Boşluğu hiç dolmadı

(Annemin anısına, ölümünün birinci yılında, 2015’de Gazete360’da yayımlanan yazım) Taşı, toprağı, insanı altın topraklarda doğdu; ömrünün yarısını bile geçiremediği Aynikola’da.  Göçmenlikle göçebe oldu, yaşam enerjisiyle yaşadığı her yeri benimsedi ama  40 yıl da geçse öz toprağını hep hasretle andı. Her varışında gözü yaşlı baktı geride bıraktıklarına; bağlara, bahçelere, anılara, yerle bir edilen evine… Belki babadan kaynaklı mal varlığı, belki tipik Kıbrıs kadını olduğundan, aile yanında … Okumaya devam et Boşluğu hiç dolmadı

Sağlık Bakanlığı’na gündem olmalı, tahlil programına girmeli…

İlk olarak birkaç ay önce sevgili arkadaşım, komşum Stella’dan (Açıman) duymuştum ve herkes gibi hayret etmiştim. Hatta çok bilmiş edalarında itiraz da etmiştim, “çare bulamayan hekimlerin gerekçesi” diye. Ama Stella ısrar etti, “dikkate al” diye ve iyi ki ısrar etmiş. Çocuk gibi beslediği sokak köpekleri eşliğinde bisikletiyle kapıdan geçerken sürekli muhabbet ettiğimiz Stella ortadan kaybolunca kapısına dayandım. “Çok halsiz ve keyifsizim, evden çıkamıyorum, hatta depresyon … Okumaya devam et Sağlık Bakanlığı’na gündem olmalı, tahlil programına girmeli…

‘HELLİM’ İN KÖKENİNİN 7-8 BİN YIL ÖNCESİNE DAYANDIĞINI  BİLİYOR MUSUNUZ…

Sade haliyle, kebabıyla, karpuzla, kavunla, domatesle… Tost arasına, pide içine, rendelenmiş haliyle makarna üstüne… Hangi şekilde olursa olsun, her türüyle sofralarımızın vazgeçilmezi Hellim… Özel yapılış ve korunma şekliyle sadece adalıya, Kıbrıslıya özgü hellimin bu topraklarda yaklaşık 2 bin yıllık geçmişi olduğunu, kökeninin ise 8-9 bin yıl öncesine dayandığını biliyor muyduk peki… Ve adalının ortak ağız tadı olmasına karşın Rumlar ve Türkler arasında, hatta bölgelere göre … Okumaya devam et ‘HELLİM’ İN KÖKENİNİN 7-8 BİN YIL ÖNCESİNE DAYANDIĞINI  BİLİYOR MUSUNUZ…

Medeniyet göstergesi akıllı telefonlar, lüks arabalar değil, çöp kültürü

Lefkoşa Belediyesi’nde eylemli günlerdi, çöp dağlarının oluştuğu yakın tarih. Yaşamını Viyana’da sürdüren Kıbrıslı dostum, internetten izlediği görüntülere bakarak, “Medeniyet göstergesi çöptür, siyaset değil” demiş; garipsemiştim.  “Büyük” işlerle uğraşan insanlar olarak küçümsemiştim çöp konusuyla medeniyet bağlantısını. “Çöpler toplanmıyor, insanlar ne yapsın” diye garip bir Kıbrıslı savunma da yapmıştım. “Toplanmasından önce çöpü azaltmak ve sokağa çıkarma şeklidir medeniyet” yanıtı almıştım. Hamitköy gibi kent mi, köy mü karar … Okumaya devam et Medeniyet göstergesi akıllı telefonlar, lüks arabalar değil, çöp kültürü

Herkes evlenmek ve çocuk doğurmak zorunda değil!

“… Bir çocuk bir hayattır, yanlış yetiştirilen her çocuk hayata kötülüktür.  Her kötü yetişmiş çocuğun sorumlusu, bilinçli veya bilinçsiz, mutlaka anne/babadır. Ve asla evlilik veya çocuk, mutsuz insanı mutlu etmez; sadece mutlu insanı daha mutlu yapar… Herkes evlenmek veya çocuk doğurmak zorunda değil. Hatta bazı insanlar evlenmemeli, evlense bile çocuk doğurmamalı. Her ikisi de sorumluluk gerektirir çünkü…” Bu sözler, Tük kanallarının alışılmış güncel programlarında alışılmamış … Okumaya devam et Herkes evlenmek ve çocuk doğurmak zorunda değil!

Sanki tanıdık…

Ülkenin bir ucundaki bir köyde nüfusun büyük çoğunluğunun “kör” oldukları gerekçesiyle maaş almaları ilgililerin dikkatini çeker. Bir köyün çoğunluğu kör olduğuna göre bölgede bir hastalık ihtimali üzerinde durulur. Onlarca yıldan beri devam eden bu durumun farkedilmesiyle, maaş alan herkese mektup gönderilip kör halinin belgeyle teyidi talep edilir. Ancak çoğunluktan yanıt gelmez. Bunun üzerine köye giden uzmanlar, aslında sadece 3 kişinin gözlerinin görmediğini, geri kalanın onlarca … Okumaya devam et Sanki tanıdık…

“HİÇ AYAK İZİM OLMADI…”

“Eksiklerimin yerine aklımı ve yüreğimi koydum” …Küçük çocuğun en büyük hayali Uzakdoğu sporlarında başarılı bir sporcu olmaktır. Ancak bir kaza sonucu sol kolu omzundan kesilir. Ailesi hayata küsmemesi  için ona bir Uzakdoğu sporları hocası tutar. Hoca ona tek koluyla yapabileceği hareketler gösterir, çocuk çalışmaya başlar ve aylarca aynı hareketleri çalışır… Gün gelir hocası turnuvaya katılma zamanı geldiğini söyler ve tek koluyla öğrendiği tek hareketle yarışmaya … Okumaya devam et “HİÇ AYAK İZİM OLMADI…”

Sarı lira hayatlar…

İlk ondan duymuştum “yavaş şehir/yavaş hayat” kavramını. Belki insanların bu kadar savrulmadığı zamanlar olduğundan, daha tanışmamıştık böylesi kavramlarla. “Bahçeli ev” hayalimi anlatırken tavsiye etmişti “yavaş” hayatı. Kansere yenik düşen, ailesinin, dostlarının, meslektaşlarının göz bebeği Mimar Mehmet Vahip’i ölüm yıldönümü dolayısıyla geçtiğimiz hafta kabri başında andık sevenleriyle birlikte. Ömrü yetseydi belediyelerden önce öncülük edecekti yavaş şehirlere, daha da önemlisi yavaş yaşamlara. “Bal yapmaz arı” misali hep … Okumaya devam et Sarı lira hayatlar…

“BAKLA ZEHİRLENMESİ” DEYİP GEÇMEYİN… SORUNUN KAYNAĞI GENETİK BİR ENZİM EKSİKLİĞİ

“Bakla zehirlenmesi” özellikle yetişkinler tarafından yaygın olarak bilinen bir olay. Hatta birçok anne-baba bu bilgi nedeniyle çocuklarına bakla yedirmiyorlar ama bu “zehir”in altında yatan neden, niye bazı insanların bakla yedikleri zaman zehirlendikleri genelde bilinmiyor… Yaygın ifadeyle “bakla zehirlenmesi”,  tıp literatüründe ise “favizm” olarak nitelenen sorun, aslında bir hastalık. Çünkü esas neden genetik yollarla geçen bir enzim eksikliği veya yetersizliği. Kısa adıyla “G6PD” olarak bilinen “Glikoz … Okumaya devam et “BAKLA ZEHİRLENMESİ” DEYİP GEÇMEYİN… SORUNUN KAYNAĞI GENETİK BİR ENZİM EKSİKLİĞİ

Arkamıza bakmadan geldik… Kendimize yabancılaştık…

Filmlerde görmüştüm herhalde, çünkü köyüme medeniyet erken gelmişti. Ama gerçeğini ilk kez görüyordum. Göbeğine kadar sakallı, vahşi, kapıları vurup evlere giren, buzdolaplarını kırarcasına açıp kafalarına su diken kaba adamlarla ilk o gün tanışmıştım. 20 değil, sanırım 22 Temmuz’du. Çünkü küçük köyümün kadını/erkeği av tüfekleriyle bir kaç gün “direnmişti” köyü basan EOKA’cılara. Aç, vahşi militanlar küçük beynime kazınmış iyice; çok şeyi unutmama karşın onları hâlâ bugün … Okumaya devam et Arkamıza bakmadan geldik… Kendimize yabancılaştık…