TOPLAM PLAK SAYISI 21

İngiliz mucit Thomas Edison, insanlık tarihindeki ilk ses kaydını “merhaba” sözcüğü ile döner bir silindire sarılmış kalay folyoya aktardığı gün, takvimler 1877 yılını gösteriyordu. Edison’un “konuşan makine” adını verdiği bu aygıt, daha sonraki gelişmeler içerisinde “fonograf” ya da “gramofon” adını aldı.

Edison’un bu buluşundan 18 yıl sonra, yani 1895’te Emile Berliner, nikel kaplamalı bir negatiften baskı yoluyla elde ettiği 78 devirli pozitif plak sistemini geliştirdi ve bu sistemle meydana getirilen plağa, plağın yapımında kullanılan sertleştirilmiş gomalak (alkolde eriyen reçine) maddesi nedeniyle “Taş Plak” adı verildi.

Berliner’in 78 devirli Taş Plakları, Berliner’den 53 yıl sonra yani 1948’de Amerikalı Dr. Peter Goldmark’ın “mikro çizgisi” ile yeni bir biçim kazandı. Bu yeni biçim, günümüzde kısaca “eLPi” denilen 33 devirli ‘Long Play’ (LP), bir başka deyişle ‘Uzun Çalar’ plakların geliştirilmesiydi….

Özetle,  bugünün takviminden geriye dönüp baktığımız zaman Edison’un “konuşan makine”si 124, Berliner’in “taş plak”ı 106 ve Goldmark’ın “eLPi”si de 53 yaşına bastı.

taş plak (2)

DÜNYADA BİR ASIRLIK…KIBRISLI TÜRKLER’DE 38 YILLIK

Kıbrıslı Türklerde durum ne… Kıbrıslı Türkler’de kültürel-sanatsal çalışmalara dönük olarak ilk ses kayıt çalışmaları nerede, ne zaman ve kiminle/kimlerle başladı…

Araştırmacı-Yazar Bülent Fevzioğlu uzun erimli bir çalışma sonucu bu sorulara yanıt bulurken, bir ilke de imza attı. Fevzioğlu’nun hazırladığı ve televizyon için senaryo haline getirdiği belgesel nitelikli araştırmaya göre, Kıbrıslı Türkler’de ilk ‘taş plak’ bundan tam 38 yıl önce 1963 yılında yapıldı. Bu 38 yıllık süreç içerisinde Kıbrıs ve yurt dışı ses kayıt stüdyolarında yapılan, Kıbrıs Türk müzik tarihine geçen toplam plak sayısı ise sadece 21… 15 adet 45’lik, 2 adet 78’lik, 3 adet 33’lük ve 1 adet de 33 1/5’luk olmak üzere yalnızca 21 plak. Üstelik bunların tümü birarada değil, dağılmış durumda.

Bu plaklar dünyadaki örnekleriyle birlikte bugün artık tarihe karıştı… Çünkü zaman değişti, teknoloji gelişti ve devr-i zaman şimdi olağanüstü mükemmel, hiç “cızırtısız” Compact Disc (CD)’lerin…

Bülent Fevzioğlu, araştırmasıyla bu süreci bilinen-bilinmeyenleriyle gün ışığına çıkarırken, aynı zamanda Kıbrıs Türk müzik tarihini de özetledi.

İLK TAŞ PLAK AHMET BELEVİ’YE AİT

Araştırmaya göre, Kıbrıslı Türkler’in müzik hanesine ilk taş plak, Ahmet Belevi tarafından 1963 yılında kazandırıldı. Bugünün ünlü müzik sanatçısı Ahmet Belevi, henüz 22 yaşında İstanbul’a gitmiş ve o dönemin en ünlü plak şirketlerinden Şençalar Plak’a 78 devirli iki plak birden doldurmuştu. Belevi bu plaklardan birine Kadri Şençalar’ın “Yaralı Kalbim” ve “Bahçemdeki Son Goncayı” adlı eserlerini, diğerine ise söz ve besteleri kendisine ait “Elveda Artık Sana” ve “Olimpia” adlı eserlerini seslendirdi.

Bir yıl sonra yani 1964’te, 78 devirli taş plakların yerini 45’lik plaklar aldı ve Belevi, “Elveda Artık Sana-Olimpia” adlı eserlerini ikinci kez 45’lik plakta seslendirdi. Böylece Belevi, Kıbrıslı Türkler’e Berliner’in 78 devirli plağını kazandırdığı gibi, Dr. Goldmark’ın geliştirdiği 45 devirli plağı da ilk kazandıran müzik sanatçısı oldu…

taş plak (3).jpg

BELEVİ’Yİ MEHMETALİLER VE DİĞERLERİ İZLEDİ

Ve Mehmetaliler… Kıbrıslı Türklerin en eski ve en ünlü müzik topluluklarındandı Mehmetaliler. 1930’lardan 1970’lere kadar Kıbrıs adasının genelinde gitmedikleri köy kalmadı. Onlar otantik müziğin en büyük ustalarıydı ve Keman’da topluluğa adını veren Mehmet Ali, Ut’da Hüseyin Cahit, Tef-Darbuka’da Ahmet Altıparmak… Udi Hüseyin Cahit’in ölümü üzerine topluluğa, o yıllardaki adıyla “çalgıcılar”a Def-Zil ve Kaşık enstrümanlarıyla Ahmet Nadide katılır.

Mehmetaliler dönemleri içerisinde o denli büyük bir ilgiyle aranırlar ki, 1967-68 yıllarında Kıbrıs’ta bir plak stüdyosuna girerek, Ahmet Belevi’den sonra ilk 45’lik plağı dolduran müzik grubu olurlar.

Eski düğünlerimizde sıkça çalınan, bilinen ve sevilen iki ünlü oyun havası “Kıbrıs Çiftetellisi” ile “Kozan Marşı”nın yer aldığı bu ilk plakları, Türkler kadar Rumlar’dan da büyük ilgi görmesi üzerine hızla satılır ve yeniden stüdyoya girilir. Mehmetaliler, 2’inci 45’lik plaklarında, yine iki ünlü Kıbrıs oyun havasına yer verirler… “Dolama” ve “Eski Arabiye”…

GÜLFERİLER…

Bülent Fevzioğlu’nun araştırmasına göre 1970’li yıllarda otantik müzik çalışmalarıyla dikkat çeken isimlerden biri de aslen Luricinalı (Akıncılar) Gülferi idi. Londra’ya göç eden Gülferi orada kendi adını verdiği müzik topluluğunu kurar. ‘Gülferiler’ özellikle Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türkler tarafından o denli aranır ve sevilir ki, stüdyoya girmek kaçınılmaz olur, plak doldurulur.

Gülferiler’in ilk plağı bilinen 33’lük ve 45’lik plaklardan biraz daha farklıydı. Onların plağı, o günlerde yeni yeni piyasaya sürülen 33 1/5’luk plaktı. Bu plaklar, 33’lük ve 45’lik plakların arasında bir plaktı. 33 devirde çalınıyordu fakat ne tam 33’lük (sonradan LP denilen) süre kapasitesindeydi, ne tam 45’lik.. Bu plaklarına Gülferiler, ‘Düğün Gecesi’ adını vermişlerdi. Bunun ardından bir de 45’lik plak doldururlar.

taş plak (4)

“ÇALGICILAR” YERİNE “MÜZİSYENLER”

1960’ların sonlarında bütün dünya dört İngiliz gencinden kurulu “Beatles” müzik topluluğunun büyük fotoğraf makinesinden resim çektiriyordu. Uzun saçlar, renkli giysiler, üç gitar ve bir bateri… O yıllarda Kıbrıs’ta da “Çalgıcılar” tarihin arşivine kaldırılır, Beatles’larla birlikte “Feveranlar”, “Kareler”, “Rintler”, “Güryeller” ve “Sıla 4”le “Müzisyenler” sahneye çıkar.

İşte bu günlerde, Kıbrıslı Türkler arasındaki ilk “Müzik Yarışması” düzenlenir Mağusa Kültür Derneği tarafından. Mağusa Festivali etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen bu ilk müzik yarışması, 2-3 Ağustos 1968 tarihinde gerçekleştirilir. 11 kişilik büyük jürinin birincilik ödülünü Bas Gitar’da Orhan Tözün, Bateri’de Ferhat Niyazi, Solo Gitar’da Mustafa Karagözlü, Tenor Saksafon’da Mete Kamil, Ritm Gitar’da Doğan Ahmet, Türk Müziği Solistliği’nde Altan Harmani ve Batı Müziği Solistliği’nde de Özcan Mustafa’nın görev aldığı Mağusa’nın ‘Feveranlar’ topluluğu kazanır.

60’ların ortalarından başlayıp 70’lerin ilk yıllarına dek geçen yaklaşık 10 yıllık “Beatles fırtınası” süresince adanın her yanındaki yerleşim merkezlerinden bir ya da birkaç müzik grubu ortaya çıkar, fakat bu onlarca müzik grubu içerisinden eserlerini plağa okuyanlar yalnızca Sıla 4 ve Güryeller olur.

SILA 4

Erdinç Gündüz, Ferahzat Gürsoy, Raif Denktaş ve Aydın Kalfaoğlu’ndan kurulu Sıla 4 müzik grubu, ilk kez 1971 yılında stüdyoya girer ve bir yüzünde söz- müziği Kamran Aziz’e ait “Kıbrısım”, diğer yüzünde de “Dolama” adlı anonim eserin bulunduğu 45’lik plaklarını gerçekleştirir.

Sıla 4 bir yıl sonra İstanbul’da, aynı eserleri yeniden plağa okur.

Grup yıl içerisinde iki 45’lik plak daha doldurur. Bu plakların birincisinde “Yine Seni İsterim Ben” (Söz Tevfik Ünver-Beste Raif Denktaş) ve “Ölüm Allahın Emri” (Söz Anonim – Beste Erdinç Gündüz), ikincisinde “Kıbrıs Gelini” (Söz-Beste Şevki Mehmet) ve “Gelmedin” (Söz: Raif Denktaş – Beste Raif Denktaş-Erdinç Gündüz) isimli eserleri seslendirir.

Sıla 4’ün “çok özel” bir plağı daha var ki, bu plaklarının piyasaya çıktığını öğrendikleri zaman şaşkınlıkla sevinci birlikte yaşarlar. Şaşırırlar, çünkü böyle bir 45’lik plak doldurmamışlardı. Sevinirler, çünkü bu plakta yer alan eserleri öyle ustaca bir araya getirilmişti ki, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı sonrasında Kıbrıs için yapılan plaklar arasında ‘daha bir anlam’ ifade ediyordu.

Sıla 4’ün bu “çok özel” plakları kendilerinden habersiz olarak ve daha önce bir sözleşme ile üç plak yaptıkları İstanbul–Kent Plak şirketi tarafından korsan olarak hazırlanmış ve 20 Temmuz’un hemen ertesinde piyasaya sürülmüştü. Şirket, Sıla 4’ün daha önce iki ayrı plakta seslendirdiği “Kıbrısım” ve “Kıbrıs Gelini” adlı parçalarını aynı plakta toplamış ve yeni bir 45’lik plak yapmıştı.

taş plak (1)

VE ARMAN RATİP

Bülent Fevzioğlu’nun müzik belgeseline göre, Kıbrıslı Türkler’in ilk uzun çalar plağını ise Arman Ratip yaptı.

Arman Ratip, ilk uzun çalar plağını 1970 yılında İngiltere’de yapar. İngiltere’de piyasaya sunulan “Arman Ratip Trio” adlı bu ilk LP’sinde sanatçıya Kontrabas’da Uğurtan Günal, Bateri’de de Ünal Çaplı isimli Türkiyeli iki profesyonel müzizyen eşlik eder.

Arman Ratip Trio’yla sanatçı hem kendi bestelerinin bazılarını, hem de Türk Folk Müziği’nden kimi örnekleri “Türk Cazı” olarak ilk kez dünyaya duyurur.

Sanatçı, “The Spy From İstanbul Arman Ratip” isimli ikinci LP’sini yine İngiltere’de yapar. 1973 yılında büyük bir reklam kampanyasıyla satışa sunulan bu ikinci LP’sinde Arman Ratip, tamamıyla kendi bestelerine yer verir.

GÜRYELLER

Beatles fırtınasının ardından Kıbrıslı Türkler’de isim bırakmış topluluklardan biri de, Larnaka’da 4 kardeşin kurduğu “Güryeller” müzik topluluğuydu….

Hasan, Mehmet, Ali ve Derviş’ten oluşan Güryeller’in solistliğini Altan Göksu yapıyordu. Eski gazete haberlerinden ve siyah-beyaz resimlerinin dışında Güryeller’den de geriye iki 45’lik plak kaldı. Söz ve müziklerinde Ali Güryel’in imzası bulunan bu iki 45’lik Londra’da kaydoldu. 1971’de piyasaya sürülen ilk 45’likte “Rüyamda” ve “Posta Güvercini” adlı özgün eserler yer alırken, bir yıl sonra “Dünya Son Bulsa Da” ve “Leyla ile Mecnun” eserlerinin plağı gerçekleştirildi.

KATKIN VE DALGALAR

Bülent Fevzioğlu’nun araştırması, bugün değil yeni neslin, orta yaş kuşağının dahi anımsamadığı birçok müzisyeni de gün ışığına çıkardı.

Bunlardan biri de Katkın…

Liseden sonra Londra’ya yerleşen Katkın, ilk 45’lik plağını 1977’de İstanbul’da gerçekleştirdi. Söz ve besteleri kendisine ait “Mutluluğu Sende Buldum” ve “Varım Yoğum” adlı eserlerinin yer aldığı bu ilk plağından sonra Katkın, aynı eserlerini bu kez Londra’da plağa okur. Plağın, Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türkler’den gördüğü büyük ilgi üzerine bu kez kendi grubu Konkurtlar’la birlikte stüdyoya giren sanatçı, üç 45’lik plak daha gerçekleştirir. Söz ve besteleri sanatçının kendisine ait olan bu plaklarında Katkın, “Nazlanma Güzel Nazlanma”, “Aleyli”, “Var Var”, “Gizli Sevda” ve “Aşkımızı Kim Çaldı” adlı eserlerini seslendirir.

DALGALAR

Kıbrıslı Türklerde grup müziği 1960’lı yılların ortalarında başlayıp 1970’in ilk yıllarında sona erdi. 1970 yılı, aynı zamanda Kıbrıslı Türk gençlerinin yoğun bir şekilde yurt dışı göçlerini de beraberinde getirmişti. Göç edenler arasında Larnaka’nın sevilen müzik topluluğu Dalgalar’ın grup üyeleri de vardı.

İlk giden grup üyeleri, zamanla Kıbrıs’ta kalan diğer arkadaşlarını da Londra’ya çekmeyi başarırlar. Dalgalar, göç sonrası müzik çalışmalarını Londra’da sürdürür. Ve 1985 yılında kendi gruplarının adını taşıyan “Dalgalar” LP’sini hazırlayıp piyasaya sürerler.

Ancak bu plak, diğer Kıbrıslı Türk müzik sanatçılarının çıkarmış oldukları plaklardan farklı bir yapıdadır. Bu LP’lerinde Dalgalar, ne kendi eserlerine ve ne de Kıbrıs’a ait bir başka esere yer vermezler.. 33 devirli uzun çalarlarında (LP) seslendirdikleri eserler, çeşitli zamanlar içerisinde Türkiye’de yayınlanmış ve dinleyicilerden beğeni görmüş bilinen eserlerdi ki, bunların arasında “Misket”, “Mavi Mavi”, “Dum Dum Kurşunu” ve “Di Day Dom” gibi şarkılar vardı.

BU KAPIDAN SON GEÇEN ACAR AKALIN

Kıbrıslı Türklere ilk 45’lik plağı 1963 yılında Ahmet Belevi kazandırmıştı. Belevi’nin açmış olduğu bu kapıdan sırasıyla Mehmetaliler, Sıla 4, Güryeller, Gülferiler ve Katkın geçtikten sonra son olarak bugün herkesin yakından tanıdığı ünlü müzik sanatçısı Acar Akalın gelip geçti…

Acar Akalın 1980 yılında Londra’da “Kıbrıs Dörtlüsü” grubuyla birlikte gerçekleştirdiği tek 45’lik plağına “Herşeyin Yalan” ve “Hayalin” adlı söz ve besteleri kendisine ait eserlerini okumuştu.

Acar Akalın böylece farkında olmadan Ahmet Belevi’nin 17 yıl önce açtığı bir dönemi de kapatmış oldu.

VE KASETLER

Kara katran rengindeki az biraz cızırtılı plaklarla beraber, kullanım ve üretim rahatlıkları yanında daha ekonomik ve daha pratik olmaları nedeniyle güncelliklerini bugün de koruyan ses bantlarına (kasetlere) gelince…

Bülent Fevzioğlu’nun araştırmasına göre Kıbrıslı müzik grupları içerisinde ilk ses bandının (kasetinin) stüdyo kaydını, 1966 yılında Mehmetaliler topluluğu (çoğunluğu sözsüz, enstrümental) gerçekleştirdi.

Yüzyıllardan günümüze süregelen anonim eserlerin yer verildiği bu ilk kasetten sonra Türk Halk Müziği sanatçılarından Turgay Salim, 1981 yılında benzer ezgileri “Kıbrıs Türküleri” adını verdiği kasetinde biraz daha armonize ederek sözlü olarak yayınlar.

Türk Hafif Müziği gruplarından GAZİ-SET ise 1986’da ilk hafif müzik kasetini dinletiye sunar.

İLK COMPACT DİSK GRUP NET’TEN

Klasik plaklara alternatif olarak mükemmel bir teknolojiyle üretilen Compact Disc’i ise ilk kez “Grup NET” hazırladı.

Niyazi Nasıfoğlu, Eralp Adanır ve Tayfun Atabey’den kurulu Grup NET, “Bir Tutam Akdeniz” adını verdikleri ve kasetini de birlikte yayınladıkları ilk Compact Disc’lerini Şubat 1995’te gerçekleştirdiler.

Ancak, Grup NET öncesinde Kıbrıslı Sanatçı Can Tufan, 1993 yılında “Sevgilim Ölü Asker” isimli Compact Disc’ini Türkiye’de yayınlamıştı. Grup NET’in Compact Disc’i, Kıbrıslı müzikseverlere Kıbrıs’ta hazırlanıp sunulan ilk Compact Disc’ti.

Grup üyelerinden Tayfun Atabey, grup çalışması olan “Bir Tutam Akdeniz”den hemen sonra, aynı yıl içerisinde ve tamamıyla kendi düzenlemelerinden oluşan enstrümental Compact Disc’ini “Başka Kıbrıs Yok” ismi altında yayınlar. Bu Compact Disc de, Kıbrıslı Türkler’de yayınlanan ilk enstrümental CD özelliğini taşır.

VE DİĞERLERİ

İlk CD’nin yayınlandığı 1995 yılından 2 yıl sonra Mete Hatay “İçimizdeki Diğerleri” ve Tayfun Atabey de “Bana Kıbrıs Yeter” adıyla CD çıkarırlar.

Bunları 1998’de Grup Net “Çizgi Ötesi”, El Haj “Enstrümantal” ve Müzik Dostları Derneği-Rüya Taner “Live At Bellapais” ile izler.

Bülent Fevzioğlu’nun yaptığı derlemeye göre, 1999-2000 yıllarında çıkarılan toplam 14 CD de şu müzisyenlere ait:

İnanç “Yeter”, El Haj “2”, Müşfik “Nostalji-1”, Tayfun Atabey “Adres Kıbrıs”, Hasan Pala “Barış Çiçeği”, Aşka Özlem “Aşka Özlem”, Ayhan Başkal “Zumbur Minare”, Asil Özgül “Sen Gıbrısı Gördün”, Yıltan Taşçı “Çok Kirlenmiş Dünyaya”, Arda Gündüz “Kayıp”, Grup Net “Kıbrıs’ın Şarkıları”, Uğur Soy “Bunun Tadı Başka”, Ziynet “Ba-ba” ve Aşka Özlem “Romeo&Juliet”.

GELECEK NESİLLER İÇİN

Bülent Fevzioğlu’nun ifadesiyle, “Belki bugün üzerinde yeterince durulmuyor ve önemsenmiyor, fakat gelecek nesiller arasında müzik sanatıyla ilgili neler yapıldığını soracak olanlar mutlaka çıkacaktır.

Gönül ister ki, başta Milli Arşiv olmak üzere ilgili yerler toplamı 21 tane olan ve artık neredeyse tarihe karışmaya başlayan bu plakların özgün ses kayıtlarını ve fotoğraflarını koruma altına almanın acil duyarlılığını göstersinler. Bugün bizler geçmişe ait ses, yazı ve fotoğraf gibi önemli belgelerin büyük bir çoğunluğuna sahip değiliz. Hiç olmazsa gelecek nesiller, bugün bizlerin yaşamış olduğu kültürel kaynak boşluklarını ve kayıplarını daha büyük, daha bir birikmiş boyutlarıyla yaşamasınlar”.

(TAK/ Eylül 2001)

Bir Cevap Yazın