Çocukluğu astım hastalığıyla boğuşarak geçti. Neredeyse çocukluğunu yaşatmayacak kadar… Daha 6-7 yaşlarında duyma kaybı nedeniyle, 16 yaşlarında görme kaybı riskiyle ameliyat oldu. Ama tüm bu olumsuzluklara inat gitar ve piyanoyla başladı, saksafon sanatçısı oldu. Hemen hemen tüm müzik aletlerini çalar duruma geldi. Beste yaptı, söyledi, söylemeye/çalmaya devam ediyor. Bununla da kalmadı; özel eğitim öğrencileri ve öğretmen adaylarına müzikle terapi eğitmeni oldu. Bu da yetmedi, işaret dili eğitmeni oldu. Şimdilerde Yakın Doğu Üniversitesi’nde özel eğitim bölümü öğrencilerine ders veriyor, aynı üniversitede doktora yapıyor, ÖZEV’de özel gereksinimli çocukları müzikle eğitiyor, çocuklar için albüm çıkarmaya hazırlanıyor. Ve Caravan Blue grubuyla sahneye çıkıyor, saksafonla sahnede devleşiyor…
29 yaşında, 50 kilo, yaşam koçu gibi
Ezgi Bertiz, 1989 doğumlu. Daha 29 yaşında. Bu yaşa, bu kadar şeyi nasıl sığdırmış; insan inanmakta güçlük çekiyor. Hani “gençler sorumsuz, emek harcamadan yaşıyorlar” yaygın söylemini tarumar edenlerden. Üstelik müzik geleneği olan bir aileden de değil. El-bebek, gül-bebek şartlarda da büyümemiş. Kısacık ömrüne bir dizi şansız sağlık sorunu, ameliyat sığdırmış. Kimbilir, belki de bu sıkıntıların ürünü başardıkları. Zaten, “başımıza gelenlerden ziyade, bunlara verdiğimiz tepkilerdir aslolan” sözünü kendine şiar edinmiş. Müziğin iyileştirici, güzelleştirici, tedavi edici özelliğine felsefe olarak da, pratikte uygulayarak da inananlardan.
Süpürge sapı gitar, tarak mikrofon oldu
Müziğe ilgisi 5-6 yaşlarında başlamış Ezgi’nin. “Ailede müzikle ilgilenen yoktu, bir yakın aile dostu gitar çalardı, belki onun etkisi oldu” diyor. Ama müziğin doğuştan etkili olduğuna inanıyor. “İlk müzik terapisti annedir. Ninnilerle sakinleştirir, güven verir…”
O yaşlarda gitar ister, ama astım hastalığının da etkisiyle aile karşı çıkar. O da ayna karşısında süpürge sapıyla hayali gitar çalmaya, taraktan oluşan hayali mikrofonla şarkı söylemeye başlar. Hayali seyircilere…
Bir sabah duymadı…
Astım nöbetleri sürerken, 8-9 yaşlarında bir sabah uyandığında duymadığını fark etti. Tetkikler, muayeneler; kulak zarında problem olduğu belirlendi. Ameliyat edildi. Aylarca sürdü duyma sorunu.
Ve aile fazla direnemedi, ona gitar alındı. İlk hayal gerçek oldu ve arkası geldi. Orta eğitimi Güzel Sanatlar Lisesi’nde okudu. Gitara piyano ve diğer aletler de eklenmeye başladı. Ama bu sefer hayali, saksafondu. Duyma kaybına inat…
Görme kaybı riskiyle ameliyat oldu
16-17 yaşına geldiğinde bu sefer de görme kaybı riski yaratan bir çeşit tümörle tanıştı. Bir ameliyat daha oldu. Ama yine ne müzikten, ne okumaktan, ne de saksafondan vazgeçti. Sağlık sorunları nedeniyle karşı çıkmış aile, ama bu konuda da direnememişler azmine.
DAÜ ile başladı, Bakü’de konservatuar eğitimi aldı
Lisenin ardından üniversite eğitimi için önce Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne girer. Ancak konservatuar, müzik öğretmenliği bölümüne dönüştürülünce buradan ayrılır. “Doğu ve batı sentezinin birlikte bulunabileceği en iyi yer” diye tanımladığı Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye gider konservatuar eğitimi için. Burada, saksafon eğitimi için sınava girer, başarır da ama geçmişte yaşadığı duyma sorunu problem olur. Okul tereddüt edince, “Sizler Beethoven’ı ders olarak okutuyorsunuz. Beethoven en iyi eserlerini, sağır olduğu 40’lı yaşlarından sonra üretti” diye karşı çıkar. Etkili de olur ve Bakü’de konservatuara girer. Okul öncesinde 6 ay da saksafon için özel ders alır. Bölümün ilk ve tek kız öğrencisi olur.
Hocası başka dil bilmediği için Bakü’de Rusça da öğrenir.
Saksafon astımı yendi
Astım hastası, o kadar ameliyat geçirmiş, neden ille de saksafon?
“Bunu çok soran oldu; ben de bilmiyorum. Ama nefesli aletleri hep daha çok sevdim. Daha içsel oluyor ritm…”
“Nefes sorunu problem yaratmadı mı” sorusuna da, Bakü’deki Rus hocanın “saksafon, ciğerleri yormadan nefes terapisidir” sözleriyle karşılık verdi. Nitekim, saksafon çaldığından beri bir daha astım krizi yaşamammış. Neredeyse saksafon astımı yendi.
Sufilik de ilgi alanı… Ve o bir müzik terapisti
Azerbaycan’da Sufiler, Dervişler, Dergahlar da ilgisi çeker. Buralara gider. Ney çalmayı da öğrenir. Ve müzikle terapinin gücüne inanır. Özel eğitim öğretmeni olur. Adaya dönünce Yakın Doğu Üniversitesi’nde özel eğitim öğretmenliği bölümündeki öğrencilere ders verir, aynı zamanda burada doktora yapar. Diğer yandan Özel Eğitim Vakfı’nda (ÖZEV) özel gereksinimli çocuklara müzikle eğitim verir. Müzik terapisi. Ritmle eğitir. “Bu çocuklarda sanat, matematik testinden daha etkili” diyor. 6 yıldan beri burada. Bu okuldaki çocuklardan kurduğu orkestra da en büyük gurur kaynağı.
“Müzikle zihinsel kapasiteyi artırmak, sosyal/duygusal alanı geliştirmek mümkün… Beyne ne verirsen vücut onu bilir. Beden ne kadar kasılırsa zihin de kasılır” diyor.
İşaret dili eğitmenliğini, duyma kaybı tetikledi
Bu arada Türkiye’de bir yıllık eğitim alarak İşaret Dili Eğitmeni/Çevirmeni de oldu. Profesyonel hizmet veriyor bu alanda da. Farkındalık yaratmak amacıyla yeni kurulan Bahire Doğru başkanlığındaki Kıbrıs İşitme Konuşma Engelliler Vakfı’ndan (KİKEV) da gururla bahsediyor.
İşaret dili eğitmenliğine neden gerek duyduğunu anlatırken, “Sanırım bu konuya ilgimi, bir dönem yaşadığım duyma kaybı tetikledi” diyor.
Nefes ve ses eğitimi
Özellikle özel gereksinimli çocuklara doğru ses tonu kullanmak için kendini de eğitiyor. Nefes ve ses eğitimi. “Sesi, nefesi yönetme; kendini yönetmedir. Kendinle ilişki kuramıyorsan çocukla da kuramazsın” diyor. Hocasına atıfla, “Bir bilgiyi 6 yaşındaki çocuğu öğretemezsen, sende o bilgi yoktur demektir” diye ekleyerek.
Başımıza gelenlerden ziyade verdiğimiz tepkiler
“Azim, kararlılık, inançla tüm olumsuzluklar olumluya dönmüş” diyoruz; yanıtı yaşını aşar olgunlukta, bir kitaplık…
“Başımıza gelenlerden ziyada, başımıza gelenlere verdiğimiz tepkilerdir hayatımızda belirleyici olan… Ve müzik tedavi edicidir, güzelleştirir, iyileştirir. Bir hocamın dediği gibi, Hitler enstrüman çalsaydı o kadar zalim olamazdı…”
(Havadis/28 Mayıs 2018)
https://www.havadiskibris.com/ezginin-ornek-basarisi