CİRA’yı kullanmayacağım artık

Türk ve Rum gazeteci örgütleri, adı konmamış mesafeli ilişkiyi son yıllarda kısmen aşarak karşılıklı iyi ilişkiler geliştirmeye başladılar. Kuşkusuz bunda, Rum gazeteci örgütündeki yönetim değişikliğinin payı büyük. Örgütler arası ilişkilerin gelişmesi, yurt dışına uzanmasıyla birlikte, tatmin edici olmasa da işbirlikleri oluşmaya başladı. Karşılıklı değişim programıyla genç gazeteciler karşı tarafta görev yaparak bir birini tanıma imkânı buldu örneğin. Ve son olarak da bu işbirliğinin sonucu olarak … Okumaya devam et CİRA’yı kullanmayacağım artık

Kendimize yabancılaştık…

Filmlerde görmüştüm herhalde, çünkü köyüme medeniyet erken gelmişti. Ama gerçeğini ilk kez görüyordum. Göbeğine kadar sakallı, vahşi, kapıları vurup evlere giren, buzdolaplarını kırarcasına açıp kafalarına su diken kaba adamlarla ilk o gün tanışmıştım. 20 değil, sanırım 22 Temmuz’du. Çünkü küçük köyümün kadını/erkeği av tüfekleriyle bir kaç gün “direnmişti” köyü basan EOKA’cılara. Aç, vahşi militanlar küçük beynime kazınmış iyice; çok şeyi unutmama karşın onları hala bugün … Okumaya devam et Kendimize yabancılaştık…

Adını yazabilmek mutluluktur

“Yazabildiğim gün kurban keseceğim”   Kimi 20’li, kimi 50’li yaşlarda. Evli/barklı; çoluk çocuk, hatta torun sahibi. Bazıları çalışıyor işçi olarak, kimi ev hanımı. İş, ev, yemek, çocuk/torun bakımı derken hayatlarına bir mucize girdi. Hayatları boyunca eli kalem tutmayan, adını yazmayı bilmeyen bu kadınlar, şimdi okuma-yazma öğreniyor. Daha ikinci haftaları, henüz hecelemede, ama çocuklar gibi şen hepsi. “Yazmayı öğrendiğim gün kurban keseceğim” diyor 50’li yaşlardaki Fatma. … Okumaya devam et Adını yazabilmek mutluluktur

Dayatmalara karşı “nitelikli” dik duruş

Türkiye, son 10 yıldan beri hızlı bir dönüşüm içinde. Dün itibarıyla resmileşen rejim değişikliğiyle birlikte, bu dönüşümün nereye varacağını kestirmek güç. Dünya ve bölgeyle birlikte Kıbrıs Türkü de bu gidişattan kaygılı. Ancak Kıbrıs Türkü’nün kaygısı, diğerlerinden farklı tabii ki. Kaygının odağı, tarihi/ekonomik/siyasi/sosyal ilişkiler nedeniyle, yaşam şekline yönelik dayatma ve müdahalelerdir. Hatta bunların daha da artacağı yönündedir. Yeni rejimin Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün yapacağı KKTC … Okumaya devam et Dayatmalara karşı “nitelikli” dik duruş

“Devletin temeli biziz… Bizi fark edin”

Doğumdan ölüme tüm aşamalar onlardan geçiyor… Her şeye, herkese hâkim onlar…  Onlar mahallenin muhtarları, seçilmiş noterler Herkesi tanıyan, her şeyi bilenlere  “mahallenin muhtarı” der Kıbrıslı. Boş bir söylem değil bu, temeli var. Her şeyi bilen, bulunduğu bölgede herkesi tanıyan, her şeye hâkim, her yabancının başvurduğu, siyasinin ilk kapısını çaldığı kişidir çünkü muhtar. Ne mi yapar? Doğumdan ölüme tüm resmi işlemlerin ilk kaydı ondan geçer. Doğum … Okumaya devam et “Devletin temeli biziz… Bizi fark edin”

Taşkent tepelerinde bir vaha…

Avuç içi kadar yarım ada, ama galiba keşfedilmemiş. Dünyayı gezerken evin önünü unutuyor insanoğlu… Gezelim, görelim, en önemlisi fark edelim… Yavaş yavaş gelişmeye başlayan girişimcilik ruhunu da destekleyelim… Hele doğaya, toprağa sahip çıkan; üreten; taş taş üstüne koyan girişimcileri… Hayatın kaynağı üretmektir çünkü…   Okumaya devam et Taşkent tepelerinde bir vaha…

Alarm seviyesinde

“Göçmen devleti olduk” dedi Mete Hatay dünkü röportajımızda. Ne demek göçmen devleti? Nüfusun, ülkede yaşayanların çoğunluğu yabancı demek. Verilere göre bu oran yaklaşık üçte iki. Çalışmak için gelenler, onların aileleri, öğrenciler, askerler, buralarda yaşayan yabancılar… Yeni bir gerçeklik mi bu? Evet yeni; üstelik 3-5 senelik. Asker, işçi, öğrenci yılların gerçeği ancak son yıllardaki artış alarm seviyesinde. Çünkü yabancı girişi kontrolsüz.  Çünkü öğrenci sayısı çok kısa … Okumaya devam et Alarm seviyesinde

“Göçmen devletine dönüştük”

“Yabancı nüfus arttıkça Kıbrıs Türkü daha çok içe kapanıyor, kale örüyor” Toplumu günlerce meşgul eden, hatta kilitleyen seçimleri konuşalım dedik Mete Hatay’la. Hani olay sıcakken, sosyolojik bir analiz yapsın istedik. Seçim sonuçlarıyla ilgili yeterince yorum var zaten, seçim döneminin ve sonuçlarının verilerinden hareketle bir analizdi amaç. Epeyce de soru hazırlamıştım ama çoğuna gerek kalmadı. Bir saatte düne, bugüne, geleceğe dair irdelemeleriyle seçim sonuçlarını gölgede bıraktı. … Okumaya devam et “Göçmen devletine dönüştük”

ALO 1190… Evde yılan var

Lefkoşa’nın çatısında bir vaha, insana insanlık adına umut veren bir cennet: Taşkent Doğa Parkı “Doğal bir hayat yaşayalım dedik, babamın 1990’ların başında aldığı Taşkent’teki bu araziye yerleştik. 3 köpeğimiz vardı. Mağusa’dan arkadaşımız aradı, ‘çoban eşeği istemez, bakar mısınız’ diye; aldık. Bir başkası ‘yeriniz var, bu keçiye bakar mısınız’ dedi; aldık. Komşumuz ‘2 atım var, bakamıyorum’ deyince, onları da aldık. Nenem, ‘hazır hayvan besliyorsunuz, faydalısı da … Okumaya devam et ALO 1190… Evde yılan var

Sandığa gitmeyen yeni nesle dikkat! Dünyayı onlar kurtaracak

Öncelikle yazının başlığının, sandığa gitmemeye destek olarak algılanmamasını dilerim. Seçim vesilesiyle uzun zamandır dikkatimi çeken bir konuda görüş dile getirme gailesi benimki. Dünyayla birlikte Kuzey Kıbrıs’ta da hızla artan, genç kuşak olarak nitelenebilecek, özellikle 30-40 yaş bandındaki bir kitleye dikkat çekmek amacım. Görüp de farkında olmadığımız, yaşamın her alanında karşılaşmamıza rağmen odaklanmadığımız, hızla büyüyen bir kitle. Çoğunlukla saçları rastalı, dövmeli, bireyselliği ön planda, rahat giyimli, … Okumaya devam et Sandığa gitmeyen yeni nesle dikkat! Dünyayı onlar kurtaracak