Getto’larda mı yaşar olduk!

“Yaşamdan yakınmamızın nedeni, karşılaştığımız zorlukların büyüklüğü değil, gücümüzün azlığıdır” der Fransız oyun yazarı Pierre Corneille. Yüzyıllar önce söylenmiş ama dünü de, bugünü de özetleyen; bize de denk düşen veciz sözlerden. Geçtiğimiz hafta rutin Büyükhan ziyaretimde yaşadığım bir diyalog yeniden hatırlattı bu sözü. Hem biz için; hem sohbetin öznesi, adaya yerleşmeye karar veren Türkiyeli aile için… Kavurucu sıcak nedeniyle Büyükhan’ın boş olduğu öğle saatleriydi. Sıcak havadan … Okumaya devam et Getto’larda mı yaşar olduk!

Pakistanlı Banka Müdürü Zaheer: Ülkenin geleceği bilişimde

“Kıbrıslıda girişimcilik zayıf, risk alma potansiyeli düşük. Her şeyde garanti beklenir…” Kıbrıs’a üniversite eğitimi için 18 yaşında geldi.  Üniversitede okurken bir Kıbrıslı ile evlendi. Master yaparken iş başvurusunda bulundu. Dönemin yeni bankalarından Altınbaş’ta (Creditwest) işe başladı. En alttan başladı, adım adım yükseldi. Şu anda bankanın genel müdürü. Pakistanlı Mazher Zaheer, KKTC’de 3. ülke vatandaşı tek banka genel müdürü. İş Kadınları Derneği’nin Creditwest işbirliğinde düzenlediği bir … Okumaya devam et Pakistanlı Banka Müdürü Zaheer: Ülkenin geleceği bilişimde

Yoktan varoluşun adresi ESKİŞEHİR

  Herkes aynı hissi yaşıyordur sanırım gezerken. Gidilen her yerde kıyas hali. İtalya’nın şarap üretilen köylerine gidersiniz; Bağlıköy, Kozanköy, Taşkent neden böyle olmasın diye hayıflanırsınız. Doğa var, potansiyel var ama aynı sonuç yok… Ankara-Bolu-Eskişehir üçgenini kapsayan son gezimizde de aynı hissi yaşadım açıkçası. Dağları, gölleri, muhteşem doğası ile ünlü Bolu ile kıyas elbette mümkün değil ama yoktan var olan Eskişehir; çalışmanın, üretmenin, girişimciliğin adresi gibi. … Okumaya devam et Yoktan varoluşun adresi ESKİŞEHİR

Doğanın bekçisi, kaktüsün markası

    500 çeşit kaktüs; 50’si özel tür, 20’si endemik Yıllar önce bir yurt dışı gezisinde dikkatimi çekmişti Hikmet Uluçam. Herkes tarihi mekânları gezerken, o gittiği her yerden, gördüğü her ilginç bitkiden tohum toplayıp cebine atıyordu. Tanıdık, bildik simaydı ama ne yaptığını anlayamamıştım. Meğer yıllardan beri her gittiği yerden tohum, fide toplayarak biriktiriyormuş. Sadece yurt dışından değil, adanın endemik bitkilerinden de. Biriktirdi, çoğalttı ve bugün … Okumaya devam et Doğanın bekçisi, kaktüsün markası

39 sözcük kullan, barışa yol aç… CİRA yerine “Rum Kadını” de  

    “Kıbrıs sorununu çözmekten zor”   “Cira” yerine “Rum kadını”, “Gâvur” yerine “Kıbrıslı Rum”, “EOKA terör örgütü” yerine “EOKA” diye yaz… Bunlar Kıbrıslı Türk gazetecilere öneriler. Rumlar için de var, hatta fazlası. “Yasadışı rejim” yerine “Kıbrıs Türk Yönetimi”, “yerleşikler” yerine “Türkiye kökenliler”, “TMT terör örgütü” yerine “TMT”, “sahte hükümet” yerine “Kıbrıs Türk Yönetimi” gibi… Böyle toplam 53 kelime toparlandı sözlükte. Bunların 14’ünde uzlaşı yok, … Okumaya devam et 39 sözcük kullan, barışa yol aç… CİRA yerine “Rum Kadını” de  

CİRA’yı kullanmayacağım artık

Türk ve Rum gazeteci örgütleri, adı konmamış mesafeli ilişkiyi son yıllarda kısmen aşarak karşılıklı iyi ilişkiler geliştirmeye başladılar. Kuşkusuz bunda, Rum gazeteci örgütündeki yönetim değişikliğinin payı büyük. Örgütler arası ilişkilerin gelişmesi, yurt dışına uzanmasıyla birlikte, tatmin edici olmasa da işbirlikleri oluşmaya başladı. Karşılıklı değişim programıyla genç gazeteciler karşı tarafta görev yaparak bir birini tanıma imkânı buldu örneğin. Ve son olarak da bu işbirliğinin sonucu olarak … Okumaya devam et CİRA’yı kullanmayacağım artık

Kendimize yabancılaştık…

Filmlerde görmüştüm herhalde, çünkü köyüme medeniyet erken gelmişti. Ama gerçeğini ilk kez görüyordum. Göbeğine kadar sakallı, vahşi, kapıları vurup evlere giren, buzdolaplarını kırarcasına açıp kafalarına su diken kaba adamlarla ilk o gün tanışmıştım. 20 değil, sanırım 22 Temmuz’du. Çünkü küçük köyümün kadını/erkeği av tüfekleriyle bir kaç gün “direnmişti” köyü basan EOKA’cılara. Aç, vahşi militanlar küçük beynime kazınmış iyice; çok şeyi unutmama karşın onları hala bugün … Okumaya devam et Kendimize yabancılaştık…

Adını yazabilmek mutluluktur

“Yazabildiğim gün kurban keseceğim”   Kimi 20’li, kimi 50’li yaşlarda. Evli/barklı; çoluk çocuk, hatta torun sahibi. Bazıları çalışıyor işçi olarak, kimi ev hanımı. İş, ev, yemek, çocuk/torun bakımı derken hayatlarına bir mucize girdi. Hayatları boyunca eli kalem tutmayan, adını yazmayı bilmeyen bu kadınlar, şimdi okuma-yazma öğreniyor. Daha ikinci haftaları, henüz hecelemede, ama çocuklar gibi şen hepsi. “Yazmayı öğrendiğim gün kurban keseceğim” diyor 50’li yaşlardaki Fatma. … Okumaya devam et Adını yazabilmek mutluluktur

Dayatmalara karşı “nitelikli” dik duruş

Türkiye, son 10 yıldan beri hızlı bir dönüşüm içinde. Dün itibarıyla resmileşen rejim değişikliğiyle birlikte, bu dönüşümün nereye varacağını kestirmek güç. Dünya ve bölgeyle birlikte Kıbrıs Türkü de bu gidişattan kaygılı. Ancak Kıbrıs Türkü’nün kaygısı, diğerlerinden farklı tabii ki. Kaygının odağı, tarihi/ekonomik/siyasi/sosyal ilişkiler nedeniyle, yaşam şekline yönelik dayatma ve müdahalelerdir. Hatta bunların daha da artacağı yönündedir. Yeni rejimin Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün yapacağı KKTC … Okumaya devam et Dayatmalara karşı “nitelikli” dik duruş

“Devletin temeli biziz… Bizi fark edin”

Doğumdan ölüme tüm aşamalar onlardan geçiyor… Her şeye, herkese hâkim onlar…  Onlar mahallenin muhtarları, seçilmiş noterler Herkesi tanıyan, her şeyi bilenlere  “mahallenin muhtarı” der Kıbrıslı. Boş bir söylem değil bu, temeli var. Her şeyi bilen, bulunduğu bölgede herkesi tanıyan, her şeye hâkim, her yabancının başvurduğu, siyasinin ilk kapısını çaldığı kişidir çünkü muhtar. Ne mi yapar? Doğumdan ölüme tüm resmi işlemlerin ilk kaydı ondan geçer. Doğum … Okumaya devam et “Devletin temeli biziz… Bizi fark edin”