Yargıya güveni sarsacak ilk adım, etik değil

“Cumhurbaşkanını, başbakanı, doktorunuzu, mühendisinizi değiştirebilirsiniz ama yargıcı değiştiremezsiniz.  KKTC’de adalet yargıçların elinde. Yargı bu ülkenin tek güvencesi, tek güvenilir kurumu. En küçük ima, dedikodu dahi zarar verir ve bir kez yıpranmaya başladı mı nerede duracağı belli olmaz. Dünyada örnekleri çok…”

Bu sözler, eski yargıçlardan, Yüksek Mahkeme Başkanlarından Salih Dayıoğlu’na ait. Yargıçların, mahkeme başkanlarının çok az konuştuğu, hatta neredeyse basın karşısına hiç çıkmadığı dönemin yargıçlarından. Yaş haddinden emekli olunca röportaj yapmıştık 2002’de ve TAK bültenlerinden yayımlamıştık. Daha sonra yayımladığım kitaplarımdan birinde de yer almıştı röportaj.

Aynı şekilde, emekli olduktan sonra konuşan ilk kadın Yüksek Mahkeme Yargıcı Gönül Erönen de, “Yargının bugünkü saygınlığı korunmalı, bozulmasına izin verilmemeli. Çünkü yargı çökerse, yargıya güven kalmazsa hiçbir şey kalmaz” demişti 2010’da yaptığımız röportajda.

Köprünün altından çok sular aktı, her şey ve herkes gibi yargı da, yargı mensupları da değişiyor denebilir.

Ama unutulmamalıdır ki, yargı bu ülkenin ayakta duran, tüm sorunlara karşın en güvenilir kurumlarından. Yasalarla, Anayasa ile güvence altında olan, köklü geleneklere sahip bir kurum.

Dayıoğlu aynı röportajda, “Bağımsız yargı ülkemizde bir sistemdir. Yeni gelen bu sisteme dahil oluyor. Bu sistem bizim onur kaynağımızdır” sözleriyle özetlemişti yargının geleneklerini.

Nitekim, Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik’in son günlerde bolca basın açıklamasına karşın, Tacan Reynar olayıyla ilgili açıklama yapmaması da, bu geleneğin devamı gibi görünüyor. Eski başkanlardan farklı olarak basın karşısına daha çok çıkan, her açıklaması da manşet olan Şefik’in, Reynar olayıyla ilgili sadece satır aralarında mesaj vermesi, yargının geleneklerine zarar vermeme kaygısından kaynaklanıyor büyük ihtimal. Hatta, Baro’nun dahi konuyla ilgili sessiz kalması, aynı çerçevede sorumluluk kaygısı gibi duruyor.

İlgili çevrelerin konuyla ilgili konuşmaları doğru veya gerekli mi, tartışılır. Medya, yapısı gereği konuşanı, özellikle manşetlik konuşanı sever. Ancak şeffaf duruş ile popülizme sürüklenme arasındaki ince çizgiyi yakalama da basının değil, ilgili kişi ve makamların sorumluluklarıyla ilgilidir.

Yüksek Mahkeme Yargıçlığı döneminden aldığı bazı kararlarla ve mahkeme salonlarındaki ikazlarıyla toplumda, basında ses getiren Tacan Reynar, yargıçlıktan istifasıyla bir dizi tartışmayı beraberinde getirdi. İstifa bireysel bir tercih olarak saygıyla karşılanmasına karşın, istifa gerekçeleri toplumda günlerce tartışıldı.

Yargıyla ilgili kuşku ve soru işaretleri yaratan istifa gerekçelerinin ardından, daha izin kullanırken, yani resmen emekliye çıkmadan bir gazetede köşe yazarlığına başlaması da, özellikle yargı çevrelerinde çeşitli tartışmalara yol açtı.

Yargıç olarak görev aldığı bir davaya, yargıçlıktan ayrıldıktan sonra avukat olarak taraf olması ise, ilginç bir süreç başlattı. Yasal olarak bir engel olmasa da, etik olmayan bu durumun, yargı tarihine geçeceği ortada. Yargıç olarak aldığı kararların sorgulanmasına yol açmanın ötesinde, belki de yargının genel olarak sorgulanmasında da ilk adım olarak emsal oluşturacaktır.

(Havadis/25 Eylül 2018)

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın