GÜNEY KIBRIS’TAKİ 20 HANELİK VAKIF MALLA İLGİLİ DAVA AİHM’E TAŞINDI

Kıbrıs sorununun temel konularından mülkiyet, liderler arasındaki müzakere masasında  tartışılırken, mahkemelerde de gündem oluşturmaya devam ediyor. Ağırlıkla Rumların mülkiyet davalarıyla KKTC’deki mülkiyet rejimi tartışılırken, uluslararası kamuoyuna ve mahkemelere taşınmaması nedeniyle sorgulanmayan Rum tarafındaki mülkiyet rejimi de artık yavaş yavaş dünya hukuk çevrelerinin gündemine geliyor. Son yıllardaki birkaç münferit davanın ardından geçtiğimiz günlerde AİHM’e taşınan bir dava ise, bu alanda emsal oluşturacak nitelikte. Hem vakıf malı olması, hem göçmenlik/eşdeğerle ilgili olmaması, hem Güney Kıbrıs’ın “Vasilik Yasası”ndaki ayrımcılığı gündeme taşıması, hem de Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum iki avukat tarafından AİHM’e taşınması bakımından. Üstelik bu Rum avukat, Loizidu ve Lordos gibi ünlü davalarla tanınan Ahilleas Dimitriadeis…

Güney Kıbrıs’ta yaklaşık 5 yıllık sürecin ardından istinaf dahil davanın kaybedilmesi, yani AİHM’in temel şartlarından “iç hukuk” yolunun tüketilmesiyle, birlikte çalışan Türk Avukat Metin Kemal (Balcı) ve Rum Avukat Ahilleas Dimitriadis tarafından geçtiğimiz hafta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’e dava dosyalandı.

DAVA KONUSU VAKIF MALI

Davaya konu olan mal/mallar, 90 yıllık geçmişi olan Hatice ve Sddıka Hanımlar Vakfı’na ait. Larnakalı iki kız kardeş olan Hatice ve Sıddıka hanımlar tarafından 1919’da kurulan vakfın, 17’si Larnaka’da, geri kalanı da Güney Lefkoşa’da olmak üzere toplam 20 hane malı var. Üstelik bu mallar Osmanlı Bankası, İngiliz Kulübü, Rex Sineması gibi Larnaka’nın en işlek bölgelerinde, limanda yer alan, tarihi ve mimari özellikleri olan değerli mallar.

Vakıf mallarını yıllardan beri atıl bırakan, zaman zaman ise kiralayarak gelirini “çözümden sonra ödenmek üzere” İçişleri Bakanlığı bünyesindeki özel fona aktaran Rum Yönetimi, vakfın mütevelliliği için başvuran 80 yaşındaki Şermin Kemal’e ise “Güney’de yaşamadığından” dolayı ret yanıtı verdi.

Konu, 2005 yılında Rum tarafında mahkemeye taşındı. İnsan hakları ve mülkiyetle ilgili davalarıyla ünlenen Rum avukat Dimitriadis tarafından mahkemeye taşınan davaya, yaklaşık 30 yıl İngiltere’de yaşadıktan sonra 2007’de adaya dönen Şermin Kemal’in oğlu Metin Kemal (Balcı) da avukat olarak müdahil oldu. Güney Kıbrıs’ta birlikte çalışan iki avukat, Rum mahkemelerinde davanın reddedilmesinin ardından şimdi  dosyayı AİHM’e taşımak için birlikte yola çıktı.

“AYRIMCILIK”

Avukat Metin Kemal, süreçle ilgili TAK muhabirine bilgi verirken, özetle şunları anlattı:

“Bu dava ne göçmenlik, ne eşdeğerle ilgili.  Güney’de yaşamadığından dolayı bir Kıbrıslı Türk’ün mülkiyet hakkının tanınmamasıyla ilgili. Müracaatı yapan kişi 70 yıldır Kuzey’de yaşıyor, göçmen olmamış, eşdeğer vs. gibi hiçbir mal da alınmamış. Ve bunu AB üyesi bir ülke yapıyor. Mal/mallar atıl kalmış, önemli gelir sağlayacak bir konumda, ama ne vakfın mütevelliliği veriliyor, ne de mülkiyet hakkı tanınıyor. Avukat olarak bize tapu dairesinde inceleme yapma izni bile vermediler. ‘Güney Kıbrıs’ta yaşamıyor’ diyorlar. 70 yıldan beri Lefkoşa’da, Kuzey’de aynı yerde yaşayan anneme ‘gel buraya yerleş, sana malını verelim’ diyorlar. Malını geri almak  için neden evini terkedip oraya yerleşmek zorunda kalsın?  Kuzey’de yaşayan bir Maronit veya Rum, Güney’de mal sahibi olabiliyor ama Türk olamıyor..! Ayrıca, Kuzey’de yaşayan bir Rum, Maronit veya İngiliz Güney’deki malının gelirini engelsiz alabiliyor. Ancak bu, Vasilik Kanunu 9’uncu maddesi altında Türklere yasak… Bu ayrımcılık… Ve biz de davayla esas bunu gündeme taşıdık…”

“ARGÜMANLAR ÇOK GÜÇLÜ…EMSAL OLACAK”

Davanın argümanlarının çok güçlü olduğunu belirterek, AİHM’de kabul görmeme/reddedilme ihtimalinin çok zayıf olduğunu vurgulayan Kemal, ancak AİHM’deki süreçlerin çok zaman aldığına da dikkat çekti. Sadece davanın görüşülmesinin kabul edilip edilmeyeceğinin kesinleşmesi için yaklaşık 2 yıllık süreç gerektiğini, kabul edilmesiyle davanın için ondan sonra da zaman gerektirdiğine işaret eden Kemal, şunları kaydetti:

“Bu dava emsal olacak. Çünkü Güney Kıbrıs’ta Türk mülkleriyle/gelirleriyle ilgili bir çok uygulama Vasilik Yasası’na dayandırılıyor. Bu yasayı Sofi davasının ardından değiştirmek zorunda kaldılar, ama küçük bir değişiklik oldu, esasa ilişkin değil. Şimdi bu yasa, bu rejim bu davayla masaya yatırılacak. Bugüne kadar çok tartışıldı ama uluslararası kamuoyu, uluslararası hukuk önünde test edilmedi. Bu dava ilk kez buna imkan sağlayacak. Bu yasa, bu rejim uluslararası hukuka, Avrupa hukukuna uygun mu bu test edilecek ve bu emsal olacak.”

GÜNEY’DE ÇALIŞMAK

Davaya konu olan Güney’deki 20 parçalık mal vakıf malı olmasına ve KKTC Vakıflar İdaresi’nin olayda sorumluluğu bulunmasına karşın yeterli ilgiyi görmediklerini de anlatan Kemal, KKTC’de yaşamasına karşın Güney Kıbrıs’ta çalışmasının zor olup olmadığına ilişkin soruya ise “Ofis olarak da, ben de genelde AİHM’le ilgili davalara bakıyoruz. O yüzden sorunum yok. Aksi halde sorun olurdu” diye konuştu.

(TAK/Kasım 2010)

AVUKAT METİN BALCI

 

 

Bir Cevap Yazın