Yargıya güveni sarsacak ilk adım, etik değil

“Cumhurbaşkanını, başbakanı, doktorunuzu, mühendisinizi değiştirebilirsiniz ama yargıcı değiştiremezsiniz.  KKTC’de adalet yargıçların elinde. Yargı bu ülkenin tek güvencesi, tek güvenilir kurumu. En küçük ima, dedikodu dahi zarar verir ve bir kez yıpranmaya başladı mı nerede duracağı belli olmaz. Dünyada örnekleri çok…” Bu sözler, eski yargıçlardan, Yüksek Mahkeme Başkanlarından Salih Dayıoğlu’na ait. Yargıçların, mahkeme başkanlarının çok az konuştuğu, hatta neredeyse basın karşısına hiç çıkmadığı dönemin yargıçlarından. Yaş … Okumaya devam et Yargıya güveni sarsacak ilk adım, etik değil

Denizden çıkan ARTEMİS heykeli Güzelyurt Arkeoloji Müzesi’nde

Eski eserlerin artık doktoru var… Pembe Özen ilk ve tek Konservatör Avrupa seyahatlerimizde müze ziyaretleri için kuyruklara giriyoruz, tarihi eserleri hayranlıkla izliyoruz. İzmir Efes’i, Artemis Tapınağı’nı ziyaret etmeyen de neredeyse yok. Bereket ve bolluk tanrıçası Artemis heykelini görmüştür çoğunluk. Ancak bu heykelin bir benzerinin KKTC’de de olduğunu bilen çok az. Üstelik ayağımızın içinde, Güzelyurt Arkeoloji Müzesi’nde. Bulunma hikâyesi de heyecan verici heykelin. 1980’de Salamis açıklarında … Okumaya devam et Denizden çıkan ARTEMİS heykeli Güzelyurt Arkeoloji Müzesi’nde

Tedavülden kalkmadan…

Ruhumu geride bırakıp koşuşturduğum, telaşlı bir dönemimdi yine. En yakınlarımı ihmal ettiğim, iş/randevu/ etkinlik odaklı rutin akışa kendimi bile sığdıramadığım, minik oğlumun “annemi isterim” diye işyerime mektup gönderdiği günler… Fax’la göndermişti alıntıyı yakın dostum, çünkü henüz e-posta/mesaj/facebook ile değil; konuşarak ve yazışarak iletişim kurduğumuz yıllardı. “Beni ihmal ediyorsun” diyordu dolaylı şekilde… Mesaj alındı… Ve o günden beri, yaklaşık 20 yıldır rehber olarak önceleri çantamda, sonraları … Okumaya devam et Tedavülden kalkmadan…

Bir “öteki” hikâyesi… Arabahmet’ten Çapa Tıp’a

“Her şeye sahip olanların, yokluk görmeyenlerin mücadele için nedenleri kalmaz” Türkiye’den gelen işçi ailelerinden birinin çocuğu. İki aylıkken geldi adaya, 1992’de. Hayatı, yoğun olarak Türkiyeli işçilerin yaşadığı, yoksulluğun hâkim olduğu Lefkoşa suriçinde, özellikle Arabahmet bölgesinde geçti. Arabahmet İlkokulu’nda, ardından Demokrasi Ortaokulu’nda ve Fen Lisesi’nde okudu. Daha ilkokuldan hayali İstanbul Çapa’da tıp okumaktı. Yokluğa, başarısız diye nitelenen okullara rağmen hayaline ulaştı. Üstelik KKTC birincisi oldu 2010 … Okumaya devam et Bir “öteki” hikâyesi… Arabahmet’ten Çapa Tıp’a

YUKA’dan muhteşem final…

Lefkoşa Surlariçi’nde bir haftadan beri devam eden Yuka Blend Festivali, bu gece muhteşem bir finalle sona erdi. Mercan Dede konseri finale damgasını vururken, günlerden beri Amsterdam’ı anımsatan devinim de zirve yaptı. Her sokakta bir etkinlik, duvarlar/eski kapılar rengarenk, tümü gençlerden oluşan yaratıcı/el emeği ürünlerin sergilendiği stantlar, her milletten insan; dünyalı bir kent görüntüsü… Kenti dönüştüren, terkedilmiş sokakları yeniden ve yeni bir anlayışla güne taşıyan bu … Okumaya devam et YUKA’dan muhteşem final…

Uray Sokak’la, Yediler’le, Arabahmet’le yeniden tanışma zamanı

Son yıllarda hızla dönüşüm süreci yaşayan, ruhunu yeniden kazanmaya çalışan Lefkoşa suriçi, bu aralar inanılmaz bir devinim içinde. Yerli yabancı binleri ağırlıyor daracık sokaklar. Birileri duvarları/kapıları boyuyor, diğerleri duvarlara çiçek monte ediyor/ekiyor. Bir diğeri taşımacılık yapıyor… Amele gibi çalışan gönüllüler… Kıbrıslı gençler; Lokmacı kapısından bisikletle geçen Rum, İtalyan, Hindu, Fransız, İspanyollar  “Uray sokak, Yediler, Arabahmet nerde” diye soruyor. Unutulmuş sokaklar keşfediliyor… Geleneksel esnafla rastalı, dövmeli … Okumaya devam et Uray Sokak’la, Yediler’le, Arabahmet’le yeniden tanışma zamanı

Bu dönüşüme tanıklık edin…

Lefkoşa suriçi, yıllardan sonra yeniden ruh kazandı. Her renkten, her milletten insan; inanılmaz bir devinim. Amele gibi gönüllü çalışan gençler, “Uray sokak, Yediler nerde” diye soran bisikletli Rumlar, İtalyanlar, Fransızlar… Her köşe başında duvar/kapı boyayan yerli/yabancı gençler… Duvarlara çiçek eken/diken gönüllü çevreciler… Kapı önünde esnafla kahve içen rastalılar… Bu dönüşüme tanıklık edin… Konserleri izleyin, kitap alın, bir kahve için, hiç olmadı bir turlayın… Okumaya devam et Bu dönüşüme tanıklık edin…

Çöküşle birlikte çürükler ortaya çıkıyor

Yunanistan’ın iflâs ilan etmesine neden olan yaklaşık 5 yıl önceki krizle birlikte, toplumu derinden kemiren bir dizi çürümüşlük gün yüzüne çıkmıştı. Bunlardan en çarpıcısı, bizim de o dönem birçok yazımıza konu olan “körler köyü” örneğiydi. Nüfusunun üçte ikisi 20 yıldan beri körlük maaşı alan bir köyde, gerçek kör sayısının 80 değil 3 olduğu, 77 kişinin 20 yıl sahtekârlıkla kamu bütçesinden maaş aldığı ortaya çıkmıştı. Bunun … Okumaya devam et Çöküşle birlikte çürükler ortaya çıkıyor

Taş duvarlar bahçe oluyor

YUKA zamanı… Hayat suriçinde Yaklaşık iki yıl önce Portekiz-İspanya’yı (Porto, Lizbon, Madrid, Barcelona) kapsayan uzun tatilimin ardından, “10 yıl sonraki Lefkoşa” benzetmesi yapmıştım da yadırgayanlar olmuştu. Özellikle Lizbon’da eski kentin dönüşümüne tanıklık edince…  Yıkık-dökük evlerin butik otel, konut ve eğlence yeri olarak turizmin hizmetine sunulduğunu, duvarların boyandığını, sokakların ruh taşıdığını gözlemleyince  “neden olmasın” diye umudumu dile getirmiştim. “Bizden bir şey olmaz” diyerek yadırgayanlar da, ben … Okumaya devam et Taş duvarlar bahçe oluyor

Krizler tanışma, yüzleşme ortamı

Ekonomik krizler bir yandan yıllarca etkisini sürdüren derin yaralar, travmalar yaratırken, diğer yandan bir dizi fırsatı da bünyesinde barındırır. Aynı zamanda “tanışma” imkânı da sağlar. Siyasi ve ekonomik bir dizi dış etkenle yaşanan son kriz için de aynı durum geçerli. Türk Lirası’ndaki şok değer kaybının yol açtığı krize KKTC’nin müdahale imkânları son derece sınırlı olmasına karşın, yok farzedilen derin yapısal sorunların gün yüzüne çıkması, elle … Okumaya devam et Krizler tanışma, yüzleşme ortamı