Antakya doğumlu ama baba asker olduğu için Türkiye’de farklı bölgelerde yaşadı. Çoğunlukla da İzmir’de. 1944 doğumlu. ODTÜ’de mimarlık okudu, ama kendini tiyatrocu olarak niteliyor. Gençlik yıllarından bugüne tiyatro oyunu yazıyor, sahneliyor, oynuyor. Hobiden öte meslek tiyatro, mimarlık gibi. Aynı zamanda yeminli İngilizce tercüman. Ve aktivist. Sosyalist harekette yer aldı hep, Türkiye İşçi Partisi’ne üye oldu ve politik duruşu nedeniyle Türkiye’de barınamadı. 1970’li yıllarda Avustralya’ya göç etti. 42 yıl burada yaşadı. Son 3 yıldan beri de Kuzey Kıbrıs’ta, Ambeligu’da. Sessiz, sakin köyde yazıyor, okuyor, tercüme yapıyor. Burada yazdığı yeni kitabı da yakında piyasaya çıkıyor. Hatta kitapta yer alan tiyatro oyunlarından biri yakın zamanda Lefke’de sahnelenecek.
Gündoğdu Gencer ile yeni kitabı İki Politik Oyun dolayısıyla tanışmak için telefonla randevulaştık. Ev tarifi almadım, nasılsa küçük, minik bir köy Ambeligu/Bağlıköy. Bildiğim, ziyaret ettiğim köylerden, kolayca bulurum! Köy meydanında karşılaştığım köylüye sordum, “Ünlü bir yazar, sanatçı var köyde. Evini tarif eder misiniz” diye, “Yok öyle yabancı bu köyde, yanlış geldin” yanıtı alınca iş başa düştü. Belli ki dediği gibi sessiz, sakin, kendi halinde yaşıyor Gündoğdu Gencer.
Yaklaşık 3 yıldan beri yaşamını sürdürdüğü ev, nispeten köy merkezinin biraz dışında. Dere tarafında, vadide. Köyün muhteşem doğasında son derece mütevazi bir hayat, mütevazi bir kişilik. Buluşmaya aracılık eden arkadaşım Yusuf Nidai ve eşi Nuran’la birlikte karşıladılar beni. Ve tabii ki can yoldaşı, köpeği Çona ile.
Ada’ya, Ambeligu’ya yerleşmesinin nedeni de Yusuf Nidai, geçmişleri, dostlukları Avustralya’ya uzanıyor.
Uzun yıllar Avustralya’da yaşadıktan sonra yaklaşık 10 yıl önce doğduğu topraklara dönüş yapan ve burada evlendiği Nuran’la birlikte Yeşilırmak yakınındaki Bademliköy’e yerleşen Yusuf Nidai, bu köy ve Lefke’de her yıl geleneksel olarak düzenlenen Fikret Demirağ’ı anma etkinliklerine davet etmiş arkadaşını. Avustralya’da yıllarca beraber tiyatro yaptıkları Gündoğdu Gencer, 2018’de konuk olmuş bu etkinliğe.
“Ada’yı, hele bu bölgeyi çok beğendim. Tam yaşayacağım yer diye düşündüm. Sonra internette Ambeligu/Bağlıköy’de bir evin satılık olduğunu gördüm. Dostum Yusuf’u aradım, ilgilenir misin diye. İlgilendi, her şeyiyle uğraştı, tamirini de yaptı/yaptırdı Nuran’la birlikte ve ben 2019’da gelip yerleştim.”
Sormadan anlatmayanlardan Gündoğdu Gencer. Deniz derya bir hayat oysa…
Nerden nereye, iyi bir eğitimin ardından niye Avustralya? Emeklilikte neden Kıbrıs?
ODTÜ’de mimarlık okumasına rağmen politik duruşu nedeniyle iş bulmada sıkıntılar yaşadı. Bir süre Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışmasına rağmen kadroya giremedi. 1960’lı yıllar. Tiyatroyla tanışması da ODTÜ yıllarında oldu. Ataol Behramoğlu ve niceleri bu dönemlerde birlikte çalıştığı isimler. Oyunlar yazdı, sahneledi, oynadı. Politik duruşu da ODTÜ yıllarında netleşti. Ünlü Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun nüvesini oluşturan Sosyalist Fikir Kulübü’nün kurucuları arasında yer aldı. Türkiye İşçi Partisi (TİP)’e üye oldu. 1965 seçimlerinde aktif görev aldı. O dönem birçok genç gibi Mehmet Ali Aybar, Çetin Altan, Sadun Aren ve Behice Boran’ın öğretilerinden etkilendi. “Şiir ve oyun yazmaya o günlerde başladım” diyor.
ODTÜ yanında Robert Kolej’de, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde oyunlar sahneledi, oynadı. Ankara Deneme Sahnesi’nde, Halk Oyuncuları’nda oyuncu, yönetmen, dramaturg, çevirmen olarak çalıştı. Ödüller aldı. Oyunlarından birini dönemin liderlerinden İsmet İnönü, eşiyle birlikte izledi. “Kendine yönelik eleştiriler de içeren politik bir oyundu ama davetlimiz olarak büyük bir nezaketle izledi ve oyunun ardından da tebrik etti” diyor güne gönderme yaparak.
TRT için seslendirme ve oyun çevirileri de yaptı. Aynı TRT, 1971 darbesinin ardından onu birçokları gibi yasaklılar listesine aldı.
Yaşam alanının daralmasıyla 1972 yılında göç etmeye karar verir. “İngilizce bildiğim için bu dili konuşan bir ülke olsun istedim. Ya Kanada, ya Avustralya. Avustralya oldu. Gidiş o gidiş…”
Eşi ve 4 yaşındaki kızıyla Avustralya’ya yerleşti. Burada mimarlık, teknik ressamlık, tercümanlık yaparak hayatını kazandı. Ama tiyatrodan hiç vazgeçmedi. Yazdı, oynadı, bazı oyunların çevirisini yaptı, bazılarını Türkçe ve İngilizce olarak iki dilli sahneledi. Eğitim de aldı bu konuda. Dünyaca ünlü NIDA’ya (Ulusal Dramatik Sanatlar Enstitüsü) kabul edildi ve burada tiyatro yönetmenliği eğitimi aldı. Uğur Mumcu’nun Sakıncalı Piyadesi’ni, Murathan Mungan’ın Mahmud ile Yezida adlı oyununu, Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nı ve daha nicelerini sahneledi. Nazım Hikmet’in birçok şiirini İngilizceye çevirdi. Çanakkale Savaşı’nın 100. yılını anmak amacıyla 2015’de And They Died-The Road to Gallipoli adlı yarı belgesel İngilizce oyun yazdı.
Biri şiir 5 kitabı var. Bazıları İngilizce. Son çıkan ise Kıbrıs’ta, Ambeligu’da yazdığı “İki Politik Oyun”. Kitapta “Kadınlar Mahkemesi” ve “Fascismus” adlı iki tiyatro oyunu var. İlkinde, kadın yargıçlardan oluşan mahkeme tarihi kişilikleri yargılıyor. Hammurabi, Şeyh Bedreddin, Hasan Sabbah gibi… Fascismus da, İspanya’da Franco döneminden Yunan darbesine, Şili’de Allende’den Victor Jara’ya, Arjantin cuntasından Hitler ve Mussolini’ye, Türkiye’de Maraş katliamından Vietnam savaşına farklı dillerde, farklı coğrafyalarda yaşanan acıları sahneye taşıyor. Kitabın kapağındaki ana mesaj ise, George B. Shaw’dan. “Tarihten, insanların hiçbir zaman tarihten ders almadıklarını öğreniyoruz.”
Mart ayında tanıtımı yapılacak kitapta yer alan Fascismus oyunu, kuruluş çalışmaları devam eden Lefke Belediye Tiyatrosu tarafından yakında sahnelenecek.
Sırada ne var…
“Bundan sonraki hedefim Kıbrıs’la ilgili bir oyun yazmak. Belki maden grevini yazarım, yeterli bilgi, kaynak bulunursa…”