“Eski neslin, atalarımızın kahramanlıkları sayesinde bizim nesil rahat bir hayat yaşıyor. Ama aynı nesil sayesinde dünyanın dışında kaldık”
Üniversite öğrencisi, daha 20 yaşlarında iki genç. Kafa kafaya verdiler, hiçbir ekipman olmadan cep telefonuyla çektiler, evdeki bilgisayarlarında kurgu ve montaj yaptılar. Ve beş ayrı bölüm halinde Kıbrıs konusunu belgesele taşıdılar. 1955’ten bugüne. EOKA’dan TMT’ye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan yıkılışına, 1963’ten 1974’e, Federe Devlet’ten KKTC’ye ve günümüze geldiler. Önyargısız, ilgili herkesle konuştular. Doğru sorularla gerçek tespitler yaptılar. Ve facebook’ta sayfa açarak yayınlamaya başladılar. 2000 doğumlu oldukları için sayfanın adı İKİBİN.
Bir arkadaşın uyarısıyla izledim bölümler halindeki belgeselleri. İkisi Kıbrıs, üçü KKTC ile ilgili. Profesyonel gazeteciler veya akademisyen imzası taşıyor diye düşündüm açıkçası. Kurumsal medya kuruluşlarında olabilecek türden. Ancak sayfayı inceleyip biraz araştırınca, ezber bozan bir durumla karşılaştım. Belgesellerdeki imza 20 yaşlarındaki Engin Deniz Görgüner ve Erol Arabulucu imzalı. Engin Deniz GAÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, Erol Arabulucu YDÜ Hukuk öğrencisi.
Okuyorlar, her şeyi takip ediyorlar, bilmedikleri yok
Sosyal medya aracılığıyla ulaşmam zor olmadı gençlere. Belgesellerin tümünü izleyerek gittim buluşmaya. ‘Yeni nesil siyasete uzak, geçmişe yabancı’ önyargısıyla üniversite, üniversite hocaları veya aile bağlantılı diye düşündüm bu girişimlerini. Meğer değilmiş, sadece iki kafadarın girişimi.
“Çocukluktan beri tanışırız. İkimiz de her zaman çok okurduk. Siyasete, tarihe hep ilgimiz oldu. Sinemaya, müziğe de ilgimiz var. Kısa film denemeleri yaptık, müzik programları çekerek başladık. Lisede Bigla TV diye program yaptık. SILA 4 elemanları Erdinç Gündüz, Ferahzad Gürsoy ile röportajlarımız var. İKİBİN’i kurunca ilk sanatçılar, dansçılar, dövmecilerle röportajlarla başladık. Birçok deneme yaptık. Sonra daha iyi işler yapalım dedik ve Kıbrıs belgeselleri çıktı ortaya.”
İyi de, belgesel çekimi, hele de siyasi konularla uğraş birikim, bağlantı gerektirir. Doğru insanlara doğru sorular lâzım.
“Kimseden yardım almadık. Günceli yakından takip ediyoruz. Her şeyi izleyip, okuyoruz. Boşa zaman geçirmekten hoşlanmıyoruz…”
Manifesto’yu okudular, 1984 esin kaynağı oldu
Engin Deniz Görgüner kendini liberal, Erol Arabulucu da sosyal demokrat olarak tanımlıyor. En büyük esin kaynakları ‘1984’ isimli kitap olmuş. George Orwell’in ünlü fantastik kitabı. Yaklaşık 70 yıl önce yazılar, Büyük Birader alıntısıyla hâlâ atıf yapılan, geçmişin aslında ne kadar da gelecekten izler taşıdığını ortaya koyan ünlü eser.
Bu kadar da değil. Lise yıllarında Manifesto’yu okumuşlar. Karl Marx ve F. Engels tarafından yazılan komünizmin ilk bildirgesi. “Manifesto’yu okuyunca liberal oldum” diyor Engin Deniz nükteli bir ifadeyle.
Sadece cep telefonu, yaka mikrofonu, fikir ve zaman
Belgeselleri çekerken kamera, stüdyo gibi ekipmanları yok. Para da kazanmıyorlar. Tek malzeme cep telefonu ve yaka mikrofonu. Montaj ve kurgu da bilgisayarlarında. “Tek ihtiyaç zaman ve fikir” diyerek ezber bozmaya devam ediyorlar. Reklam almak için de girişimleri olmamış.
Belgeselleri Alpay Durduran’dan Sabahattin İsmail’e, Mehmet Ali Talat’tan Derviş Eroğlu’na, Vedat Çelik’ten Şener Levent’e, Fuat Veziroğlu’ndan Serdar Denktaş’a, eski TMT’cilerden Rum akademisyenlere, Ata Atun’dan Ferdi Sabit Soyer’e, Nazım Beratlı’dan Hüseyin Angolemli’ye kadar birçok isimle konuşarak hazırladılar. Arşiv görüntülerle de desteklediler. TMT ve EOKA’dan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş ve yıkılışına, 1974’ten günümüze, KKTC’nin kuruluş nedenlerinden son seçimlere kadar yaklaşık 60 yıllık süreci irdelediler.
Tarafsız, önyargısız ve hızlı tüketime uygun
Bu kadar insanla nasıl görüştünüz diye soracak oldum, “Hiç zor olmadı, görüşmek istediğimiz herkes randevu verdi ve görüştük” yanıtını aldım.
İlgimi çeken önemli noktalardan biri de belgeselin, belgesel olması. Önyargısız, tarafsız. Tüm taraflarla konuşarak yapılması.
“Bizim de görüşlerimiz var, duruşumuz var. Seçmeniz artık ve kendi irademizle oy verdik. Ama belgesel tarafsız olmalı. Her görüşü yansıtmaya özen gösterdik.”
Belgeselleri tek parça vermeden bölümlere ayırmaları da bilinçli. Kıbrıs belgeselini iki, KKTC’yi üç bölüm halinde yayınladılar. Nedeni de izlemeyi kolaylaştırmak.
“Yeni nesil belgeseller yaptık. Kısa kısa. Hızlı tüketime uygun. Amaç gençlerin, bizim neslin ilgisini çekmek, izlemelerini sağlamak. Bizim nesil hızlı şeyleri sever çünkü.”
Doğum tarihlerini simgeleyen İKİBİN’i facebook üzerinden yaklaşık 2 yıl önce kurmuşlar. Belgeselleri burada yayınlıyorlar. Ama Türkiye ve dünyaya da ulaşmak amacıyla YouTube’a da aktarıyorlar.
Şimdilerde hedefleri Maraş. “Çok bilgi kirliliği var” diyerek Maraş’la ilgili belgesel çekme hedefindeler.
Rahatız ama global dünya dışındayız
Eskileri, günü şekillendirenleri, tanıkları, yorumları dinlerken, arşivleri incelerken neler hissettiler?
“Eski neslin, babalarımızın, annelerimizin , dedelerimizin kahramanlık öyküleri var. İnanılmaz şeyler yaşanmış. Bizler onlar sayesinde rahat bir hayat yaşadık, yaşıyoruz. Ama yine onlar sayesinde dünyanın dışında kaldık. Öyle bir ikilem… Rahatız ama global dünya dışındayız. Kısmi özgürlük hali…”