“Artık günaydın diyen insan bulmak zor. Kardeş kardeşe küs, hınçlı. Herkes birbirine hazımsız, sevgisiz. Savaş bozdu bizi, appos etti. Genlerimiz bozuldu, biz artık biz değiliz…”
Bu sözler yaklaşık 40 yıllık esnaf, Ayakkabıcı Arif’e ait. Kimine göre kunduracı, potinci. Soyadı Nurak, ama sadece adıyla bilinenlerden. Adresini, soyadını yazmaya gerek yok; Ayakkabıcı Arif demek yeterli. Lefkoşa Suriçi’nin demirbaşlarından, kentin yüzlerinden. Bölgenin yeni çehre kazanmasıyla şimdilerde yeni yüzlerle, gençlerle iç içe ve uyumla çalışan geleneksel esnaf. YUKA festivali kapsamında Samanbahça’ya grafitisi de yapıldı, duvarlara kazındı. Ve ayakkabıcıdan ötesi, daracık dükkânı buluşma, sohbet mekânı. Siyasilerden vatandaşa, herkesin uğrak yeri. Tanımadığı, bilmediği yok. Belki konuşmaktan çok dinlediğinden, o ayakkabıcıdan öte insan sarrafı.
Müşterilerin çoğu kadınlar
Bandabuliya ile belediye otoparkı arasındaki daracık sokakta, YUKA Festivali ve bölge aktivisti Derviş Zeybek ile adı duyulan Uray Sokak’ta, daracık bir mekânda Ayakkabıcı Arif. Bölge sürekli mekânım olmasına rağmen, asker ayakkabılarıyla ilgili başım sıkışınca girmiştim bu mekâna. Oğlum Ezgi askere gidince, askeri botları giyip çıkarmak sorun oldu. “Ben bu botları bağlayıp içtimaya yetişemem” deyince, sorduk, soruşturduk. “Arif’e git, fermuar taktır, bağlamakla olmaz” dedi arkadaşlar. Öyle de yaptık ve artık müdavim olduk. Kalın topuklu ayakkabıların tamiri, söküğün dikilmesi, bol olana bado, yıpranana bakım derken uğrak yeri oldu. Gülen yüzü, hoş sohbeti, kahvesi de bonus. Zaten müşterilerin büyük çoğunluğu kadın. “Beni kadınlar meşhur etti” diyor.
Neden kadınlar daha çok geliyor?
“Kadınlar kendilerine, giyimlerine, ayakkabılarına daha meraklı. Titiz. Ayrıca kocalarının ve evlâtların işlerini de onlar yapıyor. Eskiden yaşlı kadınlar gelirdi, şimdi daha gençler. Bizim memlekette kadınlar Avrupalıya benzemez, belli bir yaştan sonra kendilerine bakmıyorlar. O yüzden artık 40-50 yaş üstü pek gelmiyor…”
Appos olduk
Yaklaşık yarım asırlık deneyimle, sadece kadınların değil, her şeyin değiştiğini anlattı Arif Nurak:
“Eski tat yok. İnsanlar çok değişti. Günaydın demeyi esirgiyor artık insanımız. Şımarma, delirme gibi bir hal oldu. Savaşın en çok zararını biz gördük. Hem bankalardaki paralarımız eridi, Kıbrıs liralarını pul ettiler. Hem toplum appos oldu. Genlerimiz bozuldu. Biz biz değiliz artık.”
Savaşın ardından haksız kazançlara ek olarak, özellikle Turgut Özal döneminde Türkiye’nin etkisiyle Kıbrıs Türkü’nün daha çok tüketime yöneldiğini de anlattı…
“Üreticiydik, tüketici olduk. Sanki iki elimizle bir gözümüzü çıkaramaz olduk! Saray Otel’i, Efruz’un Apartmanı’nı biz yaptık; şimdi bu çağda sanki elimizden hiçbir şey gelmez, hep dışardan beklerik! Bu haller biz değilik. Biz en zor şartlarda yaşayan bir toplumuz, bugün geldiğimiz yer bize göre değil. Örf ve adetlerimizi de yitirdik. Kabuk değiştirdik.”
Halk filezofu
Anlattıkça, benden fazla haberlerden haberdar olduğunu fark ettim. Ayakkabıcıdan öte, halk filozofu gibi…
“Yok, felozofluk değil. Herkesin gördüğü, bildiği şeyler. Siyasetçiler, başımızdakiler de bilir ama ses çıkarmazlar. Benim burası muhabbet yeri. Herkes gelir, okumuşu cahili, köylüsü milletvekili. Ben herkesi dinlerim, haberleri takip ederim. 60 yaşındayım, 40 senedir bu dükkândayım. 10 sene da çıraklık sayarsak 50 senedir çalışırım. Bu gibi işlerde herkesi görür, herkesle konuşursunuz.”
Politikacı sokakta olur
Siyasilerin de uğrak yeri, kimi tamir için, kimi sohbet amaçlı…
“Denktaş Bey, Derviş Bey (Eroğlu), Mehmet Ali Bey (Talat); hepsi geldi. Ama en fazla Denktaş Bey. O başkaydı, yürür, gezerdi, pat diye gelirdi. Son Mustafa Bey (Akıncı) de geldi, duvara fotoğrafım yapıldığı için tebrik etti.”
Geçmişle bu günü kıyaslayarak, “Politikacı daha çok sokakta olması lâzım. Çarşıda pazarda dinlemesi, görmesi gerekir. Eskiden daha çoktu. Şimdi galiba çok vakitleri yok yenilerin” diye de ekledi.
100 yıllık çizme var
Yıllarca ayakkabı imal eden, ancak teknolojinin gelişmesiyle yaklaşık 20 yıldan beri sadece tamir yapan Arif Nurak, “fena değil” diyerek gelirinden memnun. Dükkânı da ayakkabı tarihi gibi, müze havasında. Unutulanlar, aranmayanlar, belki satılır diye getirilenler. 100 yıllık binici çizmesi bile var, 41 numara alıcısını bekleyen.
Ayakkabıcılık yanında köyü Vadili’den gelen drifil ve zeytinyağı da satıyor daracık mekânda. Özel müşterileri var. Gelir amacından çok, çeşitlilik. “Mühim bir para kazanmam ama hareket ederim. Ayakkabı tamirinde 8 saat oturarak soru işareti olur vücut. Eğrilirik. Drifil, yağ, gelen/giden, Bandabuliya’da arkadaşlarla kahve derken biraz hareket ederim.”
Yarım asrın tanıklarından
Vadili’de 1958’de doğan, 10 yaşında ailesiyle birlikte Lefkoşa’ya taşınan, ilk ve orta eğitimini Lefkoşa’da tamamlayan, hiç evlenmeyen Arif Nurak’ın ustası, amcası Ahmet Kanan. Rahmetlik Ahmet dayımız, Büyük Han’ın kahvecisi. Onun yanında öğrenmiş ayakkabıcılığı, 20’li yaşlarda da şu anki yerinde başlamış esnaflığa. Babası Nihat da karşıdaki Deveciler Hanı’nın kahvecisi olarak çalıştı yıllarca.
Çocukluk döneminden başlayarak Lefkoşa Surlariçi’nin son 50 yılına tanık. “Otobüs terminali yapılana kadar kentin kalbi burasıydı. Her şey buralarda dönerdi. Dereboyu da yoktu. Babam kahveyi sabaha yakın 2’de açardı, o kadar talep vardı. Çünkü bütün otobüsler buraya gelirdi.”
Suriçi’nin yaklaşık 20 yıllık terk edilmişlik döneminin ardından son yıllarda, özellikle kapıların açılmasının ardından yeniden canlanmaya başladığını, dükkânının bulunduğu Uray Sokak’ın da kent aktivisti Derviş Zeybek sayesinde yeniden hayat bulduğunu anlattı Ayakkabıcı Arif.
“Çok gelişme var ama normalleşme için 10 yıl daha ister. Yıkık dökük çok yer var. Hem siyasetçilerin, hem mal sahiplerinin daha çok ilgilenmesi lâzım. Sokakta insan bir tek buralarda var, kıymetini bilelim.”
Otel yapılıyor, emeklilik kapıda
Surlariçi’ndeki çehre değişimiyle birlikte bölgeye otel yapılması gündemde. Uray Sokak’taki bazı eski yapıların restorasyonla otele dönüşmesi için projeler hazır. Ve Arif Nurak’ın bulunduğu dükkân da bu projeye dâhil ediliyor.
“Taşınacak mı” diye sorduk, “Yok, burada noktayı koyup emekliye çıkarım” diye ekledi.
(Havadis/4 Şubat 2019)