İnsanın anavatanı çocukluğu…

İnsan hikâyeleri oldum olası ilgimi çekmiştir. Bu aralar da sokaklar yasak olunca okumalar arttı ya, uzun süredir elimde duran bir biyografiye başladım. Radi Dikici’nin kaleme aldığı eski bir kitap, Cumhuriyet’in Divası Müzeyyen Senar. Sesine, duruşuna hep hayran olduğum sanatçının hayatı. Çoğunluk kendi anlatımı.

Bazı anılar o kadar ilginç ki, hayat dersi. Hani hayatta hiçbir şey tesadüf değil dedirten cinsten.

1900’lü yılların başı, annesi mevlitlerde gazel okurmuş güzel sesiyle. Müzeyyen (Senar) doğunca (1918) onu da hep ninniyle, ama çoğu zaman şarkı söyleyerek uyuturmuş. O kadar alışmış ki, 3 yaşına geldiğinde anne şarkı söylemeden uyumaz olmuş. Ve yarım yamalak o da eşlik etmeye başlamış şarkılara. “Kulağımda hep annemin sesi vardı. Onu taklit ederek şarkı söylemeye başlamıştım. 4 yaşına geldiğimde onun her söylediği şarkıyı ezberlemeye çalışıyordum. Ancak gazel söylediği veya maya ve türkü okuduğu zaman epeyce zorlanırdım. O kadar güzel sesi vardı ki… Galiba ilk hocam annem olmuştu” diyor Müzeyyen Senar.

Kitaptan, ders niteliğinde bir başka anekdot…

Müzeyyen 4-5 yaşlarındayken bir sabah kekeme uyanmış. Bu durum yıllarca sürmüş ama ilginçtir, kekemeliğe rağmen şarkı söylemeye devam etmiş. Her şerde bir hayır var dercesine, kekemeliğin muhteşem sesin kaynağı olduğuna inanmış hep…

“… Konuşamamak beni kahrediyordu. Beraber oyun oynadığım arkadaşlarımın arkamdan alaylı taklitlerini duyunca eve koşup ağlıyordum. Ancak bugün düşündüğümde, sanki Tanrı bana başka bir şey vermek için kekeme olmamı istemişti. Çünkü konuşamayınca şarkı söylemeye mecbur kalıyordum. Anlatmak istediklerimi şarkı söyleyerek ifade ediyordum. Bu herhalde sesimin volümüne ve kalitesine olumlu etki yaptı. Bazı heceleri çıkarmak için gırtlaktan farklı sesler çıkarmak durumunda kalıyordum… Kekeme olmasaydım belki bugünkü Müzeyyen Senar olamazdım…”

İnsanın anavatanı çocukluğuymuş gerçekten…

Bir Cevap Yazın