Perihan Dürü, emekli bir öğretmen. Minareliköy’ün Perihan Hocanımı. Öğretme ve öğrenme tutkunu. Binlerce öğrenci yetiştirdi. Hâlâ kapısını çalanların Türkçe, matematik, İngilizce, Rumca hocası. Bölgedeki turistin tercümanı. Kitap kurdu, şiir yazıyor. 82 yaşında “Yarın imkânım olsa üniversiteye giderim” diyecek kadar öğrenme tutkunu. Ve sevgi insanı. ‘Bu kadar da olmaz’ dedirtecek şansızlıklara, sevgisiz ortamlara rağmen sevmeyi bilenlerden.
Anne-babası, kocaman bir ailesi, üvey anneleri, üvey babası oldu; ama 10 yaşından itibaren hep savruldu. Anne-baba ayrılığının bedelini ağır ödedi. Üvey annelerle yaşadı, annesini yaklaşık 10 yıl görmedi. Bugünden çocukluğuna, gençlik yıllarına uzandığında, “anne babası olan öksüz ve yetim” diye nitelediği bir hayat. “Yenilmediğim, ayakta durduğum, iyi insan olarak kaldığım için kendimden memnunum” diye ekleyerek.
Ana diliyle birlikte Rumcayı da öğrendi
Polis olan babanın becayişi nedeniyle Baf’ın Truşa (Drusia) köyünde 1937’de doğdu. Rumların yaşadığı bir köy. Daha 9 aylıkken konuşmaya başladığında anadiliyle birlikte Rumca da öğrenmeye başladı doğal olarak. 2 yaşına kadar bu köyde yaşadı.
Çocukluğun-gençliğin tek mutlu dönemi
2. dünya savaşı yılları, baba askere yazılınca, karısı ve tek çocukları Perihan’ı Dali’deki ailesinin yanına götürdü. Dali de Rum köyü, ama çoğunluğu babanın ailesinden bir Türk nüfus da var. Bu nedenle Türkler için tüm sınıfların tek yerde ders gördüğü bir de okul var. Perihan, bu köyde annesiyle birlikte babaanne evinde kaldı, yeğenlerden oluşan kalabalık bir aile ortamında yaşadı. “Galiba çocukluğumda hayatımın tek mutlu dönemi” diyor o yıllar için. Üstelik okul zorlu yerde.
“Üzerinde köprü olmayan çakıllı bir dereden geçip giderdik okula. Taşlara basarak, çoğu zaman ıslanarak, donarak. Ama hiç pes etmedik. Öğretmenimiz Mehmet Efendi, muhteşem bir öğretmendi. Türkçe gazete getirir, ‘ilanları bile okuyun’ derdi. Aileme mutlaka okutmalarını telkin ederdi. Çok meraklı, ilgiliydim ve o zamanlar öğretmenler okuma isteği, niyeti olan öğrenciyi fark eder, takipte kalır, teşvik ederdi…”
Dali’de yaşadığı dönemde Rumcası gelişti. Konuşma yanında okuma ve yazmayı da öğrendi.
Anne-baba ayrıldı, savruldu. Hem yetim, hem öksüz kaldı
Babanın askerden dönüşüyle birlikte ailede huzursuzluk başlar. Anne-baba boşanır. İkisi de yeni evlilik yapar. Tek kızlarını yanlarına almazlar. 10 yaşındaki Perihan, ilkokul son sınıfta okurken ortada kalır. Babaannenin yanında bırakan anne-baba yeni hayatlarına yelken açar.
Ancak babaannede de istenmez. “Sanırım anne-babamın ayrılığının, yeni evlilik yapmalarının acısını benden çıkardı” diyor.
Yeni eşiyle birlikte Evdim’de yaşayan babasına mektupla durumu anlatır, onun yanına gitmek ister ve gider. İlkokulu Evdim’de bitirir.
Annesini ise yaklaşık 10 yıl hiç görmez. Ancak yıllar sonra, öğretmen olunca, eşini kaybeden anneyi bulur, üstelik yanına alır ve ölünceye kadar da bakar.
Hayaller yarım kaldı
İlkokulun ardından Lefkoşa’daki Viktorya Kız Lisesi’ne gönderilir. Yatılı. Tatillerde gider sadece baba ve üvey anne yanına.
“Okuma aşkıyla doluydum, hayallerim vardı. Viktorya da çok iyi bir okuldu. Harika hocalarımız, çok iyi disiplin vardı. Bu okulda çok şey öğrendim, İngilizceyi de çok iyi düzeyde burada öğrendim.”
1955’te liseden mezun olur. Üniversite hayali, babanın izin vermemesi nedeniyle gerçekleşmez. O dönem Girne’de kaymakam olan baba, başhemşirelik bursu alan, gitmek için gerekli hazırlıkları yapan Perihan’ın bu eğitim için İngiltere’ye gitmesine de izin vermez.
“Lisenin ardından bir yıl Girne’de babam ve üvey annemle kaldım. Çocukları olmuştu, kardeşim vardı artık. Ona baktım, evde yardımcı oldum ama daralıyordum. Bir şeyler yapmam gerekirdi. 18 yaşındaydım, hayallerim vardı.”
Kolej’e girer, öğretmen olur
Lefkoşa’ya gider, bir arkadaşının yanında kalır, eksik sınavları tamamlar ve Öğretmen Koleji’ne başvurur. Girer de. Çünkü okula girmek için gerekli sınavların tümünü vermiştir. O zamanlar 2 yıllık olan Kolej’i 1958’de tamamlar, ardından burs alarak 3 aylığına İngiltere’ye gider. Buradaki performansı nedeniyle 4 yıllık da müfettişlik bursu verirler ama yine babadan izin çıkmaz ve 3 ayın sonunda adaya döner.
İkinci üvey anne, babayla aynı dönemde evlenir
İngiltere dönüşü öğretmenlik hayatı başlar. Babanın kaymakamlık yaptığı Lefke ve annenin ailesiyle birlikte yaşadığı İskele dışında bir yere tayin almak için uğraşır ama olmaz. Üvey annenin ikinci çocuğu doğururken hayatını kaybetmesi üzerine, kardeşlerine bakmak için tayini Lefke’ye alınır. Ertesi yıl baba Lefkoşa’ya tayin olunca, o da Lefkoşa’ya gelir.
Bu arada baba yeniden evlenir, üçüncü evliliği yapar. İkinci üvey anne. Zor bir dönem geçirirler. Ve Perihan bu dönemde, biraz da kurtuluş olarak gördüğünden, Kolej’den öğretmen arkadaşı Evdimli Hüseyin Dürü ile evlenir.
Eşiyle birlikte Lefkoşa’nın ardından Bladanisya, Evdim, Piskobu, Klavya ve Polemitya’da öğretmenlik yaparlar. İki oğlu olur. 1962’de Sühat, 1969’da Çağay doğar.
1970’li yıllarda, öğretmenlik için eşiyle birlikte İngiltere’ye başvururlar. Referansları güçlü olduğu için Perihan’ın başvurusu kabul edilir ama eşi Hüseyin Dürü sözlü sınava çağrılır ve İngiltere’ye gider. Eşi orda, Perihan Hocanım da çocuklarıyla birlikte gitme hazırlıkları yaparken Kıbrıs’ta savaş çıkar. Hatta, çocukların sağlık sorunları nedeniyle Lefkoşa’dadır ve 15 Temmuz darbesinde ateş arasında kalır.
“Doktordan dönüyoruz, Atalasa’da her taraf ateş içinde. Ne olduğunu da anlamadık. Taksiyle giderken, kucağında çocuk olan bir kadının camı tıklatarak ‘lütfen bu çocuğu alın, kurtarın’ diye yalvarması hâlâ gözlerimin önünde. Camı açsak alabilir miydik, yaşatabilir miydik bilmiyorum ama açmadığım, almadığım için sonradan çok pişman oldum.”
Minareliköy ve 40 yaşında emeklilik
Ve ardından Güney’deki Türklerin çoğu gibi çocuklarıyla birlikte İngiliz üslerine sığınır. Burada 3 ay kaldıktan sonra İngiltere hayalini gerçekleştirmek için askeri uçakla bu ülkeye gider ama yapamazlar ve 74 sonu adaya, bu kez kuzeye dönerek yeni hayatlarına başlarlar.
Kuzeyde ilk ve son görev yeri, eşiyle birlikte Minareliköy olur. 1978’de karı koca birlikte emekli olurlar. Perihan Dürü emekli olduğunda 40 yaşındaydı.
Emeklilikten sonra aralıklarla toplam 25 yıl da özel ders verdi. Matematikten Türkçeye, İngilizceden edebiyata köydeki çocuklara/gençlere yardım etmekle başladı, zamanla rutin derslere dönüştü. Kadınlara okuma yazma öğretti.
Yaklaşık 20 yıl önce eşini kaybeden Perihan Dürü, hâlâ Minareliköy İlkokulu yanındaki evinde yaşıyor. Hayvanlar tutkusu, evinde kedi ve köpek besliyor. Artık ders vermiyor ama sürekli okuyor. Güçlü hafızasıyla okumaya devam ediyor. “İmkânım olsa yarın üniversiteye başlarım” diyecek kadar tutkun okumaya, öğrenmeye. Ve şiir yazıyor. ‘Ödülüm’ dediği oğulları Sühat ve Çağay’a, torunlarına, ‘çocuklarım’ dediği oğullarının arkadaşlarına, eşine, çocukluk arkadaşı Dagi’ye yazdığı şiirlerini bir defterde toplamış. “Kitaplaştır” dedim, “Uğraşma ister” dedi.
Eşine yazdığı ‘Sensiz’, bunlardan biri…
“Sessizliği yaşadık seninle,
Suskun, kırgın
Belki de dargın.
Bir lokma, bir hırka
Aynı sokakta
Aynı durakta.
Sen sessiz, ben sensiz,
Öylece yılgın”
(Havadis/20 Mayıs 2019)