Önce köklerini araştırdı, şimdi ‘gap teli’ saçları… “Hiçbir şeyden çekmedim saçlardan çektiğim kadar…“
Serap Kanay, önce geçmişi, kökleriyle yüzleşti; bakıp de görmediğimiz, bilip de farkında olmadığımız Afrika kökenli Siyah Kıbrıslılar konusunda farkındalık yarattı. Kimsenin yapmadığına el attı, atalarını araştırdı, sergi açtı, gündem yaptı ve ben de 2005’te haberleştirerek kamuya taşıdım. Konu o kadar ilgi gördü ki, o kısacık haber/röportaj sosyal medya paylaşımlarıyla birlikte 70 bini aşkın okumayla rekora ulaştı… Yaklaşık üç asırdır adada yaşayan Afrika kökenli Kıbrıslıların 6’ncı kuşak temsilcisi olarak köklerine indikçe çoğaldı Serap, geri dönüşümler aldı, gruplar kuruldu. ‘Ben de varım’ diyenler arttı, ailem/komşum/köylüm diyenler bilgi paylaştı… Bu süreci şimdilerde derinleştiriyor. Akademisyen Umut Özkaleli ile birlikte iki yıldan beri Afro/Afrikan saçları inceliyorlar. Hani ‘gap teli’ tipli kıvır kıvır, tümü yukarı bakan; tertiplemek için örülen, peruk veya rasta takılan ya da ekleme yapılan, Afrikalı öğrencilerle birlikte daha da görünür hale gelen rengârenk saçlar. Meğer o saçları taramak, kurutmak, tertiplemek, ‘çevreyle uyumlaştırmak’ için neler çekiyorlar neler! “Hiçbir şeyden çekmedim saçlarımdan çektiğim kadar” diyor Serap Kanay… Ve bu günlerde bu saç işi uluslararası literatüre girmiş durumda. Saçla birlikte yaşadıkları ayrımcılık veya ayrımcılık hissi de tabii ki…
Sanatçı, araştırmacı, rehber Serap Kanay ile akademik hayatını Bakü’de sürdüren Umut Özkaleli’nin ortak imzasını taşıyan saç odaklı ilk yazı, merkezi İngiltere’de bulunan ‘Ethnic and Racial Studies’ adlı dergide yayımlandı. İkilinin ortak çalışmalarının bir bölümünü oluşturan ‘Embracing Afro hair, resisting colourism: Black women’s experiences in North Cyprus’ başlıklı yazı; araştırma, röportaj ve analizden oluşuyor. Araştırma kapsamında 30 ile 70 yaş aralığında 5 ayrı kadınla röportaj yapılmış. Yaşam pratiklerini, ortak yanlarını, farklı kuşakların deneyimlerini tespit için. Amaç yazılmamışı, kaydedilmemişi, araştırılmamışı tespit ve en önemlisi farkındalık. Daha önemlisi bilimsel referans kaynağı olması.
İkilinin ikinci yazısı da geçtiğimiz ay ‘Journal of Intercultural Studies’ adlı başka bir on-line dergide yayımlandı. Bu yazının başlığı da ‘Afro-Cypriots: Prejudice, Colourism, Racism and Rising Black Consciousness in Cyprus’.
Bu yazılarla birlikte konuyla ilgili bilimsel referans kaynakları oluştu. Nitekim, röportajı yaptığımız günlerde yazılardan hareketle araştırmacılardan, öğrencilerden girişimlere tanıklık ettim.
Ortak nokta acı, fiziki eziyet ve her düzeyde ayrımcılık
Saç odaklı çalışmayı, araştırma ve röportajları, tespitleri, kaydedilenleri Serap Kanay’la konuştuk. Neler buldular, nasıl sonuçlara vardılar! Ama en önemlisi, araştırmanın itici gücü kendi yaşam deneyimi…
“Çocukluğumdan bu güne saçımla ilgili anımsadığım hep acıdır. Fiziksel acı, eziyet. Şimdilerde elbette kendimle, saçımla barıştım, hatta farklılığı avantaja çevirdim, her renk veya her model yapabilirim ama bugünlere gelene kadar yaşanmışlıklarım var. Ve benim yaşanmışlıklarımla araştırmaya konu olan, konuştuğumuz, röportaj yaptığımız insanların deneyimleri çakışıyor. Ortak nokta acı, saklama, uyum/beğenilme kaygısıyla hep saçla bir dövünme hali… Röportaj yaptığımız farklı yaşlardan kadınlarda öyle trajik deneyimler var ki, bu adada yaşadığına inanamazsın. Konuştuğumuz kadınlardan birinin saçının kıvırcık olduğunu kocası 20 yıl fark etmemiş mesela…”
Özünde ayrımcılık hissi
Bu kadar önemli mi saç! Kazıtsa veya hangisi kolaysa öyle yapsa olmaz mı, neden bu kadar uğraş!
“Sanıldığı kadar kolay değil. Sorun saçların kıvırcıklığından fazla, yukarıya dönük olması. O saçın bakımı, kontrolü, her şeyi problem. Hele kadınlarda… Çünkü kadınlarda iyi görüntü daha önemli! Sorun sadece saç veya sadece renk değil, ikisi bir arada ayrımcılık odağı oluyor. İşin özünde renk ayrımcılığı var, saç daha da odaklatıyor. Dünyanın her yerinde böyle, ama bizim gibi küçük ve insanların çok temaslı oldukları toplumlarda daha belirgin. Bu toplumda çok belirgin. Çocuklukta da böyle, ailede de, okulda da, pazarda da…”
Çevreyle uyumlaştırma, normlara uyma kaygısıyla eziyet!
En fazla çocukluğunu, annenin ‘tertipleme’ çabasını hatırlıyor Serap. Hatta bugün bu yaşında hâlâ anne ‘tavsiyelerinin’ devamını, toplum baskısına bağlıyor.
“Çocukluğumuzda yaşıtlarımız mahallede, okulda tertipli, örgülü, bağlı saçlarla gezerken; bizim saçlarımız ya kökten kazılır ya çeke çeke bağlanır ya da kötü kokulu ilaçlarla düzleştirilirdi. Çünkü farklılık yadırganır, insanlar sizi beğenmez, yaşıtlarınız saçlarınızı çeker! Tertiplenecek diye o çeke çeke bağlamalar o kadar acılı ki, hayatınız boyunca hissedersiniz. Anneniz size düşmanlıktan değil, çevreyle uyumlaştırmak için uğraşır. Normlara uymanız gerekiyor! Hamileliğinde ‘çocuğumun saçı benimkine benzemesin’ diye dua eden anneler var…”
Irkçıyız ve bununla yüzleşmemiz lazım
Saçla ilgili sorunun temelinde ayrımcılık hissi var galiba…
“His değil, gerçek. Farkında değilsiniz belki ama insanların geneli ırkçı ve Kıbrıs Türk toplumu da ırkçı. Bu yanımızla yüzleşmemiz lâzım. İnsanlar kabullenmek istemiyor ama kişi ayrımcılığa uğradığını hissediyorsa, uğruyordur. Hele tümü aynı hissi yaşıyorsa bunu reddetmenin anlamı yok. Bakışlar, sözler, tavırlar… Günlük yaşama yerleşen, düşünmeden söylenen ‘pis arap’, ‘kokmuş arap’ gibi kelimeler çok incitici. Söyleyen yanınızda söyler, nereye gittiğini düşünmez ama siz incinirsiniz. ‘Otur arap, gak arap’ neredeyse deyim olmuş, herkesin, politikacıların bile dilinde. Ayrımcılık değil mi! Üstelik Arap değiliz, kökü Afrika’ya dayanan Kıbrıslılarız. Entegre olduk ama farklıyız. Tabu gibi bir konu, konuşulmuyor, belki farkında olunmadan yapılıyor ama yapılıyor, ayrımcılık her yerde.”
Son yıllarda Afrikalı öğrencilerin artmasıyla birlikte farklı sorunlar yaşadıklarını, onlarla karıştırıldıklarını, Türkçe konuştuklarında yadırgandıklarını da anlattı Serap Kanay.
“Pazarda, sokakta, denizde ‘aaaa, kadının saçına bakkkk’ diye yüksek sesle yorumlar duyarsınız. Nasılsa Türkçe bilmiyorsunuz ve çaktırmadan yorum yapıyordur!!! Ya refleks vermeden geçersiniz, ya merhaba diyerek gıcıklık yaparsınız. Durup anlatmak istersiniz, Afrika kökenliyim ama Afrikalı değil Kıbrıslıyım. Atalarım 200-300 yıl önce gelmiş, ben 6’ncı nesil olarak sizin gibi bu topraklarda yaşıyorum. Ve daha nesiller boyu bu renk ve bu saçla buralarda olacağız, çünkü baskın bir gen. Benim kızımın değil ama torunumun saçı da kıvırcık mesela. O 8’nci nesil. Bu topraklar bizi ne zaman kendinden kabul edecek!”
Sözlü tarih, yazılmamış olan… Baflılar da inceleme konusu
Alternatif, yazılmamış, sözlü tarih diye niteliyor bu konudaki çalışmaları Serap Kanay.
“Afrika kökenli Siyah Kıbrıslılar asırlardır bu adada yaşıyor. Güney Kıbrıs’ta da var. Ama tarih kitaplarında yerleri yok. Bu nedenle sözlü tarih, yaşanmışlıkların kaydı önemli. Güvenilir değil diyebilirsiniz; tarih kitapları daha mı güvenilir! Aslolan insan deneyimleri ve bu deneyimlerin artırılması, daha fazlasının kayda geçmesi.”
Amsterdam Üniversitesi’nde 2013’te master yaptığı dönemde Alternatif Söylemlerde Alternatif Tarih ve Arşivleme konulu tez hazırlamış. Ve bu kapsamda sosyal medyadan hareketle bazı alternatif grupları da incelemiş…
“Tezimin bir bölümünde (Ben Baflıyım/Biz Baflıyız) grubunu inceledim mesela. Facebook’ta kurulan, binlerce üyesi olan bir grup. Orada yazılanlar, yorumlar, paylaşılan fotoğraflar, videolar, anılar, ilişkiler, hatıralar… İnanılmaz bir birikim var. Yaşanmış ve hiçbir tarih kitabında bulamayacağınız bilgiler. Hatta o kadar ilgimi çekti ki o grubun (Baflılar) gezilerine de katıldım, inceledim, konuştum, kaydettim. Tarih kitaplarından daha gerçek…”