilgün ise, Girne bölgesinin ilk marketlerinden Erdener’in sahiplerinden. Aileyi, anneyi, marketi anlatırken, sanki mücadeleci kişiliğinin, girişkenliğinin kaynağını tanımlar gibiydi.
Evdim’de bakkallık yapan aile (İmam Efendi), Çatalköy’de de devam etmiş. Evdim’de büyük dede, Çatalköy’de dede açmış bakkalı ve o da kızlarına devretmiş. İlgen’in annesi dâhil 4 kızına. Nilgün, Refiye, Fezile ve Pembe. Ve 4 kız kardeş küçük bakkal dükkânından marketi yaratmışlar. Daha 1990’lı yıllarda. Erdener Market kuş uçmaz kervan geçmez bölgede açıldığında, deli demiş hatta insanlar. Bölgenin 10 yılı bulmadan adanın en yoğun bölgesi olacağını kimse kestirememiş doğal olarak. Ve Girne-Çatalköy anayolu üzerindeki Erdener Market, İlgen’in küçük kardeşi Aytekin’in de katılımıyla, 4 kız kardeş tarafından bugünlere taşınmış.
“Cesur ve girişken, efsane gibi kadınlar onlar. İşin gelişmesinde olduğu kadar bana da yaşam mücadelemde hep motivasyon oldular” diyor İlgen.
Ayağımla barıştım, maskelerden arındım
Yıllardan beri engellilere sembol haline geldi, yüksek topuklu protez ayağıyla fotoğraflara, fotoğraf yarışmalarına konu oldu, hatta mankenlik yaptı. Bu iyi görünme halleri, hep mutlu görüntü, protez ayağa yüksek topuk yorucu değil mi?
“İnsan bir şeyi eksik olunca, başka bir şeyle onu örtmeye çalışır. Eksikleri kapatmak için beynin farklı yönleri çalışır. Bu herkeste böyle herhalde, bende de öyle oldu. Hep başarı odaklı oldum, her şeyde başarılı da oldum. Hep kendimle barışık, protez ayağımla kavgasız gibi bir görüntü verdim. Aslında bunun çoğunlukla maske olduğunu sonradan fark ettim. Maskeler de ağırlık yapıyor. Kendi kendimi eğiterek, profesyonel eğitimlere katılarak aşmaya çalıştım. Kişisel gelişim eğitimlerine odaklandım. Ve son katıldığım bir eğitimin ardından maskelerimden arındım. Eğitim, dönüm noktası. Son 3-4 yıldan beri kendimi buldum, daha rahatım. Ağrım varsa ağrım var diyorum. Uzun süre kemoterapi almanın etkisiyle ciltte devam eden sorunları saklamıyorum. İlle de yüksek topuk değil, canım istediğinde giyiyorum. Ve çok daha iyiyim. Maske olarak değil, gerçekten kendimle, ayağımla barıştığımı hissediyorum.”
Yaşamla bağın sorgulandığı zamanlar
Çatalköy İlkokulu’nun ardından Girne TMK’da okuyan İlgen Bağcıer, kanserle 13 yaşında tanışmış. Ortaokulun sonunda. Dizinde ağrıyla başlamış. Basketbol, voleybol, taekwando gibi bir dizi sporla uğraşmasına bağlamışlar önce, yorgunluk sanılmış. Ağrılar devam edince adada, Türkiye’de İngiltere’de tetkikler, tahliller sonunda “osteosarkoma” teşhisi konmuş. Kemikle kaslar arasında görülen bir kanser.
İngiltere’de oldu ameliyatı, kanserden kurtulması için ayağı kesildi. İlkinde yaklaşık 1.5 yıl kesintisiz orada kaldı. Sonra arkası geldi, protez yanında kanserle uğraşmaya devam etti. Çünkü metastazı var kanserin. 5 defa yaşadı bunu da, 5 ayrı ameliyat daha geçirdi. Göğsünde, sırtında ameliyat izleri 30 yıldan beri hâlâ duruyor. Ama o yine de iyimser, “kötü bir kanser ama tek avantajı metastazı sadece akciğerde görülüyor” diyor.
Bir yandan ayağını kaybetmiş, protezli yeni bir hayata adapte süreci, diğer yandan sürekli kanserle, kemoterapiyle uğraşma… Neler yaşadığını, nasıl ağır bir tedavi süreci geçirdiğini sormaya çekindim açıkçası. Hani söylemez, anlatmaz değil; tekrar yaşatmamak için.
“Hem ameliyatlısınız, ayağınızı kaybettiniz; hem kemoterapi alırsınız. Ağır tedaviler. Yaşamla bağınızın kalmadığına inanırsınız. Su bile içemezsiniz. Öylesine insanı savuran dönemler. Benim çocuk denecek yaşta genç olmam hem dezavantaj, hem avantaj oldu belki. Bir de etrafımda oluşan sevgi sarmalı. Annem, babam, ailem hep yanımda oldu. Bana da, anne babama da psikolojik destek verildi. İngiltere’de hastanede kaldığım sürede her gün yemek yapıp gelen, neşeyle beni hayata bağlamaya çalışan insanlar vardı. İkinci annem dediğim, annemin yakın arkadaşı Şerife Oscar Konyar mesela. Unutulmaz, inanılmaz katkıları oldu. Tüm aksilikler içinde yine de şanslıydım.”
Ucube gibi bakarlardı
Protez ayakla yaşama nasıl alıştı?
“Alışmak kolay değil. Başlangıçta insanlar size ucube gibi bakar. 30 yıl önceden bahsediyorum, bugünkü bilinç, farkındalık ve imkânlar yoktu. Kendi kendinizi eğitmeniz gerekir. Bir anda alışkanlıklar, yaşam şekli değişiyor doğal olarak. Ayağımın kesilmesiyle bu duruma hazırlanmamız için psikolojik destek verildi. İngiltere’de ameliyatla birlikte bana ayağımı bahane yapmama, anne-babama da ekstra ilgi, alaka göstermemeleri konusunda eğitim verildi.”
İş hayatında hep başarı odaklı
Üniversite eğitiminin ardından iş hayatına atıldı 2000’de. Dışişleri Bakanlığı Protokol Dairesi’nde, ardından Cumhurbaşkanlığı’nda çalıştı ve son olarak Turizm bakanlığında özel kalem müdürlüğü yaptı.
“İş hayatında zorluk çekmedim, çünkü kendimi hep başarıya odaklamıştım. Herkes bir efor harcarsa ben iki harcaycam ama ille de başarılı olacam. Ve öyle de oldu. Hiçbir görevimde ayağımdan dolayı sorun yaşamadım. Ayağım aksar, ağrır, yürüyemem, yapamam demedim.”
Bisiklet de sürer, dağa da tırmanır
Protez ayağıyla yüksek topuklu ayakkabı giymek yanında araba, bisiklet sürebiliyor, dağa bile tırmanabiliyor.
“Bunları yapabilmemin nedeni, protezin kalitesi. Protezin hidrolik olması, yokuşta/inişte güvenli olması önemli. Bu lüks değil, yaşam kalitesidir. Ve herkesin buna hakkı var. O nedenle devletin desteği artırması gerekir. Devletin verdiği 4 bin Euro’luk destekle protez bulunur ama bu özellikler olmaz. Bu özellikler için 10 katı gerekir bu rakamın. Ucuz protezle kaliteli yaşam şansınız yok. Hatta bunu da taktıramayıp koltuk değneğiyle yaşayanlar var. Bu konularda hassasiyetlerin, farkındalıkların gelişmesi gerekir.”
Boyun uzaması veya kilo değişikliğiyle birlikte protezin değişmesi gerektiğini vurgulayan İlgen Bağcıer, her gün takıp çıkardığı protez ayağıyla ilişkisini de anlattı.
“Başlangıçta çok zorlandım, bezlere sarıp takmalar falan. Sonra yavaş yavaş alıştım. Şimdi çorap giyer gibi. Ancak protez bizim gibi sıcak ülkelerde ciddi sorun. Ayağınız tahriş olur, protezde sorunlar yaşanır. Sıcak hava, kemoterapiden incelen, hassaslaşan derimde de sorun yaratıyor. En son kemoterapiyi 1998’de aldım, 20 yıl önce, ama o kadar çok aldım ki etkileri hâlâ devam ediyor. O yüzden sıcak zamanlarda buralardan uzaklaşmaya gayret gösteriyorum.”
5 günlük eğitim hayatını değiştirdi
Kanserle savaşırken kemoterapi yanında alternatif tedavi yöntemleri de deneyen, bu çerçevede bir dönem vegan da olan İlgen, hastalığa karşı psikolojik destek için de kişisel gelişim yöntemleriyle uğraşıyor.
“Hastalığımın ortaya çıkmasıyla birlikte psikolojik destekler başladı. Sonradan kendim özel olarak bu alanla çok ilgilendim. Yaklaşık 3 yıl önce katıldığım Landmark Forum ise hayatımı değiştirdi. Aydınlanma oldu benim için. Kendimle barışık olduğumu sanırdım, maske olduğunu bu eğitimde fark ettim. Kör noktalarımı bulup temizledim. Eğitim bu kadar önemli yani…”
Asla pes etmeyin
Şimdilerde Engelliler Spor Federasyonu Yönetim Kurulu üyeliği yapan, engellilerle ilgili aktivitelerde misyon üstlenen, kitap yazmaya başlayan İlgen Bağcıer’in kanser gibi travmatik hastalıklar yaşayanlara, engellilere mesajı da var.
“Engelinizi, sorununuzu reddederek değil kabullenerek yaşamak çok rahatlatıcı ve tedavi edicidir. Saklanmayın, paylaşın. Ve önünüze hangi engel çıkarsa çıksın pes etmeyin. Çünkü hayat yaşamaya değer…”
(Havadis/30 Eylül 2019)