Kıbrıs’ta yaşayan bir Yahudi yazar…

“Kıbrıs beni benimsedi, ben Kıbrıs’ı. Hiç ayrımcılık hissetmedim” O bir Yahudi. Kuşaklar boyu Türkiye’de, İstanbul’da yaşadılar. İstanbul’da doğdu, orada okudu, evlendi, oğlu oldu. İyi eğitim aldı. Varlıklı bir aileden, dadılarla büyüdü. Ve Yahudilerin çoğu gibi ticaretle yoğruldu hayatı, dede ve baba gibi o da ticaretle uğraştı. Krizlerle fabrikası kapanınca bir dönem otelde piyanistlik yaptı. 50’sinde ise kitap çıkardı ve bu yaşından sonra yazar oldu. Daha … Okumaya devam et Kıbrıs’ta yaşayan bir Yahudi yazar…

7 litre sütle başladı, marka yarattı

“Yürü da gorkma” Tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir ailenin kızı. Doğduğu günden toprakla, hayvanla, sütle haşır neşir. Herkesin yakından bildiği, bilmese de duyduğu, 4-5 yıl öncesine kadar aktif olan Boğazköy’deki yarım asırlık Yayla Bar sahipleri Zarif ve Süleyman Önal’ın kızı. Köy çocuğu. Daha 10 yaşlarında sürü otlattı, hayvan sağdı, hellim yaptı, traktör/araba sürdü.  Oyuncaklarla, bebeklerle tanışamadı. Zor bir çocukluk geçirdi. Ama belki zorlukların verdiği azimle, … Okumaya devam et 7 litre sütle başladı, marka yarattı

Bu topraklarda doğdu, 500 yıldan beri nesilden nesile taşındı

“Geleceğe bulaşık değil orijinaliyle taşınması için standart, otorite şart. Devlet sahip çıkmalı” Venedik döneminde Venedik asilzadeleri, tatil yeri olarak Larnaka ile Limasol arasında bulunan Lefkara köyüne sık sık geliyorlarmış. Bu dönemde yerli halkın nakışı ile Venedik asilzadelerinin adaya getirdiği Venedik dantelinin birbirini etkilemesinden meydana gelmiş Lefkara işi. Toplum yaşamında yer alan geometrik ve tarihi motifler Lefkara nakışının karakterine hâkim olmuş… Rivayet bu Lefkara işiyle ilgili. … Okumaya devam et Bu topraklarda doğdu, 500 yıldan beri nesilden nesile taşındı

Bir Leymosun efsanesi, kooperatifin firavunu… Bankayı taşıdı, mücevherleri cebinde getirdi… 40 yıl kesintisiz yöneticilik yaptı

“Bankayı yaşatan para değil, güvendir” İlkokuldayken, daha 7-8 yaşlarında kahvehanede insanlara gazete okuduğu için “adam” diye anıldı. Gençliğinde “profesör” dediler lâkap olarak. Sonra iş hayatında keskin zekâsı, disiplini, girişkenliği nedeniyle “firavun” oldu. Eşi onu “marco paşa” diye andı. Hep disipline, çalışmaya, okumaya, adalete inandı. Bu disiplinle 80 yıllık Limasol Kooperatif Bankası’nın en kritik 40 yılına imza attı. Kooperatifçiliğe inandı, bankayı 1950’de yönetici olarak devraldı, zirveye … Okumaya devam et Bir Leymosun efsanesi, kooperatifin firavunu… Bankayı taşıdı, mücevherleri cebinde getirdi… 40 yıl kesintisiz yöneticilik yaptı

Kitabevinden ötesi… 70 yıllık kitapları, galerisi, müzesiyle Rüstem artık bir kültür alanı

“Saray Otel kalksın, bölge meydanla desteklensin” Rüstem Kitabevi, sadece Kıbrıs Türkü’nün değil, adanın ilk kitapçılarından. Yıllarca herkesin ders kitaplarını, İngilizce kitapları aldığı tek mekân. Kaderine terk edilmeyen, 1937’den bugüne taşınan ender değerlerden. Üstelik ikinci kuşak elinde daha da geliştirilerek, çağdaş hale getirilenlerden. Hazine niteliğindeki 60-70 yıllık antika kitapları dâhil 20 bini aşkın kitabıyla hâlâ bir kitabevi. Ama ötesi de var, burası artık bir kültür alanı. … Okumaya devam et Kitabevinden ötesi… 70 yıllık kitapları, galerisi, müzesiyle Rüstem artık bir kültür alanı

“Kuzey’de Rum, Güney’de Türk’üz… Herkes bizi gözden çıkardı”

Lefteri, Dipkarpaz bölgesinde yaşayan Rum azınlığın bir üyesi. Çoğunluğu yaşlı 300 civarında Rum’un yaşadığı bölgede birkaç gençten biri. Savaş sonrası doğanlardan, 34 yaşında daha. Nenesi-dedesi imkân[S1]  olmasına rağmen ata topraklarını terk etmemiş, Güney’e göç etmemiş. “Dedemin kökleri bölgedeki ilk Hristiyanlara kadar dayanıyor, köklerini bırakıp gitmek istemediler” diyor. Savaşta çocuk olan anne-baba da burada. Kardeşleri eğitim kaygısıyla Güney’e yerleşmiş ama o gidip gelerek tamamlamış lise eğitimini. … Okumaya devam et “Kuzey’de Rum, Güney’de Türk’üz… Herkes bizi gözden çıkardı”

“Taş anıtların zamanı geçti. Şehide saygının yolu taş dikmek değil…”

Prof. Dr. Fatih Rıfkı, bir mimar, şehirci. Yaklaşık 35 yıldan beri yurt dışında, Amerika’da. Hatta kesintilerle 50 yıl. Adada da çalıştı, Lefkoşa İmar Planı’nda görev aldı, birçok projeye imza attı ama kariyerini akademisyen olarak büyük oranda yurt dışında yaptı. Halen Amerika’da, Montana bölgesinde, aynı adı taşıyan üniversitede. Ama adayla bağını hiç kesmeyenlerden. Kök Lefkoşalı, Lefkoşa tutkunu. Sürekli gelip gidiyor, hatta gelecek yıl emekliye çıkınca yılın … Okumaya devam et “Taş anıtların zamanı geçti. Şehide saygının yolu taş dikmek değil…”

Lüzinyanlardan Mullahasan’a, ölüm dansından KTHY’ye… LÜZİNYAN EVİ müzeden öte bellek, toplumsal hafıza

Adı müze, ama bildik müzelerden değil. Sadece arkeolojik/tarihi eserleri değil, olabildiğince insanı, adalı yaşamı da güne taşımış. Adı Lüzinyan Evi, çünkü burası Lüzinyan krallığına ait bir konak, Kıbrıs Kralı 1. James’in kızı Prenses Agnes’in evi. En az 600 yıllık. Ve şimdi burada Lüzinyan soylularından Venedik ve Osmanlı’ya, İngiliz yönetiminden bugüne; her dönem simgelenmiş. Lüzinyanların av masaları, Osmanlı’nın cumbası, Mullahasan’ın kahvesi, KTHY, Tütün’ün Rauf Denktaş’a özel … Okumaya devam et Lüzinyanlardan Mullahasan’a, ölüm dansından KTHY’ye… LÜZİNYAN EVİ müzeden öte bellek, toplumsal hafıza

Garson, kâhya, hizmetkâr… Ne desek tanımı zor, çünkü eşi benzeri yok

“Hangi işi yaptığınızdan çok nasıl yaptığınız önemli. Fark yaratın, fark edilirsiniz” Tepsiyi tutuşu, ikram şekliyle ilgimi çekti ilk. Dik duruşu, zerafeti, şıklığı, asaleti, alışık olmadığımız mesafeli inceliğiyle. Kibar, naif, gereksiz tek cümle kurmayan, tam bir profesyonel. Sadece basının değil, Cumhurbaşkanlığı’na giren herkesin ilgi odağı oldu hep. Yerli yabancı devlet adamları, yabancı misyonlar, büyükelçiler… İlk cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’la çalıştı en fazla, tam 23 yıl. Ölene kadar … Okumaya devam et Garson, kâhya, hizmetkâr… Ne desek tanımı zor, çünkü eşi benzeri yok

Onlar farklı bir gezegenden, hep iyi kalıyorlar

Onlar sanki farklı bir gezegenden gelmiş gibi. Dünyanın her yerinde, her yaşta birbirlerinin aynı. Özellikleri de ortak. İnsanın en saf hali, hangi yaşta olursa olsun doğduğu gibi. Hep gülen, sevimli, sempatik yüzler, gözler. Normal insanda 46 kromozon varken, onlarda 47. O yüzden +1 olarak anılırlar. Bir kromozon farkla hep iyi kalıyorlar, kötülükle tanışmıyorlar. Onlar down sendromlular. Hayata katılmaları, aktif olmaları, birbirleriyle bir arada bulunmaları için … Okumaya devam et Onlar farklı bir gezegenden, hep iyi kalıyorlar