Kıbrıs Türkçesinin başucu kitabı… 4 binden fazla sözcük

“Kıbrıs böyle kalsın… Dilinizi kullanın, konuştuğunuz gibi yazın… Dil yazıya dönüşürse kalıcı olur” Avroşillo, ostiyiro, oraşta, tahra, yövmiye, maşşappa, bambulli, osu, loggo, monobadi, sirti, siyarga, maccez, barbadusa… Ve daha niceleri. Bir kısmı güncel kullanılan, bir kısmı tarih olmuş 4 bin sözcük. Değil genç neslin, 40’lı yaşlardakilerin bile unutmaya başladığı Kıbrıs Türkçesi. Bunları bir kitapta, sözlükte toplayan Orhan Kabataş’ın çok önemli bir uyarısı var: “Dilinizi kullanın … Okumaya devam et Kıbrıs Türkçesinin başucu kitabı… 4 binden fazla sözcük

Bandabuliya’da kitap kokusu… O bir SAHAF

Lefkoşa Bandabuliya’yı bilmeyen yok. Geleneksel, nostaljik çarşı. Kokusuyla, dokusuyla Lefkoşa’nın ruhu. 5-6 yıl önce köklü restorasyondan geçirilen asırlık çarşı, artık sadece manavlara-kasaplara değil, entelektüel girişimcilere de ev sahipliği yapıyor. Her geçen gün açılan farklı mekânlar nedeniyle her kesimden insanın uğrak yeri… Bu mekânlardan biri de “No 50”.  Kimilerine göre “Kitapçı”, ama aslında o bir SAHAF. Kitap sarrafı Rıdvan Arifoğlu’nun mekânı. Kuzey Kıbrıs’ta bir ilk. Hatta … Okumaya devam et Bandabuliya’da kitap kokusu… O bir SAHAF

Saksafonla astımı yendi…

Çocukluğu astım hastalığıyla boğuşarak geçti. Neredeyse çocukluğunu yaşatmayacak kadar… Daha 6-7 yaşlarında duyma kaybı nedeniyle, 16 yaşlarında görme kaybı riskiyle ameliyat oldu. Ama tüm bu olumsuzluklara inat gitar ve piyanoyla başladı, saksafon sanatçısı oldu. Hemen hemen tüm müzik aletlerini çalar duruma geldi. Beste yaptı, söyledi, söylemeye/çalmaya devam ediyor. Bununla da kalmadı; özel eğitim öğrencileri ve öğretmen adaylarına müzikle terapi eğitmeni oldu. Bu da yetmedi, işaret … Okumaya devam et Saksafonla astımı yendi…

‘BOĞAZIM AĞRIYOR ANNE’ DEMESİNİ İSTERDİM…

Otizmi, otistik bireyleri günlük hayattan çok kitaplardan, özellikle de filmlerden tanıdık. Veya tanıdığımızı sandık. “Şifre Merkür”, “Yağmur Adam” gibi ünlü filmler örneğin. Sabit bakışlı, göz temasından kaçınan, kendi dünyasında yaşayan, saf, kötülükten habersiz bebek, çocuk, hep bebek olarak kalmış bu özel insanlarla ekranlarda tanıştık. Çünkü doğası gereği sosyal hayatta pek sık göremeyeceğimiz bireyler onlar. Nedeni bilinmeyen, hastalıktan ziyade beyin gelişim bozukluğu olarak tanımlanan, bebek yaşlarda … Okumaya devam et ‘BOĞAZIM AĞRIYOR ANNE’ DEMESİNİ İSTERDİM…

“BASININ TARİHİNİ, ESKİ GAZETELERDEN 30 CİLDİ ÖMER SAMİ COŞAR’A KAPTIRDIK…”

“ZAFER gazetesini Bayraktar’ın bilgisi dahilinde gerektiğinde Türkiye’ye kafa tutabilmek için çıkardık” Günümüzde basın camiası da dahil ismi pek bilinmeyen bir gazeteci ama mürekkep kokusuyla 15 yaşında tanışan, bugüne kadar da vazgeçemeyen isimlerden… Hürsöz, Bozkurt, Nacak gazetelerinde çalıştı, bir grup arkadaşıyla birlikte Zafer gazetesini çıkardı…TMT’de gizli propagandist olarak birçok tarihi olaya tanıklık etti… Öğretmenlik yaptı, Enformasyon Dairesi’nde çalıştı… Şimdi Avustralya’da matbaacılık yapıyor, kitap yazmaya hazırlanıyor… Salih … Okumaya devam et “BASININ TARİHİNİ, ESKİ GAZETELERDEN 30 CİLDİ ÖMER SAMİ COŞAR’A KAPTIRDIK…”

YÜZ YILLIK RÜYA GİBİ BİR HAYAT

Elsie Slonim bir Yahudi. Anne, baba, tüm kökleri Yahudi. Amerika’da doğdu; babanın işleri nedeniyle Avusturya’da, Romanya’da da yaşadı. Nazi soykırımından, Yahudilere uygulanan baskılardan Amerikan vatandaşlığı sayesinde kurtuldu. Sonra bir gün gemide tanıştığı David nedeniyle yolu Kıbrıs’a düştü.  Yıl 1939. O tarihten beri Kıbrıs’ta. Şimdilerde 100 yaşında, Dereboyu’ndaki askeri bölgede yaşayan tek sivil. Yaklaşık 50 yıl önce inşa edilmiş evinde bir başına yaşamını sürdüren Elsie’nin hayatını … Okumaya devam et YÜZ YILLIK RÜYA GİBİ BİR HAYAT

FEMA; ADA TARİHİNDE  BİR İLK

Onlar kimilerine göre “cadaloz kadınlar”, kimilerine göre “marjinal, aykırı gruplar”…  Hatta “mor teröristler” diyenler bile var, çünkü mor renk sembolleri…  Kimilerine göreyse “özgürlük savunucusu, azınlık ama cesur kadınlar…” Onlar feministler, feminist aktivistler…  Dünyada, özellikle de Avrupa/Amerika’da 18. yüzyıldan beri ses veren, her zaman azınlık olmalarına karşın etkin eylemlerle seslerini duyuran kadın/insan hakkı savunucusu aktivistler, artık Kıbrıs’ta da örgütlü.  Bir avuç genç kadının oluşturduğu Feminist Atölye, … Okumaya devam et FEMA; ADA TARİHİNDE  BİR İLK

“ŞİİR İNSANIN YÜZÜ GİBİDİR, KİMLİĞİ VARDIR”

…Aşk, uzun karalardan sonra denizi görmek midir biraz, aşık olmak, yüreğin yeni bir burca girmesi midir… Başkalarında, kendimizi sevmek midir yoksa aşk… Aşık olmak, bencilliğin yörüngesine girmek demek olamaz… Aşk, bir yüzde öbür yüzleri unutmak mıdır biraz… Bu iş iki kişilik yalnızlık demek olamaz… Aşk meselesi açıklanamaz… “Aşk meselesi açıklanamaz” diyor bu şiirinde Fikret Demirağ, ama aşkı, erotizmi anlattığı onlarca şiirde de imzası var. 20 … Okumaya devam et “ŞİİR İNSANIN YÜZÜ GİBİDİR, KİMLİĞİ VARDIR”

“MİKROFON BAŞINDA ÖLMEK İSTERİM”

Adını, ama adından fazla da sesini bilmeyen, tanımayan yok. Duygusal, romantik, mütevazı ve aynı zamanda muzip sesi Kıbrıs sınırlarını aşanlardan… Özellikle “Plak Yarışı”, “Merhaba Dostlar”, “Askerin Saati” ile tanındı ve tam 50 yıldan beri mikrofon başında… Ve bugün 77 yaşında ama işini hala aşkla sürdürüyor, sürdürmede de kararlı. “Mikrofon başında ölmek isterim” diyecek kadar işine tutkun. Kıbrıs Türkü’nün ilk sunucusu olarak bilinir. Radyocu, yayıncı, basınla … Okumaya devam et “MİKROFON BAŞINDA ÖLMEK İSTERİM”

FATMA EKENOĞLU… “NE KÖYLÜ, NE KENTLİ”

Kıbrıs Türkü’nün en köklü siyasi partilerinden Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin 30 yıllık siyasi yaşamında bu partiden Meclis’e girebilen ilk ve tek kadın milletvekili kimliğine, son dönemde Meclis Başkanlığı ile bir ilk daha ekledi… Ve şimdi gösterişten uzak kişiliğiyle makam arabasına, protokol uygulamalarına alışmaya çalışıyor… Alışmaya çalışıyor çünkü o mütevazi kişiliğiyle ön plana çıkan, oğlunun deyimiyle “ne köylü, ne de kentli olanlardan.” Meclis Başkanlığı’na seçilmesiyle birlikte toplumda … Okumaya devam et FATMA EKENOĞLU… “NE KÖYLÜ, NE KENTLİ”