“Adalet istiyoruz ve peşini bırakmayacağız. Karanlık kalmamalı”
Adını duymayan yok Arda’nın. Arda Erkan. Yaklaşık 3 yıl önce daha 26 yaşındayken uyuşturucu batağına kurban oldu. Ailenin tek çocuğu, zeki, eğitimli, girişken. Bir “sigara” ile deneme yaptı, bir daha kurtulamadı. Anne-baba tek çocukları için çırpındı, bataktan kurtarmak için didindi, başaramadı. Uyuşturucu tutsak etti pırıl pırıl genci. Ölümü, milat oldu. Belki ilk kez ülkede uyuşturucu kullanımı onun adı etrafında bu kadar konuşuldu. Adına etkinlikler düzenlendi, film çekildi. Ailelere “aman dikkat, biz yandık siz yanmayın” diye seslenmeye; rehabilitasyon merkezlerinin gerekliliğine vurgu yapılmasına vesile oldu. Arda’nın ölüm şeklinin hâlâ karanlıkta kalması ise, anne-babanın evlat acısını ikiye katladı. Geçtiğimiz aylarda Yargıç Tacan Reynar tarafından okunan davayla ilgili karar da, ailenin ölüme dair kuşkusunu destekler nitelikteydi.
Taşıyıcı oldukları için tek çocuk
Anne Gülseren, banka emeklisi. Baba Mustafa Erkan da 2001’e kadar bankacı, ancak bu dönemde yaşanan krizle işsiz kalanlardan. O tarihten beri serbest fotoğrafçılık, gazetecilik yaparak hayatını kazanmaya çalıştı. Yatırımlarını yaparak sigorta emeklisi oldu.
1989 doğumlu Arda, Gülseren ve Mustafa Erkan’ın tek çocuğu. “İkimiz de taşıyıcı olduğumuz için ikinci çocuk yapmaya cesaret edemedik” diyor Gülseren Erkan.
Mustafa Erkan, meslektaş olmamız nedeniyle yakın tanışık olduğumuz insanlardan. Aslında Arda’nın ölümünün hemen ardından röportaj yapmak için konuştuk. Ama hem acının taze olması, hem çalıştığım kurumun tereddütleri nedeniyle erteledik. Şimdi, Bayram tatilinden yararlanarak evlerinde buluştuk. 2 saat diye planladık röportajı, 5 saat sürdü. Sanırım çok az soru sorabildim; gözyaşı hiç dinmeyen, yüreği dağlanmış bir anne-babanın feryadına aracı olmak istedim. Hem herkese, hepimize mesaj niteliğindeki cesur çağrılarına; hem acılarını katlayan adalet arayışlarına bir ses…
Evde, odada zaman 2015’te durdu
Her köşesi Arda’nın fotoğraflarıyla dolu evde, zaman sanki 2015’te durmuş gibi. Odası, kıyafetleri, çalışma masası, araba plakaları hâlâ aynı yerde Arda’nın. Müze gibi korunmuş oda. “Böyle teselli buluyoruz” diyor anne-baba.
Lise yıllarına kadar sigara içmeyen, hatta sigara içenlere tepki gösteren, yeşil gözlü bu ışıklı genç, nasıl bulaştı uyuşturucuya?
Başarılıydı, parlaktı, saftı
İlkokulu Şehit Ertuğrul’da, orta ve liseyi Amerikan Future (GAÜ) ve Near-East’te okuyan Arda, üniversite eğitimi için 2006’da İngiltere’ye gitti. Hall Üniversitesi’nde Computer Science bölümüne girdi. 2 yıllık eğitimin sonunda, arkadaşları dönünce o da döndü, Hall’daki eğitimini yarım bıraktı. Güney Lefkoşa’da European of Cyprus üniversitesinde Chartered Accountant bölümüne girdi. Yıl 2008. “Çok başarılıydı. Matematiği, İngilizcesi gayet iyiydi. Ve o güne kadar hiçbir sorun yoktu. Sanıldığı gibi İngiltere veya Güney Kıbrıs’ta başlamadı uyuşturucuya” diyor anne baba.
Bir “sigara” ile başladı
Ne oldu, nasıl başladı?
“Bir gece evde hep beraber otururken, arka mahallede oturan arkadaşı geldi, seslendi. Önce inmek istemedi ama saftı, hayır demeyi bilmezdi. Sonra indi, arabayla gittiler. Bir süre sonra geldiğinde ayakkabılarını çıkarırken kendi kendine güldüğünü fark ettik. Sebepsiz gülme. ‘Ne oldu, neden güler, içki mi içti’ diye birkaç kez sorunca; ‘arkadaşım sigara verdi, denedik’ dedi. ‘Bir daha olmasın’ falan dedik, hoşumuza gitmedi ama açıkçası çok da üzerine gitmek istemedik.”
Uyku halleri, kilo almalar, gerginlik…
Sonra arkası geldi, belirtiler çeşitlendi, arttı…
“İlk sigara olayının ardından başka bir gün odasından çıkarken elinde bir şey sakladığını gördük. Israr edince avucunun içinde sakladığı şeyin sigaraya benzediğini fark ettik. Koşarak kaçtı… Ve arkası geldi. Uyku halleri, kilo almalar, eve geç gelmeler, alışkanlıklarda değişiklik, zaman zaman gerginlik, gözaltı kızarıklıkları…”
Öyle bir çaresizlik ki!
2010 sonlarına doğru Arda’daki belirtiler iyice artınca, okulu da aksatmaya başlayınca anne-baba işin ciddiyetine varır. 3-5 kişilik uyuşturucu grubunun da varlığından şüphelendiler. Takip ettiler, araştırdılar. Gecelerce evlatlarının peşine düştüler; bazen buldular, bazen bulamadılar…
“Buluşma yerleri sürekli değişken. Telefon numaraları sürekli değişen, kod adlarla kaydedilen isimler. Ulaşmak zor. Ayrıca satıcılara, aracılara ulaşsak da çocuğa daha fazla zarar verebiliriz. Çocuğumuzu nasıl kurtarabiliriz diye çare aramaya başladık. Bir şey içer, mutlaka bir şey yapmak lâzım ama ne! Başvuracak yer yok. Bir yandan da aman duyulmasın kaygısı; okul, polis, aile, arkadaşlar duymasın. Öyle bir çaresizlik ki, insan yaşamadan bilemez…”
İstanbul’da rehabilitasyon… Gaziveren’de surf
Bir yakınlarının önerisiyle 2011 başında İstanbul’a gittiler. Aralıklarla gittiler, geldiler; yaklaşık bir yıl. Hatta bazı dönemler 3 ay kaldılar. Farklı farklı merkezlerde tedavi oldu Arda, uyuşturucudan arınmak için.
Fakat o da sonuç vermedi. Döndükten sonra bir süre kullanmadı, ardından yine sarmala alındı, uyuşturucu kullanmaya devam etti.
Ortam değişikliği için 2012 yazında da Gaziveren’de kaldılar. Buradaki evlerinde. Amaç uzaklaşmak, ortam değişikliği. Burada surf kursları aldı Arda.
Satıcılar polise ihbar etti… “Yem yaparak işbirliği”
Anne-baba evladı kurtarmak için çırpınmalarına, Arda da her seferinde bırakacağına dair söz vermesine rağmen işler gittikçe kötüleşti.
2012 sonunda, uyuşturucu grubunun ihbarıyla polise yakalandı. Baba Mustafa Erkan’a göre, “uyuşturucu kullanan ve satan bu kişiler, böyle saf çocukları yem yaparak polisle işbirliği yapıyorlar”.
“Oğlumu ihbar edip yakalatan kişi, bir süre önce ‘merak etme Arda’yı kurtaracam’ diyen, benim de saf saf inandığım, mutluluktan boynuna sarılmak istediğim kişi…” diyor anne.
Askerlik kurtuluş olur ama…
Poliste 3 gün tutukluluğun ardından teminatla serbest bırakılan Arda, “çok hata yaptım, artık içmeyeceğim” der anne-babasına ve askere gitmek ister. “Uyuşturucudan kurtulmak veya kendiyle hesaplaşma için istedi askerliği sanırım” diyor baba.
Aile de itiraz etmez, zaten üniversitede kaydı dondurulmuş. Askere gider Arda Nisan 2013’te…
Oğlumuzu oğlumuz gibi gördük
Askerliğini er olarak önce Gülseren’de, ardından Gemikonağı’nda yapan Arda için bu dönem “arınma” için fırsat olur. Toparlanır. “Oğlumuzu askerde oğlumuz gibi gördük. Ona kavuştuk. Kurtulacağına inandık…”
9 ay ceza tuz biber ekti
Temmuz 2014’te askerliği bitiren Arda, iş aramaya başlar. Askerlik öncesi uyuşturucu davası var ama en fazla 1-2 ay ceza alır diye düşünürler. Geçici bir süre iş bulup, cezasını da çektikten sonra üniversite eğitimine devam etmeyi planlarlar.
“Ancak beklediğimiz gibi olmadı. Mahkeme 9 ay gibi ağır bir ceza verdi. Büyük şoktu bize de, ona da. Kurtulmak için çırpınırken bu ceza ters etki yaptı. Ama yapacak bir şey yok. Cezaevinde de sürekli ağladı, pişmanlık belirtti. Kurtulmak istiyordu…”
5 ayda çıktı, yine başladı ve 2 ay sonra…
Kasım 2014’te cezaevine giren Arda, ilk mahkûmiyeti olması nedeniyle ve iyi halden yararlanarak 5 ayda tahliye oldu. Nisan 2015.
“Cezaevinde bildiğimiz kadarıyla uyuşturucu hiç kullanmadı. Bu nedenle çıktıktan sonra düzelme olacağını düşündük yine. Ama olmadı. Yine peşini bırakmadılar, 15 gün sonra yine başladı. Bu kez rahatlama bahanesiyle hafif şeyler içmeye başladı…”
Ve hayatını kaybettiği gece, 7 Temmuz 2015
Arda, cezaevinden çıktıktan 2 ay sonra bir gece yarısı trajik bir şekilde hayatını kaybetti. Mahkemelere, adli tıp raporlarına rağmen hâlâ netleştirilemeyen, aileyi isyan ettiren bir gizemle…
“O gece (6 Temmuz) birileriyle buluşacağım diyerek evden çıktı. Kendi arabasıyla gitti. Saat 22.30 gibi telefonla konuştuk. Sesi, keyfi gayet normaldi. Sonra gecikince tekrar aradık, bir daha ulaşamadık. Kapalı veya şarjı bitti sandık, meğer telefonu elinden alınmıştı. O telefon konuşması son konuşmamız oldu.”
Morgda teşhis
Tedirgin bir gecenin ardından sabah polis arar, karakola davet eder babayı. “Trafik kazası geçirdi diye düşündük” diyor Mustafa Erkan. “Aklımıza kötü bir şey gelmedi. Çünkü gece konuştuk, gayet iyiydi. Uyuşturucu etkisi altında olduğunda telefondan da belli olurdu…”
Arda’nın gece yarısı 03.00’te (7 Temmuz) arabanın içinde ölü bulunduğunu, oradan birisinin hastaneye götürdüğünü söyler polis. Otopsi ve adli tıp raporunda da “uyuşturucuya bağlı solunum yetmezliği” gösterilir ölüm nedeni. Ancak morgda ceset üzerinde darbeler olduğunu gören aile, ölüm şekli konusunda ikna olmaz.
Reynar’ın kararı… Dosya açık
Olay mahkemeye ve basına yansır. Türkiye’den da adli rapor alınır ve bu rapor ailenin kaygılarını doğrular nitelikte ifadeler içerir. Duruşmanın kararını 27 Haziran’da açıklayan Yargıç Tacan Reynar da, “Arda’nın ölümüne başkalarının neden olduğunun kuvvetle muhtemel olduğunu” not eder ve polisten yeni araştırma ister. Böylece dosya açık kalır. Bundan sonraki sürecin nasıl gelişeceğinin önümüzdeki aylarda netleşeceği tahmin ediliyor.
Karanlıkta kalmamalı
“Oğlumuzun uyuşturucu kullandığını biliyoruz. Ama bu ölüm uyuşturucudan olmadı. Raporlar, emareler bunu gösterir. Uyuşturucu değil, uyuşturucu çevresi sebep oldu ölümüne. Polisin bu konuda sorumluluğu var. Emareleri, kanıtları, belgeleri sağlıklı değerlendirmek zorunda. Bu ölümün karanlıkta kalması acımızı ikiye katlıyor. Faili meçhul bir olay olarak kalmamalı…”
Bana olmaz demeyin… Rehabilitasyon merkezi şart
Anne babalara, gençlere, devlete mesajları…
“Hiç kimse ‘bana olmaz, benim başıma gelmez, benim çocuğum kullanmaz’ demesin. Her yaştan herkesin başına gelebilir. Sorunlu ailelerde, mali problem durumlarında uyuşturucu kullanılır yaklaşımı da doğru değil. Biz örnek; hiçbir sorun yokken, üstelik çok başarılı bir çocuk ama bulaştı, kullandı… Biz yandık, siz yanmayın. Böyle durumlarda bizim yaptığımız hatayı yapmayın, saklamayın. Destek isteyin. Şimdi yine rehabilitasyon merkezleri yok ama en azından devlete bağlı bir komisyon var. Aktarılabilecek, destek istenebilecek yerler var. Başvurun… Devletin de ivedilikle rehabilitasyon merkezleri kurması şart. İnsanlar çaresiz kalıyor, ne yapacağını bilmiyor. Ve inanın bu durumda insan, genç çok fazla…”
(Havadis/27 Ağustos 2018)
https://www.havadiskibris.com/3-yil-oldu-gozyaslari-hic-dinmedi/ @Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber aracılığıyla