KIBRIS TÜRK TİYATROSU… İNİŞLİ ÇIKIŞLI BİR ASIRLIK SERÜVEN

Dünya  Tiyatrolar Günü. UNESCO’ya  bağlı  Uluslararası  Tiyatro  Enstitüsü’nün  57’inci  kuruluş yıldönümü.  Bu  evrensel  gün  40  yıldan  beri  Kıbrıs  Türk  tiyatrosu tarafından  da  kutlanıyor ama Kıbrıs Türk tiyatro hareketi  bu  tarihle sınırlı değil. Kıbrıs Türkü toplumu, birçok sanat dalına yabancı  olduğu yüzyılın  başında  tiyatroyla  tanışmış.  Yani  Kıbrıs  Türk   tiyatrosu yaklaşık bir asırlık bir tarihe sahip.

Tarihi savaşlarla, çatışmalarla, tecrit dönemleriyle dolu  Kıbrıs Türk  halkı  için tiyatro her dönem kendini ifade şekli  olmuş.  Tiyatro toplum  yaşamına  ayna görevi yapmış.  Siyasi  gelişmelere,  çatışmalara paralel  kimi  zaman  atak,  kimi zaman durağan  ve  kesintili  ama  hep gelişmiş tiyatro. Türkiye’deki her hareketten de etkilenmiş.

Yüzyılın   başında  1908  yılında  başlayan   tiyatro   serüveni, salonsuz,    ödeneksiz   günlerden   günümüzün    modern    sahnelerine, profesyonelliğe ulaştı ama sorunlar yine de diz boyu.

VATAN YAHUT SİLİSTRE İLK

Kökeni  eski geleneksel Türk seyirlik oyunlarına  dayanan  Kıbrıs Türk  Tiyatrosu, her dönemde Anadolu’nun, Türkiye’nin etkisinde  kalmış. 1908  yılında Meşrutiyet’in ilanı ve İttihat-Terakki  Örgütü’nün  devlet yönetimini  ele geçirmesiyle “Türkçülük” düşüncesi hız kazanır. Bu  akım hemen Ada’ya da yansır ve aynı yıl “Hürriyet-Terraki Kulübü” kurulur. Bu Kulüb’ün 1908 yılında sergilediği Namık Kemal’ın “Vatan Yahut  Silistre”, Kıbrıs’ta  sergilenen ilk oyundur. Mağusa Liman ambarlarında  sahnelenen bu oyun yanında Namık Kemal’in “Gülnihal” oyunu ve “Jön Türkler” de  ilk oyunlar arasında yer alır.

Mustafa  Kemal’in önderliğinde 1919’da başlayan  Ulusal  Kurtuluş Savaşı  da  Kıbrıs  Türklerini  etkiler.  Avukat  Fadıl  Niyazi  Korkut öncülüğünde bir grup Kıbrıslı Türk aydın “Hürriyet ve Terakki Kulübü”nün adını  değiştirerek  “Birlik  Ocağı”nı  kurarlar.  Böylece  Kıbrıs  Türk tiyatro hareketi bir adım daha ilerler.

KARDEŞ OCAĞI’NIN KATKISI BÜYÜK OLDU

Kısa bir süre sonra, 1923’te ise “Kardeş Ocağı” kurulur.  Böylece batılı  anlamda Kıbrıs Türk tiyatro hareketi de başlamış  olur.  Dönemin önde  gelen aydınları Fadıl Niyazi Korkut, Dr. Pertev Bey,  Osman  Nuri, Kemal  Efendi,  Yağcı Ahmet Efendi, Tabak Hilmi Efendi,  Necmi  Avkıran, Kitapçı Lütfi Efendi, Hakim Burhan Bey, Hasan Saffet Hoca ve Mehmet Aziz Bey, Kardeş Ocağı’nın kurulmasına öncülük ederler.

Kardeş Ocağı daha o yıllarda Shakespear’in, Moliere’in oyunlarını sahneler.  Shakespear’in  ünlü  eserleri  “Venedik  Taciri”,  “Othello”, “Hamlet” repertuvara alınır.

SAHNEYE ÇIKAN İLK KADINLAR

Kardeş  Ocağı’nın  sahnelediği “Venedik  Taciri”,  Müslüman  Türk kadının  ilk kez sahneye çıktığı oyun olarak da tarihe  geçer.  Müslüman Türk  kadınlarının  sahneye çıkmasının günah ve  suç  sayıldığı,   kadın rollerini  erkeklerin veya Afrolar, Marika, Victor, Peruz, Celya  isimli İstanbul  kökenli Rum-Ermeni kadınlarının oynadıkları bu dönemde 2  Türk kadın  büyük bir cesaret örneği sergileyerek sahneye çıkarlar.  Öğretmen Dervişe İrfan ve Fahriye Hanım…Bu iki kadın sanatçının ardından  Vedia Barut, Kamran Aziz, Fevziye Hulusi ve Süheyle Küçük sahneye çıkan ilkler arasında tiyatro tarihinde yerlerini alırlar.

Türkiye  tiyatro  hareketinin  etkisi altında  olan  Kıbrıs  Türk Tiyatrosu,   Türkiyeli  yazarlardan  Namık  Kemal  ve   Faruk   Nafiz’in oyunlarını  da  sahneler. 1930’lu yıllarda ise Dar-ül  Bedayi  (İstanbul Şehir  Tiyatrosu)  ard  arda Kıbrıs’a  gelir.  Kıbrıs  Türkü  tiyatronun duayeni  Muhsin Ertuğrul’u, Vasfi Rıza Zobu’yu tanır. Ünlü  tiyatrocular Kıbrıs’a  düzenledikleri  turnelerle hem tiyatroyu sevdirirler,  hem  de birçok yetenekli insanı sahnelere kazandırırlar.

MÜSAMERE O ZAMAN MÜSAMERE İDİ

Kıbrıs Türk Tiyatrosu’nun dünden bugünlere taşınmasında okulların ve  spor  kulüplerinin  de  çok  büyük  rolü  oldu.   Yüzyılın  başından 1970’lere  kadar  okullarda müsamerelerin önemi  büyüktü.  O  zamanların müsamereleri  şimdiki gibi değildi. İçerikliydi, toplumu ayağa  kaldıran etkinliklerdi. Ve ilk tiyatro sanatçılarının hemen hemen tümü de sahneye ilk adımı bu müsamerelerle atmışlar.

SANSÜR VE SAVAŞ YILLARI

Yüzyılın başında başlayan bir hareketle kısa sürede büyük gelişme gösteren Kıbrıs Türk Tiyatrosu, 1931 isyanının ardından duraklama dönemi yaşar.  Çünkü isyanla birlikte İngiliz Sömürge İdaresi  sansür  uygular. Sömürge  İdaresi’nden  izinsiz oyun sahnelenmesi  yasaklanır.  Yasaklara rağmen  oyunlar  sahnelenmeye  devam  eder  ama  bu  yıllar   tiyatronun duraklama yıllarıdır.

İkinci  Dünya  Savaşı  döneminde de  sıkıntılar  yaşanır.  Adalı Türkü’yle, Rumu’yla İngiliz ordusuna katılır, yine bir duraklama olur ve bu yıllarda tiyatro çalışmalarına pek rastlanmaz.

1950’li yılların sonlarında ise toplumlararası çatışmalar başlar. Bu  durum  Türk tiyatro hareketine de yansır. Milli oyunlar  baş  köşeye oturur. Tiyatro aracılığıyla Kıbrıs Türk halkının milli bilincinin  diri kalmasına hizmet edilir. Özellikle Özker Yaşın’ın yazdığı manzum oyunlar büyük ilgi görür.

1950’li yılların sonlarında Kıbrıs Türk tiyatro hareketi yeni bir örgüt  kazanır.  Güzel Sanatlar Derneği… Suphi  Rıza,  Samiye  Mustafa, Kemal  Tunç,  Hatice  Söğüt, Hülagu Aytaçoğlu ve  daha  birçok  isim  bu dernekle  tiyatro  hareketinin  yaşam serüvenini  devam  ettirir.  Milli oyunlar yanında “Erkek Güzeli”, “Para Delisi”, “Ayıkla Pirincin  Taşını” gibi komediler sahneleyen dernek yaşamını 1963’e dek sürdürür.

VE İLK SAHNE…M.Ö. VE M.S.

Ve  1963  Şubat’ı.   “İlk Sahne” kurulur.   Kıbrıs  Türk  tiyatro tarihinde  çok önemli bir dönem başlar. Tiyatro  hareketini  “M.Ö.-M.S.” diye   iki  döneme  ayıran  dönüm  noktası.  Kıbrıs  Türk   tiyatrosunun gelişmesinde  ve bugünlere ulaşmasında temel bir yapı olan “İlk  Sahne”, bugünkü Devlet Tiyatrosu’nun da çekirdeğini oluşturur.

İlk   profesyonel   tiyatro  sayılabilecek   “İlk   Sahne”,   ilk konservatuvar  mezunu  Üner Ulutuğ öncülüğünde, yine  ilk  konservatuvar mezunu  kadın sanatçı Ayla Mesut (Haşmed), Kemal Tunç,  Yücel  Köseoğlu, Biler Demircioğlu, Hatice Söğüt tarafından kurulur.  İlk temsil de Vedat Nedim Tör’ün “Kör” oyunudur.

“İlk Sahne” 1965 yılında Kıbrıs Türk Yönetimi’nden ödenek alır ve Kıbrıs  Türk tiyatro hareketinin ilk ödenekli tiyatrosu olarak  resmiyet kazanır.   Türkiyeli oyun yazarlarının yanısıra, batılı  yazarlardan  da oyunlar   sahneler.  Lefkoşa’da  sahnelediği  oyunları  diğer   yerleşim yerlerine  de  taşıyan “İlk Sahne”,  tiyatronun  yaygınlaşmasına  önemli katkılarda bulunur.

“İlk Sahne”, 1974 Barış Harekatı’nın ardından “Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrosu”   olarak  adlandırılır  ve  bugüne  kadar   gelir…   Devlet Tiyatrosu’nun ilk müdürü de Hilmi Özen olur.

  1. YÜZYILIN EŞİĞİNDE NEREDEYİZ…

Ve  bugün… Bir asırlık geçmişe sahip Kıbrıs  Türk Tiyatrosu bugün daha çağdaş olanaklara sahip ama yığınla da sorunla boğuşuyor. En önemli sorunlar ise kadro ve salon sıkıntısı.

Dünya  Tiyatrolar Günü’nü bu yıl da salonsuz karşılıyan  Devlet Tiyatrosu, buna karşın zor şartlarda görevini sürdürmeye çalışıyor.

Büyük yangın nedeniyle yaklaşık 6 yıldan beri salonu bulunmayan Devlet Tiyatrosu, dekor taşıma, provalarda güçlük gibi sorunlara rağmen farklı salonlarda oyunlarını sahnelemeye çalışıyor.

13’ü kadrolu 30’a yakın kadrosuyla çalışmalarını sürdüren Devlet Tiyatrosu’nun bir diğer beklentisi de, yasal değişiklikle tiyatronun özerk hale gelmesi…

Devlet Tiyatrosu’ndan ayrılan bir grup sanatçının  kurduğu,  1980 yılından  itibaren özerk yapısıyla tiyatro sanatına ivme kazandıran Lefkoşa Belediye Tiyatrosu da,  25 yıldan beri hiç aksatmadan hep perde diyen ender tiyatrolardan.

Teknik personel dahil toplam 15 kişilik kadroyla faaliyetlerini sürdüren Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun da en önemli sorunu kadro sıkıntısı ve sahnenin yetersizliği. Tiyatro binasının ve sahnenin yetersizliğine dikkat çeken tiyatro sanatçıları, inşaatı başlamasına karşın yıllardan beri tamamlanamayan Başkent Tiyatro Projesi’nin ivedilikle tamamlanmasının önemini vurguladılar.

Devlet Tiyatrosu ve Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’na ek olarak, Güzelyurt ve Girne belediyelerine bağlı tiyatro grupları ve Lefkoşa ile diğer bölgelerdeki özel tiyatrolar da sorunlara karşın varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar.

(TAK/ Mart 2005)

Bir Cevap Yazın