“Onlar Daha Çocuktu” dedi, üniversitede okurken öldürülen 6 genci yazdı. Hatta 6+1

Özer Elmas, Mehmet Ömer, Muharrem Özdemir, Mustafa Ertan, Ercan Turgut ve Sadık Cemil. Türkiye’de okurken öldürülen 6 genç. 1976-78 arası. Okumaya gittiler, tabutları geldi. Öldürüldüklerinde 18-22 yaşlarındaydılar. Aradan 40-45 yıl geçti, bir öğretmen, Aydan Afşaroğlu aileleriyle, arkadaşlarıyla, yaşayan tanıklarla konuştu, onları yazdı. Onlar Daha Çocuktu adıyla kitaplaştırdı. Yaklaşık 6-7 yıllık bir emeğin sonunda 2 ciltlik bir eserle bir döneme tanıklık etti, 6 genci kalıcılaştırdı. 6 … Okumaya devam et “Onlar Daha Çocuktu” dedi, üniversitede okurken öldürülen 6 genci yazdı. Hatta 6+1

Sanatla makarna buluştu, fark yarattı…

Tepebaşı/Yorgoz’da bir makarna atölyesi olduğunu biliyor muydunuz? Fabrika değil, atölye. Bireysel bir girişim. Taze makarna yapıyor, sebzelerle. Pancardan ıspanağa çeşitli sebzelerle yoğrulmuş. Unu, pancarın püresiyle yoğurup taze makarna yapıyor mesela, birkaç dakikada pişiyor. Makarnanın ötesi, sanatsal bir faaliyet gibi. Profesyonel bir atölye, üretip satıyor. Ama daha önemlisi workshop’lar düzenliyor. Orada hamur yoğurup, makarna kesip, pişirme ve yeme mümkün. Atölye, Serhat Selışık’a ait. O bir heykel … Okumaya devam et Sanatla makarna buluştu, fark yarattı…

“Sanat bu topraklarda ihtiyaç değil, fantezi…”

“Devlet politikası da, piyasası da yok; gerçek tüketicisi çok az” Ruzen Atakan, yıllardır resim sanatıyla uğraşan bir sanatçı. Ve öğretmen, resim öğretmeni. Elinde fırça hep üretti, yurt içinde/yurt dışında sergiler açtı, uluslararası sergilere katıldı. Aynı zamanda öğrenci yetiştirdi, yeni nesil sanatçılara eli değdi. Şimdilerde öğretmenlik işinden emekliliğe hazırlanırken tuvallere yoğunlaştı. Birçoğu gibi daha çok kendi halinde, duyurmadan, bağırmadan, ses etmeden. “Ben fırçayla söylüyorum söyleyeceğimi, benim … Okumaya devam et “Sanat bu topraklarda ihtiyaç değil, fantezi…”

Batıdan kadının ayak sesleri geliyor: 4K marka oluyor

Eli nasırlı, üretimde söz sahibi kadınlar emsal bir kooperatifte güçlerini birleştirdi Kuzey Kıbrıs’ta çilekten kolokasa, patlıcandan avakadoya üretimde söz sahibi, eli nasırlı kadınlar örgütlendi. Gaziveren’den Yeşilırmak/Limnidi’ye kadar olan bölgede, üretkenliğiyle ünlü kadınlar. Öyle, böyle değil, “üretiyoruz, alın terimize sahip çıkacağız” diyerek bir araya geldiler, emsali olmayan bir kooperatif kurdular. Onlar soframıza gelen çileğin yaklaşık yüzde 70’ini, hıyarın yüzde 60’ını, kolokasın yüzde 35’ini üreten güçlü ve … Okumaya devam et Batıdan kadının ayak sesleri geliyor: 4K marka oluyor

Mürekkep kokusuyla 12 yaşında tanıştı. O günden beri yazıyor, çiziyor… İki bin ciltlik gazete arşivi, binlerce fotoğrafla, yarım asrın canlı tanığı olarak ayaklı kütüphane…

“Gazetecilik sokakta yapılır. Teknolojiyle birlikte yaşamın hamurundan uzaklaşıldı” Erten Kasımoğlu, benim ve benim neslimin Erten abisi. Mesleğin duayenlerinden. Haber veya araştırma yaparken, özellikle röportajlarda her başım sıkıştığında, isim/bilgi/fotoğraf arayışımda başvurduğum ayaklı kütüphane. Onda yok, yok. Yaklaşık 50 yıldan beri fiilen gazetecilik yapıyor, yazıyor, çiziyor, yorumluyor. Ama öncesi var, daha 12 yaşındayken tanıştı mürekkep kokusuyla.  Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan geçici yönetimlere, darbelere, savaşlara, katliamlara, federe devlete, anayasalara, … Okumaya devam et Mürekkep kokusuyla 12 yaşında tanıştı. O günden beri yazıyor, çiziyor… İki bin ciltlik gazete arşivi, binlerce fotoğrafla, yarım asrın canlı tanığı olarak ayaklı kütüphane…

BRT’nin yarım asırlık belleği gün ışığına çıktı. Artık kurumun resmi müzesi var

“BRT tarihi, toplumsal hafıza… Tarih müzelerde saklıdır” “Hayattaki anlar gösteri alanına dönüştürülmezse unutulur gider. Çünkü anlar, yaşarken kıymetlidir.  Dili geçmiş olup pul pul dökülürler ve unutulurlar. Çöplük olurlar hatta…” Bu ifadeler, müzenin gerekçelerini anlatan tanıtım filminden. BRT müzesinin, resmi adıyla BRT Yayıncılık Tarihi Müzesi’nin. Resmi ismi bu, çünkü artık Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nde kayıtlı bir müze. Kurumun kasvetli binasına girenleri artık müze karşılıyor. Her … Okumaya devam et BRT’nin yarım asırlık belleği gün ışığına çıktı. Artık kurumun resmi müzesi var

İnsanın anavatanı çocukluğu…

İnsan hikâyeleri oldum olası ilgimi çekmiştir. Bu aralar da sokaklar yasak olunca okumalar arttı ya, uzun süredir elimde duran bir biyografiye başladım. Radi Dikici’nin kaleme aldığı eski bir kitap, Cumhuriyet’in Divası Müzeyyen Senar. Sesine, duruşuna hep hayran olduğum sanatçının hayatı. Çoğunluk kendi anlatımı. Bazı anılar o kadar ilginç ki, hayat dersi. Hani hayatta hiçbir şey tesadüf değil dedirten cinsten. 1900’lü yılların başı, annesi mevlitlerde gazel … Okumaya devam et İnsanın anavatanı çocukluğu…

UNICAP, domatesten ötesi…

Tarıma yeni anlayış, üretim ve tüketim kültürü, kolektif örgütlenme UNICAP adı son bir yıldır marketlerdeki farklı domatesle tanındı toplumda. Poşetler içinde veya açıkta saplı, yapraklı, kokulu domatesle marka oldu. Kendi de, fiyatı da farklı, “iyi tarım” ürünü, GAP sertifikalı domates. Domatesin hikâyesi, üretim şekli ilginç ama daha ilginç olan bu şirket. Domates gibi şirket de yapısı nedeniyle bu topraklar için ilk. Hatta belki dünyada ilk. … Okumaya devam et UNICAP, domatesten ötesi…

2000’li gençlerden İKİBİN… Cep telefonuyla 1955’ten bugüne Kıbrıs konusunu belgesel yaptılar, ezber bozdular

“Eski neslin, atalarımızın kahramanlıkları sayesinde bizim nesil rahat bir hayat yaşıyor. Ama aynı nesil sayesinde dünyanın dışında kaldık” Üniversite öğrencisi, daha 20 yaşlarında iki genç. Kafa kafaya verdiler, hiçbir ekipman olmadan cep telefonuyla çektiler, evdeki bilgisayarlarında kurgu ve montaj yaptılar. Ve beş ayrı bölüm halinde Kıbrıs konusunu belgesele taşıdılar. 1955’ten bugüne. EOKA’dan TMT’ye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan yıkılışına, 1963’ten 1974’e, Federe Devlet’ten KKTC’ye ve günümüze geldiler. … Okumaya devam et 2000’li gençlerden İKİBİN… Cep telefonuyla 1955’ten bugüne Kıbrıs konusunu belgesel yaptılar, ezber bozdular

Yazı geçmişi olmadan belgesel roman yazdı. Biri kendi ailesi, iki aile etrafında bir dönemi aktardı. Yanlış istihbaratla infaz edilen, hâlâ mezarı bulunamayan Osman Talat’ı anlattı

“Hiç yardım almadan, sadece çok okuyarak, araştırarak 8 yılda yazdım. Yazmasam içimde kalacaktı. Tek dileğim başkalarına da yazmaları için motivasyon olması” Sürekli okur olmama rağmen adını duymadım. Ne kitabın, ne yazarın…  Düzenli olarak uğradığım kitabevlerinde de dikkatimi çekmedi. Bir arkadaşım ‘mutlaka okumalısın’ deyince odaklandım. Ve okuduğum günden beri etkisinden kurtulamadım. Hem kitapta gerçek isimlerle aktarılan yaşanmış trajediden çok etkilendim, hem tekniğinden. Tanım doğru mu bilmem, … Okumaya devam et Yazı geçmişi olmadan belgesel roman yazdı. Biri kendi ailesi, iki aile etrafında bir dönemi aktardı. Yanlış istihbaratla infaz edilen, hâlâ mezarı bulunamayan Osman Talat’ı anlattı