“Bir hayalle başladı, efsane oldu”
Zühre Ali, bilinen adıyla Zühre Hanım, Lapta’da 1910 yılında doğmuş. Eğitim almaya fırsat bulamadan 13 yaşında, kendinden 30 yaş büyük Garutsacı Ali Bey ile evlenmiş. 15 yaşında anne olmuş. 20’li yaşlarda kuaför yanında çalışmaya başlamış, 5-6 yılda usta olmuş, Moda Tuvalet Salonu adıyla kendi kuaför dükkânını açmış. Ama bununla yetinmemiş; kadının çalışma hayatında adının olmadığı o zamanlarda, 1950’lerde İstanbul’a, Paris’e, Londra’ya, Almanya’ya eğitimlere gitmiş. Loreal’de, Wella’da kurslara katılmış. Eğitimli bir kadın değil ama ufku geniş, dünyalı. Mesleki eğitim alırken Fransızca, İngilizce, Rumca öğrenmiş. Ve Fransa’daki eğitiminin ardından Moda Tuvalet Salonu’nun adını Paris Güzellik Salonu olarak değiştirmiş, 1956’da. Türkiye’den artistleri de ağırlayan efsane haline gelmiş. Onlarca öğrenci yetiştiren okul olmuş. Gelini Cemiye’nin de katılımıyla büyüdükçe büyümüş, şube açmış hatta ve Paris kuaför efsanesi 2004’te son şube kapanana kadar devam etmiş. Tam 66 yıl…
Fatma Özok imzasıyla…
Paris Güzellik Salonu ve Kuaför Zühre ismini bilmeme/duymama karşın detaya ilişkin bilgim yoktu açıkçası. Ta ki Fatma Özok’un kendi amatör çalışmasıyla, kendi bilgisayarında ilgili belgeseli izleyene kadar.
Fatma Özok, Özok Grubu’nun sahiplerinden. Ancak firmadan fazla, sosyal aktiviteleri ve entelektüel girişimleriyle tanınıyor. O bir Seramik Sanatçısı. Hatta şimdilerde cam sanatıyla uğraşıyor. Clyart Seramik Atölyesi’nin sahibi. Birçok sivil toplum örgütünde aktivist olarak çalıştı, çalışıyor. Aynı zamanda Girne Amerikan Üniversitesi’nde sanat eğitimi alıyor.
Çeşitli dernek/örgütlerdeki görevler, sosyal etkinlikler nedeniyle yolumuz kesişince, tarihi Paris Güzellik Salonu/Zühre Hanım (Zühre Ali İmre) ile ilgili çalışmalarına tanık oldum. Bireysel çalışmalar, yıllardır üzerinde çalışıyor. Çünkü aynı aileden, büyük teyzesi. Hayatı, çocukluğu Paris Güzellik Salonu’nun o muhteşem ortamında geçmiş. Bire bir tanıklık etmiş o renkli hayata.
Hem aile olmanın avantajı, hem sorumluluk duygusuyla yıllar süren çalışma sonunda belgeleri, diplomaları, fotoğrafları bir araya toplayarak, uzunca da bir metin hazırlayarak belgeselini hazırlamış Zühre Hanım’ın, doğal olarak Paris Güzellik Salonu’nun. Bir başına, bilgisayar başında. Henüz kamusal alanda yayınlanmayan, yakın zamanda yazılı metin olarak da kalıcılaştırmaya çalıştığı bir belgesel. Ve ben bir tesadüf sonucu yarım saatlik bu belgeseli izleme imkânı buldum. Çok etkilendim. Bir kadının hayalle başlayıp sıfırdan efsaneye dönüşme süreci, aslında Kıbrıs kadınının mücadele azmi ve vizyonunun göstergesi olarak simgeleşti.
Belgeselden, Fatma Özok’un kaleminden bazı alıntılar…
“Evlenince Lefkoşa’ya yerleşirler. 13 yaşındadır Zühre. 1920’li yıllar. O günlerde İstanbul’dan gelip kuaför salonu açan Fehmi Bey ve eşi Ülfet Hanım komşularıdır. Gel bizimle çalış diyerek meslek öğrenmeye teşvik ederler genç kadını. Bu arada Kıbrıs’ın en saygın ailelerinden Beliğ Paşa’nın kızları, özellikle Zekiye Hanım da yakın ahbaplarıdır, onlar da teşvik eder ve talebe olarak kuaför dükkânında sıfırdan işe başlar. Çalışkandır, yatkındır, çok meraklıdır ve 5-6 yılda çıraklık-kalfalık dönemini tamamlayarak usta diploması alır. Moda Tuvalet Salonu adıyla kendi işyerini açar…”
“… O yıllar Kıbrıs Türklerinin Atatürk devrimlerine kayıtsız şartsız uydukları, kadınların çarşaflarını atıp modern kıyafetler giydikleri, başörtülerini çıkartıp saçlarını permanat ve lüle yaptırmaya başladıkları zamanlardır…”
“… Mesleğinin 10. yılında, 1948’de, oğlu Hayati, Cemiye ile nişanlanır. Gelini, en büyük yardımcısı olur ve işi büyütürler. Salon artık Türk, Rum, Ermeni, İngiliz, köylü, kentli tüm kadınların uğrak yeri olur… Adada en çok saç boyası, permanat, saç düzleştirici malzemeleri kullanan salonun sahipleri oldukları için yurt dışından eğitim davetleri alırlar… Zühre Hanım 1956’da Paris’te Loreal ve Oreal firmalarında permanat, Almanya’da Wella firmasında saç boyası, Londra’da kuaförlük eğitimi alır. Beliğ Paşa’nın kızı Servet Hanım da Paris ziyaretinde ona eşlik eder. 6 aylık eğitimlerin ardından adaya dönünce Paris’ten ve Londra’dan gelen makine ve ekipmanları kullanmaya başlar. İstanbul’dan gelen dekoratör tarafından salon yenilenir. Salonun ‘Moda’ olan adı da, ‘Paris Tuvalet ve Güzellik Salonu’ olarak değişir. Yurt dışına bu gidiş gelişler hep devam eder. Kimi zaman eğitim, kimi zaman gezi amaçlı. O yıllarda, o koşullarda dünyayı keşfeder, kraliçeler gibi yaşar…”
“… Kuaför salonları o zamanlarda sadece kuaför değil, sosyal etkinlik yeridir. Kadınlar o salonda dinlenir, eğlenir, saçları bigudilere sarılıyken veya makinelerde kurutulup topuz yapılırken kahvelerini içer, magazin dergilerini okur, en güncel plakları dinlerdi…”
“… 1959’dan itibaren bir ilki daha başarır ve okul olarak hizmet vermeye başlar Paris Güzellik Salonu. İlk talebeler Rebiye, Fatma, Hatice ve Ülker hanımlardır… Arkası gelir, birçok kuaför yetiştirirler. Talebelerin bazıları leyli (yatılı) öğrencidir…”
“… Fatma Girik, Türkan Şoray, Perihan Savaş gibi Türkiye’den gelen dönemin ünlü sanatçıları da Paris salonlarından geçer. 1974’te Kıbrıs’ta çekilen Esir Hayat filminde oynayan Perihan Savaş’ın gelin başı ve makyajı Paris’te yapılır… Gelin onarıcılık vardı o zamanlar. Adanın çeşitli bölgelerine gelinleri hazırlamaya giderdi gelin onarıcı kuaförler. Bu gelenek yine Paris sayesinde değişti ve gelinler hazırlanmak için aileleriyle birlikte salona gelmeye başladılar. Pazar günleri 10-15 gelini aileleriyle birlikte hazırladıkları olurdu…”
Fatma Özok’un belgesel sunumunda dile getirdiği gibi, Zühre Hanım ve Paris Güzellik Salonu, aslında sosyal tarihin simgelerinden. Kıbrıs kadınının mücadele azminin, sosyal konumunun ve bir asır öncesinde bile çağdaş yaşam dinamiklerinin ifadesi.
Zühre Hanım, 2004’te 94 yaşında hayatını kaybetti. Gelini, en büyük yardımcısı Cemiye Hanım ile Paris’i son günlerine kadar taşıyanlardan ilk öğrencilerinden Rebiye anılarını hâlâ yaşatıyorlar.
Ocak/2022