“5 kardeşin yarısı Müslüman, yarısı Hristiyan… Yeniden birlikte yaşamak istiyoruz”
Ay Marina, 1958’den itibaren Türkçeleştirilen adıyla Gürpınar. Lefkoşa-Güzelyurt anayolu üzerinde, bölgeye hâkim tepelerde Atatürk kaidesi ve kocaman Türk bayrağı ile görmeye alıştığımız bir köy. Daha doğrusu köydü. 1974’ten beri burada yaşam yok. Ama adı, Maronit köyü, Maronit köylerinden biri olarak sürekli gündemde. Fakat bilinmeyen veya az bilinen, bu köyde Kıbrıslı Türklerle Maronitlerin yıllarca birlikte yaşadıkları. Karma değil, birlikte. Daha ilginci, akraba olmaları. 5 kardeşin yarısının Hristiyan, yarısının Müslüman olduğu bir köy. Aynı aileden Hristiyan ve Müslüman çocukların, babayı hangi mezarlığa gömecekleri konusunda kararsız kaldıkları bir köy.
Kuruluşu 1800’lü yıllara dayanan; Osmanlı ve Arap kökenli Hasan, Ahmet ve Süleyman dayıların kurduğu, Lübnan/Suriye kökenli Maronitlerle evliliklerle karma hale gelen Ay Marina/Gürpınar’ı Türkler, EOKA saldırıları nedeniyle 1963’te terk etmiş. O tarihlerde köydeki Türk nüfus 65. Türklerin köydeki mülkiyet oranı da yüzde 25 civarında.
Maronit nüfus ise, 1974’te terk etmiş köyü. Bu tarihlerde köyün nüfusu 375. Diğer 3 köydeki Maronitlerin çoğu gibi Güney Kıbrıs’a yerleştiler.
Şimdilerde, Kıbrıs Türk yönetiminin Türkiye’nin de desteğiyle Maronit açılımını gündeme getirmesi, Maronitlere geri dönüş yolunun açılması için takvim açıklamasıyla, Ay Marinalı/Gürpınarlı Türkler de sürece dâhil oldu. Tetikleyici misyon üstlendi. Resmi birimlerin de teşvikiyle örgütlendi.
Köyümde ölmek isterim
Bu amaçla kurulan, sadece Gürpınarlı Türklerden oluşan 15 üyeli Gürpınar Dayanışma Derneği, Maronit açılımının hayata geçmesi, yaklaşık 2 yıl önce Cumhurbaşkanlığı tarafından açıklanan takvimin uygulanması için yoğun çalışma yapıyor.
Dernek Başkanı, doğduğu toprakları 15 yaşında terk eden, şimdilerde 72 yaşındaki Mehmet Hoca, “Akrabalarımla birlikte köyüme dönmek istiyorum. Kimse dönmese de ben dönmek isterim. Köyümde ölmek isterim” dedi.
Asker gerekeni yaptı, top hükümette
“Taş taş üstüne kalmadı, sağlam ev yok, alt yapı yok. 50 yıl sonra dönüp de ne yapacaksınız” diye sorduk, “Arazime evimi yapacağım, olmazsa karavan kuracağım ama mutlaka döneceğim” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı tarafından yaklaşık 2 yıl önce açıklanan ve Maronitlerin köylerine dönüşünü sağlamaya yönelik gerekli düzenlemelerin yapılmasını içeren açılımın öngörülen takvimde ilerlemediğini vurgulayan Hoca’ya, bu köylerin genellikle askeri bölge olduğunu anımsatarak, “engel asker mi” diye sorduk.
“Tam aksi, asker üzerine düşeni yaptı. Sanılanın aksine asker engel çıkarmadı, hatta destek oldu. Cumhurbaşkanlığı da takvimin hayata geçmesi için çok uğraştı. Cumhurbaşkanı Akıncı, bizimle birlikte 3 kez bölgede inceleme yaptı. Sürüncemede bırakan hükümettir…”
Açılımın gündeme gelmesiyle köydeki kilisenin tamir edildiğini, TC Büyükelçilik katkılarıyla yıkılan caminin yerine yenisinin yapıldığını, köyün etrafından yol açıldığını anlatan Hoca, “Ancak süreç tıkandı. Maliye Bakanı gerekli kaynak hazır demesine rağmen hükümet adım atmıyor. Anlaşılmaz bir şekilde ilerleme olmuyor. Neden sürüncemede, bilen veya bilgi veren yok” dedi.
Dayılar, teyzeler…
Ay Marina/Gürpınar’ın, Müslüman ve Hristiyanların birlikte ve iç içe yaşam örneği bakımından adada ender yerleşim yerlerinden olduğunu anlatan Mehmet Hoca, köyle ilgili bilinmeyenleri anlattı…
“Karma değil birlikte yaşam olan bir köydü. Evliliklerle yarısı Müslüman, yarısı Hristiyan aileler var. Meselâ köyün kurucularından Süleyman Dayı, Osmanlı, Saray kökenli. Oğlu Ahmet, papazın kızıyla evlendi. Çocuklarından 2’si Müslümanlığı, 3’ü Hristiyanlığı tercih etti. Benim köklerimde de var. Akrabalarım var mesela, hâlâ görüşürüm. Lübnan’a gidip orda da köklerimi araştırdım, yaşamlarını inceledim.”
Köyün özelliklerini anlatırken, “isimle hitap saygısızlık sayılırdı. Ya ‘dayı’, ya ‘teyze’ derdik” diye de ekledi.
Seçim kaygısıyla sürüncemede!
Azınlık haklarına, insan haklarına duyarlılıkları ve araştırmalarıyla bilinen, yaklaşık 20 yıldan beri Kıbrıs’taki Maronit azınlıkla ilgili çalışmalar yapan, hatta Arapça şarkılardan CD oluşturan Araştırmacı Mete Hatay da, yaklaşık 2 yıl önce gündeme gelen Maronit açılımının sürüncemede kalmasının anlaşılmaz olduğunu vurguladı.
“Açılımın hayata geçirilmesi için Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı başkanlığında komite oluşturuldu. İlgili köylerde gerekli düzenlemeler için bütçede 9 milyon TL kaynak ayrıldığı açıklandı. Türkiye de bu sürece destek verdi. AB da geri dönüşe destek için 2 milyon Euro civarında kaynak tahsis etti. Tüm bunlara rağmen süreç çalışmıyor, takvimde aksama veya daralma var. Sanırım Dışişleri Bakanı Özersay, seçim kaygısıyla sağ oyları karşısına almamaya çalışıyor…”
80 bin dönüm
Kormacit hariç Maronit köyleri Karpaşa, Özhan ve Gürpınar’ın askerin kontrolü altında olduğunu, buralardaki küçük askeri tesisleri kaldırmanın açılım çerçevesinde çok büyük çaba gerektirmediğini anlatan Mete Hatay, “acaba mülkiyetle ilgili kaygılar mı var” sorusuna karşılık, “Sanmıyorum. Bu konuda ciddi bir problem yok. Farklı yerlerde eşdeğer karşılığı verilen Maronit malları var ama geneli tahsis edilmemiş, boş” dedi.
Mete Hatay’ın verdiği bilgiye göre, KKTC’de Maronitlere ait toplam arazi 80 bin dönüm civarında. Bunun 40 bini Kormacit’te, 10-12 bin dönümü Özhan’da, 7-8 bin dönümü Ay Marina’da ve 5-6 bin dönümü de Karpaşa’da. Geri kalanlar ise şehirlerde veya civar köylerde.
Rum toplumu içinde yok olmaya yüz tutan Maronitlerin varlıklarını sürdürme kaygısı taşıdığını vurgulayan Mete Hatay, şunları kaydetti:
“12. yüzyıl civarında 66 köy vardı Maronitlerin. Osmanlı döneminde 27. Tatlısu, Gazafana, Arapköy Maronit köylerdi meselâ… Nüfusları şu an Güney ve Kuzey’de toplam 6 bin civarı. KKTC’de Kormacit ve Karpaşa’da yaşayanlar var. 1974’ten sonra bu köylerde yaşayanlar 800 kişi civarıydı, ölenler ve göç edenlerle şu an 200 civarında. Ama hafta sonları bu rakam bine kadar çıkar.”
Ve ekledi…
“KKTC devleti, Türkiye’nin ve askerin de desteğiyle 2 yıl önce çok önemli bir adım attı ve Maronit açılımı yaptı. Maronitlerin köylerine dönüşü için gereken her şeyin yapılacağı resmen açıklandı. Takvim hazırlandı. Gereken yapılsa, hade gelin dense, hepsi gelir mi, sanmam. Ama insan hakkı bakımından önemli ve gerekli bir adım. Gelip yerleşmese de malının bakımını yapar, eker, mezarlığını ziyaret eder, cafe açar… Ama işler sürüncemede, resmi takvime rağmen adım atılmıyor. Sorunun odağı hükümet, özellikle Dışişleri Bakanlığı. Sanırım cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar erteleme kaygısından kaynaklanıyor.”
Mete Hatay, Maronitlerle ilgili farkındalık ve açılımda, 1974’ten sonra Güney Kıbrıs’a göç etmeyen Kormacit köyü ve Kuzey Kıbrıs’ta fenomen haline gelen köyün simgelerinden Maria ile babası rahmetlik Yorgo’nun yarattığı sempatinin payı olduğunu da ekledi.
(Havadis/1 Nisan 2019) https://www.havadiskibris.com/?p=376346