“Siyasi mizahla memleketi, dünyayı baş aşağı çevirmeye çalışıyorum. Malzeme çok”
Grafik tasarım okudu, yaklaşık 20 yıldan beri akademisyen. Şimdilerde profesör. DAÜ’de görsel sanatlar bölüm başkanı. Yıllardan beri tasarımları, sanat eserleri uluslararası ödüller aldı. Dünyaca ünlü kataloglara girdi, sergilere katıldı. Aynı zamanda koleksiyoncu; antikaları, paraları, pulları biriktiriyor. Tüm bunları da kimlik odaklı yapıyor; Kıbrıs kimliğinin, kültürünün korunmasına dair gailesi var çünkü. Hatta bu aralar, Kıbrıs’ta üretilen gazozları araştırıyor, kitaplaştıracak. Ama biz onu bu yanlarıyla değil, karikatürleriyle tanıdık, fark ettik. Bizim dört sayfa yazıyla anlattığımızı karikatürize etmesiyle ünlendi. Son 5 yıldan beri sosyal medyadaki karikatürleriyle hep gündem oldu. Foto manipülasyon denen karikatürler. Hatta o kadar ki, gerçek, olay fotoğrafı sanılıp basına konu olan karikatürler. “Siyasi mizah yapıyorum. Dünyayı baş aşağı çevirmeye çalışıyorum. En etkili silah” diyor.
Senih Çavuşoğlu’nun tümü sosyal medyada yayınlanan, zaman zaman gazeteler tarafından kullanılan karikatürlerini röportaj dolayısıyla bir taradım. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, dünya liderleri; herkes var. ABD Başkanı Trump’tan İngiltere Başbakanı Johnson’a, Cumhurbaşkanı Akıncı’dan Dışişleri Bakanı Özersay’a, Rum lider Anastasiadis’ten BM genel sekreterlerine, Venezüella Devlet Başkanı Chavez’den Kraliçe Elizabeth’e; herkes. Gündeme, güncele göre çizmiş. Müzakereleri, koalisyonları, açıklamaları karikatürize etmiş. Türkiye’den para geldi mi, gelmedi mi diye biz sayfalarca yazı yazarken, o bir karikatürle özetlemiş mesela. Veya Başbakan Tatar’ın Londra ziyaretini, Rumların Kuzey’den akaryakıt almasını, konfederasyon tartışmalarını… Gündem neyse, orada bir kolaj. Sadece Türkiye’den gündem, lider, figür yok çalışmaları arasında. Oralarda da malzeme çok ama hiç kullanmamış. Sordum röportaj sırasında, sessizlikle yanıt verdi.
Gündemi takip ediyor, basın özetlerini dinliyor, gazete okuyor
Ada küçük, tanışıklık çok. Karikatürlere alzeme bulmakta sıkıntı çekmiyor mu?
“Hiç malzeme sıkıntısı yok. Aksine çok malzeme var. Hem adada, hem dünyada konu çok. Sadece Kıbrıslı Türk siyasiler değil, Anastasiadis, Trump, Johnson hepsi iyi malzeme.”
Hangi araçların kullanıldığından çok fikirlerin önemli olduğunu, siyasi mizahın ancak fikirle yapılabileceğini vurguladı. “Araçlar, teknikler öğrenilebilecek şeyler. Fikriniz olmalı. Bunun için de gündemi iyi takip etmeniz gerekir.”
Sabah haber özetlerini televizyonlardan izlediğini anlattı. Ama gazete okumaya tutkun. “Sosyal medyadan değil, elime gazeteyi alarak okumak isterim” diyor. Zaten karikatürlere bakınca, bizim haberci olarak kaçırdığımız birçok detayı yakaladığını görürsünüz. Başbakan Meclis’te ne demiş, koalisyon neden bozulmuş, Trump hangi sivri açıklamayı yapmış, Johnson’un saçları bugün nasıl; karikatürlerden izleme olanağı var.
Rum lider Anastasiadis de en iyi malzemelerinden. Bu nedenle karikatürleri sürekli Rum medyasına gündem oluyor.
Bazı karikatürleri olay fotoğrafı sanılıp kullanıldı dönem dönem. Hatta bir defasında, “görüşmede Eide de mi vardı” diye liderlere soru da soruldu. Çünkü müzakerelerle ilgili karikatürde Espen Eide (BM temsilcisi) arkadan takipteydi.
Küsen, kırılan yok. Hoşgörü var
İncitici, rencide edici olmasa da bu karikatürler hoşgörü gerektiriyor. Tepki alıyordur mutlaka…
“İlginçtir, bugüne kadar tek bir eleştirel tepki aldım. O da bir okuyucudan. Bunun dışında liderlerden, konu ettiğim kişilerden herhangi bir tepki almadım. Bildiğim kadarıyla küsen de yok henüz. Benim amacım zaten rencide etmek değil. Tüm yaşananlara sıra dışı, eğlenceli bir dille yaklaşıyorum. Bunu toplumun özgürleşebilme, bütünsel insan olabilme özlemini ayakta tutabilme adına yapıyorum. Kutsal olanı dünyevileştirip sıradanlaştırıyorum. Dünyayı baş aşağı çevirmeye çalışıyorum.”
Sıra dışı partnerler de etkili
Sıra dışı, anarşist gibi…
“Gibisi fazla, anarşistim. Bütün düzenlere karşıyım, muhalifim. Başka türlü sanatçı, tasarımcı olamazsınız. Siparişle, taleple, biri istedi veya istemedi diye iş yapmam.”
Senih Çavuşoğlu, karikatürlerinin ses getirmesinde, gündem yaratmasında, sosyal medyadaki partnerlerinin de etkisinin büyük olduğuna inanıyor. Örneğin görseli, karikatürü hikâyeleştiren sıra dışı bir diğer isim; Mahmut Anayasa. “O bir kanaat önderi” diyor Senih. “Karikatürlerin gündem olmasında etkisi büyük.”
Dünyada trend, bizde önem verilmiyor
Mesleği grafik tasarım. Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Grafik Tasarım eğitimi aldı. Hacettepe Üniversitesi’nde doktorasını aynı alanda yaptı. Meslekle de bağlantılı karikatürler, foto manipülasyonlar.
“Bağlantılı olabilir de, olmayabilir de. Araç önemli değil, değişebilir. Fotoshop bilmezsiniz, öğrenirsiniz. Ben de sonradan öğrendim. Başka yöntemler, teknikler kullanırsınız. Önemli olan araçtan fazla fikirdir.”
Esas alanı olan görsel sanatlar, tasarım, görsel iletişim gelişen, değişen şartlarda, dijitalin ön plana çıktığı tüm sektörlerde büyük öneme sahip.
“Tüm dünyada, tüm sektörlerde yükselen trend. Görsel sanatların, tasarımın, görsel iletişimin birçok da alt başlığı var. Web tasarımdan fotoshop’a kadar. Ama KKTC’de önemi fark edilmemiş. Düşünün burs vermiyor devlet bu alanda okuyanlara. Bizim fakültede okuyan çok sayıda Kıbrıslı öğrenci var. Ama ‘gereksiz’ görüldüğü için burs programına bile alınmamış.”
Çizgi film, animasyon, oyun tasarım bölümü ilk mezunları veriyor
Yaklaşık 30 civarında ülkeden 400’ü aşkın öğrencisi olan bir bölüm. DAÜ Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarım Bölümü. Bu bölümün başkanı Prof. Dr. Senih Çavuşoğlu.
Bu bölüm uygulamalı, uluslararası ödülleri de var. Uluslararası yarışmalara katılıyor. Gazetelerde, televizyonlarda, reklam şirketlerinde, sosyal medya departmanlarında, web tasarımında, reklam fotoğrafçılığında çalışabilecek gençler yetiştiriyor. Hatta bu aralar çizgi film, animasyon, oyun tasarım bölümü de var. İlk mezunlar yakında.
“Bu bölümler teknolojik dünyaya, geleceğin dünyasına insan yetiştiriyor. Yaratıcı, üretken insanlar, tasarımlar.”
Eğitici oyunlar tasarladı ama…
Tasarımları, sanat eserleriyle uluslararası yarışmalarda dereceler olan, Benetton dâhil uluslararası kataloglara giren, sergilerde eserleri yer alan Prof. Dr. Senih Çavuşoğlu, görme engelliler için eğitici oyuncak da tasarladı yıllar önce. O dönem okul öğrencisi, şimdilerde aynı okulda öğretim üyesi Hare Eminoğlu ile birlikte. Ama ilgilenen olmadığı için üretime geçememiş.
Girne yerle bir… Para var, kültür yok
Şu sıralar Lefkoşa Suriçi’ne yönelik tabela ve yönlendirme işaretleriyle ilgili yeni bir projede Lefkoşa Belediyesi’yle birlikte çalışan Çavuşoğlu’na, Girne’yi sordum. Görsellik, tasarım uzmanı olarak “al, tek yetkilisin, düzenle” deseler ne yapar!
“Yerle bir ederim. 1974 Girne’sine dönerim. Belki 1980’e. Sonrası berbat, şu an berbat ötesi. Bir kente daha fazla kötülük olmazdı.”
KKTC’de genel olarak mimarinin, yapılaşmanın, yolların çok kötü olduğunu, hatta otantik köy kalmadığını anlattı.
“Ayakta tedaviyi geçtik, yataklı tedavi gerekir. Mimari genel olarak çok kötü, estetik yok, yollar berbat. Sistem olmaması yanında değer yargılarının da etkisi çok. Para var, kültür yok. Doyumsuzluk çok. Kocaman binalar yapılıyor, estetik ve işlevsellik yok. Ahmet Bahaeddin gibi bir mimar vardı bu ülkede. Daha çok imkânsızlık içinde inanılmaz estetik binalar yaptı. Şimdi çok iyi mimarlar var, ama sanki kimsede dert değil. Adaya, kültüre sahip çıkmıyoruz.”
Moderni yaşamadan post moderne sıçradık
Avrupa da savruldu, sonra disipline oldu. Amsterdam trafikte bizden beterdi, bisiklet projesiyle sorunu çözdü, marka oldu. Acaba biz de bu süreçlerden mi geçiyoruz…
“Hayır. Avrupa ortaçağı yaşadı, acılarını yaşarken kültürel birikim yaptı. Biz kültür biriktiremedik. Moderni yaşamadan post modern zamanlara sıçradık. Savaşlar, adaletsiz düzen, liyakatın bozulması vs. Bireylerin ciddi anlamda kültürel sorunu var. Gittikçe geri gidiyoruz, yozlaşıyoruz. 1974’le birlikte liyakat sona erdi, sadakat dönemi başladı. O da bizi bitirdi. Ardından bir milat da 2004’te yaşadık.”
Gazoz araştırması yakında kitapla
Prof. Dr. Senih Çavuşoğlu, koleksiyoncu aynı zamanda. Antikalar, pullar, ilk gün zarfları ilgi alanı. Gramofon, taş plak, etnografik eserler de. Hatta çoban/muhtar işaretlerini de biriktiriyor. Paraları biriktiriyor, üstelik para harcayarak. Hedefi 1878-1960 yılları. Bazı parçalar babadan kalma, eksikleri, bulduklarını da o tamamlıyor. Hâlâ topluyor.
Bu aralar da Kıbrıs’ta üretilen gazozlarla ilgileniyor. Onlarcasını bulmuş. Hiç duymadığımız, benim duymadığım isimler. Yöresel adlar. 1940’lardan beri üretilen onlarcasına ulaştı. Zehra Oğuz, Ali Eyüpoğlu, Ferah, Mustafa Osman Limasol (MOL), Tevfik Fikret ve daha ne isimler. Çoğu imalatçının adıyla anılan gazoz markaları. Bu gazozları üretenleri, hayatta olmayanların yakınlarını bulup röportajlar yapıyor. Hedef bu konuda da bir kitap.
“Kıbrıs Türkü’nün üretim geçmişi var. Ve üretimden kopma, koparılma süreci var. Nerden nereye geldiğimizi bilmemiz gerekir. Bizi biz yapan kültürümüzdür”
Aynikola en güzel anılarla hâlâ hafızalarda
Yaratıcılığın kaynağını, aileyi, çocukluğunu araştırırken, benim doğduğum topraklara uzandık. Aynikola’ya, Baf’a…
Baf 1969 doğumlu Senih. Limasol ve Poli kökenli anne ve baba öğretmen. Bacayişler nedeniyle farklı yerlerde yaşadı. Bunlardan biri de benim doğduğum topraklar, Aynikola (Esentepe). Meğer babası, geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Cahit Çavuşoğlu, benim ilkokul öğretmenlerimden. Röportajı aşıp uzun uzun konuşuyoruz Aynikola’yı.
“Hayatımın, çocukluğumun en güzel yılları orda geçti. İlk karı orda gördüm. Bağları, bahçeleri, paluzeleri hatırlarım. Küpte yıkanırdık, muhteşemdi.. Hem benim, hem ailemin üzerinde iz bırakan yerlerdendi.”
1974 savaşını da Aynikola’da yaşadı. 5 yaşında olmasına rağmen Rumların köye saldırısını, hem öğretmen hem TMT’li babayla birlikte yaşadıklarını, otobüste koltuk altında Kuzey’e göçü hatırlıyor. Kuzey’de kalıcı mekân bulana kadar bir süre babanın öğretmen arkadaşı Arif Hasan Tahsin’in evinde kaldılar. Sonra Aslanköy. Nasılsa geri dönecekler diye buraya yerleşmişler, ama gidiş o gidiş. Kalıcı mekân, yeni köy olmuş. Anne Esin hâlâ bu köyde.
Adaya, kültürümüze, kimliğimize sahip çıkalım
İlkokula Aslanköy’de başlamış, babanın becayişi nedeniyle Lefkoşa’da Şehit Doğan Ahmet ilkokulunda tamamlamış. Sonra TMK ve üniversite. 1998’den beri DAÜ’de tam zamanlı öğretim üyesi.
Sanata ilgisinde annenin etkili olduğuna inanıyor Senih. Koleksiyon merakında da babanın. “Babam antika biriktirirdi. Hatta savaşta bizi köyden çıkarırken Barış Gücü askerlerine rüşvet olarak antika yüzük vermişti.”
Muhalif duruşunda da ailenin, yetiştiği ortamın etkisi büyük. Baba, KTÖS’ün aktif üyelerinden oldu hep ve TKP kökenli. 1996’da evlendiği İç Mimarlık öğretim üyelerinden Banu Tevfikler’in babası Yaşar Tevfikler (Gunni) de KTÖS’ün aktif üyelerinden… “Çocukluğumuzda ve sonrasında hayatımız hep eylemlerde geçti” diyor. Şimdi, 13 yaşındaki oğlu Ara da katılıyor aktivitelere.
“Siyasetle uğraşmak, düşünmek, üretmek gerekir. İnsanın dünya görüşü olmalı. Yaşam alanımız geniş olmalı. Aksi halde kendinizi tekrarlarsınız veya taklitçi olursunuz. İnsandan, hayattan yana olmak gerekir. Ve adaya, kültürümüze, kimliğimize sahip çıkmak…”
(Havadis/3 Şubat 2020)https://www.havadiskibris.com/?p=438871