Sahne hayatından sokaklara, oradan Sinir ve Ruh Hastalıkları Hastanesi’ne trajik bir yaşam öyküsü

“Talihsizlik, sevgisizlik, fenalıklar beni delirtti… Düştükçe gelen vurdu, giden vurdu… İyi insanlar sayesinde hayattayım”   İlk adıyla bilinir Selma Diker. Çünkü ses sanatçısı olarak tanındı toplumda. Sahneye yaklaşık 10 yıl Selma adıyla çıktı. 1990’lı yılların aranan şöhretlerinden oldu. Ardından sokaklarda yaşamaya başlayınca bu kez yaptığı eylemlerle gündem oldu. Bu küçücük adada bir insan nasıl sokakta kalır diye hayret uyandırdı o günlerde. Ama trajedisi bununla da … Okumaya devam et Sahne hayatından sokaklara, oradan Sinir ve Ruh Hastalıkları Hastanesi’ne trajik bir yaşam öyküsü

DOKU… “Bizi biz yapan değerleri yarına taşıyalım”

“Kimliğimizi, dokumuzu koruyarak yılların kazandırdığı zenginlikleri sizlerle paylaşmak; bizi biz yapan değerleri ilmek ilmek dokuyarak yarınlara taşımak; onları genç kuşaklara aktarmak istedim…” Öğretmenlerin öğretmeni, Edebiyatçı, araştırmacı Gülgün Serdar, DOKU isimli yeni kitabını yayımlama gerekçesini bu sözlerle özetledi. Hayat hikâyesiyle birlikte Kıbrıs Türk kadınını, toplum yaşamını, Kıbrıs Türk edebiyatını, şairleri, şiirleri, toplumsal mücadele yıllarını aktardı kitabında. Bugün tanıtımı yapılan DOKU’da, öğrencilik ve öğretmenlik anılarıyla birlikte Pergama’yı, … Okumaya devam et DOKU… “Bizi biz yapan değerleri yarına taşıyalım”

Organlarınızı toprağa değil, insana verin; cana can katın

10 yıl böbrek sorunu yaşadı, böbrek bağışıyla yeniden doğdu: “En büyük sadaka, mutluluğun adı” “Telefon gece 12’de çaldığında kalbim duracak gibi oldu. Mutlaka iyi bir haberdi, umudumu hep korumuştum. Gerçekten öyle oldu, böbrek bağışı vardı. İki denemede uymamıştı, bir şans daha doğdu. Ve bu kez hayat kaynağım oldu. Ameliyattan uyandığımda yeniden doğmuştum. Üstelik bir de böbrek kardeşim vardı…” Yaklaşık 10 yıl böbreklerinde sorun yaşayan, bir … Okumaya devam et Organlarınızı toprağa değil, insana verin; cana can katın

Milyonda bir görülen Amiloidoz ile tanıştı, farkındalık için mücadele başlattı

“Hastalık değil, tanı ender. Kongo Kırmızısı KKTC’ye de gelmeli” Devrim Barçın, 35 yaşında genç bir insan. Profesyonel sendikacı, Amme Memurları Sendikası (KTAMS) Genel Sekreteri. Bu günlerde sendikacılıktan çok, hastalıkla mücadele ediyor. Çoğumuzun adını ilk defa duyduğu, hatta telaffuz etmekte zorlandığı bir hastalıkla. Hastalığın adı Amiloidoz. Vücut dokularında anormal protein birikiminin yol açtığı nadir bir hastalık. Milyonda bir görülen türden. Tedavi için her hafta İstanbul’a gidiyor. … Okumaya devam et Milyonda bir görülen Amiloidoz ile tanıştı, farkındalık için mücadele başlattı

Kolokas 2 bin yıldır bu topraklarda… Molohiya firavunlara kadar dayanıyor… Pilavuna Luzinyanlardan miras

Kıbrıs mutfağına özgü yemeklerden Kolokas’ın adada iki bin yıllık geçmişi varmış. Kökeni ise Mısır… Patates’in geçmişi ise sanılanın aksine çok uzun değil, 19. yüzyılda gelmiş adaya. Hatta ilk başta Frenk Kolokası diye adlandırmış Kıbrıslı patatesi… Molohiya da Kolokas gibi eski Mısır’a kadar dayanıyor. Hatta piramitlerde resmi bile varmış… Kıbrıs konusundan turizme, müzikten insan haklarına kadar birçok konuda çalışmalarıyla tanınan Araştırmacı Mete Hatay, şimdilerde Kıbrıs mutfağını … Okumaya devam et Kolokas 2 bin yıldır bu topraklarda… Molohiya firavunlara kadar dayanıyor… Pilavuna Luzinyanlardan miras

Kablo ile elektrik rafa kalktı

Türkiye ile Kuzey Kıbrıs arasındaki ilişkiler, on yıllardan beri farklı şekillerde ama hep gündem oldu. Sadece devletleşme sürecinde değil, cemaat döneminden başlayarak aynı durum geçerli. Duygusal tepki ve algılar nedeniyle çoğu zaman sağlıklı tartışma zeminine oturamayan bu ilişki halini, son zamanlarda okumakta daha da zorlanır olduk. Bir yanda Kıbrıs konusundan ekonomik sorunlara kadar her alanda ilişkisizlik görüntüsü, diğer yanda Türkiye’nin tanımadığı “Kıbrıs Cumhuriyeti” temsilcileriyle temasları … Okumaya devam et Kablo ile elektrik rafa kalktı

Öksüz doğdu, amcayı baba sandı, 9 yaşında sakız yaparak çalışmaya başladı, hep el emeğiyle yaşadı

“Omuzlarımda ağırlık çok. 100 yaşında gibiyim…” Havva Ceylangüden, 46 yaşında genç bir kadın. Adıyla, soyadıyla var olan kadınlardan değil. Ben de adını röportaj yaparken öğrendim zaten. Ama Lefkoşa Suriçi’ne, Büyükhan’a uğrayanların tanıdığı bir sima. Buraların esnafı şimdilerde. Hatta hep gülen yüzüyle Büyükhan’ın güllerinden. Ama çoğumuzda olduğu gibi, göründüğü gibi olmayanlardan. Gülen yüzün, gözlerin ardında trajik yaşam öyküsü barındıranlardan. Öksüz doğdu, amcayı baba sandı, ilki 16 … Okumaya devam et Öksüz doğdu, amcayı baba sandı, 9 yaşında sakız yaparak çalışmaya başladı, hep el emeğiyle yaşadı

Mağusalılara neden “gargacı” denir!

Mağusalılara hep “gargacı” dendi. “Garga” neredeyse kentin resmi amblemi haline geldi. Yıllardır, hatta belki yüz yıldır kullanılan bu lakabın nedenini Mağusa Öyküleri’nde bulduk:   “Mağusalılar geçmiş yüzyıldan beridir ‘gargacılar’ olarak bilinir. Eskiden adada pek çok insanımız ve birçok kentimiz lakapları ile anılırlardı. Mağusalılar ise geçmiş yüzyıldan beridir gargacılar olarak bilinir. Birçok kentlimiz bunun nereden geldiğini bilmese de bunu kabullenmiş durumda. Geçmişteki gibi buna tepki koymak … Okumaya devam et Mağusalılara neden “gargacı” denir!

Lefkoşa’nın kalbinde bir Lezzet

“Kıbrıslılar biraz burjuva…” “Hayatta en değerli şey emek. Alın teriyle kazanılmalı her şey. Günde 3 bin Euro kazandığım zamanlar oldu, çok para kazandım, ama elimi kirletmekten hiç çekinmedim. Amelelikten gocunmam. İhtiyacınız olmasa bile, çok paranız olsa dahi emeğe değer vermemek insanın kimyasını bozuyor…” Bu sözler Hasan Hüseyin’e ait. Dünyaca ünlü moda/reklam fotoğrafçısı. Yıllarca Türkiye’de kendi alanında bir kaç kişiden biri. Ama biz onu, bu ünü … Okumaya devam et Lefkoşa’nın kalbinde bir Lezzet

O bir müzik üstadı, inşaat ustası, asansörcü… Şarap ve peynir yapar, resim çizer, dağarcık ve müzik aleti imal eder… Her parmağında bir marifet

“Sokak çalgıcısı olmak isterdim” Adı kemanla özdeşleşti. Kime sorsanız, keman sanatçısı veya Kıbrıslı ifadesiyle “kemaneci” der. Aslında esas müzik aleti keman, ama onunla kalmadı. Piyano, akordion, ud, flüt, gitar, klarnet, zurna da eklendi; belki dahaları. Müzik üstadı oldu. Kırktan fazla beste yaptı. Korolar, orkestralar kurdu, ilk kez çigan müziği icra etti. Müzik öğretmeni olarak okullarda yüzlerce insana dokundu.  Folklor da ilgi alanı; hem çaldı, hem … Okumaya devam et O bir müzik üstadı, inşaat ustası, asansörcü… Şarap ve peynir yapar, resim çizer, dağarcık ve müzik aleti imal eder… Her parmağında bir marifet